Bu ses bilgisayar senteziyle üretildi.
165. Makale - Perea Görevi Başlıyor
Urantia’nın Kitabı
165. Makale
Perea Görevi Başlıyor
165:0.1 (1817.1)SALI GÜNÜ, M.S. 30’da, Ocak ayının 3’ü, Nasıralı Yahya’nın on iki havarisinin eski başı, bir Nazari ve bir zamanlar Engedi’deki Nazari okulunun başını çekmiş olan, ve bu aşamada krallığın yetmiş ileticisinin baş sorumlusu olan, Abner, birlikteliklerini bir araya toplayıp, Perea’nın tüm şehirleri ve köylerine bir öğreti-yayma görevi içinde nihai eğitimlerini vermişti. Bu Perea görevi neredeyse üç ay sürmüş olup, Üstün’ün son hizmetiydi. Bu emeklerden İsa doğrudan bir biçimde, beden içindeki nihai deneyimlerinden geçmek için Kudüs’e gitmişti. İsa ve on iki havarinin dönemsel emekleri tarafından desteklenmiş bir halde, yetmişli şu şehir ve kasabalarda çalışmış olup, elliye yakın ilave köyde emek vermişti: Zafon, Gadara, Macad, Arbela, Ramat, Edrei, Bosora, Kaspin, Mispeh, Gerasa, Ragaba, Sukkot, Amathus, Adam, Penuel, Kapitolias, Dion, Hatita, Gadda, Philadelphia, Jogbehah, Gilead, Bet-Nimrah, Tayrus, Elealah, Livias, Heşbon, Kallirhoe, Bet-Peor, Şittim, Sibmah, Medeba, Bet-Meon, Areopolis, and Aroer.
165:0.2 (1817.2)Perea’nın bu turnesi boyunca, bu aşamada atmış iki üyeden oluşmakta olan, kadın birliği hastalara olan hizmetin büyük bir kısmını devralmıştı. Bu, krallığın müjdesine ait daha yüksek ruhsal niteliklerinin gelişiminin nihai dönemi olup, orada, bunun uyarınca, mucizeleri gerçekleştirişin bir yoksunluğu bulunmaktaydı. Filistin’in başka hiçbir kısmı, İsa’nın havarileri ve takipçileri tarafından bu ölçüde bütüncül bir biçimde çalışılmamıştı ve, başka hiçbir bölgede vatandaşların daha iyi sınıfları, Üstün’ün öğretilerini bu kadar genel bir biçimde kabul etmemişti.
165:0.3 (1817.3)Perea bu zaman zarfında, yaklaşık olarak eşit bir düzeyde gentilelilerden ve Musevilerden meydana gelmekteydi; ve, Museviler genel olarak bu bölgelerden Yudas Makabi döneminde uzaklaştırılmışlardı. Perea, Filistin’in tümü içinde en güzel ve en muhteşem manzaraya sahip vilayetti. Burası Museviler tarafından genel olarak “Ürdün vadisi ötesindeki topraklar” olarak adlandırılmaktaydı.
165:0.4 (1817.4)Bu süreç boyunca İsa vaktini, Pella’daki kamp ile öğretimde ve duyuruda bulundukları yer olan çeşitli şehirlerde yetmişliye yardım etmek arasında bölmüştü. Abner’in yönergeleri altında yetmişli inananların tümünü vaftiz etmişti, her ne kadar İsa onlara bu yönde emir vermemiş olmasına rağmen.
1. Bella Kampında
165:1.1 (1817.5)Ocak ayının ortasında bin iki yüzden fazla kişi Pella’da toplanmış haldeydi; ve, İsa bu kalabalığa, kamptaki yerleşkesinde olduğunda, yağmur tarafından engellenmediği müddetçe genellikle sabahın dokuzunda konuşan bir biçimde, her gün en azından bir kere öğretimde bulunmuştu. Petrus ve diğer havariler her öğleden sonrası eğitimde bulunmuştu. İsa akşamları, on iki ve diğer ileri takipçileri ile olan soru ve cevapların olağan oturumlarına ayırmıştı. Akşam toplulukları ortalama elli kişiden meydana oluşmaktaydı.
165:1.2 (1817.6)İsa’nın Kudüs’e olan seyahatine başlamış olduğu, Mart ayı ortasında, dört binden fazla kişi, her sabah İsa’nın veya Petrus’un duyurusunu dinlemiş olan büyük bir topluluğu meydana getirmişti. Üstün iletisine olan ilginin, krallığın ilerleyişi içinde bu ikinci veya diğer bir değişle mucizesiz aşama altında erişilmiş en yüksek nokta olarak, zirveye ulaştığı bir noktada yeryüzü üzerindeki görevini sonlandırmayı tercih etmişti. Her ne kadar kalabalıkların dörtte üçü gerçeklik arayıcısı olsa da, orada, kuşku duymakta olan birçok kişi ve alaycılar ile birlikte, Kudüs ve başka yerlerden gelen Ferisilerin büyük bir kısmı hazır bulunmaktaydı.
