153. Makale - Kapernaum’daki Kriz

   
   Paragraph Numbers: On | Off
Yazıcı uyumluYazıcı uyumlu

Urantia’nın Kitabı

153. Makale

Kapernaum’daki Kriz

153:0.1 (1707.1) CUMA akşamı, Bethsayda’ya ulaştıkları gün, ve Şabat sabahı, havariler, İsa’nın ciddi bir biçimde dikkate değer bir sorun ile meşgul olduğunu fark ettiler; onlar, Üstün’ün önemli bir sorun üzerinde olağandışı bir biçimde düşünmekte olduğunun farkındaydılar. O kahvaltı etmemiş, öğle vakti de çok az yemek yemişti. Tüm Şabat sabahı ve ondan önceki akşam, on ikili ve onların birliktelikleri evde, bahçede, ve kıyı şeridi boyunca küçük topluluklar halinde bir araya gelmişti. Orada hepsinin üzerinde, belirsizliğin yaratmış olduğu bir gerilim ve endişenin sebep olduğu bir bilinmezlik durumu bulunmaktaydı.

153:0.2 (1707.2) Aylardır onlar Üstün’ü bu kadar meşgul ve iletişimden uzak görmemişlerdi. Şimon Petrus bile, umutsuzluğa düşmüş olmasa bile, endişeli halde bulunmaktaydı. Andreas, umutsuzluğa düşmüş olan birliktelikleri için ne yapacağını bilmez haldeydi. Nathanyel, kendilerinin “fırtına öncesi sessizliğin” tam ortasında bulunduklarını söylemişti. Tomas, “beklenmeyen bir şeyin yakın zamanda gerçekleşeceği” görüşünü ifade etmişti. Filip Davud Zübeyde’ye, “Üstün’ün ne düşünmekte olduğunu bilene kadar kalabalıkları doyurma ve onları ağırlama tasarılarını unut” tavsiyesinde bulunmuştu. Yakub ve Yahya, sinagogda gerçekleşecek olan vaaz üzerine konuş olup, bu vaazın olası içeriği ve kapsamı üzerinde fazlasıyla varsayımlarda bulunmuştu. Şimon Zelotes, “gökteki Baba’nın Evladı’nın haklı olduğunu göstermek ve onu desteklemek için beklenmeyen bir biçimde müdahalede bulunacak olduğu” inancını, gerçekte ümidini, ifade etmişti; bu gerçekleşirken, Yudas İşkariyot, muhtemel bir biçimde İsa’nın “beş bin kişinin kendisini Museviler’in kralı olarak duyurmasına izin verecek cesarete sahip olmayışı” pişmanlığı altında ezilmekte bulunduğu düşüncesinin cazibesine düşmeye cüret etmişti.

153:0.3 (1707.3) Kapernaum sinagogunda yeni bir çağ açan vaazını vermek için bu güzel Şabat öğleden sonrası İsa hareket ettiğinde, bu ilerleyişini cesareti kırılmış ve huzursuz halde bulunmakta olan bu türden bir topluluk içinden gerçekleştirmişti. Doğrudan takipçileri arasından tek neşeli karşılayış veya iyi dilek sözü, tehlikenin farkında bulunmayan Alpheus ikizlerinden birinden gelmişti; İsa sinagoga olan yola çıkışında evden ayrılırken, onu neşeli bir biçimde selamlamış ve şunu söylemişti: “Bizler, Baba’nın sana yardımcı olması, ve her zamankinden daha da büyük kalabalıklara sahip olmamız için dua ediyoruz.”

1. Koşulların Bir Araya Gelmesi

153:1.1 (1707.4) Yeni Kapernaum sinagogunda bu seçkin Şabat öğleden sonrası saat üçte, üst düzey bir ayin topluluğu İsa’yı karşılamıştı. Yairus ayine başkanlık etmek olup, İsa’ya okuması için yazıtları vermişti. Bir gün öncesinde elli üç Ferisi ve Saduki Kudüs’den gelmişti; otuzdan fazla sayıda komşu sinagogların önderleri ve yöneticileri de hâlihazır haldeydi. Bu Musevi önderleri doğrudan bir biçimde Kudüs’de bulunan Sanhedrin heyetinin emirleri altında hareket etmekteydi; ve, onlar, İsa ve onun takipçilerine doğrudan bir savaşı başlatmak için gelmiş bulunan köktenci koruyucuları oluşturmaktaydı. Bu Musevi önderlerinin yanı başında oturan bir biçimde, sinagogun onur koltuklarında, kardeşi Filip’in nüfuz alanı içinde kalabalıklar tarafından İsa’yı Museviler’in kralı olarak duyurmaya dair bir girişimin rahatsız edici bildirileri ile ilgili gerçeği tespit etmek amacıyla görevlendirilmiş bulunan Hirodes Antipa’nın resmi gözlemcileri bulunmaktaydı.

153:1.2 (1708.1) İsa, sayısı artan düşmanları tarafından sözü verilmiş ve açık bir savaşın her an gerçekleşecek olan duyurusuyla karşı karşıya olduğunu kavramıştı ve, o, buna cesur bir biçimde saldırı halinde bulunarak karşı koymayı tercih etmişti. Beş bin kişinin doyuruluşunda o, maddi nitelikteki Mesih’e dair onların düşüncelerine karşı gelmişti; şimdi ise o yine, Musevi kurtarıcısına dair onların kavramsallaşmalarına açık bir biçimde hücum etmeyi tercih etmişi. Beş bin kişinin doyurulması ile başlamış olan, ve bu Şabat öğleden sonrası vaaz ile sona ermiş bulunan, bu kriz, dışa dönük bir biçimde gerçekleşen yaygın ünün ve takdir dalgasının sonlanış anıydı. Bu andan itibaren, krallığın emekleri artan bir biçimde, insanlığın gerçekten dini olan kardeşliği için kalıcı nitelikteki ruhsal kazanılmış inananları elde etmenin daha önemli görevi ile ilgili hale gelecekti. Bu vaaz, tartışma niteliğindeki anlaşmazlık sürecinden, açık savaş ve nihai kabule veya nihai redde dair karara olan geçişteki krizi temsil etmektedir.

