Urantia’nin Kitabi’na | Urantia Vakfı sitesinde yayınlandı (https://www.urantia.org)

Ana sayfa > Urantia’nın Kitabı

Urantia’nın Kitabı

Ön Madde

Urantia’nın Kitabı

Turkish Translation
Türkçe çeviri

TIN: UF-TUR-001-2021-1.1
Sürüm pulu: UF-202204041525

© Urantia Society of Greater New York. Her hakkı saklıdır.

Buradaki dilekçeler yayıncıya yöneliktir:
Urantia Foundation
533 West Diversey Parkway
Chicago, IL 60614, USA
Telefon: +1 773 525 3319
E-posta: [email protected] [1]
İnternet sitesi: www.urantia.org [2]

Urantia kitabının çevirileri aşağıdaki dillerde bulunabilir:
Almanca – Das Urantia Buch
Bulgarca – Книгата Урантия
Çek – Kniha Urantia
Danimarkalı – Urantia Bogen
Endonezyacı – Buku Urantia
Estonyalı – Urantia raamat
Farsça – کتاب یورنشیا
Fince – Urantia-kirja
Flemenkçe – Het Urantia Boek
Fransızca – Le Livre d’Urantia
İbranice – הספר של אורנטיה
İspanyol – El libro de Urantia
İsveççe – Urantiaboken
İtalyan – Il Libro di Urantia
Japonca – ウランティア ブック
Koreli – 유란시아 서
Lehçe – Księga Urantii
Litvanyalı – Urantijos Knyga
Macarca – Az Urantia könyv
Portekizce – O Livro de Urântia
Romence – Cartea Urantia
Rusça – Книга Урантии
Yunan – Το Βιβλίο της Ουράντια

“Urantia” ve , Urantia Vakfı'nın ticari markaları, servis izleri ve üyelik izleridir.

Kitabın Bölümleri

Urantia’nın Kitabı

Kitabın Bölümleri

Kısım I / Bölüm 1 [3]

Merkezi ve Aşkın Evrenleri

Yüksek Evren Kişilikleri Topluluğun Başı tarafından Urantia’daki Cennetin İlahları ve kâinatın âlemlerinin tümü hususundaki doğruları yansıtmak için atanan Kutsal bir Orvonton Danışmanı tarafından yazılmıştır.

Kısım II / Bölüm 2 [4]

Yerel Evrenler

Salvington'lu Gabriel'in otoritesi tarafından hareket eden Yerel Evren Kişilikleri Nebadon Birliği sponsorluğu tarafından yazılmıştır.

Kısım III / Bölüm 3 [5]

Urantia’nın Tarihi

Bu bildiriler, Salvington'lu Gabriel'in otoritesi tarafından hareket eden Yerel Evren Kişilikleri Birliği tarafından desteklenmiştir.

Kısım IV / Bölüm 4 [6]

İsa’nın Hayatı ve Öğretileri

Bu bildiri grubu, bir Melçizedek açığa çıkarıcı yönetmenin denetimi altında hareket eden on iki Urantia yarı-ölümlüden oluşan bir komisyon tarafından desteklendi.

Bu anlatının temeli, bir zamanlar Havari Andrew'un insanüstü gözetimine atanan ikincil bir yarı çocuk tarafından sağlandı.

Yazıların Başlıkları

Urantia’nın Kitabı

Yazıların Başlıkları

numaraMakaleYazarSayfa

000Önsöz [7]Kutsal Danışman1

Kısım I / Bölüm 1 [3]
Merkezi ve Aşkın Evrenleri

numaraMakaleYazarSayfa

001Kâinatın Yaratıcısı [8]Kutsal Danışman21

002Tanrı’nın Doğası [9]Kutsal Danışman33

003Tanrı’nın Özellikleri [10]Kutsal Danışman44

004Tanrı’nın Evren ile İlişkisi [11]Kutsal Danışman54

005Tanrı’nın Bireyle olan İlişkisi [12]Kutsal Danışman62

006Ebedi Evlat [13]Kutsal Danışman73

007Ebedi Evlat’ın Evren ile İlişkisi [14]Kutsal Danışman81

008Sınırsız Ruhaniyet [15]Kutsal Danışman90

009Sınırsız Ruhaniyet’in Evren ile İlişkisi [16]Kutsal Danışman98

010Cennet Kutsal Üçlemesi [17]Kutsal Denetimci108

011Cennetin Ebedi Adası [18]Bir Bilgelik Kusursuzlaştırıcısı 118

012Kâinatın Âlemlerinin Tümü [19]Bir Bilgelik Kusursuzlaştırıcısı 128

013Cennetin Kutsal Alanları [20]Bir Bilgelik Kusursuzlaştırıcısı 143

014Merkezi ve Kutsal Evren [21]Bir Bilgelik Kusursuzlaştırıcısı 152

015Yedi Aşkın Evren [22]Kutsal Denetimci164

016Yedi Üstün Ruhaniyet [23]Kutsal Denetimci184

017Yedi Üstün Ruhaniyet’in Toplulukları [24]Kutsal Danışman197

018Yüce Kutsal Üçleme Kişilikleri [25]Kutsal Danışman207

019Kutsal Üçleme Kökenli Eş Güdüm Varlıkları [26]Kutsal Danışman214

020Tanrı’nın Cennet Evlatları [27]Bir Bilgelik Kusursuzlaştırıcısı 0

021Cennet Yaratan Evlatları [28]Bir Bilgelik Kusursuzlaştırıcısı 234

022Tanrı’nın Kutsal Bir Biçimde Üçleştirilmiş Evlatları [29]Kudretli Haberci243

023Yalnız İleticiler [30]Kutsal Danışman256

024Sınırsız Ruhaniyet’in Yüksek Kişilikleri [31]Kutsal Danışman264

025Mekân’ın İletici Ev Sahipleri [32]Yetkide Yüksek Olan Biri273

026Merkezi Evren’in Hizmetkâr Ruhaniyetleri [33]Bir Bilgelik Kusursuzlaştırıcısı 285

027Birinci Derece Birincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri’nin Hizmeti [34]Bir Bilgelik Kusursuzlaştırıcısı 298

028Aşkın Evrenlerin Hizmetkâr Ruhaniyetleri [35]Kudretli Haberci306

029Kâinat Güç Yöneticileri [36]Kutsal Denetimci319

030Muhteşem Kâinat’ın Kişilikleri [37]Kudretli Haberci330

031Kesinli ğe Erişecek Olanların Birlikleri [38]Kutsal Danışman ve Isim veya numara olmayan kişi345

Kısım II / Bölüm 2 [4]
Yerel Evrenler

numaraMakaleYazarSayfa

032Yerel Evrenler’in Evrimi [39]Kudretli Haberci357

033Yerel Evren’in İdaresi [40]Baş Melekler’in Baş366

034Yerel Evren Ana Ruhaniyeti [41]Kudretli Haberci374

035Tanrı’nın Yerel Evren Evlatları [42]Baş Melekler’in Baş384

036Yaşam Taşıyıcıları [43]Vorondadek Evladı396

037Yerel Evren’in Kişilikleri [44]Berrak Akşam Yıldızı406

038Yerel Evren’in Hizmetkâr Ruhaniyetleri [45]Melçizedek418

039Yüksek Meleksel Ev Sahipleri [46]Melçizedek426

040Tanrı’nın Yükseliş Halindeki Evlatları [47]Kudretli Haberci443

041Yerel Evren’in Fiziksel Özellikleri [48]Baş Meleği455

042Enerji — Akıl ve Madde [49]Kudretli Haberci467

043Takımyıldızlar [50]Malavatia Melçizedek’i485

044Göksel Zanaatkârlar [51]Baş Meleği497

045Yerel Sistem İdaresi [52]Melçizedek509

046Yerel Sistem Yönetim Merkezleri [53]Baş Meleği519

047Yedi Malikâne Dünyası [54]Berrak Akşam Yıldızı530

048Morontia Yaşamı [55]Baş Meleği541

049Yerleşik Dünyalar [56]Melçizedek559

050Gezegensel Prensler [57]Ikinci Derecede bir Lanonandek Evladı572

051Gezegensel Âdemler [58]Ikinci Derecede bir Lanonandek Evladı580

052Gezegensel Fani Çağları [59]Kudretli Haberci589

053Lucifer İsyanı [60]Manovandet Melçizedeği601

054Lucifer İsyanı’nın Yarattı ğı Sorunlar [61]Kudretli Haberci613

055Işık ve Yaşam’ın Âlemleri [62]Kudretli Haberci621

056Evrensel Bütünlük [63]Kudretli Haberci ve Malavatia Melçizedek’i637

Kısım III / Bölüm 3 [5]
Urantia’nın Tarihi

numaraMakaleYazarSayfa

057Urantia’nın Kökeni [64]Yaşam Taşıyıcısı651

058Urantia üzerinde Yaşamın Oluşumu [65]Yaşam Taşıyıcısı664

059Urantia Üzerinde Deniz-Yaşam Dönemi [66]Yaşam Taşıyıcısı672

060Öncül Kara-Yaşam Dönemi Sürecinde Urantia [67]Yaşam Taşıyıcısı685

061Urantia üzerindeki Memeliler Dönemi [68]Yaşam Taşıyıcısı693

062İlk İnsanın Doğuş Irkları [69]Yaşam Taşıyıcısı703

063İlk İnsan Ailesi [70]Yaşam Taşıyıcısı711

064Evrimsel Renkli Irklar [71]Yaşam Taşıyıcısı718

065Evrim’in Yüksek Denetimi [72]Yaşam Taşıyıcısı730

066Urantia’nın Gezegensel Prensi [73]Melçizedek741

067Gezegensel İsyan [74]Melçizedek754

068Medeniyetin Doğuşu [75]Melçizedek763

069İlkel İnsan Toplulukları [76]Melçizedek772

070İnsan Hükümeti’nin Evrimi [77]Melçizedek783

071Devletin Gelişimi [78]Melçizedek800

072Komşu Bir Gezegen Üzerindeki Hükümet [79]Melçizedek808

073Cennet Bahçesi [80]Solonia821

074Âdem ve Havva [81]Solonia828

075Âdem ve Havva’nın Yükümlülüklerini Yerine Getirmedeki Başarısızlığı [82]Solonia839

076İkinci Bahçe [83]Solonia847

077Yarı-Ölümlü Yaratılmışlar [84]Baş Meleği855

078Âdem Döneminden Sonra Eflatun Irkı [85]Baş Meleği868

079Doğu’daki And Genişlemesi [86]Baş Meleği878

080And Topluluklarının Batıdaki Genişlemesi [87]Baş Meleği889

081Çağdaş Medeniyet’in Gelişimi [88]Baş Meleği900

082Evliliğin Evrimi [89]Seraphim Şefi913

083Evlilik Kurumu [90]Seraphim Şefi922

084Evlilik ve Aile Yaşamı [91]Seraphim Şefi931

085İbadet’in Kökeni [92]Berrak Akşam Yıldızı944

086Dinin Öncül Evrimi [93]Berrak Akşam Yıldızı950

087Hayalet İnanışları [94]Berrak Akşam Yıldızı958

088Putlaştırılan Şeyler, Büyülü Nesneler, and Büyü [95]Berrak Akşam Yıldızı967

089Günah, Kurban ve Kefaret [96]Berrak Akşam Yıldızı974

090Şamanlık — Sağlıkçılar and Din Adamları [97]Melçizedek986

091Duanın Evrimi [98]Urantia Yarı-Ölümlüleri’nin Baş Sorumlusu994

092Dinin Daha Sonraki Evrimi [99]Melçizedek1003

093Maçiventa Melçizede ği [100]Melçizedek1014

094Batıdaki Melçizedek Öğretileri [101]Melçizedek1027

095Levant’da Melçizedek Ö ğretileri [102]Melçizedek1042

096Yahveh — Museviler’in Tanrısı [103]Melçizedek1052

097İbraniler Arasında Tanrı Kavramının Evrimi [104]Melçizedek1062

098Batıdaki Melçizedek Ö ğretileri [105]Melçizedek1077

099Dinin Toplumsal Sorunları [106]Melçizedek1086

100İnsan Deneyimi İçindeki Din [107]Melçizedek1094

101Din’in Gerçek Doğası [108]Melçizedek1104

102Dini İnanç’ın Temelleri [109]Melçizedek1118

103Dini Deneyimin Gerçekli ği [110]Melçizedek1129

104Kutsal Üçleme Kavramı’nın Büyümesi [111]Melçizedek1143

105İlahiyat ve Gerçeklik [112]Melçizedek1152

106Gerçekli ğin Kâinat Düzeyleri [113]Melçizedek1162

107Düşünce Düzenleyicileri’nin Kökeni ve Doğası [114]Bir Yalnız İletici unsuru tarafından 1176

108Düşünce Düzenleyicileri’nin Görev ve Hizmeti [115]Bir Yalnız İletici unsuru tarafından 1185

109Kâinat Yaratılmışları ile Düzenleyiciler’in İlişkisi [116]Bir Yalnız İletici unsuru tarafından 1195

110Bireysel Faniler ile Düzenleyiciler’in İlişkisi [117]Bir Yalnız İletici unsuru tarafından 1203