165:1.3 (1818.1)İsa ve on iki havari vakitlerinin büyük bir çoğunluğunu Pella’daki kampta bir araya gelmiş olan kalabalığa ayırmıştı. On ikili, İsa ile zaman zaman Abner’in birliktelikleri ziyaret etmek için ayrılan bir biçimde, sahadaki çalışmaya neredeyse hiçbir ilgi ayırmamıştı. Abner Perea bölgesine oldukça aşinaydı, çünkü burası, eski öğretmeni, Vaftizci Yahya’nın çalışmasının büyük bir kısmını gerçekleştirmiş olduğu sahaydı. Perea görevi başladıktan sonra, Abner ve yetmişli bir daha hiç Pella kampına geri dönmedi.
2. İyi Çobana Dair Vaaz
165:2.1 (1818.2)Ferisiler ve diğerlerinden meydana gelmekte olan, üç yüz Kudüslüden fazla bir kafile, adanma şöleninin sonunda Kudüs yöneticilerinin kararından hızlıca uzaklaştığında onu Pella’nın kuzeyine kadar takip etmişlerdi; ve, on iki havarinin duyuruşuna ek olarak Musevi öğretmenleri ve önderlerinin mevcudiyetinde İsa “İyi Çoban” üzerine olan vaazında bulunmuştu. Yarım saatlik resmi olmayan bir konuşmadan sonra, yaklaşık olarak yüz kişiden meydana gelmiş bir topluluğa konuşan bir biçimde, İsa şunu söyledi:
165:2.2 (1818.3)“Bu gece benim sizlere söyleyeceği çok şey var; ve, birçoğunuz benim takipçilerim ve bazılarınız benim keskin düşmanlarım olduğunuz için, ben sizlere öğretimi bir simgesel hikâye içinde sunacağım; her biriniz kalbinizde hangi karşılığı buluyorsa onu kendi payınıza alasınız diye.
165:2.3 (1818.4)“Bu gece, benim karşımda benim için ve krallığın bu müjdesi için ölmeye gönüllü olacak kişiler bulunmakta olup, onlardan bazıları kendilerini ilerleyen yıllarda bu şekilde sunacaklardır; ve, burada aynı zamanda, geleneğin köleleri olarak, Kudüs’ten inişimde beni takip etmiş ve, karanlıkta kalmış ve kanmış önderleri ile birlikte, İnsan Evladı’nı öldürmeyi amaçlayan sizlerden bazıları da bulunmaktadır. Beden içinde mevcut an içerisinde yaşamakta olduğum hayat, gerçek çobanlar ve sahte çobanlar olarak sizlerin ikisini de yargılayacaktır. Eğer sahte çobanın gözü görmüyorsa, onun hiçbir günahı yoktur; ancak, sizler görmekte olduğunuzu öne sürüyorsunuz; sizler İsrail’in öğretmenleri olduğunuzu duyuruyorsunuz; bu nedenle sizleri günahı bulunmaktadır.
165:2.4 (1818.5)“Gerçek çoban, tehlike anlarında gece için sürüsünü ahıra toplar. Ve, sabah geldiğinde, ağırına kapıdan girer ve onlara seslendiğinde, koyunu sesini bilir. Her Koyun ahırına kapıdan başka her türlü yolla giriş elde etmiş her bir çoban bir hırsız ve bir soyguncudur. Gerçek çoban ahıra, çalışını onun için kapıyı açtıktan sonra girer, ve onun koyunu, sesini bilen bir halde, sözüne gelir; ve, kendisinin olanlar bu şekilde hareket ettiğinde, gerçek çoban onların önünden gider; o yolu gösterir ve koyun onu takip eder. Onun koyunu kendisini takip eder çünkü onlar sesini bilir; onlar bir yabancıyı takip etmeyecektir. Onlar yabancıdan kaçacaktır, çünkü onlar bu kişinin sesini tanımayacaktır. Burada etrafımızda toplanmış olan bu kalabalık bir çobansız koyun gibidir; ancak, bizler onlara konuştuğumuzda, onlar çobanın senini bilmekte ve bizlerin peşinden gelmektedir; en azından, gerçeklik için açlık çeken ve doğruluğa susamış olanlar bunu yapmaktadır. Sizlerden bazılarınız benim ahırıma ait değilsiniz; sizler benim sözümü tanımıyorsunuz, ve sizler beni takip etmiyorsunuz. ve, sizler sahte çobanlar olduğunuz için, koyun sizlerin sesini tanımamaktadır, ve onlar sizi takip etmeyecektir.”
165:2.5 (1819.1)Ve, İsa bu simgesel hikâyeyi söylediğinde, hiç kimse kendisine bir soru sormadı. Belirli bir süre sonra o tekrar söz aldı ve simgesel hikâye üzerinde konuşmaya devam etti:
165:2.6 (1819.2)“Babamın sürülerinin çoban yardımcıları olacak sizler yalnızca değerli önderler olmamalısınız; aynı zamanda sürüyü iyi yiyecek ile beslemek zorundasınız; sizler, sürüleri yeşil çayırlara ve sakin su kenarlarına götürmedikçe gerçek çobanlar değilsiniz.