153:1.3 (1708.2) Üstün; takipçilerinin çoğunun akıllarını, yavaş ancak kesin bir biçimde kendisini reddetmek için hazırlamış bulunduklarını oldukça iyi bilmekteydi. O benzer bir biçimde takipçilerinin çoğunun, şüphelerinin üstesinden gelmeye ve krallığın müjdesine olan koşulsuz inançlarını cesurca ortaya sermeye kendilerini yetkin hale getirecek aklın hazırlanışı ve ruhun tembihi sürecinden yavaş ve kesince geçmekte olduğunu biliyordu. İsa insanların kendilerini, iyilik ve kötülüğün tekrar eden koşulları arasında yinelenen tercihin yavaş süreci sonucunda bir kriz kararlarına veya cesurca karar verilen anlık eylemler için hazırlamakta olduklarını anlamıştı. O kendisinin seçmiş olduğu ileticileri, hayal kırıklığım tekrarlanan provalarına tabi tutmuş ve onlara sıkça, ruhsal sınavları vermenin iyi ve kötü yolu arasında tercihte bulunmak için zorlayıcı imkânlarını sunmuştu. O, öncül ve alışkanlık haline gelmiş zihinsel tutumlar ve ruhsal tepkiler uyarınca hayati kararlarını veren bir biçimde, nihai sınavla karşılaştıklarında takipçilerine güvenebileceğini biliyordu.

153:1.4 (1708.3) İsa’nın yeryüzü yaşamındaki bu kriz, beş bin kişinin doyurulması ile başlamış olup, sinagogdaki bu vaazla sona ermişti; havarilerin yaşamlarındaki kriz, sinagogdaki bu vaazla başlamış olup, yalnızca Üstün’ün yargılanışı ve çarmıha gerilişi ile sonlanan bir biçimde, bir bütün yıl sürmüştü.

153:1.5 (1708.4) Onlar, İsa konuşmaya başlamadan önce bu öğleden sonrası sinagogda otururlarken, herkesin aklında tek bir büyük gizem, tek bir yüce soru bulunmaktaydı. Hem onun arkadaşları hem de düşmanları yalnızca tek bir düşünce üzerine kafa yormuş olup, bu ise: “Neden o, bu kadar bilinçli ve etkili bir biçimde yaygın coşku dalgasına sırtını çevirmişti?” Ve, kızgın karşıtlarının sahip oldukları kuşkuların ve hayal kırıklıklarının bilinçsiz karşıtlığa ve nihai olarak hâlihazır nefrete dönüşmesi bu vaazdan hemen önce ve onun hemen sonrasında gerçekleşmişti. Yudas İskarot’un onları terk etmeye dair bilinç dâhilindeki ilk düşüncesi sinagogdaki bu vaazdan sonra gerçekleşmişti. Ancak, o, bir süreliğinde, tüm bu eğilimlerin üstesinden etkin bir biçimde gelebilmişti.

153:1.6 (1708.5) Herkes büyük bir kafa karışıklığı durumu içerisindeydi. İsa kendilerini şaşkınlık ve hayretler içerisinde bırakmıştı. O yakın bir süre içinde, tüm sürecini niteleyecek doğa-üstü gücün en büyük gösteriminde bulunmuştu. Beş bin kişinin doyurulması onun yeryüzü yaşamı içinde, Museviler’in beklenen Mesih kavramsallaşmasına karşı gerçekleştirilmiş en büyük çekimin gerçekleştiği olaydı. Ancak, bu olağanüstü artı durum, derhal ve hiç beklenmeyen bir biçimde onun doğrudan ve şüphe bırakmayan krallık reddi ile nötrlenmişti.

153:1.7 (1709.1) Cuma akşamı, ve tekrar eder halde Şabat sabahı, Kudüs önderleri Yairus ile uzun ve candan bir biçimde İsa’nın sinagogdaki konuşmasını engellemek için çaba sarf etmişlerdi; ancak, bu onların emekleri boşa çıkmıştı. Yairus’un tüm bu talepler karşısında tek cevabı şu olmuştu: “Ben bu ricaya karşılık verdim, sözüme karşı gelmeyeceğim.”

2. Çağ Açan Vaaz

153:2.1 (1709.2) İsa bu vaazı, Tesniye’de bulunan kanundan okuyarak açmıştı: “Ancak, görülecek ki, eğer bu insanlar Tanrı’nın sözüne kulak vermezlerse, ona karşı gelmenin lanetleri kesin bir biçimde başlarına gelecektir. Koruyucu, düşmanlarınız tarafından cezalandırmanıza izin verecek; sizler, yeryüzünün tüm krallıklarından uzaklaştırılacaksınız. Sizler, milletlerin tümü içinde bir hayret, bir atasözü ve tekrar eden bir örnek haline geleceksiniz. Sizlerin erkek ve kız çocukları esir edilecek. İçinizdeki yabancılar yönetimde yükselirken, sizler oldukça aşağıya düşeceksiniz. Ve, bu şeyler, Koruyucu’nun sözüne kulak vermediğiniz için başınıza ve tohumunuzun başına gelecektir. Böylece sizler, sizlere karşı gelecek düşmanlarınıza hizmet edeceksiniz. Sizler aç ve susuz kalacak, bu görülmemiş demirden boyunduruğu giyeceksiniz. Koruyucu sizlerin karşısına uzaktan, dünyanın öte ucundan, dilini anlamadığınız, çetin yüze sahip, sizlere çok az değer veren, bir milleti getirecek. Ve, bu kişiler sizlerin tüm kasabalarını, güvendiğiniz tüm yüksek duvarlar yıkılana kadar işgal edecek; ve, toprakların tümü onların ellerine düşecek. Ve, görülecek ki, sizler, düşmanlarınızın sizleri zorlamalarının yarattığı baskı sonucu, işgalin bu süreci boyunca erkek ve kız evlatlarınızın bedenleri olarak, kendi öz vücutlarınızın meyvesini yemeye zorlanacaksınız.”