111Düzenleyici ve Ruh [118]Bir Yalnız İletici unsuru tarafından 1215

112Kişilik Kurtulu şu [119]Bir Yalnız İletici unsuru tarafından 1225

113Nihai Sonun Yüksek Melek Koruyucuları [120]Seraphim Şefi1241

114Yüksek Meleksel Gezegen Hükümeti [121]Seraphim Şefi1250

115Yüce Varlık [122]Kudretli Haberci1260

116Her-Şeye-Gücü-Yeten Yüce [123]Kudretli Haberci1268

117Yüce olan Tanrı [124]Kudretli Haberci1278

118Yüce ve Nihai — Zaman ve Mekân [125]Kudretli Haberci1294

119Mesih Mikâil’in Bahşedilişleri [126]Mesih Mikâil’in Bahşedilişleri 1308

Kısım IV / Bölüm 4 [6]
İsa’nın Hayatı ve Öğretileri

numaraMakaleYazarSayfa

120Urantia üzerinde Mikâil’in Bahşedilişi [127] Mantutia Melçizedek 1323

121Mikâil’in Bahşedildiğindeki Dönemler [128]Yarı-ölümlü Komisyonu1332

122İsa’nın Doğumu ve Bebekliği [129]Yarı-ölümlü Komisyonu1344

123İsa’nın Öncül Çocukluğu [130]Yarı-ölümlü Komisyonu1355

124İsa’nın Geç Çocukluğu [131]Yarı-ölümlü Komisyonu1366

125Kudüs’de İsa [132]Yarı-ölümlü Komisyonu1377

126İki Çok Önemli Yıl [133]Yarı-ölümlü Komisyonu1386

127Ergenlik Yılları [134]Yarı-ölümlü Komisyonu1395

128İsa’nın Öncül Erişkinli ği [135]Yarı-ölümlü Komisyonu1407

129İsa’nın Daha Sonraki Erişkin Yaşamı [136]Yarı-ölümlü Komisyonu1419

130Roma Yolu [137]Yarı-ölümlü Komisyonu1427

131Dünya’nın Dinleri [138]Yarı-ölümlü Komisyonu1442

132Roma’daki Konukluk [139]Yarı-ölümlü Komisyonu1455

133Roma’dan Geri Dönüş [140]Yarı-ölümlü Komisyonu1468

134Geçiş Yılları [141]Yarı-ölümlü Komisyonu1483

135Vaftizci Yahya [142]Yarı-ölümlü Komisyonu1496

136Vaftiz ve Kırk Gün [143]Yarı-ölümlü Komisyonu1509

137Celile’deki Bekleyiş Dönemi [144]Yarı-ölümlü Komisyonu1524

138Krallı ğ ın İleticileri’nin Eğ itimi [145]Yarı-ölümlü Komisyonu1538

139On İki Havari [146]Yarı-ölümlü Komisyonu1548

140On İkilinin Görevlendirişi [147]Yarı-ölümlü Komisyonu1568

141Kamu Görevine Baş layış [148]Yarı-ölümlü Komisyonu1587

142Kudüs’de Hamursuz [149]Yarı-ölümlü Komisyonu1596

143Samarya’dan Geçiş [150]Yarı-ölümlü Komisyonu1607

144Cilboğa ve Dekapolis’de [151]Yarı-ölümlü Komisyonu1617

145Kapernaum’daki Dört Önemli Gün [152]Yarı-ölümlü Komisyonu1628

146Celile’deki İlk Duyuru Turnesi [153]Yarı-ölümlü Komisyonu1637

147Kudüs’e Olan Ara Ziyaret [154]Yarı-ölümlü Komisyonu1647

148Bethsayda’da Öğreti-Yayıcılarının Eğitimi [155]Yarı-ölümlü Komisyonu1657

149İkinci Duyuru Turnesi [156]Yarı-ölümlü Komisyonu1668

150Üçüncü Duyuru Turnesi [157]Yarı-ölümlü Komisyonu1678

151Deniz Kenarındaki Bekleyiş ve Öğretim [158]Yarı-ölümlü Komisyonu1688

152Kapernaum Krizine Kadar Giden Olaylar [159]Yarı-ölümlü Komisyonu1698

153Kapernaum’daki Kriz [160]Yarı-ölümlü Komisyonu1707

154Kapernaum’daki Son Günler [161]Yarı-ölümlü Komisyonu1717

155Kuzey Celile Boyunca Kaçış [162]Yarı-ölümlü Komisyonu1725

156Tire ve Sidon’daki Konukluk [163]Yarı-ölümlü Komisyonu1734

157Kaysera-Filippi’de [164]Yarı-ölümlü Komisyonu1743

158Güzelleşimin Dağı [165]Yarı-ölümlü Komisyonu1752

159Dekapolis Turnesi [166]Yarı-ölümlü Komisyonu1762

160İskenderiyeli Rodan [167]Yarı-ölümlü Komisyonu1772

161Rodan ile İlave Söyleşiler [168]Yarı-ölümlü Komisyonu1783

162Mişkan Şöleninde [169]Yarı-ölümlü Komisyonu1788

163Mecdel’de Yetmişlinin Görevlendirilişi [170]Yarı-ölümlü Komisyonu1800

164Adanma Şöleninde [171]Yarı-ölümlü Komisyonu1809

165Perea Görevi Başlıyor [172]Yarı-ölümlü Komisyonu1817

166Kuzey Perea’ya olan Son Ziyaret [173]Yarı-ölümlü Komisyonu1825

167Philadelphia’ya olan Ziyaret [174]Yarı-ölümlü Komisyonu1833

168Lazarus’un Dirilişi [175]Yarı-ölümlü Komisyonu1842

169Pella’daki Son Öğreti [176]Yarı-ölümlü Komisyonu1850

170Cennetin Krallığı [177]Yarı-ölümlü Komisyonu1858

171Kudüs Yolunda [178]Yarı-ölümlü Komisyonu1867

172Kudüs’e Gidiş [179]Yarı-ölümlü Komisyonu1878

173Kudüs’teki Pazar [180]Yarı-ölümlü Komisyonu1888

174Mabet’teki Salı Sabahı [181]Yarı-ölümlü Komisyonu1897

175Son Mabet Konuşması [182]Yarı-ölümlü Komisyonu1905

176Zeytin Dağı’ndaki Salı Akşamı [183]Yarı-ölümlü Komisyonu1912

177Çarşamba, Dinlenme Günü [184]Yarı-ölümlü Komisyonu1920

178Kamptaki Son Gün [185]Yarı-ölümlü Komisyonu1929

179Son Akşam Yemeği [186]Yarı-ölümlü Komisyonu1936

180Elveda Konuşması [187]Yarı-ölümlü Komisyonu1944

181Son Tembihler and Uyarılar [188]Yarı-ölümlü Komisyonu1953

182Gethsemane’de [189]Yarı-ölümlü Komisyonu1963

183İsa’nın İhanet Edilişi ve Tutuklanışı [190]Yarı-ölümlü Komisyonu1971

184Sanhedrin Mahkemesi Önünde [191]Yarı-ölümlü Komisyonu1978

185Pilatus Karşısındaki Mahkeme [192]Yarı-ölümlü Komisyonu1987

186Çarmıh’tan Hemen Önce [193]Yarı-ölümlü Komisyonu1997

187Çarmığa Gerilme [194]Yarı-ölümlü Komisyonu2004

188Mezar Vakti [195]Yarı-ölümlü Komisyonu2012

189Yeniden Diriliş [196]Yarı-ölümlü Komisyonu2020

190İsa’nın Morontia Görünüşleri [197]Yarı-ölümlü Komisyonu2029

191Havariler ve Diğer Önderlere Görünüşler [198]Yarı-ölümlü Komisyonu2037

192Celile’deki Görünüşler [199]Yarı-ölümlü Komisyonu2045

193Son Görünüşler ve Yükseliş [200]Yarı-ölümlü Komisyonu2052

194Gerçekliğin Ruhaniyeti’nin Bahşedilişi [201]Yarı-ölümlü Komisyonu2059

195Hamsin Yortusu’ndan Sonra [202]Yarı-ölümlü Komisyonu2069

196İsa’nın İnancı [203]Yarı-ölümlü Komisyonu2087

Kitabın İçeriği

Urantia’nın Kitabı

Kitabın İçeriği

İçerik Sayfa

Önsöz [204]1

1. İlahiyat ve Kutsallık [205]2

2. Tanrı [206]3

3. İlk Kaynak ve Merkez [207]4

4. Evren Gerçekliği [208]6

5. Kişilik Gerçeklikleri [209]8

6. Enerji ve Yöntem [210]9

7. Yüce Varlık [211]10

8. Yedi Katmanlı Tanrı [212]11

9. Nihayi Olan Tanrı [213]12

10. Mutlak Olan Tanrı [214]13

11. Üç Mutlaklık [215]13

12. Kutsal Üçlemeler [216]15

Kısım I / Bölüm 1 [3]
Merkezi ve Aşkın Evrenleri

İçerik Sayfa

1. Kâinatın Yaratıcısı [217]21

1. Yaratıcı’nın İsmi [218]22

2. Tanrı’nın Gerçekliği [219]23

3. Evrensel Bir Ruh Olarak Tanrı [220]25

4. Tanrı’nın Gizemi [221]26

5. Kâinatın Yaratıcısı’nın Kişiliği [222]27

6. Kâinat İçindeki Kişilik [223]29

7. Kişilik Kavramının Ruhani Değeri [224]31

2. Tanrı’nın Doğası [225]33

1. Tanrı’nın Sınırsızlığı [226]33

2. Yaratıcı’nın Ebedi Kusursuzluğu [227]35

3. Adalet ve Doğruluk [228]36

4. Kutsal Bağışlama [229]38

5. Tanrı’nın Sevgisi [230]38

6. Tanrı’nın İyiliği [231]40

7. Kutsal Doğruluk ve Güzellik [232]42

3. Tanrı’nın Özellikleri [233]44

1. Tanrı’nın Her Yerde Oluşu [234]44

2. Tanrı’nın Sınırsız Gücü [235]46

3. Tanrı’nın Evrensel Bilgisi [236]48

4. Tanrı’nın Sınırsızlığı [237]49

5. Yaratıcı’nın Yüce Hakimiyeti [238]50

6. Yaratıcı’nın Yüceliği [239]52

4. Tanrı’nın Evren ile İlişkisi [240]54

1. Yaratıcı’nın Evrensel Tutumu [241]54

2. Tanrı ve Doğa [242]56

3. Tanrı’nın Değişmez Karakteri [243]57

4. Tanrı’nın Kendisini Gerçekleştirmesi [244]58

5. Tanrı Hakkındaki Yanlış Bilgiler [245]59

5. Tanrı’nın Bireyle olan İlişkisi [246]62

1. Tanrı’ya olan Erişim [247]62

2. Tanrı’nın Mevcudiyeti [248]64

3. Gerçek İbadet [249]65

4. Din İçerisinde Tanrı’nın Yeri [250]66

5. Tanrı’nın Bilinci [251]68

6. Tanrı’nın Kişiliği [252]70

6. Ebedi Evlat [253]73

1. Ebedi Evlat’ın Kimliği [254]73

2. Ebedi Evlat’ın Doğası [255]74

3. Yaratıcı’nın Sevgisinin Hizmeti [256]75

4. Ebedi Evlat’ın Özellikleri [257]76

5. Ebedi Evlat’ın Sınırlılıkları [258]77

6. Ruhaniyet Aklı [259]78

7. Ebedi Evlat’ın Kişiliği [260]79

8. Ebedi Evlat’ın Kendisini Gerçekleştirmesi [261]79

7. Ebedi Evlat’ın Evren ile İlişkisi [262]81

1. Ruhaniyet-Çekim Döngüsü [263]81

2. Ebedi Evlat’ın Yönetimi [264]83

3. Ebedi Evlat’ın Birey İlişkisi [265]84

4. Kutsal Kusursuzluk Tasarıları [266]85

5. Bahşedişin Ruhaniyeti [267]86

6. Tanrı’nın Cennet Evlatları [268]87

7. Yaratıcı’nın Yüce Açığa Çıkarılışı [269]88

8. Sınırsız Ruhaniyet [270]90

1. Eylem olan Tanrı [271]90

2. Sınırsız Ruhaniyet’in Doğası [272]92

3. Ruhaniyet’in Yaratıcı ve Evlat’la olan İlişkisi [273]93

4. Kutsal Hizmetin Ruhaniyeti [274]94

5. Tanrı'nın Mevcudiyeti [275]95

6. Sınırsız Ruhaniyet’in Kişiliği [276]96

9. Sınırsız Ruhaniyet’in Evren ile İlişkisi [277]98

1. Üçüncül Kaynak ve Merkez’in Özellikleri [278]98

2. Her Zaman Her Yerde Aynı Anda Bulunan Ruhaniyet [279]100

3. Evrensel İdareci [280]101

4. Mutlak Akıl [281]102

5. Aklın Hizmeti [282]102

6. Akıl-Çekim Döngüsü [283]103

7. Evren Yansıması [284]105

8. Sınırsız Ruhaniyet’in Kişilikleri [285]105

10. Cennet Kutsal Üçlemesi [286]108

1. İlk Kaynak ve Merkez’in Bireysel Dağıtımı [287]108

2. İlahiyat Kişileşmesi [288]109

3. İlahiyat’ın Üç Ayrı Kişilikleri [289]110

4. İlahiyatın Kutsal Üçleme Birliği [290]112

5. Kutsal Üçleme’nin Faaliyetleri [291]113

6. Kutsal Üçleme’nin Yerleşik Evlatları [292]114

7. Yüceliğin Aşkın Denetimi [293]115

8. Sınırlılığın Ötesindeki Kutsal Üçleme [294]116

11. Cennetin Ebedi Adası [295]118

1. Kutsal İkamet [296]118

2. Ebedi Adanın Doğası [297]119

3. Üst Cennet [298]120

4. Çevresel Cennet [299]121

5. Alt Cennet [300]122

6. Mekân’ın Solunumu [301]123

7. Cennetin Mekân Faaliyetleri [302]124

8. Cennet’in Çekimi [303]125

9. Cennet’in Benzersizliği [304]126

12. Kâinatın Âlemlerinin Tümü [305]128

1. Üstün Evrenin Mekân Düzeyleri [306]128

2. Koşulsuz Mutlaklık’ın Nüfuz Alanları [307]130

3. Evrensel Çekim [308]131

4. Mekân ve Hareket [309]133

5. Mekân ve Zaman [310]134

6. Kâinatsal Üst Denetim [311]135

7. Parça ve Bütün [312]137

8. Madde, Akıl ve Ruhaniyet [313]139

9. Kişisel Gerçeklikler [314]141

13. Cennetin Kutsal Alanları [315]143

1. Yaratıcının Yedi Kutsal Dünyası [316]144

2. Yaratıcı-Dünya İlişkileri [317]147

3. Ebedi Evlat’ın Kutsal Dünyaları [318]149

4. Sınırsız Ruhaniyet’in Dünyaları [319]149

14. Merkezi ve Kutsal Evren [320]152

1. Cennet-Havona Sistemi [321]152

2. Havona’nın Oluşumu [322]154

3. Havona Dünyaları [323]155

4. Merkezi Evren’in Yaratılmışları [324]156

5. Havona’da Yaşam [325]158

6. Merkezi Evren’in Nihai Amacı [326]160

15. Yedi Aşkın Evren [327]164

1. Yedi Aşkın Evren Mekân Düzeyi [328]164

2. Aşkın Evrenlerin Düzenlenmesi [329]165

3. Orvonton’un Aşkın Evreni [330]167

4. Âlemlerin Ataları olarak Nebula [331]169

5. Mekân Bedenlerinin Kökeni [332]170

6. Uzay Mekânları [333]172

7. Mimari Alanlar [334]174

8. Enerji Denetimi ve Düzenlenmesi [335]175

9. Aşkın Evrenlerin Döngüleri [336]176

10. Aşkın Evren’in Yöneticileri [337]178

11. Katılımcı Meclis [338]179

12. Yüce Yargı Organları [339]180

13. Birim Hükümetleri [340]181

14. Yedi Aşkın Evren’in Amaçları [341]181

16. Yedi Üstün Ruhaniyet [342]184

1. İlahiyat’ın Üçleme Bütünlüğü’yle olan İlişki [343]185

2. Sınırsız Ruhaniyet’le olan İlişki [344]185

3. Üstün Ruhaniyetlerin Kimliği ve Çeşitliliği [345]186

4. Üstün Ruhaniyetler’in Özellikleri ve Faaliyetleri [346]189

5. Yaratılmışlarla olan İlişki [347]190

6. Kâinatsal Akıl [348]191

7. Ahlaki Değerler, Erdem, ve Kişilik [349]192

8. Urantia Kişiliği [350]194

9. İnsan Bilincinin Gerçekliği [351]195

17. Yedi Üstün Ruhaniyet’in Toplulukları [352]197

1. Yedi Yüce İdareci [353]198

2. Yansımanın Baş Sorumlusu, Majeston [354]199

3. Yansıtıcı Ruhaniyetler [355]200

4. Yansıtıcı Görüntü Yardımcıları [356]202

5. Döngülerin Yedi Ruhaniyeti [357]202

6. Yerel Evren Yaratıcı Ruhaniyetleri [358]203

7. Emir-Yardımcı Akıl-Ruhaniyetleri [359]205

8. Yüce Ruhaniyetler’in İşlevleri [360]205

18. Yüce Kutsal Üçleme Kişilikleri [361]207

1. Yüceliğin Kutsal Üçleme Haline Getirilmiş Sırları [362]207

2. Zamanın Ebedileri [363]208

3. Zamanın Ataları [364]209

4. Zamanın Kusursuzlukları [365]210

5. Zamanın Geçmişleri [366]211

6. Zamanın Birliktelikleri [367]212

7. Zamanın İnançlıları [368]213

19. Kutsal Üçleme Kökenli Eş Güdüm Varlıkları [369]214

1. Kutsal Üçleme Eğitmen Evlatları [370]214

2. Bilgeliğin Kusursuzlaştırıcıları [371]215

3. Kutsal Danışmanlar [372]216

4. Kâinatsal Denetimciler [373]217

5. Muazzam Kutsal Üçleme Ruhaniyetleri [374]219

6. Havona Yerlileri [375]221

7. Cennet Vatandaşları [376]222

20. Tanrı’nın Cennet Evlatları [377]223

1. Tanrı’nın Alçalış Halinde olan Evlatları [378]223

2. Hakimane Evlatlar [379]224

3. Yargısal Faaliyetler [380]226

4. Hakimane Görevler [381]226

5. Tanrı’nın Cennet Evlatları’nın Bahşedilişi [382]227

6. Fani-Bahşedilme Süreçleri [383]228

7. Kutsal Üçleme Eğitmen Evlatları [384]230

8. Daynallar’ın Yerel Evren Hizmeti [385]231

9. Daynallar’ın Gezegensel Hizmeti [386]231

10. Cennet Evlatları’nın Bütünleşmiş Hizmeti [387]232

21. Cennet Yaratan Evlatları [388]234

1. Yaratan Evlatlar’ın Kökeni ve Doğası [389]234

2. Yerel Evrenler’in Yaratanları [390]235

3. Yerel Evren Egemenliği [391]237

4. Mikâil Bahşedilmişleri [392]239

5. Üstün Evlatlar’ın Kâinat ile İlişkisi [393]240

6. Üstün Mikâiller’in Nihai Sonu [394]241

22. Tanrı’nın Kutsal Bir Biçimde Üçleştirilmiş Evlatları [395]243

1. Kutsal Üçleme ile Bütünleşmiş Evlatlar [396]243

2. Kudretli Haberciler [397]245

3. Yetkide Yüksek Olanlar [398]246

4. İsme ve Sayıya Sahip Olmayanlar [399]246

5. Kutsal Bir Biçimde Üçleştirilmiş Sorumlular [400]247

6. Kutsal Bir Biçimde Üçleştirilmiş Elçiler [401]248

7. Kutsal Üçleştirme’nin İşleyiş Biçimi [402]249

8. Yaratılmış Kökenli Kutsal Bir Biçimde Üçleştirilmiş Evlatlar [403]251

9. Göksel Koruyucular [404]252

10. Yüksek Evlat Yardımcıları [405]253

23. Yalnız İleticiler [406]256

1. Yalnız İleticiler’in Doğası ve Kökeni [407]256

2. Yalnız İleticiler’in Görevleri [408]257

3. Yalnız İleticiler’in Zaman ve Mekân Hizmetleri [409]260

4. Yalnız İleticiler’in Özel Hizmeti [410]262

24. Sınırsız Ruhaniyet’in Yüksek Kişilikleri [411]264

1. Kâinat Döngü-Yüksek Denetimcileri [412]265

2. Nüfus İdarecileri [413]266

3. Sınırsız Ruhaniyet’in Kişisel Yardımcıları [414]268

4. Yardımcı Müfettişler [415]268

5. Görevlendirilmiş Koruyucular [416]268

6. Mezun Rehberleri [417]269

7. Mezun Rehberleri’nin Kökeni [418]270

25. Mekân’ın İletici Ev Sahipleri [419]273

1. Havona Hizmetlileri [420]273

2. Kâinatsal Arabulucular [421]275

3. Arabulucular’ın Geniş Kapsamlı Hizmeti [422]276

4. Teknik Danışmanlar [423]279

5. Cennet Üzerindeki Arşiv Sorumluları [424]281

6. Göksel Kaydediciler [425]281

7. Morontia Dostları [426]282

8. Cennet Dostları [427]283

26. Merkezi Evren’in Hizmetkâr Ruhaniyetleri [428]285

1. Hizmetkâr Ruhaniyetler [429]285

2. Kudretli Birincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri [430]286

3. Üçüncü Derece Birincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri [431]288

4. İkinci Derece Birincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri [432]289

5. Kutsal Yolcu Yardımcıları [433]291

6. Yücelik Rehberleri [434]292

7. Kutsal Üçleme Rehberleri [435]292

8. Evlat Bulucuları [436]293

9. Yaratıcı Rehberleri [437]294

10. Danışmanlar ve Karar Yardımcıları [438]295

11. İstirahatın Tamamlayıcıları [439]296

27. Birinci Derece Birincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri’nin Hizmeti [440]298

1. İstirahatın Başlatıcıları [441]299

2. Görevin Baş İdarecileri [442]300

3. Etiğin Yorumlayıcıları [443]300

4. Davranışın Yöneticileri [444]301

5. Bilginin Sorumluları [445]301

6. Felsefenin Üstatları [446]302

7. İbadetin Yönlendiricileri [447]303

28. Aşkın Evrenlerin Hizmetkâr Ruhaniyetleri [448]306

1. Üçüncül Hizmetkâr Ruhaniyetleri [449]306

2. Dördüncül Hizmetkâr Ruhaniyetleri [450]307

3. İkincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri [451]307

4. Birinci Derece İkincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri [452]307

5. İkinci Derece İkincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri [453]310

6. Üçüncü Derece İkincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri [454]313