165:2.7 (1819.3)“Ve, şimdi, sizlerden bazıları bu simgesel hikâyeyi haddinden daha kolay bir biçimde kavramasın diye, ben kendimin hem Baba’nın koyun ahırının kapısı hem de Babamın sürülerinin gerçek çobanı olduğunu duyuracağım. Bensiz ahıra girmeyi arzulayan her çoban başarısız olacaktır, ve koyun onun sesini duymayacaktır. Ben, benimle birlikte hizmet edenler ile birlikte, kapının kendisiyim. Benim yarattığım ve emrettiğim araçlar ile ebedi yola giren her ruh kurtulacak ve ilerleyip Cennet’in ebedi çayırlarına erişecektir.
165:2.8 (1819.4)“Ancak, ben aynı zamanda, koyunu için yaşamını sermeye bile gönüllü olan gerçek bir çobanım. Hırsız ahıra yalnızca çalmak, ve öldürmek, ve zarar vermek için zorla girmektedir; ancak, ben, hepiniz yaşama ve ona daha bol bir biçimde sahip olabilesiniz diye gelmiş bulunmaktayım. Tehlike ortaya çıktığında, parayla tutulan bir görevli, kaçacak ve koyunun dağılmasına ve yok olmasına izin verecektir; ancak, gerçek çoban, kurt geldiğinde kaçmayacaktır; o sürüsünü koruyacak, gerekirse, koyunu için yaşamını öne serecektir. Gerçekten de, gerçekten de, sizlere söylüyorum, dostlar ve düşmanlar, ben gerçek çobanım; ben kendiminkini biliyorum ve kendiminki de beni biliyor. Ben tehlike karşısında kaçmayacağım. Ben Babamın iradesinin tamamlanışından olan bu hizmeti bitireceğim, ve Baba’nın benim korumama vermiş olduğu sürüyü terk etmeyeceğim.
165:2.9 (1819.5)“Ancak, ben, bu sürüye ait olmayan birçok diğer koyuna sahibim; ve, bu sözler, yalnızca bu dünya için gerçeklik taşımamaktadır. Bu diğer koyunlar aynı zamanda benim senimi duymakta ve onu bilmektedir; ve, ben Baba’ya onların, Tanrı’nın evlatlarına ait tek bir kardeşlik olarak, tek bir sürü halinde bir araya getirileceğine söz vermiş bulunmaktayım. Ve, bunun sonrasında hepiniz, gerçek çoban olarak, tek çobanın sesini bilecek ve her biriniz Tanrı’nın babalığını kabul edeceksiniz.
165:2.10 (1819.6)“Ve, böylece sizler, Baba’nın neden beni derinden sevmekte olduğunu ve nüfuz alanındaki sürülerinin tümünü korumam için benim ellerime emanet etmiş olduğunu bileceksiniz; çünkü, Baba, koyunluğu korumamda yanlış yapmayacağımı, koyunlarımı terk etmeyeceğimi, ve eğer gerekirse, onun çok büyük sürülerinin hizmeti için yaşamımı öne sermekte tereddüt etmeyeceğimi bilmektedir. Ancak, şunu unutmayın, eğer ben yaşamımı öne serecek olursam, ona tekrar sahip olacağım. Hiçbir kişi veya başka hiçbir yaratılmış benim yaşamımı almaya yetkin değildir. Ben yaşamımı öne serecek hakka ve güce sahibim, ve ben onu tekrar almak için aynı güce ve hakkı taşımaktayım Sizler bunu anlamamaktasınız; ancak, ben Babamdan, bu dünya mevcut değilken bile böyle bir yetki aldım.”
165:2.11 (1819.7)Onlar bu sözleri duyduklarında, havarilerinin kafası karışmış, takipçileri hayretler içine düşmüş, bunun karşısında, Kudüs çevresinden gelmekte olan Ferisiler, şunu söyleyen bir biçimde, gecelerine çekilmişti: “Ya o deli ya da bir şeytan.” Ancak, Kudüs öğretmenlerinden bazıları bile şunu söylemişti: “O, yetkiye sahip biri gibi konuşuyor; bunun dışında, kim şimdiye kadar bir şeytanın gözleri görmez halde doğmuş bir kişinin gözlerini açtığını ve bu adamın gerçekleştirmiş olduğu tüm bu muhteşem şeyleri yerine getirmiş olduğunu gördü?”
165:2.12 (1819.8)Ertesi sabah, bu Musevi öğretmenlerinden yaklaşık olarak yarısı İsa’ya inançlarını ilan etmiş olup, onların diğer yarısı ümitsizlik içinde Kudüs ve evlerine geri dönmüşlerdi.
3. Pella’daki Şabat Vaazı
165:3.1 (1819.9)Ocak ayının sonunda, Şabat-öğleden sonrası kalabalıkları neredeyse üç bine ulaşmış haldeydi. Cumartesi günü, Ocak’ın 28’i, İsa “Güven ve Ruhsal Hazırlılık” üzerine çok önemli olan vaazını vermişti. Şimon Petrus tarafından gerçekleştirilmiş olan başlangıçsal konuşmadan sonra, Üstün şunu söyledi:
165:3.2 (1820.1)“Havarilerime ve takipçilerime birçok sefer söylemiş olduğum şeyi, şimdi bu kalabalığa duyuruyorum: Her ne kadar onların çoğu dürüst kalpte olsalar ve bazıları burada benim takipçilerim halinde bulunsalar da, özü ikiyüzlü olan, önyargıdan kökenini alan ve geleneksel kölelik içinde beslenmiş Ferisi mayasına dikkat edin. Yakın bir zaman içinde hepiniz benim öğretimi anlayacaksınız; zira, bu aşamada açığa çıkarılmayacak olan üstü örtülü hiçbir şey bulunmamaktadır. Sizlerden şu anda saklı halde bulunan şey, İnsan Evladı yeryüzü ve beden içindeki görevini tamamladığında bilinir kılınacaktır.