153:2.2 (1709.3) Ve, İsa bu okumayı sonlandırdığında, Peygamberlere dönüp, Yeremya’dan şunu okumuştu: “Eğer sizler, benim sizlere göndermiş olduğum hizmetçilerim olan peygamberlerin sözlerine kulak vermezseniz, bunun sonucunda ben bu evi Şiloh gibi yapacağım, ve bu şehri yeryüzü üzerindeki milletlerin tümü için bir lanet emsali haline getireceğim.’ Ve, din adamları ve öğretmenler Yeremya’nın Koruyucu’nun evindeki bu sözleri ifade edişini duymuşlardı. Ve, görüldü ki, Yeremya Koruyucu’nun kendisinin tüm insanlara konuşmasını emretmiş olduğu her şeyi söylediğinde, din adamları ve öğretmenler, şunu söyleyen bir biçimde, onun üzerine atılmışlardı: ‘Sen kesinlikle öleceksin.’ Ve, herkes, Koruyucu’nun evinde Yeremya’nın etrafında toplanmıştı. Ve, Yudah’ın prensleri bunları duyduğunda, Yeremya’yı yargıladılar. Bunun sonrasında, dinadamları ve öğretmenler, şunu söyleyen bir biçimde, insanların tümüne konuştu: ‘Bu adam ölmeyi hak ediyor, zira o bizlerin şehrini lanetledi, onu kendi kulaklarınızla duydunuz.’ Bunun üzerine, Yeremya, prenslerin hepsine ve insanların tümüne şunu söyledi: ‘Koruyucu beni, geleceğe dair bu ev ve bu şehre karşı duymuş olduğunuz her sözü söylemem için göndermiştir. Şimdi, bu nedenle, alışkanlıklarınızı değiştirin ve yaptığınız şeyleri köklüce gözden geçirin ve size karşı duyurulmuş olan kötülükten kaçınabilmeniz için Tanrınız olan Koruyucu’nun sözüne itaat edin. Ben hakkında ise, bakın ben sizin elleriniz deyim. Size ne iyi ve doğru görünüyorsa bana onu yapın. Ancak, şundan emin olun ki, eğer beni ölüme gönderirseniz, masum kanı kendinize ve bu insanlara getireceksiniz; zira, gerçektir ki, Koruyucu beni tüm bu sözleri kulaklarına yakından söylemem için göndermiştir.’

153:2.3 (1710.1) “Bu günün din adamları ve öğretmenleri Yeremya’yı öldürmeyi amaçlamıştı, ancak hâkimler buna razı olmamıştı, her ne kadar kendisinin uyarı sözlerine rağmen, omuzlarına kadar gelen çamura batana kadar iplerle kendisin kirli bir zindana esir etmişlerse de. Bu, Koruyucu’nun gerçekleşmesi yakın siyasi çöküş için kardeşlerini uyarması emrine uyduğunda bu insanların Peygamber Yeremya’ya yapmış oldukları şeylerdir. Bugün, ben sizlere şunu sormak istiyorum: Bu insanların baş din-adamları ve dini önderleri, ruhsal felaket günleri için kendilerini uyarmaya cüret eden bir kişi ile nasıl ilgilenir? Sizler de mi, Koruyucu’nun sözünü duyurmaya cüret eden ve cennetin krallığına girişe giden ışığın yolunda yürümeyi reddetmekte olduğunuza işaret etmekten korkmayan öğretmeni ölüme göndereceksiniz?

153:2.4 (1710.2) “Benim yeryüzü üzerindeki görevime dair hangi kanıtı istiyorsunuz? Bizler, fakir ve dışlanmışlara iyi haberleri duyururken, sizleri sahip olduğunuz etki ve güç konumlarınızda rahatsız etmeden olduğunuz gibi bıraktık. Bizler, derin saygı duymuş olduğunuz şeylere karşı hiçbir düşmansı bir saldırıda bulunmamışken, yalnızca insanın korkuya bulanmış ruhu için yeni özgürlüğü duyurduk. Ben dünyaya, Babamı açığa çıkarmak ve yeryüzü üzerinde, cennetin krallığı olarak, Tanrı’nın evlatlarına dair ruhsal kardeşliği oluşturmak için geldim. Ve, her ne kadar birçok sefer ben sizleri benim krallığımın bu dünyaya ait olmadığını hatırlatmış olsam da, Babam hâlihazırda, daha kanıtsal olan ruhsal dönüşümlere ve yenilenmelere ek olarak maddi harikaların birçok dışavurumunu bahşetmiştir.

153:2.5 (1710.3) “Benim ellerinden daha hangi yeni işareti görmek istiyorsunuz? Ben, sizlerin hâlihazırda, karara varmanızı yetkin hale getirecek yeterli kanıta sahip olduğunuzu duyuruyorum. Gerçekten de, gerçekten de, ben, bu gün karşımda oturmuş olan birçok kişiye, sizlerin hangi yolu tercih etmeniz gerekliliği ile karşılaşmakta bulunduğunuzu söylüyorum; ve, ben sizlere, Yeşu’nun atalarınıza söylemiş olduğu gibi, ‘bugün kime hizmet etmek istiyorsanız onu seçin’ diyorum. Bugün sizlerin çoğu yol ayrımında bulunmaktadır.

153:2.6 (1710.4) “Sizlerden bazıları, beni öte yakadaki kalabalıkların ziyafetinde bulamadığınızda, Tiberya balıkçı teknelerini kiralayıp, bir fırtına boyunca yakında bir yerde bir hafta sığınarak, beni aramak için yola çıktınız, ne için? Gerçeklik ve doğruluk için veya akran inanlarınıza daha iyi nasıl hizmet edebilmeyi ve yardımcı olabilmeyi öğrenebilmek için değil! Hayır, bunun yerine, emek vermediğiniz daha fazla ekmeğe sahip olabilmek için. Ruhlarınızı yaşamın sözü ile değil, sadece, kolay ekmekle midelerinizi doyurabilmek için. Ve, uzunca bir süre boyunca sizlere, Mesih’in, geldiği zaman, tüm seçilmiş insanlar için yaşamı güzel ve kolay yapacak bu harikaları gerçekleştirileceği öğretilmiştir. Bu nedenle, böyle öğretilmiş olan sizlerin, uzunca bir süre boyunca yemekleri ve balıkları aramanız tuhaf bir durum değildir. Ancak, ben sizlere, bu türden bir şeyin İnsan Evladı’nın görevi olmadığını duyuruyorum. Ben ruhsal özgürlüğü duyurmak, ebedi gerçekliği öğretmek ve yaşayan inancı desteklemek için gelmiş bulunmaktayım.