7. İkincil Hizmetkâr Ruhaniyetleri’nin Hizmeti [455]317

29. Kâinat Güç Yöneticileri [456]319

1. Yedi Yüce Güç Yöneticisi [457]320

2. Yüce Güç Merkezleri [458]320

3. Güç Merkezleri’nin Nüfuz Alanları [459]322

4. Üstün Fiziksel Denetimciler [460]324

5. Üstün Kuvvet Düzenleyicileri [461]329

30. Muhteşem Kâinat’ın Kişilikleri [462]330

1. Yaşayan Varlıkların Cennet Sınıflandırılması [463]330

2. Uversa Kişilik Kaydedicisi [464]334

3. Eşlenik Toplulukları [465]338

4. Yükseliş Fanileri [466]340

31. Kesinli ğe Erişecek Olanların Birlikleri [467]345

1. Havona Yerlileri [468]346

2. Çekim İleticileri [469]346

3. Yüceltilmiş Faniler [470]347

4. Dönüştürülmüş Yüksek Melekler [471]348

5. Yüceltilmiş Maddi Evlatlar [472]349

6. Yüceltilmiş Yarı-Ölümlü Yaratılmışları [473]349

7. Işığın Müjdeleri [474]349

8. Aşkınlaştırılmışlar [475]350

9. Üstün Evren’in Mimarları [476]351

10. Nihai Serüven [477]352

Kısım II / Bölüm 2 [4]
Yerel Evrenler

İçerik Sayfa

32. Yerel Evrenler’in Evrimi [478]357

1. Evrenlerin Fiziksel Ortaya Çıkışı [479]357

2. Evrenin İşleyişsel Düzenlenişi [480]358

3. Evrimselliğin Düşüncesi [481]360

4. Tanrı’nın Yerel Bir Evrenle İlişkisi [482]362

5. Ebedi ve Kutsal Amaç [483]364

33. Yerel Evren’in İdaresi [484]366

1. Nebadonlu Mikâil [485]366

2. Nebadon’un Egemeni [486]367

3. Evren Evladı ve Ruhaniyeti [487]368

4. Cebrail — Baş İdareci [488]369

5. Kutsal Üçleme Elçileri [489]370

6. Genel İdare [490]371

7. Nebadon’un Mahkemeleri [491]372

8. Yasama ve Yürütme Faaliyetleri [492]373

34. Yerel Evren Ana Ruhaniyeti [493]374

1. Yaratıcı Ruhaniyet’in Kişilikleşmesi [494]374

2. Kutsal Hizmetkâr’ın Doğası [495]375

3. Zaman ve Mekân içinde Evlat ve Ruhaniyet [496]376

4. Yerel Evren Döngüleri [497]377

5. Ruhaniyet’in Hizmeti [498]379

6. İnsan İçindeki Ruhaniyet [499]380

7. Ruhaniyet ve Beden [500]382

35. Tanrı’nın Yerel Evren Evlatları [501]384

1. Yaratıcı Melçizedek [502]384

2. Melçizedek Evlatları [503]385

3. Melçizedek Dünyaları [504]387

4. Melçizedekler’in Özel Görevi [505]388

5. Vorondadek Evlatları [506]389

6. Takımyıldız Yaratıcıları [507]390

7. Vorondadek Dünyaları [508]391

8. Lanonandek Evlatları [509]392

9. Lanonandek Yöneticileri [510]393

10. Lanonandek Dünyaları [511]394

36. Yaşam Taşıyıcıları [512]396

1. Yaşam Taşıyıcıları’nın Kökeni ve Doğası [513]396

2. Yaşam Taşıyıcı Dünyaları [514]397

3. Yaşam Nakli [515]399

4. Melchizedek Yaşam Taşıyıcıları [516]400

5. Yedi Emir-Yardımcı Akıl-Ruhaniyeti [517]401

6. Yaşayan Kuvvetler [518]403

37. Yerel Evren’in Kişilikleri [519]406

1. Evren Yardımcıları [520]406

2. Berrak Akşam Yıldızları [521]407

3. Başmelekler [522]408

4. En Yüksek Yardımcılar [523]409

5. Yüksek Heyet Üyeleri [524]410

6. Göksel Denetçiler [525]412

7. Malikâne Dünya Eğitmenleri [526]413

8. Görevin Daha Yüksek Ruhaniyet Düzeyleri [527]413

9. Yerel Evren’in Kalıcı Vatandaşları [528]414

10. Diğer Yerel Evren Toplulukları [529]416

38. Yerel Evren’in Hizmetkâr Ruhaniyetleri [530]418

1. Yüksek Melekler’in Kökeni [531]418

2. Meleksel Doğalar [532]419

3. Açığa Çıkarılmamış Melekler [533]420

4. Yüksek Melek Dünyaları [534]420

5. Yüksek Melek Eğitimi [535]420

6. Yüksek Melek Düzenlenişi [536]421

7. Çocuksu Melekler ve Sanobimler [537]422

8. Çocuksu Melekler ve Sanobimler [538]423

9. Yarı-Ölümlü Yaratılmışlar [539]424

39. Yüksek Meleksel Ev Sahipleri [540]426

1. Yüce Yüksek Melekler [541]427

2. Üstün Yüce Melekler [542]429

3. Yüksek Denetimci Yüksek Melekler [543]432

4. İdareci Yüksek Melek [544]434

5. Gezegensel Yardımcılar [545]436

6. Geçiş Hizmetkârları [546]439

7. Geleceğin Yüksek Melekleri [547]440

8. Yüksek Meleksel Nihai Son [548]440

9. Tamamlanışın Yüksek Meleksel Birlikleri [549]441

40. Tanrı’nın Yükseliş Halindeki Evlatları [550]443

1. Evrimsel Yüksek Melekler [551]443

2. Yükseliş Halindeki Maddi Evlatlar [552]444

3. Dönüştürülmüş Yarı-Ölümlüler [553]444

4. Kişileşmiş Düzenleyiciler [554]444

5. Zaman ve Mekân’ın Fanileri [555]445

6. Tanrı’nın İnanç Evlatları [556]447

7. Yaratıcı-İle-Bütünleşmiş Faniler [557]448

8. Evlat-İle-Bütünleşen Faniler [558]449

9. Ruhaniyet-İle-Bütünleşmiş Faniler [559]450

10. Yükseliş Nihai Sonları [560]452

41. Yerel Evren’in Fiziksel Özellikleri [561]455

1. Nebadon Güç Merkezleri [562]455

2. Satania Fiziksel Düzenleyicileri [563]456

3. Bizim Yıldızsal Birlikteliklerimiz [564]458

4. Güneş Yoğunluğu [565]459

5. Güneş Radyasyonu [566]460

6. Mekânın Gezgini olarak, Kalsiyum [567]461

7. Güneş Enerjisi’nin Kaynakları [568]463

8. Güneş-Enerji Tepkileri [569]464

9. Güneş’in Yerleşik Konumu [570]465

10. Yerleşik Dünyaların Kökeni [571]465

42. Enerji — Akıl ve Madde [572]467

1. Cennet Kuvvetleri ve Enerjileri [573]467

2. Kâinatsal Ruhsal Olmayan Enerji Sistemleri
(Fiziksel Enerjiler)
[574]469

3. Madde’nin Sınıflandırılışı [575]471

4. Enerji ve Madde Dönüşümleri [576]472

5. Dalga-Enerji Dışavurumları [577]474

6. Ultimatonlar, Elektronlar ve Atomlar [578]476

7. Atomsal Madde [579]477

8. Atomsal Birleşim [580]478

9. Doğal Felsefe [581]479

10. Evrensel Ruhsal Olmayan Enerji Sistemleri
(Maddi Akıl Sistemleri)
[582]480

11. Evren İşleyiş Düzenleri [583]481

12. Yöntem ve Biçim — Akıl Baskınlığı [584]483

43. Takımyıldızlar [585]485

1. Takımyıldız Yönetim Merkezleri [586]485

2. Takımyıldız Hükümeti [587]487

3. Norlatiadek’in En Yüksek Unsurları [588]488

4. Toplanım Dağı — Zamanın İnançlıları [589]489

5. Lucifer İsyanı’ndan İtibaren Edentia Yaratıcıları [590]490

6. Tanrı’nın Bahçeleri [591]492

7. Univitatialar [592]493

8. Edentia Eğitim Dünyaları [593]493

9. Edentia Üzerindeki Vatandaşlık [594]495

44. Göksel Zanaatkârlar [595]497

1. Göksel Müzisyenler [596]499

2. Cennetsel Yeniden İcracılar [597]500

3. Kutsal İnşacılar [598]501

4. Düşünce Kaydedicileri [599]503

5. Enerji Dönüştürücüleri [600]504

6. Tasarımcılar ve Süsleyiciler [601]506

7. Ahenk Çalışanları [602]507

8. Fani Arzular ve Morontia Kazanımları [603]507

45. Yerel Sistem İdaresi [604]509

1. Geçiş Kültür Dünyaları [605]509

2. Sistem Egemeni [606]511

3. Sistem Hükümeti [607]512

4. Yirmi Dört Danışman [608]513

5. Maddi Evlatlar [609]514

6. Yükseliş Unsurları’nın Âdemsel Eğitimi [610]515

7. Melçizedek Evlatları [611]517

46. Yerel Sistem Yönetim Merkezleri [612]519

1. Jerusem’in Fiziksel Nitelikleri [613]519

2. Jerusem’in Fiziksel Özellikleri [614]520

3. Jerusem Yayınları [615]522

4. Yerleşim Alanları ve İdari Alanlar [616]522

5. Jerusem Daireleri [617]523

6. Yürütme-İdare Kareleri [618]527

7. Dikdörtgenler — Spornagilar [619]527

8. Jerusem Üçgenleri [620]528

47. Yedi Malikâne Dünyası [621]530

1. Kesinliğe Erişecek Olanlar’ın Dünyası [622]530

2. Bakım Yuvası [623]531

3. İlk Malikâne Dünyası [624]532

4. İkinci Malikâne Dünyası [625]534

5. Üçüncü Malikâne Dünyası [626]535

6. Dördüncü Malikâne Dünyası [627]536

7. Beşinci Malikâne Dünyası [628]537

8. Altıncı Malikâne Dünyası [629]537

9. Yedinci Malikâne Dünyası [630]538

10. Jerusem Vatandaşlığı [631]539

48. Morontia Yaşamı [632]541

1. Morontia Maddeleri [633]541

2. Morontia Güç Yüksek Denetimcileri [634]542

3. Morontia Dostları [635]545

4. Anımsama Yöneticileri [636]547

5. Malikâne Dünya Eğitmenleri [637]550

6. Morontia Dünya Yüksek Melekleri — Geçiş Hizmetkârları [638]551

7. Morontia Mota [639]556

8. Morontia İlerleyiş Unsurları [640]557

49. Yerleşik Dünyalar [641]559

1. Gezegensel Yaşam [642]559

2. Gezegensel Fiziksel Türler [643]560

3. Solunumda-Bulunmayan Unsurlar’ın Dünyaları [644]563

4. Evrimsel İrade Yaratılmışları [645]564

5. Fanilerin Gezegensel Dizileri [646]565

6. Dünyasal Kaçış [647]568

50. Gezegensel Prensler [648]572

1. Prensler’in Görevleri [649]572

2. Gezegensel İdare [650]573

3. Prens’in Bendensel Görevlileri [651]574

4. Gezegensel Yönetim Merkezleri ve Okulları [652]575

5. İlerleyici Medeniyet [653]576

6. Gezegensel Kültür [654]578

7. Tecridin Mükâfatları [655]578

51. Gezegensel Âdemler [656]580

1. Tanrı’nın Maddi Evlatları’nın Köken ve Doğası [657]580

2. Gezegensel Âdemler’in Aktarılışı [658]582

3. Âdemsel Görevler [659]582

4. Altı Evrimsel Irk [660]584

5. Irksal Karışım
Âdemsel Kan’ın Bahşedilişi
[661]585

6. Cennet Bahçesi Düzeni [662]586

7. Bütünleşmiş İdare [663]587

52. Gezegensel Fani Çağları [664]589

1. İlkel İnsan [665]589

2. Gezegensel Prens sonrası İnsan [666]591

3. Âdem sonrası İnsan [667]592

4. Hakimane Evlat sonrası İnsan [668]594

5. Bahşedilme sonrası İnsan [669]595

6. Urantia’nın Bahşedilme sonrası Çağı [670]597

7. Eğitmen Evlat sonrası İnsan [671]598

53. Lucifer İsyanı [672]601

1. İsyan’ın Baş Yöneticileri [673]601

2. İsyan’ın Nedenleri [674]602

3. Lucifer Bildirisi [675]603

4. İsyan’ın Ortaya Çıkışı [676]604

5. Çatışma’nın Doğası [677]605

6. Bir Sadık Yüksek Melek Kumandanı [678]606

7. İsyan’ın Tarihi [679]607

8. Urantia üzerinde İnsan’ın Evladı [680]609

9. İsyan’ın Mevcut Düzeyi [681]610

54. Lucifer İsyanı’nın Yarattı ğı Sorunlar [682]613

1. Gerçek ve Sahte Özgürlük [683]613

2. Özgürlük’ün Gaspı [684]614

3. Adalet’in Bekleme Süresi [685]615

4. Bağışlama’nın Bekleme Süresi [686]615

5. Gecikme’nin Bilgeliği [687]617

6. Derin Sevgi’nin Zaferi [688]618

55. Işık ve Yaşam’ın Âlemleri [689]621

1. Morontia Mabedi [690]622

2. Ölüm ve Aktarım [691]623

3. Altın Çağlar [692]624

4. İdari Yeniden Düzenlememler [693]626

5. Maddi Gelişim’in Doruk Noktası [694]629

6. Bireysel Fani [695]630

7. Birinci veya Gezegensel Aşama [696]631

8. İkinci veya Sistem Aşaması [697]632

9. Üçüncü veya Takımyıldız Aşaması [698]633

10. Dördüncü veya Yerel Evren Aşaması [699]634

11. Azınlık ve Çoğunluk Birim Aşamaları [700]635

12. Yedinci veya Aşkın Evren Aşaması [701]636

56. Evrensel Bütünlük [702]637

1. Fiziksel Eş Güdüm [703]637

2. Ussal Bütünlük [704]638

3. Ruhsal Bütünleşme [705]639

4. Kişilik Bütünleşmesi [706]639

5. İlahiyat Bütünlüğü [707]640

6. Evrimsel İlahiyat’ın Bütünleşmesi [708]641

7. Evrensel Nitelikteki Evrimsel Sonuçlar [709]642

8. Yüce Bütünleştirici [710]643

9. Evrensel Nitelikteki Mutlak Bütünlük [711]644

10. Gerçeklik, Güzellik, İyilik [712]646

Kısım III / Bölüm 3 [5]
Urantia’nın Tarihi

İçerik Sayfa

57. Urantia’nın Kökeni [713]651

1. Andronover Nebulası [714]651

2. Öncül Nebulasal Aşama [715]652

3. İkincil Nebulasal Aşama [716]653

4. Üçüncül ve Dördüncül Aşamalar [717]654

5. Monmatia’nın Kökeni — Urantia Güneş Sistemi [718]655

6. Güneş Sistemi Aşaması — Gezegen Oluşum Dönemi [719]657

7. Göktaşsal Çağ — Volkanik Dönem
İlkel Gezegensel Atmosfer
[720]658

8. Kabuksal İstikrar
Depremler Çağı
Dünya Okyanusu ve İlk Kıta
[721]660

58. Urantia üzerinde Yaşamın Oluşumu [722]664

1. Fiziksel Yaşam Şartları [723]664

2. Urantia Atmosferi [724]665

3. Uzaysal Çevre [725]666

4. Yaşam-Doğuş Dönemi [726]667

5. Kıtasal Ayrılış [727]668

6. Geçiş Dönemi [728]669

7. Yeryüzü Tarih Kitabı [729]670

59. Urantia Üzerinde Deniz-Yaşam Dönemi [730]672

1. Sığ Sularda Öncül Deniz Yaşamı
Trilobit Çağı
[731]673

2. İlk Kıtasal Sel Çağı
Omurgasız-Hayvan Çağı
[732]674

3. İkinci Büyük Sel Aşaması
Mercan Dönemi — Kolsuayaklılar Çağı
[733]676

4. Büyük Kara-Yerleşim Düzeyi
Bitkisel Kara-Yaşam Dönemi
Balıkların Çağı
[734]678

5. Kabuksal-Değişim Dönemi
Eğreltiotu Ormanı’nın Kömür Devri Dönemi
Kurbağaların Çağı
[735]680

6. İklim Geçiş Aşaması
Tohum-Ekim Dönemi
Biyolojik Karışıklık Çağı
[736]682

60. Öncül Kara-Yaşam Dönemi Sürecinde Urantia [737]685

1. Öncül Sürüngen Çağı [738]685

2. İleriki Sürüngen Çağı [739]687

3. Tebeşir Devir Aşaması
Çiçekli-Bitkiler Dönemi
Kuşların Çağı
[740]688

4. Tebeşir Dönemi’nin Sonu [741]691

61. Urantia üzerindeki Memeliler Dönemi [742]693

1. Yeni Kıtasal Kara Aşaması
Öncül Memeli Çağı
[743]693

2. Yeni Su Baskını Aşaması
Gelişmiş Memelilerin Çağı
[744]694

3. Çağdaş Çağ Aşaması
Fillerin ve Atların Çağı
[745]696

4. Yeni Kıta-Yükseliş Aşaması
Son Büyük Memeli Göçü
[746]698

5. Öncül Buz Devri [747]699

6. Buz Devri’nde İlkel İnsan [748]700

7. Devam Eden Buzul Çağı [749]700

62. İlk İnsanın Doğuş Irkları [750]703

1. Öncül Lemur Türleri [751]703

2. İlkel Memeliler [752]703

3. Ara-Memeliler [753]704

4. Primatlar [754]706

5. İlk İnsan Varlıkları [755]707

6. İnsan Aklının Evrimi [756]709

7. Yerleşik bir Dünya Olarak Tanınma [757]709

63. İlk İnsan Ailesi [758]711

1. Andon ve Fonta [759]711

2. İkizlerin Kaçışı [760]712

3. Andon’un Ailesi [761]713

4. Andonsal Kavimler [762]713

5. Andonsal Unsurlar'ın Dağılımı [763]715

6. Onagar — İlk Doğruluk Öğretmeni [764]715

7. Andon ve Fonta’nın Kurtuluşu [765]717

64. Evrimsel Renkli Irklar [766]718

1. Andonsal Yerliler [767]718

2. Foxhall Toplulukları [768]719

3. Badonan Kabileleri [769]720

4. Neanderthal Irkları [770]720

5. Renkli Irklar’ın Kökeni [771]722

6. Urantia’nın Altı Sangik Irkı [772]722

7. Renkli Irklar’ın Dağılımı [773]726

65. Evrim’in Yüksek Denetimi [774]730

1. Yaşam Taşıyıcı Faaliyetleri [775]730

2. Evrimsel Bütünlüğün Görünümü [776]731

3. Evrimin Desteklenişi [777]733

4. Urantia Serüveni [778]734