165:3.3 (1820.2)“Yakında, çok yakında, düşmanlarımızın mevcut an içerisinde gizlilik ve karanlık içerisinde planlamış olduğu şeyler ışığa kavuşturulacak ve çatılardan duyurulacaktır. Ancak, sizlere söylüyorum, benim arkadaşlarım, İnsan Evladı’nı yok etmeyi amaçladıklarında, onlardan korkmayın. Her ne kadar onlar bedeni öldürmeye yetkin olabilse de, onun sonrasında üzerinizde herhangi bir güce sahip olmayan kişilerden korku duymayın. Ben, gökyüzünde veya yeryüzünde bulunmakta olan, hiçbir kimseden korku duymamanız uyarısında bulunuyorum; bunun yerine, doğru olmayan her halinizden sizleri kurtarma ve bir evrenin yargı makamı önünde sizleri kusursuz olarak sunma gücünde olan O’na dair bilgide neşeyi deneyimleyin.
165:3.4 (1820.3)“Beş serçe iki metelik için satılmamakta mıdır? yine de, bu kuşlar sessizce yemek aramak için uçtuğunda, onlardan bir tanesi bile, tüm yaşamın kaynağı halindeki, Baba’nın bilgisi olmadan mevcut bulunamaz. Meleksel koruyucular için başınızda bulunan her bir kıl bile sayılıdır. Ve, tüm bunların hepsi doğru ise, günlük yaşamlarınızda ortaya çıkan birçok küçük rahatsızlıktan korku duymalı mısınız? Sizlere söylüyorum: Korkmayın; sizler, birçok serçeden çok daha fazla değere sahipsiniz.
165:3.5 (1820.4)“İnsanların önünde benim müjdeme olan inancı itiraf etme cesaretine sahip olan hepinizi ben yakın bir süre içinde cennetin melekleri önünde tanıyacağım: ancak, insanların önünde benim öğretilerimin gerçekliğini bilerek reddedecek olanlar, cennetin melekleri önünde bile kendi sahip olduğu nihai son koruyucusu tarafından reddedilecektir.
165:3.6 (1820.5)“İnsan Evladı hakkında istediğiniz söyleyeceksiniz, ve sizler bağışlanacaktır; ancak, Tanrı’ya karşı saygısızlıkta bulunmaya cesareti göstermiş olan kişi neredeyse hiçbir biçimde bağışlama bulamayacaktır. İnsanlar Tanrı’nın eylemlerini kötülüğün kuvvetlerine atfedecek kadar ileri gittiğinde, bu türeden kasti isyankârlar günahları için neredeyse hiçbir biçimde bağışlama aramayacaktır.
165:3.7 (1820.6)“Ve, düşmanlarımız sizleri sinagog yöneticileri ve diğer yüksek makamların önüne çıkardığında, ne söylemeniz gerektiği hususunda endişelenmeyin ve onların sorularına nasıl cevap vermeniz gerektiği konusunda tasalanmayın; zira, içinizde ikamet eden ruhaniyet kesin bir biçimde sizlere, o anda krallın müjdesinin taşıdığı onur içinde ne söylemeniz gerektiğini öğretecektir.
165:3.8 (1820.7)“Sizler kararın vadisinde daha ne kadar fazla oyalanacaksınız? Neden iki düşünce arasında duruyorsunuz? Neden Museviler ve gentileliler, onun ebedi Tanrı’nın bir evladı oluşuna dair güzel haberleri kabul etmede çekince gösteriyor. Bizlerin sizi, ruhsal mirasınıza neşe içinde girişinize ikna etmemiz bizlerin daha ne kadar vaktini alacak? Ben bu dünyaya sizlere Baba’yı açığa çıkarmak ve sizleri Baba’ya götürmek için geldim. Ben ilkini gerçekleştirdim, ancak ikincisini sizlerin rızası olmadan yerine getiremeyebilirim; Baba hiçbir zaman hiçbir insanı krallığa girmeye zorlamamaktadır. Şu davet her zaman mevzu bahis olmuştur ve her zaman böyle olacaktır: Her kim olursa, gelmesine ve yaşam suyundan özgür bir biçimde almasına izin verin.”
165:3.9 (1820.8)İsa konuşmasını bitirdiğinde, birçokları Ürdün vadisinde bulunan havarileri tarafından vaftiz olmak için yola çıktı bu gerçekleşirken, İsa, geri kalanların sorularını dinledi.