153:2.7 (1710.5) “Kardeşlerim, yok olan etin arkasından değil, ebedi yaşama kadar bile beslemeye devam eden ruhsal yiyeceği arayınız; ve, bu, Evlat’ın, alacak ve yiyecek olan herkese vermiş olduğu yaşamın ekmeğidir; zira, Baba Evlat’a bu ekmeği hiçbir sınır olmadan vermiştir. Ve, sizler bana, ‘Tanrı’nın vermiş olduğu görevleri yerine getirmemiz için neyi yapmak zorundayız?’ sorusunu sorduğunuz zaman, size yalın bir biçimde şunu söyledim: “Bu, göndermiş olduğu kişiye inanmanız Tanrı’nın vermiş olduğu görevdir.’”

153:2.8 (1710.6) Ve, bunun sonrasında İsa, bu yeni sinagogun giriş kapısının üstünü süsleyen ve üzerinde üzüm bağları olan bir manna testisini işaret eden bir biçimde, şunu söylemişti: “Sizler, atalarınızın ıssızda — cennet ekmeği olarak — manna yediğinizi düşünegeldiniz, ancak, ben sizlere, bunun yeryüzüne ait ekmek olduğunu söylüyorum. Musa babalarınıza cennetten olan ekmeği vermemişse de, Babam şimdi gerçek yaşamın ekmeğini vermeye hazırdır. Cennetin ekmeği Tanrı’dan gelmekte olup, dünyanın insanlarına ebedi yaşamı vermektedir. Ve, sizler bana, Bu yaşayan ekmeği ver, dediğiniz zaman, ben sizlere şunu diyeceğim: Ben o yaşayan ekmeğim. Bana gelen kişi açlık çekmeyecek, bana inanan bir daha susuzluk duymayacak. Sizler beni gördünüz, benimle birlikte yaşadınız ve benim yaptıklarıma şahit oldunuz; yine de sizler, benim Baba’dan bir amaç için geliyor olduğuma inanmıyorsunuz. Ancak, inanan kişiler — korku duymayın. Tanrı tarafından yönlendirilen herkes bana gelecek, ve bana gelmiş olanlar hiçbir şekilde yalnız bırakılmayacaktır.

153:2.9 (1711.1) “Ve, şimdi benim sizlere, bir kez ve ebedi bir biçimde, şunu duyurmama izin verin: “Ben yeryüzüne, kendi irademi gerçekleştirmek için değil, beni gönderen O’nun iradesini gerçekleştirmek için inmiş bulunmaktayım. Ve, onun bana vermiş olduğu hiç kimseyi yitirmemem, beni göndermiş olan O’nun nihai iradesidir. Ve, bu, Baba’nın iradesidir: Evladı gören ve ona inanan herkes ebedi yaşama sahip olacaktır. Daha dün ben sizi bedenleriniz için ekmekle doyurdum; bugün ben size, aç ruhlarınız için yaşamın ekmeğini sunuyorum. Şimdi, ruhaniyetin ekmeğini, bu dünyanın ekmeğini tam da o zaman yediğiniz gibi aynı istekle alacak mısınız?”

153:2.10 (1711.2) İsa bir anlığına ayin için toplanmış bulunan kalabalığa göz gezdirmek için durduğunda, Kudüs’den gelmekte olan öğretmenlerden bir tanesi (Sanhedrin’in bir üyesi), ayağa kalkıp şu soruyu sormuştu: “Senin cennetten gelen ekmek olduğunu ve Musa’nın ıssızda atalarımıza vermiş olduğu mannanın böyle olmadığını doğru mu duyuyorum?” Ve, İsa Ferisiye, “Tamamiyle doğru duydun” dedi. Bunun sonrasında Ferisi: “Ama sen, marangoz, Yusuf’un oğlu, Nasıralı İsa değil misin? Senin erkek ve kız kardeşlerine ek olarak baban ve annen, bizlerin çoğu tarafından iyice bilinmemekte midir? Öyleyse nasıl olur da sen burada Tanrı’nın evinde ortaya çıkıp, cennetten inmiş olduğunu duyuruyorsun?”

153:2.11 (1711.3) Bu zaman zarfında, sinagog içerisinde fazlasıyla uğultu bulunmaktaydı ve, öyle bir gürültü kopmuştu ki İsa ayağa kalkıp, şunu söylemişti: “Sabırlı olalım; gerçeklik hiçbir zaman dürüst irdeleyişten zarar görmez. Ben söylediğin her şeyim, ama fazlasıyım da. Baba ve Ben biriz; Evlat yalnızca Baba’nın ona öğretmiş olduğu şeyi yapmaktadır; bunun karşısında, Evlat’a Baba tarafından verilmiş olan her kişiyi, Evlat kendi bünyesine almaktadır. Peygamberlerde şunun yazılmış olduğu yeri okudunuz, ‘Hepiniz Tanrı tarafından öğretileceksiniz’, ve şunu, ‘Baba’nın öğretmiş oldukları kişiler aynı zamanda Evladı’nı duyacak.’ Baba’nın ikamet eden ruhaniyetinin öğretisine onay veren herkes nihai olarak bana gelecektir. Hiç kimse Baba’yı görmemiştir, ancak Baba’nın ruhaniyeti insan içinde yaşamaktadır. Ve, cennetten gelen Evlat, kesin bir biçimde Baba’yı görmüştür. Ve, bu Evlat’a gerçek bir biçimde inananlar hâlihazırda ebedi yaşama sahiptir.

153:2.12 (1711.4) “Ben, yaşamın bu ekmeğiyim. Atalarınız ıssızda mannayı yediler ve onlar şimdi hayatta değiller. Ancak, Tanrı’dan aşağıya inen bu ekmeği eğer insan yiyecek olursa, hiçbir zaman ruhaniyet içinde ölmeyecektir. Tekrar ediyorum, ben bu yaşayan ekmeğim, ve Tanrı ve insanın bu bütünleşmiş doğasının gerçekleşimine erişen her ruh sonsuza kadar yaşayacaktır. Ve, alacak olan herkese verdiğim yaşamın bu ekmeği benim yaşayan ve birleşik doğamdır. Evlat içindeki Baba ve Baba ile bir olan Evlat — bu, benim dünyaya olan yaşam-veren açığa çıkarışım ve milletlerin tümü için kurtarıcı hediyemdir.”