5. Yaşam Evrimi’nin Beklenmemiş Talihsizlikleri [779]736

6. Yaşamın Evrimsel İşleyiş Biçimleri [780]737

7. Evrimsel Akıl Düzeyleri [781]738

8. Zaman ve Mekân içerisinde Evrim [782]739

66. Urantia’nın Gezegensel Prensi [783]741

1. Prens Caligastia [784]741

2. Prens’in Yönetim Görevlileri [785]742

3. Dalamatia — Prens’in Şehri [786]743

4. Yüz Unsur’un İlk Zamanları [787]743

5. Yüz Unsur’un Düzenlenişi [788]745

6. Prens’in Hükümranlığı [789]749

7. Dalamatia’da Yaşam [790]750

8. Caligastia’nın Talihsizlikleri [791]752

67. Gezegensel İsyan [792]754

1. Caligastia İhaneti [793]754

2. İsyan’ın Çıkışı [794]755

3. Yedi Hayati Yıl [795]756

4. İsyan sonrasında Yüz Caligastia Unsuru [796]757

5. İsyan’ın Doğrudan Sonuçları [797]758

6. Kararlı Van [798]759

7. Günah’ın Yan Sonuçları [799]760

8. İsyan’ın İnsan Kahramanı [800]761

68. Medeniyetin Doğuşu [801]763

1. Koruyucu Toplumsallaşma [802]763

2. Toplumsal İlerlemedeki Etkenler [803]764

3. Hayalet Korkusunun Toplumlaştırıcı Etkisi [804]766

4. Örf ve Adetlerin Evrimi [805]767

5. Yeryüzü Yaşam Yöntemleri — Korunum Sanatları [806]768

6. Kültürün Evrimi [807]769

69. İlkel İnsan Toplulukları [808]772

1. Temel İnsan Kurumları [809]772

2. Üretimin Doğuşu [810]773

3. İşgücünün Farklılaşması [811]773

4. Ticaretin İlk Adımları [812]775

5. Sermayenin İlk Adımları [813]775

6. Medeniyet ile ilgili olarak Ateş [814]777

7. Hayvanların Kullanılması [815]778

8. Medeniyetin Oluşumunda bir Etken olarak Kölelik [816]778

9. Özel Mülkiyet [817]780

70. İnsan Hükümeti’nin Evrimi [818]783

1. Savaşın Kökeni [819]783

2. Savaşın Toplumsal Değeri [820]785

3. Öncül İnsan Birliktelikleri [821]787

4. Kavimler ve Kabileler [822]788

5. Hükümetin İlk Adımları [823]788

6. Monarşik Hükümet [824]789

7. İlkel Cemiyetler ve Gizli Topluluklar [825]790

8. Toplumsal Sınıflar [826]792

9. İnsan Hakları [827]793

10. Adaletin Evrimi [828]794

11. Yasalar ve Mahkemeler [829]796

12. Sivil Yönetimin Tahsisi [830]797

71. Devletin Gelişimi [831]800

1. İlkel Devlet [832]800

2. Temsili Hükümetin Evrimi [833]801

3. Devlet Yönetiminin Nihai Hedefleri [834]803

4. Gelişmeye Açık Medeniyet [835]804

5. Rekabetin Evrimi [836]805

6. Kar Amacı [837]805

7. Eğitim [838]806

8. Devlet Yönetiminin Niteliği [839]806

72. Komşu Bir Gezegen Üzerindeki Hükümet [840]808

1. Kıtasal Ülke [841]808

2. Siyasi Düzen [842]809

3. Ev Yaşamı [843]811

4. Eğitim Düzeni [844]812

5. Üretim Düzeni [845]813

6. Emeklilik Sigortası [846]814

7. Vergilendirme [847]815

8. Özel Amaçlı Üniversiteler [848]816

9. Genel Oy Hakkı Tasarımı [849]817

10. Suçla Mücadele [850]818

11. Askeri Hazırlılık [851]818

12. Diğer Ülkeler [852]819

73. Cennet Bahçesi [853]821

1. Nodit ve Amadonit Unsurları [854]821

2. Bahçe’nin Tasarlanışı [855]822

3. Cennet Yerleşkesi [856]823

4. Bahçe’nin Kurulması [857]823

5. Cennet Evi [858]824

6. Yaşam Ağacı [859]825

7. Cennet Bahçesi’nin Kaderi [860]826

74. Âdem ve Havva [861]828

1. Jerusem’de Âdem ve Havva [862]828

2. Âdem ve Havva’nın Varışı [863]829

3. Âdem ve Havva’nın Gezegeni Tanıması [864]830

4. İlk Başkaldırı [865]832

5. Âdem’in İdaresi [866]833

6. Âdem ve Havva’nın Ev Yaşamı [867]834

7. Cennet Bahçesi’nde Yaşam [868]835

8. Yaratım’a Dair Efsane [869]836

75. Âdem ve Havva’nın Yükümlülüklerini Yerine Getirmedeki Başarısızlığı [870]839

1. Urantia Sorunu [871]839

2. Caligastia’nın Komplosu [872]840

3. Havva’nın Cezbedilişi [873]841

4. Doğru Düzenden Ayrılışın Gerçekleşmesi [874]842

5. Doğru Düzenden Ayrılmanın Sonuçları [875]843

6. Âdem ve Havva’nın Cennet Bahçesi’nden Ayrılışları [876]844

7. Âdem ve Havva’nın Düzeylerinin Alçaltılması [877]845

8. Sözde İnsanın Çöküşü [878]845

76. İkinci Bahçe [879]847

1. Cennet Bahçesi Unsurları’nın Mezopotamya’ya Girişi [880]847

2. Kabil ve Habil [881]848

3. Mezopotamya’da Yaşam [882]849

4. Eflatun Irkı [883]850

5. Âdem ve Havva’nın Ölümü [884]851

6. Âdem ve Havva’nın Kurtuluşu [885]853

77. Yarı-Ölümlü Yaratılmışlar [886]855

1. Birincil Yarı-Ölümlüler [887]855

2. Nod Irkı [888]856

3. Babil Kulesi [889]858

4. Nod İnsan Toplulukları’nın Medeniyet Merkezleri [890]859

5. Âdemoğlu ve Ratta [891]861

6. İkincil Yarı-Ölümlü Varlıklar [892]862

7. İsyankâr Yarı-Ölümlüler [893]863

8. Bütünleşmiş Yarı-Ölümlüler [894]864

9. Urantia Üzerindeki Kalıcı Vatandaşlar [895]865

78. Âdem Döneminden Sonra Eflatun Irkı [896]868

1. Irksal ve Kültürel Dağılım [897]868

2. İkinci Bahçe İçindeki Âdem Unsurları [898]869

3. Âdem Unsurlarının Öncül Genişlemesi [899]870

4. And Unsurları [900]871

5. And Göçleri [901]872

6. Son And Göçleri [902]873

7. Mezopotamya’daki Seller [903]874

8. Sümerliler — Son And Toplulukları [904]875

79. Doğu’daki And Genişlemesi [905]878

1. Türkistan Andları [906]878

2. Andlar’ın Hindistan’ı Fethi [907]879

3. Dravid Hindistanı [908]881

4. Ari Irkın Hindistan’ı İstilası [909]882

5. Kırmızı ve Sarı Irklar [910]883

6. Çin Medeniyeti’nin Doğuşu [911]884

7. And Unsurları’nın Çin’e Girişi [912]886

8. Daha Sonraki Çin Medeniyeti [913]887

80. And Topluluklarının Batıdaki Genişlemesi [914]889

1. Âdem Unsurları’nın Avrupa’ya Girişi [915]889

2. İklim ve Yeryüzü Oluşumlarındaki Değişiklikler [916]890

3. Cro-Magnon Mavi Irkı [917]891

4. Avrupa’nın And İstilaları [918]892

5. Kuzey Avrupa’nın And Fethi [919]893

6. Nil Irmağı Boyunca Yerleşik And Toplulukları [920]894

7. Akdeniz Adaları’nın And Toplulukları [921]895

8. Tuna Andon Toplulukları [922]896

9. Üç Beyaz Irk [923]897

81. Çağdaş Medeniyet’in Gelişimi [924]900

1. Medeniyetin Beşiği [925]900

2. Medeniyet Araçları [926]901

3. Şehirler, Üretim ve Ticaret [927]903

4. Karma Irklar [928]904

5. Kültürel Toplum [929]905

6. Medeniyetin İdaresi [930]906

82. Evliliğin Evrimi [931]913

1. Çiftleşme İçgüdüsü [932]913

2. Kısıtlayıcı Tabular [933]914

3. Öncül Evlilik Adetleri [934]915

4. Özel Mülkiyet Adetleri altındaki Evlilik [935]917

5. Aile İçi ve Dışı Evlilik [936]918

6. Irksal Karışımlar [937]919

83. Evlilik Kurumu [938]922

1. Bir Toplum Kurumu olarak Evlilik [939]922

2. Kur ve Nişan [940]923

3. Satın Alma ve Çeyiz [941]923

4. Düğün Töreni [942]924

5. Çoklu Evlilikler [943]925

6. Gerçek Tekeşlilik — Çift Evliliği [944]927

7. Evlilik Bağının Kopuşu [945]928

8. Evliliğin İdealleştirilmesi [946]929

84. Evlilik ve Aile Yaşamı [947]931

1. İlkel Çift Birliktelikleri [948]931

2. Öncül Anne-Ailesi [949]932

3. Baba Baskısı Altındaki Aile [950]933

4. Öncül Toplumda Kadının Düzeyi [951]935

5. Gelişen Adetler Uyarınca Kadın [952]936

6. Kadın ve Erkeğin Birlikteliği [953]938

7. Aile Yaşamı’nın İdealleri [954]939

8. Birey Tatmini’nin Tehlikeleri [955]942

85. İbadet’in Kökeni [956]944

1. Taşlara ve Tepelere Tapınma [957]944

2. Bitki ve Ağaçlara Tapınma [958]945

3. Hayvanlara Tapınma [959]946

4. Doğa Güçleri’ne Tapınma [960]946

5. Cennetsel Bünyelere olan İbadet [961]947

6. İnsana Tapınma [962]948

7. İbadet ve Bilgeliğin Emir-Yardımcıları [963]948

86. Dinin Öncül Evrimi [964]950

1. Şans: İyi Talih and Kötü Talih [965]950

2. Şansın Kişileştirilmesi [966]951

3. Ölüm — Açıklanamaz [967]952

4. Ölüm-Kurtuluş Kavramı [968]952

5. Hayalet-Ruh Kavramı [969]953

6. Hayalet-Ruhaniyet Çevresi [970]955

7. İlkel Dinin İşlevi [971]956

87. Hayalet İnanışları [972]958

1. Hayalet Korkusu [973]958

2. Hayaletlerin Sakinleştirilmesi [974]959

3. Atalara Tapınma [975]960

4. İyi ve Kötü Ruhaniyet Hayaletleri [976]961

5. Gelişen Hayalet İnanışı [977]962

6. Zorlama ve Kötü Ruhları Kovma [978]963

7. Belirli Nesnelere ve Bünyelere Beslenen Ortak İnancın Doğası [979]965

88. Putlaştırılan Şeyler, Büyülü Nesneler, and Büyü [980]967

1. Putlaştırılmış Şeylere olan İnanç [981]967

2. Putsal İnancın Evrimi [982]968

3. Totemcilik [983]970

4. Büyü [984]970

5. Büyülü Nesneler [985]971

6. Büyünün Uygulanması [986]972

89. Günah, Kurban ve Kefaret [987]974

1. Tabu [988]974

2. Günah Kavramı [989]975

3. Hazzın Reddi ve Aşağılama [990]976

4. Feda Etmenin Kökenleri [991]977

5. Kurbanlıklar ve Yamyamlık [992]978

6. İnsanların Kurban Verilişinin Evrimi [993]980

7. İnsanların Kurban Verilişinde Yapılan Değişimler [994]981

8. Kefaret ve Sözleşmeler [995]982

9. Kurbanlar ve Başat Dini Törenler [996]983

10. Günahın Bağışlanması [997]984

90. Şamanlık — Sağlıkçılar and Din Adamları [998]986

1. İlk Şamanlar — Sağlıkçılar [999]986

2. Şamanlık Uygulamaları [1000]987

3. Hastalık ve Ölüme Dair Şamansal Kuram [1001]989

4. Şamanlar Denetimindeki Tıp [1002]990

5. Din Adamları ve Ayinler [1003]992

91. Duanın Evrimi [1004]994

1. İlkel Dua [1005]994

2. Evrimleşen Dua [1006]995

3. Dua ve Öteki-Benlik [1007]996

4. Etik Dua [1008]997

5. Duanın Toplumsal Sonuçları [1009]998

6. Duanın Yetki Alanı [1010]999

7. Gizemcilik, Coşku ve İlham [1011]1000

8. Bir Kişisel Deneyim Olarak Dua Etme [1012]1001

9. Etkili Duanın Koşulları [1013]1002

92. Dinin Daha Sonraki Evrimi [1014]1003

1. Dinin Evrimsel Doğası [1015]1003

2. Din ve Adetler [1016]1004

3. Evrimsel Dinin Doğası [1017]1005

4. Açığa Çıkarılışın Hediyesi [1018]1007

5. Büyük Dini Önderler [1019]1008

6. Bileşik Dinler [1020]1010

7. Dinin Daha İleri Evrimi [1021]1012

93. Maçiventa Melçizede ği [1022]1014

1. Maçiventa Bedensellenişi [1023]1014

2. Salemli Bilge [1024]1015

3. Melçizedek’in Öğretileri [1025]1016

4. Salem Dini [1026]1017

5. İbrahim’in Tercih Edilişi [1027]1018

6. Melçizedek’in İbrahim İle Yaptığı Sözleşme [1028]1020

7. Melçizedek Din Yayıyıcıları [1029]1021

8. Melçizedek’in Ayrılışı [1030]1022

9. Melçizedek’in Ayrılış Sonrası [1031]1022

10. Maçiventa Melçizedeği’nin Mevcut Konumu [1032]1024

94. Batıdaki Melçizedek Öğretileri [1033]1027

1. Vedik Hindistanı’nda Salem Öğretileri [1034]1027

2. Brahmanlık [1035]1028

3. Brahmansal Felsefe [1036]1030

4. Hindu Dini [1037]1031

5. Çin’de Gerçeklik İçin Verilen Mücadele [1038]1032

6. Laozi ve Konfüçyüs [1039]1033

7. Gotama Sidarta [1040]1035

8. Budist İnanç [1041]1036

9. Budizm’in Yayılışı [1042]1037

10. Tibet’deki Din [1043]1038

11. Budist Felsefe [1044]1038

12. Budizm’in Tanrı Kavramı [1045]1040

95. Levant’da Melçizedek Ö ğretileri [1046]1042

1. Mezopotamya’daki Salem Dini [1047]1042

2. Öncül Mısır Dini [1048]1043

3. Ahlaki Kavramların Evrimi [1049]1045

4. Amenemope’nin Öğretileri [1050]1046

5. Dikkate Değer İkhnaton [1051]1047

6. İran’da Salem Öğretileri [1052]1049

7. Arabistan’da Salem Öğretileri [1053]1050

96. Yahveh — Museviler’in Tanrısı [1054]1052

1. Sami Toplulukları İçindeki İlahiyat Kavramsallaşmaları [1055]1052

2. Sami Toplulukları [1056]1054

3. Benzersiz Musa [1057]1055

4. Yahveh’in Duyurusu [1058]1056

5. Musa’nın Öğretileri [1059]1057

6. Musa’nın Ölümünden Sonra Tanrı Kavramsallaşması [1060]1059

7. Eyüp’ün Kitabı ve Mezmurları [1061]1060

97. İbraniler Arasında Tanrı Kavramının Evrimi [1062]1062

1. Samuel — İbrani Peygamberlerin İlki [1063]1062

2. İlyas ve Elyasa [1064]1064

3. Yahveh ve Baal [1065]1064

4. Amos ve Hosea [1066]1065

5. İlk İşaya [1067]1066

6. Korkusuz Jeremiah [1068]1067

7. İkinci İşaya [1069]1068

8. Kutsal ve Dinsiz Tarih [1070]1070

9. İbrani Tarihi [1071]1071

10. İbrani Dini [1072]1075

98. Batıdaki Melçizedek Ö ğretileri [1073]1077

1. Yunanlılar Arasındaki Salem Dini [1074]1077

2. Yunan Felsefi Düşüncesi [1075]1078

3. Roma’daki Melçizedek Öğretileri [1076]1080

4. Gizem İnanışları [1077]1081

5. Mitra İnanışı [1078]1082

6. Mitracılık ve Hristiyanlık [1079]1083

7. Hıristiyan Dini [1080]1083

99. Dinin Toplumsal Sorunları [1081]1086

1. Din ve Toplumsal Yeniden Yapılanma [1082]1086

2. Kurumsal Dinin Zafiyeti [1083]1087

3. Din ve Dindar [1084]1088

4. Geçiş Zorlukları [1085]1089

5. Dinin Toplumsal Yönleri [1086]1090

6. Kurumsal Din [1087]1092

7. Dinin Katkısı [1088]1092

100. İnsan Deneyimi İçindeki Din [1089]1094

1. Dini Büyüme [1090]1094

2. Ruhsal Büyüme [1091]1095

3. Yüce Değer’in Kavramsallaşmaları [1092]1096

4. Büyümenin Sorunları [1093]1097

5. Dönüştürme ve Gizemcilik [1094]1098

6. Dini Yaşamın İşaretleri [1095]1100

7. Dini Yaşamın Zirve Noktası [1096]1101

101. Din’in Gerçek Doğası [1097]1104

1. Gerçek Din [1098]1104

2. Din Bilgisi [1099]1105

3. Dinin Temel Özellikleri [1100]1107

4. Açığa Çıkarılışın Sınırları [1101]1109

5. Açığa Çıkarılış Tarafından Genişleyen Din [1102]1110

6. İlerleyici Dini Deneyim [1103]1111

7. Dinin Kişisel Bir Felsefesi [1104]1113

8. İnanç ve İnanış [1105]1114

9. Din ve Ahlak [1106]1115

10. İnsan’ın Özgürleştiricisi Olarak Din [1107]1116

102. Dini İnanç’ın Temelleri [1108]1118

1. İnancın Teminatları [1109]1118

2. Din ve Gerçeklik [1110]1119

3. Bilgi, Bilgelik ve Kavrayış [1111]1121

4. Deneyim Gerçekliği [1112]1123

5. Amaçsal Potansiyelin Yüceliği [1113]1123

6. Dini İnanç’ın Kesinliği [1114]1124

7. Kutsal’ın Kesinliği [1115]1126

8. Din’e dair Kanıtlar [1116]1127

103. Dini Deneyimin Gerçekli ği [1117]1129

1. Din’in Felsefesi [1118]1129

2. Din ve Birey [1119]1130

3. Din ve İnsan Irkı [1120]1132

4. Ruhsal Birliktelik [1121]1133

5. İdeallerin Kökeni [1122]1133

6. Felsefi Eşgüdüm [1123]1135