4. Mirasın Bölünüşü
165:4.1 (1821.1)Havariler inananları vaftiz ederken, Üstün geride kalanlar ile konuşmuştu. Ve, bir geç adam kendisine şunu söyledi: “Üstün, babam birçok mal varlığını bana ve ağabeyime bırakan bir biçimde yaşamını yitirdi; ancak, ağabeyim bana benim olanı vermeyi reddediyor. Böyle olduğu için, ağabeyimden bu mirası benimle bölüşmesini isteyecek misin?” İsa, bu maddi-akıldaki gencin bu türden bir iş meselesi sorusunu tartışmak için ortaya getirmesi karşısında hafif bir biçimde sinirlenmişti; ancak, o, bu meseleyi ilave eğitimin aktarılışı için kullanmıştı. İsa şunu söyledi: “Hey sen, kim beni aranızda bir bölüştürücü kıldı? Sen, bu dünyanın maddi olaylarına önem verdiğim düşüncesini de nerden aldın?” Bunun ardında, etrafında bulunmakta olan herkese dönerek: “Kulak verin ve kendinizi aç gözlülükten uzak tutun; bir kişinin yaşamı, ellinde bulundurabileceği şeylerin bolluğundan meydana gelememektedir. Mutluluk servetin gücünden gelmemektedir, ve neşe zenginlikten pınar olup doğmamaktadır. Refah, kendi içinde, bir lanet değildir; ancak, zenginliklere dair derin sevgi birçok kez, ruhu, yeryüzü üzerinde Tanrı’nın krallığına ait ruhsal gerçekliklerin taşıdığı güzel çekicilikleri ve gökyüzündeki ebedi yaşamın neşeleri karşısında gözleri görmez halde kılan bir biçimde, bu dünyanın şeylerine dair bu düzeyde adanmışlığa götürmektedir.
165:4.2 (1821.2)“Sizlere, kökeni kendisine bolca kaynak vermiş olan bir zenginden adamın hikâyesini anlatmama izin verin; bu kişi oldukça zengin hale geldiğinde, şunu söyleyen bir biçimde, kendi kendine düşünmeye başladı: ‘Tüm bu zenginliklerimle de ne yapmalıyım? Şimdi o kadar çok şeye sahibim ki, servetimi saklayacağım hiçbir yer yok.’ Ve, o bu sorun üzerinde düşündüğünde şunu söyledi: ‘Şunu yapacağım; ambarlarımı yıkıp, daha büyüklerini yapacağım, ve böylece meyvelerimi ve mallarımı saklayacak geniş odaya sahip olacağım. Bunun sonrasında ruhuma, ruhum, birçok seneye yetecek servete sahipsin; şimdi rahatla; ye, iç ve mutlu ol; zira sen zengin ve varlıklısın.’
165:4.3 (1821.3)“Ancak, bu zengin adam aynı zamanda budalaydı. Aklın ve bedeninin maddi gereksinimlerini karşılarken, ruhaniyetin tatmini ve ruhun kurtuluşu için gökteki servetleri biriktirmede başarısız olmuştu. Ve, böyleyken bile, o, istiflemiş bulunduğu serveti tüketmenin hazzını memnuniyetle deneyimleyemeyecekti; zira, o akşam onun ruhu kendisine ihtiyaç duydu. O akşam öyle yaşandı ki, haydutlar kendisini öldürmek için evine zorla girip, ambarlarındaki ganimetleri topladıktan sonra, kalanları yaktı. Ve, haydutlardan kaçmış olan mal varlığını elde etmek için onun çocukları kendi aralarında çatışmaya tutuştu. Bu kişi yeryüzü üzerinde kendisi için hazineleri biriktirmişti; ancak, o Tanrı’ya karşı zengin değildi.”
165:4.4 (1821.4)İsa bu şekilde genç adam ve onun mirasına girmiş oldu, çünkü bu kişinin sorunu açgözlülüktü. Bu böyle olmasaydı bile, Üstün karışmazdı zira, o hiçbir zaman, bırakınız kendi takipçilerinin, kendi havarilerinin bile zamansal hadiselerine karışmamıştı.
165:4.5 (1821.5)İsa bu hikâyeyi tamamladığında, başka biri ayağa kalkıp, kendisine şu soruyu sormuştu: “Üstün, ben havarilerinin seni takip etmek için tüm dünyasal iyeliklerini satmış olduğunu, ve bu bakımdan tamamiyle Esseniler ile ortak paydaya sahip olduklarını biliyorum; ancak, hepimizin senin takipçilerin gibi yapmasını mı istersin? Dürüst servete sahip olmak bir günah mıdır?” Ve, İsa bu soruyu şöyle cevapladı: “Benim arkadaşım, onurlu servete sahip olmak bir günah değildir; ancak, eğer siz maddi iyeliklerden oluşan serveti, ilginizi tamamiyle alan ve şefkatinizi krallığın ruhsal amaçlarına olan bağlılıktan başka yöne çeken hazinelere dönüştürmek bir günahtır. Hazineniz gökte olduğu müddetçe yeryüzü üzerinde dürüst iyeliklere sahip olmada hiçbir günah bulunmamaktadır. Alçak gönüllülüğe ve bencilliğe götüren servet ile, bu dünyanın mallarının bir bolluğuna sahip olup, tüm enerjilerini krallığın emeğine harcayanlara bunları cömertçe bahşedenler tarafından gözetim tutumu içinde sahip olunan ve harcanan servet arasında büyük bir fark bulunmaktadır. Burada ve parasız halde bulunan sizlerin çoğu, ev sahibiniz Davud Zübeyde’ye bu gayeler için kaynaklar aktarmış olan varlıklı ancak cömert erkek ve kadınlar sayesinde, oradaki çadır şehir içinde doyurulmakta ve ağırlanmaktasınız.