153:2.13 (1711.5) İsa konuşmasını bitirdiğinde, sinagogun yöneticisi ayin topluluğunu dağıtmıştı ancak, onlar ayrılmak istememekteydi. Onlar İsa’nın etrafında kendisine daha fazla soru sormak için toplanmıştı diğerleri ise kendi aralarında söylenip, tartışmaya tutulmuşlardı. Ve, bu sahne üç saatten daha fazla bir süre boyunca bu şekilde devam etmişti. Kalabalığım tamamiyle dağılışı yediyi çoktan geçen bir saati bulmuştu.

3. Buluşma Sonrası

153:3.1 (1712.1) Bu buluşma sonrasında İsa’ya birçok soru sorulmuştu. Onlardan bazıları, onun kafa karışıklığı içindeki takipçileri tarafından sorulmuştu; ancak, bu sorulardan daha da fazlası, yalnızca kendisini utandırmak ve tuzağa düşürmeyi amaçlayan eleştirel inanmayanlar tarafından dile getirilmişti.

153:3.2 (1712.2) Ziyaret eden Ferisilerden bir tanesi, bir lamba sehpasının üzerine çıkan bir biçimde, şu soruyu bağırarak dile getirmişti: “Sen bizlere kendinin yaşamın ekmeği olduğunu söylüyorsun. Sen bizlere karnımızı doyurmak için bedenini, susuzluluğumuzu gidermek için kanını nasıl vereceksin? Eğer yerine getirilmedikçe öğretinin ne anlamı var ki?” Ve, İsa, şunu söyleyen bir biçimde, bu soruyu cevapladı: “Ben size ne bedenimin yaşamın ekmeği, ne de kanımın onun suyu olduğunu öğrettim. Ancak, ben, beden içindeki yaşamımın, cennetin ekmeğine ait bir bahşedilmişlik olduğunu söyledim. Beden içinde Tanrı’nın Sözü’nün bahşedilmiş olduğu gerçeği ve İnsan Evladı’nın Tanrı’nın iradesine tabi oluşu olgusu, kutsal beslenmeye denk olan bir deneyim gerçekliğini oluşturmaktadır. Sizler benim bedenimi yiyemez, kanımı içemezsiniz; ancak sizler, tıpkı benim mevcut an içerisinde ruhaniyette Baba ile bir bütün olduğum gibi, ruhaniyette benimle bir bütün haline gelebilirsiniz. Sizler, gerçekten de yaşamın ekmeği olan, ve fani bedenin sureti içerisinde bahşedilmiş bulunan yaşam ekmeği halindeki Tanrı’nın ebedi sözü ile beslenebilirsiniz; ve, sizler, gerçekten yaşamın suyu olan kutsal ruhaniyet ile ruh içinde susuzluğunuzu giderebilirsiniz. Baba beni dünyaya, insanların tümünde ne kadar da fazla ikamet etmek ve onları yönlendirmek istediğini göstermek için göndermiştir; ve, ben bu yaşamı, benzer bir biçimde ikamet eden cennetsel Baba’nın iradesini sürekli olarak bilmeyi ve onu gerçekleştirmeyi amaçlayan tüm insanlara ilham kaynağı olmak için yaşadım.”

153:3.3 (1712.3) Bunun sonrasında, İsa ve hafiyelerini gözetlemekte olan Kudüs hafiyelerinden bir tanesi, şunu söylemişti: “Bizler, ne senin ne de havarilerinin yemek yemeden önce ellerinizi beklenen bir biçimde yıkamadığınızı fark ettik. Sizler, kirli ve yıkanmamış eller ile yemek yeme türünden bir uygulamanın, kıdemlilerin kanuna bir karşı geliş olduğunu çok iyi bilmesiniz. Ne de sizler su içtiğin bardakları ve yemek yenen kacakları yerinde bir biçimde yıkamaktasınız. Neden sizler, atalarımızın geleneklerine ve kıdemlilerimizin kanunlarına bu denli saygısızlıkta bulunuyorsunuz?” Ve, İsa onun bu sözünü duyduğunda, şu cevabı vermişti: “Neden sizler Tanrı’nın emirlerine geleneklerinizin içerdiği yasalarla karşı geliyorsunuz? Emir, ‘Babana ve annene saygı duy’, der, ve sizlerin, gerektiğinde, onlarla bir sahip olduğunuz şeyleri paylaşmanızı emreder; ancak, sizler, görevini yerine getirmeyen çocukların ebeveynlerini desteklemek için kullanmaları gereken ancak zamanında kullanılmayan paralarının ‘Tanrı’ya verilmesine’ izin vermektesiniz. Her ne kadar çocuklar daha sonra tüm bu parayı kendi keyifleri için harcayacak olsa da, kıdemlilerin kanunu böylece bu türden işini bilen çocukları sahip oldukları sorumluluktan kurtarmaktadır. Neden sizler bu şekilde, kendi öz geleneğinizle bu emri boşa çıkarıyorsunuz? İşaya, şunu söyleyen bir biçimde, siz ikiyüzlüler hakkında önceden haber vermişti: ‘Bu insanlar beni dudaklarıyla onurlandırmakta, ancak kalpleri benden oldukça uzaktadır. Kendi inanç savlarını insanların kuralları olarak öğreterek onlar boşuna bana ibadet etmektedir.’

153:3.4 (1712.4) “Sizler, insanların geleneğine ne kadar sıkı tutunurken, emri boşa çıkarmakta olduğunuzu görebilirsiniz. Sizler, kendi geleneklerinizi sürdürürken, Tanrı’nın sözünü reddetmeye gönüllü olmaktasınız. Ve, birçok başka biçimde sizler, kendi öz öğretilerinizi kanunun ve peygamberlerin üstünde koymaya cüret etmektesiniz.”