7. Bilim ve Din [1124]1137

8. Felsefe ve Din [1125]1140

9. Din’in Özü [1126]1140

104. Kutsal Üçleme Kavramı’nın Büyümesi [1127]1143

1. Urantialı Kutsal Üçleme Kavramsallaşmaları [1128]1143

2. Kutsal Üçleme Birliği ve İlahiyat’ın Çoklu Niteliği [1129]1145

3. Üçleme ve Üçlü Birlikler [1130]1146

4. Yedi Üçlü Birlik [1131]1147

5. Üçlükler [1132]1151

105. İlahiyat ve Gerçeklik [1133]1152

1. BEN’in Felsefi Kavramsallaşması [1134]1152

2. Kutsal Üçleme ve Yedi Katmanlı olarak BEN [1135]1153

3. Sonsuzluk’un Yedi Mutlaklığı [1136]1155

4. Tek Birlik, Çifte Yapı ve Üçlü Birlik [1137]1157

5. Sınırlı Gerçekliğin Yayılışı [1138]1158

6. Sınırlı Gerçekliğin Sonuçları [1139]1159

7. Aşkınların Mevcut Hale Gelişi [1140]1159

106. Gerçekli ğin Kâinat Düzeyleri [1141]1162

1. Sınırlı İşlevliliklerin Başat İlişkilenimi [1142]1163

2. İkincil Yüce Sınırlılık Bütünleşimi [1143]1164

3. Aşkın Üçüncül Gerçeklik İlişkilenimi [1144]1165

4. Nihai Dördüncül Bütünleşme [1145]1166

5. Ortak-Mutlak veya Beşinci-Faz İlişkilemi [1146]1167

6. Mutlak veya Altıncı-Faz Bütünleşimi [1147]1167

7. Nihai Son’un Kesinliği [1148]1168

8. Kutsal Üçlemeler’in Kutsal Üçlemesi [1149]1170

9. Deneyimsel Sonsuz Bütünleşme [1150]1173

107. Düşünce Düzenleyicileri’nin Kökeni ve Doğası [1151]1176

1. Düşünce Düzenleyicileri’nin Kökeni [1152]1177

2. Düzenleyiciler’in Sınıflandırılışı [1153]1178

3. Düzenleyiciler’in Divinington Evi [1154]1179

4. Düzenleyiciler’in Doğası ve Mevcudiyeti [1155]1180

5. Düzenleyici’nin Akılsal Bütünlüğü [1156]1181

6. Saf Ruhaniyetler olarak Düzenleyiciler [1157]1182

7. Düzenleyiciler ve Kişilik [1158]1183

108. Düşünce Düzenleyicileri’nin Görev ve Hizmeti [1159]1185

1. Seçim ve Görevlendirme [1160]1185

2. Düzenleyici İkameti’nin Öncelikli Koşulları [1161]1186

3. Örgütlenme ve İdare [1162]1188

4. Diğer Ruhsal Etkiler ile İlişki [1163]1190

5. Düzenleyici’nin Görevi [1164]1191

6. İnsan İçindeki Tanrı [1165]1192

109. Kâinat Yaratılmışları ile Düzenleyiciler’in İlişkisi [1166]1195

1. Düzenleyiciler’in Gelişimi [1167]1195

2. Bağımsız Düzenleyiciler [1168]1196

3. Düzenleyiciler’in Maddi Türler ile İlişkisi [1169]1197

4. Düzenleyiciler ve İnsan Kişiliği [1170]1198

5. Düşünce Düzenleyicileri’nin Maruz Kaldıkları Maddi Engeller [1171]1199

6. Gerçek Değerlerin Sürekliliği [1172]1200

7. Kişilikleştirilmiş Düzenleyiciler’in Nihai Sonu [1173]1201

110. Bireysel Faniler ile Düzenleyiciler’in İlişkisi [1174]1203

1. Fani Akılda İkamet [1175]1203

2. Düzenleyiciler ve İnsan İradesi [1176]1204

3. Düzenleyici ile olan Eş Güdüm [1177]1205

4. Akıl içinde Düzenleyici’nin Faaliyeti [1178]1207

5. Düzenleyici Rehberliğine Dair Hatalı Kavramsallaşmalar [1179]1207

6. Yedi Zihinsel Döngü [1180]1209

7. Ölümsüzlüğe Erişim [1181]1212

111. Düzenleyici ve Ruh [1182]1215

1. Tercihin Akıl Düzlemi [1183]1216

2. Ruhun Doğası [1184]1217

3. Evrimleşen Ruh [1185]1218

4. İçsel Yaşam [1186]1219

5. Tercihin Kutsallığa Adanışı [1187]1221

6. İnsan Çıkmazı [1188]1221

7. Düzenleyici’nin Sorunu [1189]1223

112. Kişilik Kurtulu şu [1190]1225

1. Kişilik ve Gerçeklik [1191]1226

2. Benlik [1192]1227

3. Ölüm Olgusu [1193]1229

4. Ölümden Sonra Düzenleyiciler [1194]1231

5. İnsan Benliğinin Kurtuluşu [1195]1232

6. Morontia Benliği [1196]1235

7. Düzenleyici Bütünleşimi [1197]1237

113. Nihai Sonun Yüksek Melek Koruyucuları [1198]1241

1. Koruyucu Melekler [1199]1241

2. Nihai Son Koruyucuları [1200]1242

3. Diğer Ruhaniyet Etkileri ile İlişki [1201]1244

4. Eylemin Yüksek Meleksel Nüfuz Alanları [1202]1245

5. Fanilere olan Yüksek Meleksel Hizmet [1203]1245

6. Ölümden Sonra Koruyucu Melekler [1204]1246

7. Yüksek Melekler ve Yükseliş Süreci [1205]1248

114. Yüksek Meleksel Gezegen Hükümeti [1206]1250

1. Urantia’nın Egemenliği [1207]1250

2. Gezegensel Yüksek Denetimciler’in Kurulu [1208]1251

3. İkamet Eden Baş Yönetici [1209]1252

4. En Yüksek Unsur Gözlemcisi [1210]1253

5. Gezegensel Hükümet [1211]1254

6. Gezegensel Yüksek Denetim’in Üstün Yüksek Melekleri [1212]1254

7. Nihai Son’un Yedek Birlikleri [1213]1257

115. Yüce Varlık [1214]1260

1. Kavramsal Çerçevelerin Göreceliği [1215]1260

2. Yücelik için Mutlak Dayanak [1216]1261

3. Kökensel, Mevcut ve Potansiyel [1217]1261

4. Yüce Gerçekliğin Kaynakları [1218]1263

5. Yüce’nin Cennet Kutsal Üçlemesi ile olan İlişkisi [1219]1264

6. Yüce’nin Üçlü-İlahiyat-Birlikleri ile olan İlişkisi [1220]1265

7. Yüce’nin Doğası [1221]1266

116. Her-Şeye-Gücü-Yeten Yüce [1222]1268

1. Yüce Akıl [1223]1268

2. Her-Şeye-Gücü-Yeten ve Yedi Katmanlı Tanrı [1224]1269

3. Her-Şeye-Gücü-Yeten ve Cennet İlahiyatı [1225]1270

4. Her-Şeye-Gücü-Yeten ve Yüce Yaratanlar [1226]1271

5. Her-Şeye-Gücü-Yeten ve Yedi Katmanlı Düzenleyiciler [1227]1273

6. Ruhaniyet Baskınlığı [1228]1275

7. Asli Evren’in Yaşayan Organizması [1229]1276

117. Yüce olan Tanrı [1230]1278

1. Yüce Varlık’ın Doğası [1231]1278

2. Evrimsel Büyümenin Kaynağı [1232]1280

3. Yüce’nin Evren Yaratılmışları için Önemi [1233]1281

4. Sınırlı Tanrı [1234]1283

5. Yaratımın Ruh-Ötesi Bütünlüğü [1235]1285

6. Yüce’nin Arayışı [1236]1287

7. Yüce’nin Geleceği [1237]1291

118. Yüce ve Nihai — Zaman ve Mekân [1238]1294

1. Zaman ve Ebediyet [1239]1295

2. Her-Yerde-Varoluş ve Eş-Zamanlı-Mevcudiyet [1240]1296

3. Zaman-Mekân İlişkileri [1241]1297

4. Birincil ve İkincil Nedensellik [1242]1298

5. Her-Şeye-Muktedir-Olma ve Onun-Her-Şeyle-Olan-Uyumu [1243]1299

6. Her-Şeye-Muktedir-Olma ve Mevcut-Olan-Her-Şeyi-Yaratma [1244]1299

7. Her-Şeyin-Bilgisine-Sahip-Olma ve Önceden-Belirlenmiş-Yazgı [1245]1300

8. Denetim ve Üst-Denetim [1246]1301

9. Evren İşleyiş Düzenleri [1247]1303

10. Yazgı’nın İşlevleri [1248]1304

119. Mesih Mikâil’in Bahşedilişleri [1249]1308

1. İlk Bahşedilme [1250]1309

2. İkinci Bahşediliş [1251]1310

3. Üçüncü Bahşediliş [1252]1312

4. Dördüncü Bahşediliş [1253]1313

5. Beşinci Bahşediliş [1254]1314

6. Altıncı Bahşediliş [1255]1315

7. Yedinci ve Son Bahşediliş [1256]1316

8. Mikâil’in Bahşediliş-Sonrası Düzeyi [1257]1317

Kısım IV / Bölüm 4 [6]
İsa’nın Hayatı ve Öğretileri

İçerik Sayfa

120. Urantia üzerinde Mikâil’in Bahşedilişi [1258]1323

1. Yedinci Bahşediliş Görevlendirilişi [1259]1325

2. Bahşediliş Kısıtlılıkları [1260]1327

3. İlave Öneri ve Tavsiye [1261]1329

4. Vücutlaşım — İkiyi Bir Yapmak [1262]1331

121. Mikâil’in Bahşedildiğindeki Dönemler [1263]1332

1. Mesih’den Sonraki Birinci Yüzyılda Batı [1264]1332

2. Musevi Topluluğu [1265]1333

3. Musevi-Olmayanlar Arasındaki Yaşam [1266]1334

4. Musevi-Olmayanların Sahip Olduğu Felsefe [1267]1335

5. Musevi-Olmayanların Sahip Oldukları Dinler [1268]1336

6. Musevi Dini [1269]1338

7. Museviler ve Musevi-Olmayanlar [1270]1339

8. Daha Önceki Yazılı Kayıtlar [1271]1341

122. İsa’nın Doğumu ve Bebekliği [1272]1344

1. Yusuf ve Meryem [1273]1344

2. Cebrail’in Elizabet’e Görünüşü [1274]1345

3. Cebrail’in Meryem’e Olan Duyuruşu [1275]1346

4. Yusuf’un Rüyası [1276]1347

5. İsa’nın Dünya Ebeveynleri [1277]1348

6. Nasıra’daki Ev [1278]1349

7. Beytüllahim’e Olan Ziyaret [1279]1350

8. İsa’nın Doğumu [1280]1351

9. Mabed’deki Sunuş [1281]1352

10. Hirodes’in Eylemleri [1282]1353

123. İsa’nın Öncül Çocukluğu [1283]1355

1. Nasıra’ya Geri Dönüş [1284]1356

2. Beşinci Yıl (M.Ö. 2) [1285]1357

3. Altıncı Yılın Yaşanılmışlıkları (M.Ö. 1.yıl) [1286]1359

4. Yedinci Yaş (M.S. 1.yıl) [1287]1361

5. Nasıra’daki Okul Günleri [1288]1362

6. Onun Sekizinci Yaşı (M.S. 2.yıl) [1289]1364

124. İsa’nın Geç Çocukluğu [1290]1366

1. İsa’nın Dokuzuncu Yaşı (M.S. 3. yıl) [1291]1366

2. Onuncu Yaş (M.S. 4.yıl) [1292]1368

3. On Birinci Yaş (M.S. 5. yıl) [1293]1369

4. On İkinci Yaş (M.S. 6.yıl) [1294]1371

5. On Üçüncü Yaşı (M.S. 7.yıl) [1295]1373

6. Kudüs’e olan Yolculuk [1296]1374

125. Kudüs’de İsa [1297]1377

1. İsa’nın Mabet’i Görüşü [1298]1378

2. İsa ve Hamursuz [1299]1379

3. Yusuf ve Meryem’in Ayrılışı [1300]1381

4. Mabed’deki İlk ve İkinci Gün [1301]1381

5. Mabed’deki Üçüncü Gün [1302]1382

5. Mabed’deki Dördüncü Gün [1303]1383

126. İki Çok Önemli Yıl [1304]1386

1. On Dördüncü Yaş (M.S. 8. yıl) [1305]1387

2. Yusuf’un Ölümü [1306]1388

3. On Beşinci Yıl (M.S. 9.yıl) [1307]1389

4. Sinagog’daki İlk Vaaz [1308]1391

5. Ekonomik Mücadele [1309]1392

127. Ergenlik Yılları [1310]1395

1. On Altıncı Yaş (M.S. 10.yıl) [1311]1395

2. On Yedinci Yaş (M.S. 11.yıl) [1312]1396

3. On Sekizinci Yaş (M.S. 12.yıl) [1313]1398

4. On Dokuzuncu Yaş (M.S. 13.yıl) [1314]1401

5. Üzeyir’in Kızı, Rebeka [1315]1402

6. Yirminci Yaş (M.S. 14.yıl) [1316]1403

128. İsa’nın Öncül Erişkinli ği [1317]1407

1. Yirmi Birinci Yaş (M.S. 15.yıl) [1318]1407

2. Yirmi İkinci Yaş (M.S. 16.yıl) [1319]1409

3. Yirmi Üçüncü Yaş (M.S. 17.yıl) [1320]1411

4. Şam Olayı [1321]1412

5. Yirmi Dördüncü Yaş (M.S. 18.yıl) [1322]1413

6. Yirmi Beşinci Yaş (M.S. 19.yıl) [1323]1415

7. Yirmi Altıncı Yaş (M.S. 20.yıl) [1324]1416

129. İsa’nın Daha Sonraki Erişkin Yaşamı [1325]1419

1. Yirmi Yedinci Yaş (M.S. 21.yıl) [1326]1419

2. Yirmi Sekizinci Yaş (M.S. 22.yıl) [1327]1421

3. Yirmi Dokuzuncu Yaş (M.S. 23.yıl) [1328]1423

4. İnsan İsa [1329]1424

130. Roma Yolu [1330]1427

1. Yafa’da — Yunus Üzerine Söyleşi [1331]1428

2. Kayserya’da [1332]1429

3. İskenderiye’de [1333]1432

4. Gerçeklik üzerine olan Konuşma [1334]1433

5. Girit Adası’nda [1335]1436

6. Korkmuş Olan Genç Adam [1336]1437

7. Kartaca’da — Zaman ve Mekân üzerine olan Konuşma [1337]1438

8. Napoli ve Roma Yolunda [1338]1440

131. Dünya’nın Dinleri [1339]1442

1. Kinizm [1340]1442

2. Musevilik [1341]1444

3. Budizm [1342]1446

4. Hinduizm [1343]1447

5. Zerdüştlük [1344]1449

6. Suduanizm (Jainizm) [1345]1450

7. Şinto [1346]1451

8. Taoizm [1347]1451

9. Konfüsyüsçülük [1348]1452

10. “Bizlerin Dini” [1349]1453

132. Roma’daki Konukluk [1350]1455

1. Gerçek Değerler [1351]1456

2. İyilik ve Kötülük [1352]1457

3. Gerçeklik ve İnanç [1353]1459

4. Kişisel Hizmet [1354]1460

5. Zengin Adam’a Tavsiye [1355]1462

6. Toplumsal Hizmet [1356]1465

7. Roma Etrafındaki Geziler [1357]1466

133. Roma’dan Geri Dönüş [1358]1468

1. Merhamet ve Adalet [1359]1468

2. Taranto Seyahatine Çıkış [1360]1470

3. Korint’de [1361]1471

4. Korint’deki Kişisel Görev [1362]1474

5. Atina’da — Bilim Üzerine Söyleşi [1363]1476

6. Efes — Ruh üzerine Söyleşi [1364]1477

7. Kıbrıs’daki Konukluk — Akıl üzerine Söyleşi [1365]1479

8. Antakya’da [1366]1480

9. Mezopotamya’da [1367]1481

134. Geçiş Yılları [1368]1483

1. Otuzuncu Yaş (M.S. 24.yıl) [1369]1483

2. Hazar Denizi’ne olan Kervan Yolculuğu [1370]1484

3. Urmiye Dersleri [1371]1485

4. Kutsal ve İnsani olarak — Egemenlik [1372]1486

5. Siyasal Egemenlik [1373]1487

6. Yasa, Bağımsızlık ve Egemenlik [1374]1490

7. Otuz Birinci Yaş (M.S. 25.yıl) [1375]1492

8. Hermon Dağı’ndaki Konukluk [1376]1492

9. Bekleme Dönemi [1377]1494

135. Vaftizci Yahya [1378]1496

1. Yahya’nın Nazir Oluşu [1379]1496

2. Zekeriya’nın Ölümü [1380]1497

3. Bir Çobanın Yaşamı [1381]1497

4. Elizabet’in Ölümü [1382]1499

5. Tanrı’nın Krallığı [1383]1500

6. Yahya’nın Duyurusuna Başlaması [1384]1501

7. Yahya’nın Kuzeye olan Seyahati [1385]1503

8. İsa ve Yahya’nın Buluşması [1386]1503

9. Kırk Günlük Duyuru [1387]1505

10. Yahya’nın Güneye olan Yolculuğu [1388]1506

11. Hapisteki Yahya [1389]1506

12. Vaftizci Yahya’nın Ölümü [1390]1508

136. Vaftiz ve Kırk Gün [1391]1509

1. Beklenen Mesih’e ait Kavramsallaşmalar [1392]1509

2. İsa’nın Vaftizi [1393]1510

3. Kırk Gün [1394]1512

4. Kamu Görevi için Tasarımlar [1395]1514

5. İlk Büyük Karar [1396]1516

6. İkinci Karar [1397]1517

7. Üçüncü Karar [1398]1519

8. Dördüncü Karar [1399]1520

9. Beşinci Karar [1400]1521

10. Altıncı Karar [1401]1523

137. Celile’deki Bekleyiş Dönemi [1402]1524

1. İlk Dört Havariyi Seçiş [1403]1524

2. Filip ve Nataniyel’i Seçiş [1404]1526

3. Kapernaum’a olan Ziyaret [1405]1527

4. Kana’daki Düğün [1406]1528

5. Kapernaum’a Geri Dönüş [1407]1531

6. Bir Şabat Gününde Yaşanılanlar [1408]1532

7. Dört Aylık Hazırlanış [1409]1533

8. Krallık Üzerine Verilmiş olan Vaaz [1410]1535

138. Krallı ğ ın İleticileri’nin Eğ itimi [1411]1538

1. Son Yönergeler [1412]1538

2. Diğer Altılıyı Seçiş [1413]1539

3. Matta ve Şimon’un Görevlendirilişi [1414]1540

4. İkizlerin Görevlendirilişi [1415]1541

5. Tomas ve Yudas’ın Görevlendirilişi [1416]1542

6. Yoğun Eğitim Haftası [1417]1542

7. Bir Diğer Hayal Kırıklığı [1418]1543

8. On İkili’nin İlk Çalışması [1419]1545

9. Beş Haftalık Sınanış [1420]1546

10. On İki’nin Örgütlenişi [1421]1547

139. On İki Havari [1422]1548

1. Andreas, En Önce Seçilen [1423]1548

2. Şimon Petrus [1424]1550

3. Yakub Zübeyde [1425]1552

4. Yahya Zübeyde [1426]1553

5. Meraklı Filip [1427]1556

6. Dürüst Nathanyel [1428]1558

7. Matta Levi [1429]1559

8. Tomas Didimus [1430]1561

9. ve 10. Yakub ve Yudas Alpheus [1431]1563

11. Köktenci Şimon [1432]1564

12. Yudas İskariot [1433]1565

140. On İkilinin Görevlendirişi [1434]1568

1. Başlangıçsal Eğitim [1435]1568

2. Görevlendirme [1436]1569

3. Görevlendirme Vaazı [1437]1570

4. Sizler Yeryüzü’nün Tuzusunuz [1438]1572