165:4.6 (1822.1)“Ancak, şunu hiçbir zaman unutmayın; en sonunda, servet devamlılığı olan bir şey değildir. Zenginliklere duyulan derin sevgi, sıklıkla görülen bir biçimde ruhsal görüşe bir şekilde engel olmakta ve onu yok bile etmektedir. Servetin sizlerin çalışanı değil, sizlerin sahibi olması tehlikesinin farkına varmazlık etmeyin.”
165:4.7 (1822.2)İsa, kişinin sahip olduğu alenin fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için iltiması, düşünmemeyi, eylemsizliği ve umursamazlığı öğretmemişti; ne de sadakalara olan bağlılığı. Ancak, o kesin bir biçimde, maddi ve zamansal olanın ruhun refahı ve cennetin krallığı içinde ruhsal doğanın ilerleyişine tabii kılınması zorunluluğunu öğretmişti.
165:4.8 (1822.3)Bunun ardından, insanlar vaftizi gözlemlemek için nehre doğru inerlerken, ilk soruyu soran kişi, İsa’nın kendine sert davranmış olduğu düşüncesiyle mirası hakkında ona özel bir biçimde yaklaştı ve, Üstün tekrar onu duyduğunda, şu cevabı verdi: “Benim evladım, aç gözlülük eğiliminin cazibesine düşmek için böyle bir günde neden yaşamın ekmeğinden beslenme imkânını kaçırıyorsun? Bilmiyor musun, sinagog mahkemesine şikâyetinle gittiğin zaman mirasa dair Musevi yasaları adil bir biçimde uygulanacaktır? Görmüyor musun benim görevim sizlerin göksel mirasınıza dair bilgiye sahip olmanızdan emin olmak? Şunu Yazıtlarda okumadın mı: ‘Zenginliğini haddinden fazla yorulmayla ve aşırı zorlamayla elde etmiş kişinin payına düşen ödül şudur: Şimdi dinleneceğim ve mallarımı devamlı olarak tüketmeye yetkin hale geleceğim dediği zaman, zamanın ona ne getirecek oluşunu ve aynı zamanda tüm bunların hepsini öldüğü zaman başkalarına bırakma zorunda olduğunu bilmemektedir.’ Şu emri okumadın mı: ‘Başkasının malına göz dikmeyeceksiniz.’ Ve, tekrar, ‘Onlar tıka basa yedi ve yağ bağladı, ve daha sonra diğer tanrılara döndü.’ Zeburlarda ‘Koruyucu’nun aç gözlüden hiç hoşlanmadığını’ okumadın mı? ‘Bir doğru adamın sahip olduğu az şeyin birçok ahlaksızın zenginliklerinden daha iyi’ olduğunu? ‘Eğer zenginlikler artarsa, kalplerinizi onlara dayamayın.’ Yeremya’nın şunu dediğini okumadın mı: ‘Zengin kişinin zenginliklerinde ihtişamı bulmasına izin vermeyin’; ve, Ezekiel şunu söylediğinde, gerçeği ifade etmişti: ‘Ağızları derin bir sevgiyi sergilemektedir, ancak kalpleri bencil kazanç peşindedir.’”
165:4.9 (1822.4)İsa, şunu söyleyen bir biçimde, genç adamı göndermişti: “Benim evladım, eğer tüm dünyayı kazansan ve kendi öz ruhunu kaybetsen ne kazanırsın ki?”
165:4.10 (1822.5)İsa’ya zengin olanın yargı gününde başına ne geleceğini soran yakındaki birine o şu cevabı vermişti: “Ben bu dünyaya ne zengini ne de fakiri yargılamak için geldim; ancak, insanların yaşadıkları yaşamların tümü yargı önüne çıkacaktır. Yargı önündeki varlıklı kişiyi ne beklerse beklesin, en azından şu üç soru büyük serveti elde edenlerin tümü tarafından cevap verilmek zorundadır; ve, bu sorular şunlardır:
165:4.11 (1822.6)“1. Ne kadar servet elde ettin?
165:4.12 (1822.7)“2. Bu serveti nasıl elde ettin?
165:4.13 (1822.8)“3. Bu serveti nasıl harcadın?”
165:4.14 (1822.9)Bunun sonrasında İsa, akşam yemeğinden önce bir süreliğine dinlenmek için çadırına gitti. Havariler vaftizi tamamladıklarında, onlar da gelip yeryüzü üzerindeki servetten ve gökyüzü üzerindeki hazineden bahsetmeyi arzulamaktaydı ama İsa uyuyordu.