153:3.5 (1712.5) İsa bunun sonrasında, sözlerini orada bulunan herkese yöneltmişti. O şunu söyledi: “Ancak, bana kulak verin, hepiniz. Ağızdan giren şey insanı ruhsal olarak kirletmez; ağızdan çıkan ve kalpten gelen şey onu kirletir.” Ancak, havariler bile onun sözlerinin anlamını bütünüyle kavramada başarısız olmuştu; zira, Şimon Petrus aynı zamanda: “Dinleyicilerinden bazılarının sözlerini yanlış anlamaması için, bu sözlerin anlamını bizlere açıklar mısın?” Ve, bunun sonrasında İsa Petrus’a: “Sen de mi anlamakta zorlanıyorsun? Bilmiyor musun benim cennetsel Babam’ın dikmediği her bitki sökülecek? Şimdi dikkatini gerçeği bilecek olanlara ver. İnsanları gerçeği sevmeye zorlayamazsın. Bu öğretmenlerden çoğu gözleri görmez rehberlerdir. Ve, sen biliyorsun, eğer gözü görmez bir kişi diğer gözü görmeze yol gösterirse, her ikisi de çukura düşecektir. Ancak, insanları ahlaksal olarak kirleten ve onları ruhsal olarak bozan şeyler hakkında gerçeği sizlere söylerken bana kulak verin. Ben, bedene ağızdan giren veya gözlerden ve kulaklardan akla ulaşan şeylerin insanları kirletmediğini duyuruyorum. İnsan yalnızca, kalp içinde kökenini alan ve bu türden kutsal olmayan kişilerin sözcükleri ve eylemleriyle kendisine ifade bulan kötülük ile kirlenir. Bilmiyor musun, kıskançlık, gurur, kızgınlık, intikam, sövgü ve yalancı şahitlikle beraber kötü düşünceler, cinayete, hırsızlığa ve zinaya dair ahlaksız tasarımları kalpten hareket etmektedir? Ve, tam da bu tür şeyler insanları kirletmektedir, törensel bakımdan temiz olmayan eller ile yemek yemek değil.”

153:3.6 (1713.1) Kudüs Sanhedrin’in Ferisi heyet üyeleri bu aşamada neredeyse tamamen, İsa’nın Tanrı’ya hakaret veya Museviler’in kutsal yasalarından bir tanesini aşağılamak suçuyla yakalanabileceğinden emin olmuşlardı bu nedenle onlar kendisini, kıdemlilerin geleneklerinden herhangi birine, veya adlandırıldığı-biçimiyle milletin sözlü yasalarını tartışmaya, ve muhtemel bir biçimde bunlara saldırıda bulunmaya çekmeye çabalamaktaydılar. Su her ne kadar kıt olsa da, bu gelenek tarafından esir haldeki Museviler, her yemekten önce ellerini zorunlu kılınan törensel yıkama sürecinden geçmezlik etmezlerdi. “Kıdemlilerin emirlerine karşı gelmektense ölmenin daha iyi olduğu” onların inancıydı. Hafiyeler bu soruyu; İsa’nın daha öncesinde, “Kurtuluş, temiz ellerden ziyade bir temiz kalplerin meselesidir” demiş oluşuna dair bir bildirişin kendilerine iletilmesi nedeniyle sormuşlardı. Ancak, bu türden inanışlar, bir kez bir kişinin dininin bir parçası haline geldiğinde, kurtulması zor olan şeylerdir. Bu günden sonraki birçok yıl boyunca Havari Petrus hala, nihai olarak yalnızca olağanüstü ve oldukça keskin bir rüyayı deneyimlemekle kurtulan bir biçimde, temiz ve temiz olmayan şeylere dair bu geleneklerin birçoğuna karşı korkunun esiri altında bulunmuştu. Tüm bunların hepsi; bu Museviler’in, temiz olmayan ellerle yemek yemek ile bir hayat kadınıyla ilişkide bulunmayı aynı düzeyde gördükleri hatırlanınca daha iyi anlaşılabilir; ve, bunların her ikisi de eşit düzeyde dinden uzaklaştırma cezasını taşımaktaydı.

153:3.7 (1713.2) Böylelikle Üstün; hepsinin Museviler üzerinde Yazıtların taşımış olduğu öğretilerden bile daha kutsal ve daha bağlayıcı olarak görülmekte olduğu, kıdemlilerin gelenekleri halindeki — sözlü kanun tarafından temsil edilmekte olan kurallar ve yönergelerden meydana gelen tüm hahamsal sistemin anlamsızlığını tartışmayı ve onu gün ışığına çıkarmayı tercih etmişti. Ve, İsa daha az çekince ile bunları açık bir biçimde ifade etmişti; çünkü, o, bu dini önderler ile olan ilişkilerde bariz bir bozuluşu önlemek için artık hiçbir şey yapamayacağı vaktin gelmiş olduğunu biliyordu.

4. Sinagogdaki Son Sözler

153:4.1 (1713.3) Bu buluşma sonrası konuşmasının ortasında, Kudüs’den gelen Ferisilerden bir tanesi İsa’ya, ne yapacağı belli olmayan ve isyankâr bir ruhaniyet altındaki rahatsız bir genci getirmişti. O, bu zihni bozuk olan ufaklığı İsa’ya doğru getiren bir biçimde, şunu söylemişti: “Bu türden bir rahatsızlık için ne yapabilirsin? Ecinnileri çıkarabilir misin?” Ve, Üstün gence baktığında, merhamet duyguları altında fazlasıyla etkilenmişti, ve ufaklığın kendisine yaklaşmasını işaret eden bir biçimde, onun elinden tutup şunu söyledi: “Sen benim kim olduğumu biliyorsun; ondan çık; ve, ben, sadık akranlarından bir tanesini senin geri dönmemen için görevlendiriyorum.” Ve, anında ufaklık olağan hale gelip ve doğru zihinsel düzeyine geri büründü. Ve, bu, İsa’nın gerçekten bir “kötü ruhaniyeti” bir insan varlığından çıkarmış olduğu ilk vakaydı. Önceki vakaların hepsi, sadece ecinnilerin insanlara girmiş olduğuna dair varsayımdı ancak, bu, ecinnisel iyeliğin gerçek bir durumuydu; bu türden şeyler bu günlerde ve bu az sayıdaki göksel isyankârın insan varlıklarının akıl durumu sağlıklı olmayan belirli türlerinden bu türden çıkar sağlamasını sonsuza kadar imkânsız kılan bir biçimde, Üstün’ün ruhaniyetinin bedenin tümüne aktarılmış olduğu Hamsin Yortusu gününe kadar zaman zaman yaşanmıştı.