5. Babasal ve Kardeşsel Sevgi [1439]1573

6. Görevlendirmenin Akşamı [1440]1576

7. Görevlendirmeyi Takip Eden Hafta [1441]1578

8. Göldeki Perşembe Öğleden-Sonrası [1442]1579

9. Resmi Adanış Günü [1443]1583

10. Resmi Adanışın Akşamı [1444]1584

141. Kamu Görevine Baş layış [1445]1587

1. Celile’den Ayrılış [1446]1587

2. Tanrı’nın Yasası ve Tanrı’nın İradesi [1447]1588

3. Amathus’daki Konukluk [1448]1589

4. Yaratıcı’ya Dair Öğreti [1449]1590

5. Ruhsal Bütünlük [1450]1591

6. Amathus’daki Son Hafta [1451]1592

7. Ürdün Vadisi Sonrası, Bethani’de [1452]1593

8. Eriha’da Çalışma [1453]1595

9. Kudüs İçin Ayrılış [1454]1595

142. Kudüs’de Hamursuz [1455]1596

1. Mabed’deki Öğreti [1456]1596

2. Tanrı’nın Gazabı [1457]1597

3. Tanrı’nın Kavramsallaşması [1458]1598

4. Flavius ve Yunan Kültürü [1459]1600

5. Güvence Üzerine Söyleşi [1460]1601

6. Nikodemus ile olan Sohbet [1461]1601

7. Aileye Üzerine Ders [1462]1603

8. Güney Yehuda’da [1463]1605

143. Samarya’dan Geçiş [1464]1607

1. Arçelis’deki Duyuru [1465]1607

2. Benlik Üzerindeki Üstünlüğe Dair Ders [1466]1609

3. İlginin Dağılımı ve Dinlenme [1467]1610

4. Museviler ve Samiriler [1468]1612

5. Secemli Kadın [1469]1612

6. Samarya Canlanışı [1470]1615

7. Dua ve İbadete Dair Öğretiler [1471]1616

144. Cilboğa ve Dekapolis’de [1472]1617

1. Cilboğa Kampı [1473]1617

2. Dua Üzerine Söyleşi [1474]1618

3. İnananın Duası [1475]1619

4. Dua Üzerine İlave Sözler [1476]1620

5. Dua’nın Diğer Türleri [1477]1621

6. Yahya’nın Havarileri ile olan Görüşme [1478]1624

7. Dekapolis Şehirleri [1479]1626

8. Pella Yakınındaki Kamp [1480]1626

9. Vaftizci Yahya’nın Ölümü [1481]1627

145. Kapernaum’daki Dört Önemli Gün [1482]1628

1. Kucak Dolusu Balık [1483]1628

2. Sinagogdaki Öğleden Sonrası [1484]1629

3. Günbatımındaki İyileştirme [1485]1631

4. Hemen Ertesindeki Akşam [1486]1634

5. Erken Pazar Sabahı [1487]1634

146. Celile’deki İlk Duyuru Turnesi [1488]1637

1. Rimon’daki Duyuru [1489]1637

2. Yotapata [1490]1638

3. Ramah’daki Durak [1491]1641

4. İron’daki Müjde [1492]1643

5. Kana’ya Geri Dönüş [1493]1644

6. Nain ve Dul’un Oğlu [1494]1645

7. Endor’da [1495]1646

147. Kudüs’e Olan Ara Ziyaret [1496]1647

1. Bir Centruion’un Yaveri [1497]1647

2. Kudüs’e Olan Yolculuk [1498]1648

3. Bethsayda Gölcüğünde [1499]1649

4. Yaşamın Kuralı [1500]1650

5. Farisi Şimon’la olan Sohbet [1501]1651

6. Kapernaum’a Geri Dönüş [1502]1653

7. Kapernaum’a Geri Dönüş [1503]1655

8. Ruhsal İyiliğin Şöleni [1504]1656

148. Bethsayda’da Öğreti-Yayıcılarının Eğitimi [1505]1657

1. Tanrı-Elçileri’nin Yeni Bir Okulu [1506]1657

2. Bethsayda Hastanesi [1507]1658

3. Yaratıcı’nın Vermiş Olduğu Görev [1508]1659

4. Kötülük, Günah ve Haksızlık [1509]1659

5. Çekilen Sıkıntının Taşıdığı Amaç [1510]1661

6. Sıkıntı Çekmeye dair Yanlış Anlaşılma
Eyüp Üzerine Söyleşi
[1511]1662

7. Felçli Ele Sahip Adam [1512]1664

8. Bethsayda’daki Son Hafta [1513]1665

9. Felçlinin İyileştirilişi [1514]1666

149. İkinci Duyuru Turnesi [1515]1668

1. İsa’nın Yaygın Hale Gelmiş Ünü [1516]1668

2. İnsanların Tutumu [1517]1670

3. Dini Önderlerin Düşmanlığı [1518]1672

4. Duyuru Turnesinin İlerleyişi [1519]1673

5. Tatminkârlığa dair Ders [1520]1674

6. “Koruyucu Korkusu” Üzerine [1521]1675

7. Bethsayda’ya Geri Dönüş [1522]1677

150. Üçüncü Duyuru Turnesi [1523]1678

1. Kadınların Öğreti-Yayıcı Birliği [1524]1678

2. Mecdel’deki Duruş [1525]1679

3. Tiberya’daki Şabat [1526]1680

4. Havarileri İkişerli Topluluklar Halinde Gönderiş [1527]1681

5. Kurtarılmak İçin Ne Yapmak Zorundayım? [1528]1682

6. Akşam Dersleri [1529]1683

7. Nasıra’daki Konukluk [1530]1683

8. Şabat Ayini [1531]1684

9. Nasıra Reddi [1532]1686

151. Deniz Kenarındaki Bekleyiş ve Öğretim [1533]1688

1. Hasatçının Simgesel Hikâyesi [1534]1688

2. Simgesel Hikâyenin Yorumu [1535]1689

3. Simgesel Hikâyeler Hakkında İlave Şeyler [1536]1691

4. Deniz Kenarındaki Yeni Simgesel Hikâyeler [1537]1693

5. Keresa’ya olan Seyahat [1538]1694

6. Keresa Delisi [1539]1695

152. Kapernaum Krizine Kadar Giden Olaylar [1540]1698

1. Yairus’un Evi [1541]1699

2. Beş Bin Kişiyi Doyurma [1542]1700

3. Kral Yapma Olayı [1543]1702

4. Şimon Petrus’un Gecede Görmüş Olduğu Rüya [1544]1703

5. Bethsayda’ya Geri Dönüş [1545]1703

6. Gennesaret’de [1546]1705

7. Kudüs’de [1547]1706

153. Kapernaum’daki Kriz [1548]1707

1. Koşulların Bir Araya Gelmesi [1549]1707

2. Çağ Açan Vaaz [1550]1709

3. Buluşma Sonrası [1551]1712

4. Sinagogdaki Son Sözler [1552]1713

5. Cumartesi Akşamı [1553]1715

154. Kapernaum’daki Son Günler [1554]1717

1. Bir Haftalık Tavsiye Dönemi [1555]1717

2. Bir Haftalık Dinlenme Dönemi [1556]1718

3. İkinci Tiberya Görüşmesi [1557]1719

4. Kapernaum’daki Cumartesi Gece [1558]1719

5. Çok Önemli Pazar Sabahı [1559]1720

6. İsa’nın Ailesinin Varışı [1560]1721

7. Aceleci Kaçış [1561]1723

155. Kuzey Celile Boyunca Kaçış [1562]1725

1. Başka İnanca Sahip Olanlar Neden Kin Duymaktadır? [1563]1725

2. Çorazin’deki Öğreti-Yayıcıları [1564]1726

3. Kaesarea-Filippi’de [1565]1727

4. Fenike’ye Olan Yol Üzerinde [1566]1728

5. Gerçek Din’e Dair Söyleşi [1567]1728

6. Din’e Dair İkinci Söyleşi [1568]1730

156. Tire ve Sidon’daki Konukluk [1569]1734

1. Suriyeli Kadın [1570]1734

2. Sidon’daki Öğreti [1571]1735

3. Kuzeydeki Sahil’e olan Seyahat [1572]1736

4. Tire’de [1573]1737

5. Tire’deki İsa’nın Öğretisi [1574]1737

6. Fenike’den Geri Dönüş [1575]1741

157. Kaysera-Filippi’de [1576]1743

1. Mabet Vergi Toplayıcısı [1577]1743

2. Bethsayda-Yulias’da [1578]1744

3. Petrus’un İtirafı [1579]1745

4. Krallık Hakkında Konuşma [1580]1746

5. Yeni Kavramsallaşma [1581]1748

6. Ertesi Öğleden Sonrası [1582]1748

7. Andreas’ın Konuşması [1583]1750

158. Güzelleşimin Dağı [1584]1752

1. Güzelleşme [1585]1752

2. Dağdan İniş [1586]1754

3. Güzelleşmenin Anlamı [1587]1755

4. Saralı Çocuk [1588]1755

5. İsa’nın Erkek Çocuğunu İyileştirişi [1589]1757

6. Celsus’un Bahçesinde [1590]1758

7. Petrus’un İtirazı [1591]1759

8. Petrus’un Evinde [1592]1761

159. Dekapolis Turnesi [1593]1762

1. Bağışlama Üzerine olan Vaaz [1594]1762

2. Yabancı Duyurucu [1595]1764

3. Öğretmenler ve İnananlar İçin Yönerge [1596]1765

4. Nathanyel ile olan Konuşma [1597]1767

5. İsa’nın Dininin Olumlayıcı Doğası [1598]1769

6. Mecdel’e Geri Dönüş [1599]1771

160. İskenderiyeli Rodan [1600]1772

1. Rodan’ın Yunan Felsefesi [1601]1772

2. Yaşam Sanatı [1602]1775

3. Olgunluğun Cezp Edici Çekicilikleri [1603]1777

4. Olgunluğun Dengesi [1604]1778

5. İdeal’in Dini [1605]1780

161. Rodan ile İlave Söyleşiler [1606]1783

1. Tanrı’nın Kişiliği [1607]1783

2. İsa’nın Kutsal Doğası [1608]1785

3. İsa’nın İnsan ve Kutsal Akılları [1609]1787

162. Mişkan Şöleninde [1610]1788

1. Kudüs’e olan Ziyaretin Tehlikeleri [1611]1788

2. İlk Mabet Konuşması [1612]1790

3. Zina ile Suçlanan Kadın [1613]1792

4. Mişkan Şöleni [1614]1793

5. Dünyanın Işığı Vaazı [1615]1794

6. Yaşam Suyu Üzerine Söyleşi [1616]1795

7. Ruhsal Özgürlük Üzerine Söyleşi [1617]1796

8. Marta ve Meryem ile olan Sohbet [1618]1797

9. Abner ile Beytüllahimde [1619]1798

163. Mecdel’de Yetmişlinin Görevlendirilişi [1620]1800

1. Yetmişlinin Görevlendirilişi [1621]1800

2. Genç Adam ve Diğerleri [1622]1801

3. Servet üzerine Söyleşi [1623]1803

4. Yetmişliye Elveda [1624]1804

5. Kampın Pella’ya Taşınması [1625]1806

6. Yetmişlinin Geri Dönüşü [1626]1806

7. Son Görev için Hazırlanış [1627]1808

164. Adanma Şöleninde [1628]1809

1. İyi Samiri Hikâyesi [1629]1809

2. Kudüs’te [1630]1810

3. Gözleri Görmeyen Dilencinin İyileştirilişi [1631]1811

4. Sanhedrin Karşısında Yoşiyahu [1632]1813

5. Solomon’un Verandasındaki Öğreti [1633]1815

165. Perea Görevi Başlıyor [1634]1817

1. Bella Kampında [1635]1817

2. İyi Çobana Dair Vaaz [1636]1818

3. Pella’daki Şabat Vaazı [1637]1819

4. Mirasın Bölünüşü [1638]1821

5. Havariler ile Servet Üzerine Konuşmalar [1639]1823

6. Petrus’un Sorusuna Cevap [1640]1824

166. Kuzey Perea’ya olan Son Ziyaret [1641]1825

1. Ragaba’daki Ferisiler [1642]1825

2. On Cüzamlı [1643]1827

3. Geresa’daki Vaaz [1644]1828

4. Kazalara Dair Öğreti [1645]1830

5. Philadelphia’daki Toplanış [1646]1831

167. Philadelphia’ya olan Ziyaret [1647]1833

1. Ferisilerle olan Kahvaltı [1648]1833

2. Büyük Şölen Hikâyesi [1649]1835

3. Yılgın Tutumdaki Kadın [1650]1835

4. Bethani’den Gelen İleti [1651]1836

5. Bethani’ye olan Yollarında [1652]1838

6. Küçük Çocukların Kutsanışı [1653]1839

7. Melekler Üzerine Konuşma [1654]1840

168. Lazarus’un Dirilişi [1655]1842

1. Lazarus’un Kabrinde [1656]1843

2. Lazarus’un Dirilişi [1657]1845

3. Sanhedrin Buluşması [1658]1847

4. Dua’ya Cevap [1659]1848

5. Lazarus’un Başına Gelenler [1660]1849

169. Pella’daki Son Öğreti [1661]1850

1. Kayıp Evlat’ın Simgesel Hikâyesi [1662]1850

2. Akıllı Koruyucu’nun Simgesel Hikâyesi [1663]1853

3. Zengin Adam ve Dilenci [1664]1854

4. Baba ve Onun Krallığı [1665]1855

170. Cennetin Krallığı [1666]1858

1. Cennetin Krallığı Kavramsallaşmaları [1667]1858

2. İsa’nın Krallığa Dair Kavramsallaşması [1668]1859

3. Doğruluk ile olan İlişkisi [1669]1861

4. İsa’nın Krallığa dair Öğretisi [1670]1862

5. Krallığa dair Daha Sonraki Düşünceler [1671]1864

171. Kudüs Yolunda [1672]1867

1. Pella’dan Ayrılış [1673]1868

2. Bedelin Hesabı [1674]1869

3. Perea Turnesi [1675]1870

4. Livias’taki Öğreti [1676]1871

5. Eriha’daki Gözleri Görmeyen Adam [1677]1873

6. Zakheus ile olan Sohbet [1678]1873

7. “İsa Geçerken” [1679]1874

8. Sterlinlerin Simgesel Hikâyesi [1680]1875

172. Kudüs’e Gidiş [1681]1878

1. Bethani’deki Şabat [1682]1878

2. Havariler ile Pazar Sabahı [1683]1880

3. Kudüs için Yola Çıkış [1684]1880

4. Mabet Çevresini Ziyaret [1685]1883

5. Havarilerin Tutumu [1686]1883

173. Kudüs’teki Pazar [1687]1888

1. Mabed’in Temizlenişi [1688]1888

2. Üstün’ün Yönetim Yetkisine Karşı Çıkış [1689]1891

3. İki Evladın Simgesel Hikâyesi [1690]1893

4. Gelmeyen Ev Sahibi’nin Simgesel Hikâyesi [1691]1893

5. Evlilik Ziyareti’nin Simgesel Hikâyesi [1692]1894

174. Mabet’teki Salı Sabahı [1693]1897

1. Kutsal Bağışlama [1694]1898

2. Musevi Yöneticileri’nin Soruları [1695]1899

3. Saddukiler ve Yeniden Diriliş [1696]1900

4. Büyük Emir [1697]1901

5. Soran Yunanlılar [1698]1902

175. Son Mabet Konuşması [1699]1905

1. Konuşma [1700]1905

2. Bireysel Musevilerin Durumu [1701]1909

3. Vahim Sanhedrin Buluşması [1702]1909

4. Kudüs’teki Durum [1703]1910

176. Zeytin Dağı’ndaki Salı Akşamı [1704]1912

1. Kudüs’ün Yıkımı [1705]1912

2. Üstün’ün İkinci Gelişi [1706]1914

3. Kamp’taki Daha Sonraki Söyleşi [1707]1916

4. Mikâil’in Geri Dönüşü [1708]1918

177. Çarşamba, Dinlenme Günü [1709]1920

1. Tanrı ile Baş Başa Bir Gün [1710]1920

2. Öncül Ev Yaşamı [1711]1921

3. Kamptaki Gün [1712]1923

4. Yudas ve Baş Din-adamları [1713]1924

5. Son Grup Vakti [1714]1927

178. Kamptaki Son Gün [1715]1929

1. Evlatlık ve Vatandaşlık Üzerine Söyleşi [1716]1929

2. Öğle Vakti Yemeğinden Sonra [1717]1932

3. Akşam Yemeği Yolunda [1718]1934

179. Son Akşam Yemeği [1719]1936

1. Tercih Edilme Arzusu [1720]1936

2. Akşam Yemeği’nin Başlangıcı [1721]1937

3. Havarilerin Ayaklarının Yıkanışı [1722]1938

4. İhanetkar’a Son Sözler [1723]1940

5. Hatırlanma Yemeğinin Oluşturuluşu [1724]1941

180. Elveda Konuşması [1725]1944

1. Yeni Emir [1726]1944

2. Asma ve Dalları [1727]1945

3. Dünyanın Düşmanlığı [1728]1946

4. Sözü Verilmiş Yardımcı [1729]1948

5. Gerçekliğin Ruhaniyeti [1730]1949

6. Ayrılmanın Gerekliliği [1731]1951

181. Son Tembihler and Uyarılar [1732]1953

1. Son Teselli Sözleri [1733]1953

2. Elveda Kişisel Tembihleri [1734]1955

182. Gethsemane’de [1735]1963

1. Son Topluluk Duası [1736]1963

2. İhanetten Önceki Son Saat [1737]1966

3. Gethsemane’de Tek Başına [1738]1968

183. İsa’nın İhanet Edilişi ve Tutuklanışı [1739]1971

1. Baba’nın İradesi [1740]1971

2. Yudas Şehirde [1741]1972

3. Üstün’ün Tutuklanışı [1742]1973

4. Zeytindağı’ndaki Konuşma [1743]1975

5. Yüksek Din-Adamı’nın Sarayına olan Yolda [1744]1977

184. Sanhedrin Mahkemesi Önünde [1745]1978

1. Annas’ın Sorgusu [1746]1978

2. Bahçede Petrus [1747]1980

3. Sanhedrincilerin Mahkemesi Önünde [1748]1982

4. Aşağılanma Vakti [1749]1984

5. Mahkemenin İkinci Oturumu [1750]1985

185. Pilatus Karşısındaki Mahkeme [1751]1987

1. Pontius Pilatus [1752]1987

2. İsa’nın Pilatus Karşısına Çıkışı [1753]1989

3. Pilatus’un Özel Sorgusu [1754]1991

4. Hirodes’in Karşısında İsa [1755]1992

5. İsa Pilatus’a Geri Dönüyor [1756]1993

6. Pilatus’un Son Çağrısı [1757]1994

7. Pilatus’un Son Sorgusu [1758]1995

8. Pilatus’un Acı Teslimi [1759]1996

186. Çarmıh’tan Hemen Önce [1760]1997

1. Yudas İskaryot’un Sonu [1761]1997

2. Üstün’ün Tutumu [1762]1999

3. Güvenilir Davud Zübeyde [1763]2000

4. Çarmıh İçin Hazırlanma [1764]2001

5. İsa’nın Ölümünün Hamursuzla İlişkisi [1765]2002

187. Çarmığa Gerilme [1766]2004

1. Golgotha Yolunda [1767]2004

2. Çarmıha Geriliş [1768]2006

3. Çarmığa Gerilişi Görenler [1769]2008

4. Çarmıhtaki Hırsız [1770]2008

5. Çarmıhtaki Son Saat [1771]2010