5. Havariler ile Servet Üzerine Konuşmalar
165:5.1 (1823.1)O akşam yemeğinden sonra, İsa ve on ikili günlük görüşmesi için bir araya geldiğinde, Andreas şu soruyu sormuştu: “Üstün, bizler inananları vaftiz ederken, sen burada kalmış kalabalıklara bizlerin duymadığı birçok söz söyledin. Bu sözleri bizim yararımıza tekrar etmeyi arzu eder misin?” Ve, Andreas’ın talebine yanıt olarak İsa:
165:5.2 (1823.2)“Evet, Andreas, servet ve kişinin kendi yaşamını idame ettirişine dair bu hususlardan bahsedeceğim; ancak, benim sizlere olan sözlerim, havariler, takipçilere söylenmiş olanlara kıyasla bir ölçüde farklı olmak zorundadır; zira, sizler, yalnızca beni takip etmek için değil, aynı zamanda krallığın elçileri olarak görevlendirilmiş konumda bulunduğunuz için her şeyinizi bıraktınız. Hâlihazırda sizler birkaç yıllık deneyime sahip olup, kendisinin krallığını duyurmakta olduğunuz Baba’nın sizleri yalnız bırakmayacağını biliyorsunuz. Sizler yaşamlarınızı krallığın hizmetine adadınız; bu nedenle, ne yiyeceğiz ne de bedeniniz için ne giyeceğiniz biçiminde zamansal yaşama dair şeyler için tasalanmayın veya endişelenmeyin. Ruhun refahı yiyecek ve içecekten daha fazlasıdır; ruhaniyetteki ilerleyiş, elbiselere ihtiyacın çok üzerindedir. Ekmeğinizin kesinliğinden şüphe duyma cazibesine kapıldığınız zaman, kargaları düşünün; onlar ne ekmekte, ne de dikmektedir; onların ne kilerleri ne de ambarları vardır; ve, yine de Baba, onlar içinde arayan her birine yiyecek sağlamaktadır. Ve, sizler birçok kuştan ne kadar da fazla değere sahipsiniz! Bunun yanı sıra, endişenizin veya yıpratıcı kuşkularınızın tamamı, maddi ihtiyaçlarınıza karşılamada hiçbir yardımda bulunmamaktadır. Hangi biriniz endişe ile boyunuza bir karış, yaşamınıza bir gün ekleyebilirsiniz? Bu türden hususlar sizlerin ellerinde olmadığı için, neden bu sorunların herhangi birine endişeli düşünceleri ayırmaktasınız?
165:5.3 (1823.3)“Leylakları düşünün, nasıl büyüdüklerini; onlar mücadele vermemekte, ne de dönmektedir; yine de, ben sizlere söylüyorum, tüm ihtişamı içinde Solomon bile bunlardan bir tanesi gibi kuşanmadı. Eğer Tanrı, bu gün canlı ertesi gün koparılmış ve ateşe bırakılmış olarak, arazilerdeki çimeni bu şekilde kuşatıyorsa, göksel krallığın elçileri olarak, sizleri ne kadar da fazla kuşatacaktır. Eh siz, az inanca sahip olanlar! Kendinizi tüm içtenliğinizle krallığın duyurusuna adadığınız zaman, kendinize veya bırakmış olduğunuz ailelere bakmanıza dair kuşkulu akılda olmamalısınız. Eğer sizler yaşamlarınızı gerçek bir biçimde müjdeye verirseniz, yaşamınız müjde tarafından karşılanacaktır. Eğer siz sadece inanan takipçilerseniz, kendi ekmeğinizi kazanmak ve öğretimde bulunan, duyuran ve iyileştirenlerin tamamının yaşamlarını idare ettirmeye katkıda bulunmak zorundasınız. Eğer sizler ekmek ve sudan endişe ediyorsanız, nasıl olur da bu türden ihtiyaçları oldukça hesaplı bir biçimde arayan dünya milletlerinden farklı bir konumda bulunmaktasınız? Kendinizi, hem Baba’nın hem de benim tüm bu şeylere ihtiyacınız bulunduğunu bildiğimize inanan bir biçimde, emeklerinize adayın. Sizleri, bir seferde ve bütüncül bir biçimde, temin etmeme izin verin: Eğer sizler yaşamlarınızı krallığın emeklerine adarsanız, gerçek ihtiyaçlarınızın tümü karşılanacaktır. Daha fazla şey ararsanız, orada daha azı bulunacaktır; göksel olanı isteyin, dünyasal olan istediğinizin içinde gelecektir. Gölgenin özü takip edeceği kesindir.
165:5.4 (1823.4)“Sizler yalnızca küçük bir topluluksunuz; ancak, eğer inanca sahipseniz, korkuda sendelemezseniz, ben, Babamın bu krallığı sizlere vermekten büyük memnuniyet duyacağını duyuruyorum. Sizler hazinelerinizi cüzdanın eskimeyeceği, hırsızın el uzatamayacağı ve hiçbir güvenin yok edemeyeceği yerlerde biriktirdiniz. Ve, insanlara söylediğim gibi, hazinenizin olduğu yerde, aynı zamanda kalpleriniz bulunmaktadır.