153:4.2 (1714.1) İnsanlar hayretler içine düştüğünde, Ferisilerden bir tanesi ayağa kalkıp, İsa’yı, ecinniler ile aynı sınıfta bulunduğu için onun bu türden şeyleri gerçekleştirebilmekle suçladı İsa’nın, bu ecinniyi çıkarışında kullanmış olduğu sözde kendilerinin birbirlerini tanımakta olduğunu kabul ettiğini öne sürdü; ve, o daha sonra konuşmasını sürdürerek, Kudüs’deki dini öğretmenlerin ve önderlerin İsa’nın tüm bu sözde mucizeleri, ecinnilerin prensi olan Beelzebub’un gücü ile gerçekleştirmiş olduğuna karar verdiklerini ifade etti. Ferisi şunu söylemişti: “Bu adamla hiçbir ilişkide bulunmayın; o Şeytan ile ortaklık içindedir.”

153:4.3 (1714.2) Bunun sonrasında İsa şunu söyledi: “Nasıl olur da Şeytan Şeytan’ı çıkarır? Kendisine karşı bölünmüş olan bir krallık ayakta duramaz; eğer bir ev kendi içinde kendisine karşı bölünmüşse, o yakın bir süre içinde yok olur. Bir şehir eğer bir bütün halde değilse bir kuşatmaya karşı durabilir mi? Eğer Şeytan Şeytan’ı çıkarırsa, o kendi içinde kendisine karşı bölünmüştür; böyleyse onun krallığı nasıl ayakta durur? Ancak, sizler, ilk başta onun gücünün üstesinden gelmeden ve onu etkisiz hale getirmeden, hiçbir kişinin güçlü bir adamın evine girip onun sahip oldukları şeyleri kendisinden alamayacağını bilmelisiniz. Ve öyleyse, eğer Beelzebub’un gücü ile ecinniler çıkarılıyor ise, kimin vasıtasıyla evlatlarınızdaki bu ruhaniyetler çıkıyor? Bu nedenle sizler bunun yargısına kendiniz varmalısınız. Ancak, eğer ben, Tanrı’nın ruhaniyeti vasıtasıyla, ecinnileri çıkarıyorsam, Tanrı’nın krallığı gerçekten de üzerinize gelmiştir. Eğer sizlerin gözleri önyargıyla kapanmamışsa ve korku ve gururla yanlış yönlendirilmemişse, aranızda ecinnilerden daha büyük bir kişinin bulunduğunu kolayca algılayacaksınız. Sizler beni; benimle olmayanın bana karşı olduğuna, ve bunun karşısında da, benim çevremde toplanmayanın etrafa yayılıp ziyan olduğunu duyurmaya zorluyorsunuz. Gözlerini görüyorken ve hesaplı bir kötülük arzusu ile, Tanrı’nın emeklerini ecinnilerin eylemlerine bilerek atfetmeye cüret edenlere ulvi bir uyarıyı dile getirmeme izin verin. Gerçekten de, gerçekten de, sizlere söylüyorum ki, günahlarınızın tümü, hatta Tanrı düşmanlıklarınızın hepsi bile, bağışlanacaktır; ancak, her kim Tanrı hakkında kasıtlıca ve ahlaksız amaç ile kötü konuşursa, bu kişi hiçbir zaman bağışlama elde edemeyecektir. Haksızlığın bu türden kararlı ve haksız emekçileri hiçbir zaman ne bağışlamayı aramayacağı, ne de onu bulamayacağı için, ebedi bir biçimde kutsal bağışlamayı reddetmenin günahından suçlu haldedirler.

153:4.4 (1714.3) “Birçoğunuz bu gün yolun ayrıldığı noktaya geldiniz; sizler, Yaratıcı’nın iradesi ve karanlığa ait benliğin seçtiği yollar arasında nihai bir tercihte bulunmanın başladığı bir noktaya geldiniz. Ve, şimdi neyi seçecek olursanız, nihai olarak o kişi haline geleceksiniz. Sizler ya ağacı iyi ve meyvesini iyi hale getirmek zorundasınız, ya da ağaç çürük ve meyvesi çürük hale gelecektir. Ben, Babamın ebedi krallığında ağacın meyveleri ile bilinmekte olduğunu duyuruyorum. Ancak, engerek olan bazılarınız, nasıl olur da, hâlihazırda kötülüğü seçmiş olarak, iyi meyveleri verebilir? Son kertede, ağızlarınız sözcükler, kalpleriniz içinde bulunan kötülüğün bolluğundan çıkmaktadır.”

153:4.5 (1714.4) Bunun sonrasında, şunu söylemiş olan, bir diğer Ferisi ayağa kalkmıştı: “Öğretmen, yönetim yetkini ve öğretme hakkını kesin bir biçimde tanımamız için hepimizin üzerinde karara varacağı tek amaçlı bir simgeyi bizlere vermeni istiyoruz. Bu türden bir sürecin bir parçası olmayı kabul ediyor musun?” Ve, İsa bunu duyduğunda, şunu söylemişti: “Bu inançsız ve simge-arar nesil bir işaret beklemektedir, ancak hiçbir işaret, hâlihazırda ona sahip olanlardan, ve İnsan Evladı aranızdan ayrıldığında onu görecek olanlardan başkasına verilmeyecektir.”

153:4.6 (1714.5) Ve, o konuşmasını bitirdiğinde, diğer havariler kendisini çevreleyip sinagogdan dışarı doğru yönlendirdi. Sessizlik içerisinde onlar kendisiyle birlikte evleri Bethsayda’ya hareket etti. Onların tümü, Üstün’ün öğretim taktikleri içindeki anlık değişiklik karşısında hayrete kapılmış ve bir ölçüde dehşete düşmüşlerdi. Onlar, öğretisini ulaştırırken kendisini bu türden çatışmasal tutumda görmeye hiçbir biçimde alış değillerdi.