6. Çarmıhtan Sonra [1772]2011

188. Mezar Vakti [1773]2012

1. İsa’nın Defini [1774]2012

2. Mezarın Korunuşu [1775]2014

3. Şabat Günü Süreci [1776]2014

4. Çarmıh Üzerindeki Ölümün Anlamı [1777]2016

5. Çarmıhın Dersleri [1778]2017

189. Yeniden Diriliş [1779]2020

1. Morontia Taşınması [1780]2020

2. İsa’nın Maddi Bedeni [1781]2022

3. Yazgı Dönemsel Yeniden Diriliş [1782]2024

4. Boş Mezarın Keşfi [1783]2025

5. Kabirde Petrus ve Yahya [1784]2027

190. İsa’nın Morontia Görünüşleri [1785]2029

1. Yeniden Dirilişin İlk Haberleri [1786]2029

2. İsa’nın Bethani’deki Görünüşü [1787]2031

3. Yusuf’un Evinde [1788]2033

4. Yunanlılara olan Görünüş [1789]2033

5. İki Kardeşle olan Yürüyüş [1790]2034

191. Havariler ve Diğer Önderlere Görünüşler [1791]2037

1. Petrus’a Görünüş [1792]2039

2. Havarilere olan İlk Görünüş [1793]2040

3. Morontia Yaratılmışlarıyla [1794]2040

4. Onuncu Görünüş (Philadelphia’da) [1795]2041

5. Havarilere olan İkinci Görünüş [1796]2042

6. İskenderiye Görünüşü [1797]2044

192. Celile’deki Görünüşler [1798]2045

1. Göl Çevresinde Görünüş [1799]2045

2. İkişerli Sohbetler [1800]2047

3. Görevlendirilme Dağı Üzerinde [1801]2050

4. Göl Çevresindeki Toplanma [1802]2050

193. Son Görünüşler ve Yükseliş [1803]2052

1. Şakar’daki Görünüş [1804]2053

2. Fenike Görünüşü [1805]2054

3. Kudüs’teki Son Görünüş [1806]2055

4. Yudas’ın Çöküşünün Nedenleri [1807]2055

5. Üstün’ün Yükselişi [1808]2057

6. Petrus Bir Buluşma Düzenliyor [1809]2057

194. Gerçekliğin Ruhaniyeti’nin Bahşedilişi [1810]2059

1. Hamsin Yortusu Vaazı [1811]2060

2. Hamsin Yortusu’nun Önemi [1812]2060

3. Hamsin Yortusu’nda Yaşananlar [1813]2062

4. Hıristiyan Kilisesi’nin Başlangıçları [1814]2066

195. Hamsin Yortusu’ndan Sonra [1815]2069

1. Yunanlıların Etkileri [1816]2071

2. Roma Etkisi [1817]2072

3. Roma İmparatorluğu Altında [1818]2073

4. Avrupalı Karanlık Çağlar [1819]2074

5. Modern Sorun [1820]2075

6. Maddiyatçılık [1821]2076

7. Maddiyatçılığın Zaafı [1822]2078

8. Din-Dışı Totaliter Rejim [1823]2081

9. Hıristiyanlığın Sorunu [1824]2082

10. Gelecek [1825]2084

196. İsa’nın İnancı [1826]2087

1. İsa — İnsan [1827]2090

2. İsa’nın Dini [1828]2091

3. Dinin Yüceliği [1829]2093

Önsöz

Urantia’nın Kitabı

Önsöz

0:0.1 (1.1) SİZİN yaşadığınızın dünyanın ismi olan Urantia’nın beşerilerinin akıllarında; Tanrı, kutsallık ve ilahiyat gibi kavramların kavramsallaşması hususunda büyük bir anlam karışıklığı bulunmaktadır. Bu çok sayıda isimlendirmenin tanımladığı kutsal karakterlerinin anlamsal ilişkilendirmeleri sebebiyle insanoğulları hala daha fazla akılları karışık ve kararsızdır. Bu kavramsal yoksunluğun bağlantılı olduğu birçok düşünsel kargaşalık sebebiyle; ben bu giriş bölümünü, anlamlara karşılık gelen esas kelimelerin ve sembollerin, bundan sonra kullanılacağı Urantia’nın İngilizce diline çevrilmesine, yetkilendirildiğim Orvonton’un gerçeği aydınlığa çıkaran topluluğu tarafından makalelerde geçtiği biçimiyle açıklanmasının kurgulamasına yönlendirildim.

0:0.2 (1.2) Âlemin sınırları belirlenmiş herhangi bir dilini kullanmakla kısıtlandığımızdan dolayı; kâinatın bilincini derinleştirmek ve ruhani algısını geliştirmek için harcadığımız emeklerde, genişletilmiş kavramların ve en yüksek düzeydeki gerçeğin sunulması aşırı bir biçimde güç hale gelmektedir. Fakat yükümlü olduğumuz bu görev bizi İngilizce dilinin kelime sembollerini kullanarak bildirilimizi taşımamızda her türlü çabayı göstermemizi buyuruyor. Yeni bir terim sunmayı, sadece kavramı İngilizce dilinde karşılayacak bir terminolojinin bulunmadığı durumlarda, yeni terimin karşılık geldiği anlamın kısmi derecede taşınmasında veya hatta anlamın az veya çok bozulmaya uğradığı koşullarda kullanmamız gerektiği konusunda görevlendirildik.

0:0.3 (1.3) Her beşerinin dikkatle okuyabileceği bu makalelerde kavrayışı kolaylaştırmak ve anlam karışıklığını önlemek ümidiyle, bu başlangıç kısmında; birçok İngilizce kelimeye bağlı gelen, İlahiyat’ın ve evrensel gerçekliğin iniltili belirli mevzularının, içeriğinin ve değerlerinin tanımlanmasında kullanılan kelimelerinin anlamları için bir taslağı sunmayı faydalı bir çaba olarak görüyoruz.

0:0.4 (1.4) Fakat terminolojinin sınırlanışının ve tanımlanmasının Önsöz’ünü hazırlamak için bu terimlerin bundan daha sonraki sunuşlarında nasıl kullanılacağını öngörmek önemlidir. Bu bakımdan bu Önsöz kendi içinde tamamlanmış bir bildiri niteliği taşımaz; bunun yerine kitabın bu bölümü sadece, Orvonton’un bir komisyonu tarafından İlahiyat ve kâinatın âlemlerinin tümü hakkındaki makaleleri okuyacaklara yardımcı olmak amacıyla Urantia’ya gönderilenler tarafından hazırlanan tanımlayıcı bir rehberdir.

0:0.5 (1.5) Sizin dünyanız, Urantia, yerel evren olan Nebadon’u oluşturan, içinde yaşam alanı barındıran birçok gezegenden biridir. Bu evren, benzer oluşumlarla birlikte başkenti Uversa’dan komisyonumuzun seslendiği aşkın evren olan Orvonton’u tamamlar. Orvonton zamanın ve mekânın kuşatıldığı, başlangıcı ve sonu olmayan kutsal mükemmeliyetin yarattığı ana evren olan Havona’nın yedi evrimsel aşkın evreninden biridir. Bu ebedi ve merkezi evrenin kalbini, sonsuzluğun coğrafi üssünün ve ezeli olan Tanrı’nın ikamet ettiği yerleşik Cennet Adası oluşturur.

0:0.6 (1.6) Bu merkezi ve kutsal evren ile ilişkili yedi evrimsel aşkın evreni, planlı bir biçimde kurgulanmış ve içinde yaşamı barındıran bu yaratılmışlıkları biz yaygın bir biçimde asli kâinat olarak tanımlarız. Bu aşkın evrenler uzay boşluğunun düzenleyici ve bununla birlikte ikame edilmemiş üstün evrenin bir parçasıdır.

1. İlahiyat ve Kutsallık

0:1.1 (2.1) Kâinatın âlemlerinin tümü; türlü derecelerdeki kâinat gerçeklikler, akli anlamlar ve ruhani değerler üzerindeki İlahiyat’ın faaliyetlerinin olgusallığını yansıtır, fakat tüm bu bireysel veya diğer hizmetler kutsallıkla düzenlenmiştir.

0:1.2 (2.2) İLAHİYAT tıpkı Tanrı gibi kişiselleştirilebilir, fakat onun birey öncesi ve aşkın birey formu insan tarafından tasavvur edilemez. İlahiyat gerçekliği aşan, aşkın maddesel seviyelerin tümünde birlikteliğin olağan veya olası niteliğiyle tanımlanır ve bu bütünleştiren nitelik yaratılmışlar tarafından en iyi bir biçimde kutsallık olarak kavranabilir.

0:1.3 (2.3) İlahiyat bireysel, birey öncesi ve aşkın birey derecelerinde işlevini yerine getirir. İlahiyatın Bütünlük’ü takip eden yedi seviyede kendisini gerçekleştirir:

0:1.4 (2.4) 1. Yerleşik — kendinden müstakil ve kendiliğinden var olan İlahiyat.

0:1.5 (2.5) 2. Potansiyel — kendiliğinden arzulayan ve kendiliğinden amaçlayan İlahiyat.

0:1.6 (2.6) 3. Katılımsal — kendiliğinden kişileştirilmiş ve kutsalca birlikteleştirilmiş İlahiyat.

0:1.7 (2.7) 4. Yaratıcı — kendiliğinden paylaşımcı ve kutsalca açığa çıkarılmış İlahiyat.

0:1.8 (2.8) 5. Evrimsel — kendiliğinden gelişen ve yaratılan ile özdeşleşen İlahiyat.

0:1.9 (2.9) 6. Yüce — kendiliğinden deneyimleyen ve yaratılan ile Yaratanı birleştiren İlahiyat. İlahiyat’ın ilk derece yaratılan-tanımlanma seviyesinin asli kâinatın zaman-mekân yüksek denetimcileri olarak faaliyeti, zaman zaman atfedilen kavramıyla İlahiyat’ın Yüceliği.

0:1.10 (2.10) 7. Mutlak — kendiliğinden planlayan ve zaman-mekânı aşkınlaştıran İlahiyat. Sınırsız gücü yeten, sonsuz bilgiye sahip ve her yerde var olan İlahiyat. İlahiyat’ın ikinci derecede birleştirici kutsallığının, etkili yüksek denetimcileri ve asli kâinatın absonit koruyucuları olarak faaliyeti. İlahiyat’ın üstün evrene olan hizmetiyle karşılaştırıldığında bu üstün evrendeki absonit faaliyet evrensel yüksek denetlemenin ve aşkın devamlılığının eşdeğeridir, bu zaman zaman İlahiyat’ın mutlaklığı olarak da adlandırılır.

0:1.11 (2.11) Gerçekliğin sınırlı seviyesi yaratılmışların yaşamlarıyla ve zaman-mekân kısıtlanmasıyla tanımlanır. Sınırlı gerçeklikler bir sona sahip olmayabilirler, fakat onlar her zaman yaratılmış oldukları doğalarının sebebiyle bir başlangıca sahiptirler. Yüceliğin İlahi seviyesi sınırlı varlıklar ile ilişkide bir faaliyet olarak algılanabilir.

0:1.12 (2.12) Gerçekliğin absonit seviyesi zamanın aşkınlığı ve başlangıcı ve sonu olmayan varlıklar ve mevzular tarafından tanımlanır. Absonitler yaratılmamışlardır; onlar sadece oldukları gibi var olmuşlardır. Mutlaklığın İlahi seviyesi aynı zamanda absonit gerçeklikler ile ilgili bir faaliyeti çağrıştırır. Üstün evrenin hangi parçasında olursa olsun, her ne koşulda zaman ve mekân aşkınlaşırsa aşkınlaşırsın bu gibi absonit olgusallığı İlahiyat’ın Mutlaklılığı’nın bir eylemidir.

0:1.13 (2.13) En yüce seviye başlangıcı ve sonu olmayıp zamandan ve mekândan bağımsızdır. Örnek olarak: Cennet üzerinde zaman ve mekân bulunmaz; Cennet’in zaman-mekân düzeyi en son noktasındadır. Bu düzey Cennet Tanrısallıkları tarafından Kutsal Üçleme’nin atandığı seviyedir, fakat bütünleştirici İlahiyat’ın dışavurumunun bu üçüncü düzeyi tamamen deneyimleştirilerek birleştirilmemiştir. Hangi zaman zarfında veya her nerede olursa olsun, İlahiyat’ın en yüce seviyedeki faaliyetlerinden bağımsız Cennet’in yüce değerleri ve anlamları her zaman alenidir.

0:1.14 (3.1) İlahiyat Ebedi Evlat’ta olduğu gibi varoluşsal; Yüce Varlık’ta bulunduğu gibi deneyimsel; Yedi Katmanlı Tanrı’daki gibi katılımsal ve Cennetsel Kutsal Üçleme’de içerdiği gibi bölünmez olarak değişik formlarda bulunabilir.

0:1.15 (3.2) İlahiyat kutsal olan her şeyin kökenidir. İlahiyat tipik ve değişmeyen bir yapıda kutsaldır, fakat kutsal olan her şey her ne kadar İlahiyat ile eş güdüm halinde olursa olsun ve belirli bir faza kadar İlahiyat ile ruhsal, akli veya kişisel birlikteliğe meyilli olursa olsun İlahi olma zorunluluğunu beraberinde getirmez.

0:1.16 (3.3) KUTSALLIK İlahiyat’ın tipik, birleştirici ve düzenleyici niteliğidir.

0:1.17 (3.4) Kutsallık yaratılanlar tarafından tıpkı gerçeğin, güzelliğin ve iyiliğin kavranabildiği gibi tasavvur edilebilir bir kavram; kişilik ile sevginin, affetmenin ve hizmetin olduğu gibi alakalı; adaletin, gücün ve egemenliğin kişiler üstü düzeylerde kendini ortaya çıkarması gibi apaçıktır.

0:1.18 (3.5) Kutsallık, Cennetin mükemmelliğinin varoluşsal ve yaratıcı seviyelerinin üzerinde olduğu gibi mükemmel ve tamamlanmış olabilir; zaman-mekânın evriminin varoluşsal ve yaratıcı seviyelerinin üzerinde olduğu gibi mükemmel bir düzeyde olmayadabilir veya kutsallık ne mükemmel olan ne de mükemmel olmayan bir seviyede, tıpkı belirli bir Havona düzeyindeki varoluşsal-deneyimsel ilişkileri üzerinde olduğu gibi görecelidir.

0:1.19 (3.6) Göreceliliğin tüm şekillerini ve fazlarının içinde mükemmelliği hissetmeye çalıştığımızda, yedi tane sınıflanabilir çeşitle karşılaşacağız:

0:1.20 (3.7) 1. Tüm hallerde mutlak mükemmeliyet.

0:1.21 (3.8) 2. Bir takım fazlarda mutlak mükemmeliyet ve tüm geri kalan durumlarında göreceli mükemmeliyet.

0:1.22 (3.9) 3. Çeşitli birlikteliklerde mutlak, göreceli ve kusursuz olmayan mükemmeliyet halleri.

0:1.23 (3.10) 4. Bazı hallerde mutlak mükemmeliyet, diğerlerinde kusurlu olma durumu.

0:1.24 (3.11) 5. Hiçbir yönde mutlak mükemmeliyet olmaması, tüm dışavurumlarda göreceli mükemmeliyet.

0:1.25 (3.12) 6. Mutlak mükemmelliğin hiçbir fazda olmaması, bazılarında göreceli mükemmeliyet ve kalan diğerlerinde kusurluluk olma durumu.

0:1.26 (3.13) 7. Mutlak mükemmelliğin hiçbir nitelikte olmaması, kusursuzluğun hepsinde bulunma durumu.

2. Tanrı

0:2.1 (3.14) Evrimleşen sonlu yaratılanlar karşı koyulamaz bir istekle kendilerinin sınırlı Tanrı kavramlarını simgelemeyi deneyimler. Bireyin ahlaki görev bilinci ve onun ruhani nitelikteki olası en yüksek amacını simgelenmesi zor olan deneyimsel gerçeklikte bir değer seviyesini yansıtır.

0:2.2 (3.15) Kâinat bilincinin varlığı yalnızca bir tek olan ve sebebi olmayan İlk Sebep’i tanıma anlamına gelir. Tanrı, Kâinatın Yaratıcısı, alt-sınırsızlık ve göreceli kutsallığın dışavurumunun üç İlahiyat-karakter seviyesi üzerinde faaliyetini gerçekleştirir:

0:2.3 (3.16) 1. Birey Öncesi — Yaratıcı nüvesinin hizmetinde olarak, Düşünce Denetleyicisi buna örnek olarak gösterilebilir.

0:2.4 (3.17) 2. Bireysel — yaratılan ve hayat veren canlıların evrimsel deneyimlerinde olarak.

0:2.5 (3.18) 3. Birey Üstü — belirli absonit ve katılımcı varlıkların olduğu gibi var edilen varoluşlarında olarak.

0:2.6 (3.19) TANRI İlahiyat’ın tüm kişileştirmelerine atıfta bulunan bir kelime sembolüdür. Bu kavram İlahiyat faaliyetinin her birey seviyesi için farklı bir tanıma ihtiyaç duyar ve bu tüm seviyelerin her biri için hala bundan daha öte tekrar tanımlamayı zorunlu kılar. Tanrı terimi İlahiyat’ın uyumu sağlayan ve emri altındaki kişileştirmelerini tanımlamak için de kullanılabilir tıpkı Cennetin Yaratıcı Evlatları’nın ‘yerel evrensel yaratıcıları’ olarak isimlendirilmesi gibi.

0:2.7 (4.1) Kavram olarak Tanrı kullandığımız biçiminde farklı anlamlara gelebilecek biçimde anlaşılabilir:

0:2.8 (4.2) Adlandırma biçiminde — Yaratıcı olarak Tanrı,

0:2.9 (4.3) İçerik biçiminde — bazı ilahiyat seviyesi veya birlikteliği konusundaki tartışmalarda kullanıldığı zamanlarda. Tanrı kelimesinin esas yorumu konusunda duyulacak şüphe durumunda Kâinatın Yaratıcı’sının kişiselliğine atıfta bulunmak tavsiye edilir.