165:5.5 (1824.1)“Ancak, önümüzde hemen bizleri bekleyen görevde ve Baba’ya gittikten sonra sizlere kalanda, oldukça ciddi bir biçimde yorgun düşeceksiniz. Hepiniz, korku ve kedere karşı tetikte olmalısınız. Her biriniz, akıllarınızı tüm gücüyle hazır, algılarınızı sürekli açık tutmalısınız. Kendinizi; gelip kapıyı çalınca hızlıca ona açmak için, sahibinin evlilik ziyafetinden gelmesini bekleyen hizmetçiler gibi tutun. Bu türden dikkatli hizmetçiler, böyle önemli bir anda kendilerini itaatkâr bulan üstünleri tarafından ödüllendirilirler. Bunun ardından, hizmetçilerin sahibi, kendisi onlara hizmet ederken onlardan oturmalarını ister. Gerçekten de, gerçekten de, sizlere söylüyorum ki, bir bunalım tam da yaşamlarımızın önündedir; ve, o, bizlerin onu gözleyip hazır olmasını gerektirmektedir.
165:5.6 (1824.2)“Sizler, hırsızın geleceği saati bilmiş olan kişinin, evine zorla girilmiş oluşundan zarar görmeyeceğini oldukça iyi anlayabilirsiniz. Aynı zamanda kendinize de dört gözle bakın; zira, en ummadığınız anda ve düşünmediğiniz bir biçimde, İnsan Evladı ayrılışını gerçekleştirecektir.”
165:5.7 (1824.3)Birkaç dakika boyunca on ikili sessizlik içinde oturdu. Bu uyarıların bazılarını onlar daha önce de duymuştu; ancak, onlar, bu an gerçekleştirilen çerçeve içinde onları duymamışlardı.
6. Petrus’un Sorusuna Cevap
165:6.1 (1824.4)Onlar düşünür halde otururlarken, Şimon Petrus şu soruyu sordu: “Bu simgesel hikâyeyi havarilerin olan bizlere mi söylüyorsun, yoksa o takipçilerin tümü için midir?” Ve, İsa şu cevabı vermişti:
165:6.2 (1824.5)“Bir sınav anında, bir kişinin ruhu açığa çıkar; sınav, kalpte gerçekte ne olduğunu açığa çıkarır. Hizmetçi denendiğinde ve kendini ispat ettiğinde, evin sahibi böyle bir hizmetçiyi hanesinin başına getirir ve hiç korkmadan bu doğru çalışanına çocuklarının beslenmesi ve büyütülmesi görevini verir. Benzer bir biçimde, ben yakın bir süre içinde, Baba’ya geri döndüğüm zaman çocuklarımın refahı sorumluluğunun kime emanet edileceğini bileceğim. Hane sahibinin gerçek ve sınanmış hizmetçiyi ailesinin sorumluluklarına verişi gibi, ben, krallığımın olaylarında böyle bir vaktin sınavlarına katlananları yücelteceğim.
165:6.3 (1824.6)“Ancak, eğer hizmetçi tembel olup, kalbinde ‘Sahibimin gelmesi gecikti’ demeye başlarsa, ve akran hizmetçilerine kötü davranmaya ve alkolü fazla kaçırmışlar ile aynı sofraya oturup yiyip içmeye başlarsa, bunun sonrasında bu hizmetçinin sahibi onun beklemediği bir zamanda eve geldiğinde ve kendisini itaatkâr bulmadığında, onu itibarız bir biçimde evinden uzaklaştıracaktır. Bu nedenle, aniden ve beklenmedik bir biçimde ziyaret edilecek olduğunuz gün için kendinizi oldukça iyi hazırlayın. Hatırlayın, size hâlihazırda fazlası verilmiştir; bu nedenle, sizden fazlası istenecektir. Çetin sınavlar sizlere yaklaşmaktadır. Benin vaftiz edilecek bir vaftizim var, ve bu gerçekleşene kadar tetikte beklemekteyim. Sizler yeryüzü üzerinde barışı duyurmaktasınız; ancak, benim görevim insanların maddi olayları içinde barışı getirmek değildir — en azından bir süreliğine değil. Bölünme sadece, bir ailenin iki üyesinin bana ve üç üyesinin bu müjdeye karşı gelişinin sonucu olarak ortaya çıkabilir. Arkadaşlar, akrabalar ve sevilenler, sizlerin duyurmakta olduğunuz müjde nedeniyle birbirlerine karşı gelmenin nihai sonuna sahiptirler. Gerçektir, bu inananlardan her biri kendi öz kalbinde büyük ve sonsuza kadar sürecek barışa sahip olacaktır; ancak, dünya üzerindeki barış, herkes inanmaya istekli hale gelip, sahip oldukları Tanrı ile olan evlatlığın ihtişamlı miraslarına girene kadar gelmeyecektir. Yine de, bu müjdeyi, her erkeğe, kadına ve çocuğa olarak, milletlerin tümüne duyuran bir biçimde tüm dünyaya gidin.”
165:6.4 (1824.7)Ve, bu, oldukça dolu ve yoğun geçmiş bir Şabat gününün sonuydu. Ertesi sabah İsa ve on ikili, Abner’in yüksek denetimi altında bu bölgelerde emek veren, yetmişliyi ziyaret etmek için kuzey Perea’nın şehirlerine doğru gittiler.