5. Cumartesi Akşamı

153:5.1 (1715.1) Sürekli tekrar eden bir biçimde İsa havarilerin ümitlerini boşa çıkarmış, tekrarlayan bir biçimde en derin beklentilerini yüzüstü bırakmıştı ancak, onlar tarafından, şimdi kendilerini yakalamış bulunan bir hayal kırıklığı süreci ve keder dönemi kadar güçlü bir deneyim yaşanmamıştı. Ve, aynı zamanda orada, güvenlikleri için gerçek bir korku ile karşılık ümitsizlik bulunmaktaydı. Onların tümü, kalabalıkların aniden ve bütüncül bir biçimde kendileri terk edişi karşısında beklenmeyen bir biçimde hayrete düşmüşlerdi. Onlar aynı zamanda, Kudüs’den inmiş olan Ferisiler tarafından sergilenmiş olan beklenmeyen cüretkarlık ve kendine fazlaca güvenir kararlılık karşısında bir ölçüde korkuya kapılmış ve ne yapacaklarını bilmez hale gelmişlerdi. Ancak, onların çoğu, İsa’nın aniden gerçekleştirmiş olduğu taktiksel değişiklik karşısında şaşkınlığa düşmüştü. Olağan koşullar altında onlar bu daha çatışmasal tutumun ortaya çıkışını olumlu bir biçimde karşılayacaklardı, ancak, ortaya çıkış biçimi ve fazlasıyla beklenmedik oluşu onları şaşkınlık içerisinde bırakmıştı.

153:5.2 (1715.2) Ve, bu aşamada, tüm bu endişelerinin üzerine, onlar eve vardıklarında, İsa yemeyi reddetmişti. Saatler boyunca o kendisini üst odalardan bir tanesine kapatmıştı. Öğreti-yayıcılarının önderi olan Yoab geri dönüp, birlikteliklerinden yaklaşık olarak üçte birinin amacı terk etmiş olduğunu bildirdiğinde vakit neredeyse gece yarısıydı. Akşam boyunca sadık takipçiler, Üstün’e karşı olan düşmanlık duygularının Kapernaum’un genelinde bulunduğunu bildiren bir biçimde gelip gelip gitmişti. Kudüs’den gelen önderler, hoşnutsuzluğun bu hissini körüklemekte ve olası her içimde İsa ve onun öğretilerinden gerçekleşecek ayrılığı desteklemeyi aramakta yavaş davranmamışlardı. Bu zorlayıcı saatler boyunca on ikili kadın, Petrus’un evinde toplantı halindeydi. Onlar devasa biçimde üzgünlerdi, ancak hiçbiri ayrılmamıştı.

153:5.3 (1715.3) İsa’nın üst odadan aşağıya gelip, sayısı toplam otuzu bulan, on ikili ve on ikilinin birliktelikleri arsasında duruşu gece yarısından biraz sonra gerçekleşmişti. O şunu söylemişti: “Krallığın içindeki bu kopuşun sizleri rahatsız ettiğinin farkındayım, ancak bu kaçınılmaz olan bir şeydir. Hala, görmüş olduğunuz tüm bu eğitimden sonra, sözlerim karşısında sendelemeniz için iyi herhangi bir neden bulunabilir mi? Krallığın bu türden gönülsüz ve yarı-kalpli takipçilerden arınması karşısında korku ve endişe duymaktasınız? Yeni bir gün, cennetin krallığının ruhsal öğretilerinin sahip olduğu yeni ihtişam için doğuyorken neden keder içindesiniz? Bu sınavdan geçmede zorlanıyorsanız, peki, İnsan Evladı Baba’ya geri dönmek zorunda olduğunda ne yapacaksınız? Bu dünyaya geldiğim yer olan mekâna yükseldiğim zaman için kendinizi hangi zaman ve nasıl hazırlayacaksınız?

153:5.4 (1715.4) “Canlarım, ruhaniyetin hızlandırmakta olduğunu hatırlamak zorundasınız; beden ve onunla ilgili olan her şeyin çok az yarara sahip olduğunu. Sizlere söylemiş olduğum cümleler ruhaniyet ve yaşamdır. İyi neşede olun! Ben sizleri yüz üstü bırakmadım. Birçoğunuz bu günlerde gerçekleştirilen açıkça ifade ediş karşısında alınacaktır. Sizler hâlihazırda, benim takipçilerimin çoğunun sırtlarını dönmüş olduğunu duymuş haldesiniz; onlar artık benimle birlikte yürümeyecekler. En başından beri ben, bu yarı-gönüllü inananların yol boyunca düşeceklerini biliyordum. Ben on ikiliyi seçip, sizleri krallığın elçileri olarak ayırmadım mı? Ve, şimdi, tam da bu türden bir zaman zarfında, sizler de mi ayrılacaksınız? Her biriniz kendi inancını bir gözden geçirsin, zira her biriniz büyük bir tehlike karşısında durmaktasınız.” Ve, İsa konuşmasını bitirdiğinde, Şimon Petrus: “Evet, Koruyucumuz, bizler üzgünüz ve kafalarımız karışık; ancak, bizler hiçbir zaman seni yalnız bırakmayacağız. Sen bizlere ebedi yaşamın sözlerini öğrettin. Bizler sana inandık ve seni tüm bu zaman zarfı boyunca takip ettik. Bizler sırtımızı çevirmeyeceğiz, zira bizler senin Tanrı tarafından gönderilmiş olduğunu bilmekteyiz.” Ve, Petrus konuşmasını sonlandırdığında, onların hepsi aynı anda onun sadakat sözünü başlarıyla onayladı.

153:5.5 (1716.1) Bunun sonrasında İsa: “İstirahata çekilin, zira yoğun vakitler bizleri beklemektedir; faal günler oldukça yakındır.”

Foundation Info

Yazıcı uyumluYazıcı uyumlu

Urantia Foundation, 533 W. Diversey Parkway, Chicago, IL 60614, USA
Tel: +1-773-525-3319; Fax: +1-773-525-7739
© Urantia Foundation. All rights reserved