0:2.10 (4.4) Kavram olarak Tanrı her zaman kişilike karşılık gelir. İlahiyat her zaman ve her koşulda kutsallığın kişiliğini tanımlamakta yeterli olmayabilir.

0:2.11 (4.5) TANRI’nın bu makalelerde kullanıldığı kelime varlığı aşağıda adı geçen anlamlara karşılık gelmektedir:

0:2.12 (4.6) 1. Yaratıcı olan Tanrı — Yaratan, Denetleyen Koruyan ve Kollayan

0:2.13 (4.7) 2. Evlat olan Tanrı — Yardımcı Yaratan, Ruh Düzenleyicisi ve Ruhani Yönetici. Ebedi Evlat, İlahiyat’ın İkinci Kişiliği.

0:2.14 (4.8) 3. Ruhani olan Tanrı — Birleştirici Bünye, Evrensel Tamamlayıcı ve Akıl Bahşedici. Sonsuz Ruh, İlahiyat’ın Üçüncü Kişiliği.

0:2.15 (4.9) 4. Yüce olan Tanrı — zaman ve mekânın kendini gerçekleştiren veya evrimleşen Tanrısı. İlahi Kişilik katılımsal olarak yaratılan-Yaratıcı kimliğinin zamansal ve mekânsal deneyimlere dayanan kazanımlarını gerçekleştirir. Zaman ve mekânın evrimsel yaratılanlarının dönüşen ve deneyimleyen Tanrı’sı olarak Yüce Varlık İlahi bütünlüğün kazanımlarını kişisel olarak deneyimler. Asli kâinat olan bu seviye evrimsel yaratılanların zaman ve mekânın dışına çıkmasının Cennet kişiliklerinin zaman ve mekânın içine girmesiyle karşılıklı ilişkide olduğu bir fazdır.

0:2.16 (4.10) 5. Yedi Katmanlı olan Tanrı — İlahi kişilik zaman ve mekânın bağlayıcılığında her yerde eş zamanlı olarak faaliyet göstermesi. Kişisel Cennet İlahları ve onların yaratıcı yardımcıları merkezi evrende ve onun sınırları dışında hizmet eder ve zaman ve mekân içinde bütünleştirici İlahiyat’ın açığa çıkmasının ilk yaratılan seviyesinde gücü kişiselleştirici olarak görev yapar. Asli kâinat olan bu seviye evrimsel yaratılanların zaman ve mekânın dışına çıkmasının Cennet kişiliklerinin zaman ve mekânın içine girmesiyle karşılıklı ilişkide olduğu bir fazdır.

0:2.17 (4.11) 6. Nihai olan Tanrı — üstün zamanın ve aşkın mekânın var-eden Tanrısı. İlahiyat’ın bütünleştirici dışavurumunun ikinci deneysel seviyesidir. Mutlak olan Tanrı birey senteze ulaşan bireyüstü abonitin kendini gerçekleştirmesi, zaman-mekân aşkınlaşması, İlahi gerçekliğin son yaratım seviyelerinde eş güdüm halinde olan var olan deneyimsel değerler anlamına gelir.

0:2.18 (4.12) 7. Mutlak olan Tanrı — aşkın bireyüstü değerlerin ve kutsal anlamları deneyimleştiren Tanrısı, bunların sonucunda İlahi Mutlaklık’ın varoluşu. Bütünleştirici İlahiyat’ın dışavurumu ve genişlemesinin üçüncü seviyesidir. Bu aşkın yaratıcı seviyesi üzerinde İlahiyat kişileştirme olanağını sonuna kadar deneyimler, kutsallığın tamamlanmasına ulaşır ve kendini açığa çıkarma kapasitesini diğer kişileştirmelerin başarılı ve gelişen seviyelere harcayarak bir dönüşüme uğrar. Bunun sonucunda İlahiyat Koşulsuz Mutlaklık’ın kimliğine ulaşır, onu etkiler ve deneyimler.

3. İlk Kaynak ve Merkez

0:3.1 (4.13) Bütünsel ve sonsuz gerçeklik yedi fazda yedi yardımcı Mutlaklık olarak var olur:

0:3.2 (5.1) 1. İlk Kaynak ve Merkez.

0:3.3 (5.2) 2. İkincil Kaynak ve Merkez.

0:3.4 (5.3) 3. Üçüncül Kaynak ve Merkez.

0:3.5 (5.4) 4. Cennet Adası.

0:3.6 (5.5) 5. İlahi Mutlaklık.

0:3.7 (5.6) 6. Evrensel Mutlaklık.

0:3.8 (5.7) 7. Koşulsuz Mutlaklık.

0:3.9 (5.8) Tanrı İlk Kaynak ve Merkez olarak koşulsuz bir biçimde gerçekliğin bütünüyle olan ilişkilerinde başat bir yere sahiptir. İlk Kaynak ve Merkez sonsuz olduğu kadar sınırsızdır, bu sebeple ancak kendi iradesi tarafından bağımlı ve sınırlı hale gelebilir.

0:3.10 (5.9) Kâinatın Yaratıcısı olan Tanrı İlk Kaynak ve Merkez’in kişiliğidir ve bununla birlikte tüm yardımcı ve emrindeki kaynaklar ve merkezler üzerinde sınırsız denetiminin kişisel ilişkilerini düzenler. Bu denetime gerçekte her ne kadar onun yardımcı ve emrindeki kaynakların, merkezlerin ve kişiliklerin kusursuz bir biçimde hizmet etmesinden dolayı ihtiyaç duyulmasa da bu denetim mümkün olan doğası gereği kişisel ve sonsuzudur.

0:3.11 (5.10) İlk Kaynak ve Merkez, yine bu nedenle, ilahlaştırılmış veya ilahlaştırılmamış, bireysel veya bireyüstü, mevcut veya olası, sınırlı veya sınırsız tüm alanlarda başattır. Hiçbir madde veya varlık, hiçbir görecelik veya kesinlik onların İlk Kaynak ve Merkez’le olan dolaylı veya dolaysız ilişkilerinin ve ona bağımlı olma durumlarının dışında var olamaz.

0:3.12 (5.11) İlk Kaynak ve Merkez kâinat ile bahsi geçen şu durumlarda ilişki halinde bulunur:

0:3.13 (5.12) 1. Maddi evrenlerin yerçekimi güçleri altında bulunan Cennet’in yer çekim merkeziyle birleşir. Bu duruma onun kişiliğinin coğrafi konumunun ebedi bir biçimde Cennetin maddi yüzeyinin veya altının güç-enerji merkeziyle olan mutlak ilişkisine sabitlenmiş olması sebep teşkil eder. Fakat yine de İlahiyat’ın mutlak kişiliği Cennet’in yukarı bölümünde veya ruhani yüzeyi üzerinde var olabilir.

0:3.14 (5.13) 2. Akli kuvvetler Sonsuz Ruh’ta; birbirinden farklı ve çeşitli kâinat aklı Yedi Üstün Ruh’ta, Yüce’liğin gerçeği bulan aklı Majeston’da bir zaman-mekân deneyimi olarak birleşir ve bütünleşir.

0:3.15 (5.14) 3. Evrensel ruh kuvvetleri Edebi Evlat’ın bünyesinde birleşir ve bütünleşir.

0:3.16 (5.15) 4. İlahi eylem için sınırsız kabiliyet İlahi Mutlaklık’ta ikamet eder.

0:3.17 (5.16) 5. Sonsuz karşılık için sınırsız kabiliyet Koşulsuz Mutlaklık’ta bulunur.

0:3.18 (5.17) 6. Koşullu ve koşulsuz olarak iki Mutlaklık Kâinatsal Mutlaklık içinde ve onun tarafından eş güdümsel ve bütünseldir.

0:3.19 (5.18) 7. Bir evrimsel ahlaki varlığın veya herhangi bir ahlaki varlığın muhtemel kişiliği Kâinatın Yaratıcısı’nın kişiliğinin merkezindedir.

0:3.20 (5.19) GERÇEKLİK, sonlu varlıklar tarafından kavrandığı gibi, kısmi, göreceli ve açık değildir. En son kertedeki İlahiyat’ın gerçekliğini tamamen kavramak sınırlı evrimsel yaratılanlar tarafından Yüce Varlık’ın içerisinde mümkündür. Yine de evrimsel zaman-mekân yaratılmışlarının Yüce İlahiyat’ına atalık yapan ezeli ve edebi aşkın sonsuz gerçeklikler bulunmaktadır. Evrensel gerçekliğin kökenini ve doğasını resmetmek amacıyla, sınırlı akıl seviyesine ulaşmak için zaman-mekân nedenselliği tekniğini uygulamaya yükümlüyüz. Bu sebeple, ebediyetin ansızın gelişen birçok bağımsız olayını birbirinin peşi sıra takip eden gelişmeleri gibi yansıtmaya zorlanıyoruz.

0:3.21 (6.1) Bir zaman-mekân yaratılmışı Gerçekliğin farklılaşmasını ve kökenini gözlemlediğinde, sonsuz ve sınırsız BEN İlahi bağımsızlığa koşulsuz sonsuzluğun engellerinden içsel ve ebedi olan özgür istencini uygulamasıyla ulaştı ve koşulsuz sınırsızlıktan bu ayrılık ilk mutlak-kutsallık gerilimini yarattı. Sonsuzluluğun farklılaşan bu gerilim, Bütünsel İlahiyat’ın devinimsel ve Koşulsuz Mutlaklık’ın durağansal sonsuzluğunu birleştirici ve düzenleyici Kâinatsal Mutlaklık tarafından giderildi.

0:3.22 (6.2) Teorik BEN’in bu özgün etkileşimi kişiliğin kendini gerçekleştirmesini Özgün Evlat’ın Ebedi Yaratıcısı tarafından Cennet Adası’nın Ebedi Köken’ine birlikte dönüşerek ulaştı. Yaratıcı’yı Evlat’dan ayıran ve Cennet’in merkezi evreninde olan farklılaşmayla birlikte Sınırsız Ruh ve Havona’nın merkezi evreninin karakteri açığa çıktı. Ebedi Evlat, Sınırsız Ruh ve İlahiyat’ın beraberinde barındırdığı kişisel görünümle birlikte Yaratıcı bir kişilik olan Tanrı Bütüncül İlahiyat’ın kapasitesi boyunca kaçınılmaz ayrışmadan kurtulmayı başardı. Deneyimsel İlahiyat artan bir biçimde Yüceliğin, Nihayetin ve Mutlaklığın kutsal seviyelerinde gerçekleşirken, bu nedenle sadece Kutsal Üçleme birlikteliğinde onun iki İlahi dengiyle birlikte Yaratıcı, İlahiyat’ın tüm mümkün kudretini tek başına harekete geçirir.

0:3.23 (6.3) BEN’in kavramsallaşması bizim zamana bağlığa, mekânla sınırlandırılmaya ve insanın sınırlı akli kapasitesine karşı ve başlangıcı, sonu olmayan gerçekliklerden ve ilişkilerden oluşan ebediyetin varlıklarının algılanması mümkün olmayan yaratılmışlıklarına karşı getirdiğimiz felsefi bir yanıttır. Zaman-mekân yaratılmışlıkları için her maddenin bir başlangıcı olması hakkında vardıkları yargı sadece TEK BİR SEBEBİ OLMAYAN VARLIK’ı, tüm sebeplerin ezeli sebebi olarak ortaya çıkarır. Bu sebeple, felsefi değer olan BEN’i kavramsallaştırıyor ve aynı zamanda tüm yaratılmışlıkların yani Sonsuz Evlat ve Sonuz Ruh’un BEN ile birlikte ebedi olduğuna ulaşıyor; bir diğer değişle, BEN’in Evlat’ın Yaratan’ı olarak, Evlat olarak ve Ruh’un bir parçası olarak kabul etmediğimiz bir zamanın olduğunu reddediyoruz.

0:3.24 (6.4) İlk Kaynak ve Merkez olan tarının yüceliğinde kullanılır Sınırsızlık bütünlüğün beraberinde getirdiği kesinliği tanımlamak için kullanılır. Teorik olarak BEN “sınırsız istencin” yaratılmış felsefi uzantısıdır, fakat Sınırsızlık Kâinatın Yaratıcısı’nın engellenemeyen ve mutlak olan özgür istencinin gerçek sonsuzluğunun mevcut değer seviyesini yansıtır. Bu kavram aynı zamanda Sonsuz-Yaratıcı’yı tanımlamak için kullanılır.

0:3.25 (6.5) Sonsuz-Yaratıcıyı keşfetmek için ortaya konulan emeklerde varlıkların yüksek ve düşük mertebeleri hakkındaki karışıklığın çoğu onların doğalarından gelen kavramalarındaki sınırlandırmaların sonucudur. Kâinatın Yaratıcısı’nın mutlak önemi alt-sınırsızlık seviyelerinde gözle görülemez; bu sebeple Ebedi Evlat ve Sınırsız Ruh’un Yaratan’ı bir sonsuzluk olarak görmesi ve bu durumun diğer kişiliklere bir kavram olarak yansıması inancın uygulanışı olarak mümkündür.

4. Evren Gerçekliği

0:4.1 (6.6) Gerçeklik farlılıkla çeşitli evrensel seviyelerde kendisini açığa çıkarır; gerçeklik Kâinatın Yaratıcısı’nın sınırsız iradesinde ve onun tarafından harekete geçer ve evrensel meydana gelişin üç değişik seviyesinde, üç ezeli fazda gerçekleşir.

0:4.2 (6.7) 1. İlahlaştırılmamış gerçeklik birey olmayan enerji seviyelerinden evrensel varoluşun kişileştirilemez değerlerine, hatta Koşulsuz Mutlaklık’ın varlığına kadar uzanan bir alanı kapsar.

0:4.3 (7.1) 2. İlahlaştırılmış gerçeklik İlahiyat’ın muhtemel tüm sınırsızlıklarıyla kişiliğin bütün alanları boyunca en alt düzey sınırlılıktan en üst düzey sınırlığa kadar olan, yukarı doğru hareket eden bir alanı kapsar, bu sebeple İlahi Mutlaklık’ın varlığına kadar bile olan kişilikleştirilebilen tüm alanları kapsamı dâhiline alır.

0:4.4 (7.2) 3. İçsel Biçimde Birbirine Bağımlı Olan Gerçeklik. Evren’in gerçekliği beklenildiği gibi ya ilahlaştırılmıştır veya ilahlaştırılmamıştır, fakat alt düzeyde ilahlaştırılmış varlıklar için ayırt edilmesi zor olan mevcut veya olası geniş bir düzeyde bağımlı bir gerçeklik alanı bulunur. Bu katılımsal gerçekliğin büyük bir kısmı Kâinatsal Mutlaklık’ın alanı içinde kendisine yer bulur.

0:4.5 (7.3) Yaratıcı’nın Gerçekliği yaratması ve onu idame ettirmesi bu özgün gerçekliğin ezeli kavramıdır. Gerçekliğin öteden bu yana olan farklılaşması İlahi Mutlaklık biçimde ilahlaştırılmış veya Koşulsuz Mutlaklık yapısında ilahlaştırılmamıştır. Bu ezeli ilişki aynı zamanda bu iki yapının arasında bulunan gerginliği simgeler. Yaratıcı tarafından başlatılan bu kutsal gerginlik Kâinatsal Mutlaklık tarafından çözümlenir ve yine kendisi olarak edebileştirilmesini sağlar.

0:4.6 (7.4) Zaman ve mekân’ın bakış açısından gerçeklik bundan başka aşağıda bahsi geçen biçimlerde ayrıştırılabilir:

0:4.7 (7.5) 1. Mevcut ve Potansiyel. Gerçeklikler büyüme için açığa çıkmamış imkânı taşımayanlara tezatla bütün bir dışavurumla bulunurlar. Ebedi Evlat mutlak bir ruhani mevcudiyettir; ölümlü birey büyük bir ölçekte gerçekleşmemiş ruhani potansiyeli oluşturur.

0:4.8 (7.6) 2. Mutlaklık ve Alt Mutlaklık. Mutlak gerçeklikler ebedi varoluşlardır. Alt mutlak gerçeklikler iki düzeye karşılık gelirler: bunlardan bir tanesi Absonitler’in zaman ve ebediyete göreceli olan gerçeklikleri şeklindedir, bir diğeri ise Sınırlılar’ın mekâna bağımlı ve zamanda kendisini açığa çıkaran gerçeklikleridir.

0:4.9 (7.7) 3. Varoluşsal ve Deneyimsel. Cennet İlahiyat’ı varoluşsaldır, fakat oluşum içerisinde olan Yücelik ve Mutlaklık deneyimseldir.

0:4.10 (7.8) 4. Bireysel ve Bireyler Üstülük. İlahi genişleme, kişisel dışavurum ve evrensel evrilim ebediyete kadar Yaratıcı’nın özgür istencinin faaliyetleri tarafından belirlenir. Bu faaliyetler akıl-ruhaniyet-birey anlamlarını ve mevcudiyetin ve muhtemelliğin değerlerinin merkezinde bulunan Ebedi Evlat’ı, ebedi Cennet Adası’nın içinde ve doğasında olan niteliklerden ayırır.

0:4.11 (7.9) CENNET bir kavram olarak evrensel gerçekliğin tüm fazlarının bireysel ve bireysel olmayan odakların Mutlaklıklar’ını kapsamı dâhiline alır. Cennet, düzgün bir biçimde ehlileştirmiş olup gerçekliğin İlahiyat, kutsallık, kişilik ve ruhani, akli veya maddesel olan enerjinin tüm biçimlerinin anlamına kaynaklık edebilir. Bütün bu biçimler Cennet’i değerler, anlamlar ve bilgisel gerçeklikler olarak kökenin, faaliyetin ve kaderin merkezi olarak tanımlamayı paylaşırlar.

0:4.12 (7.10) Cennet Adası — Cennet aksi bir biçimde ehlileştirilmeyecek bir biçimde İlk Kaynak ve Merkez’in maddesel yerçekimi denetiminin Mutlaklık’dır. Cennet devinimsiz bir biçimde sadece kâinatın âlemlerinin tümünde sabit bir konumdadır. Cennet Adası evrensel bir konuma sahiptir, fakat bu konum uzay boşluğunda bulunmaz. Bu ebedi Ada geçmiş, şimdiki zaman ve geleceğin fiziksel âlemlerinin mevcut kaynaklığını yapar. Işığın Adası’nın özü bir İlahiyat uzantısıdır, fakat bu durum onun İlahiyat’ın kendisi olarak veya İlahiyat’ın bir parçasının maddi yaratılmışlıkları olarak tanımlanmasına yetmez; sadece onların bir sonucudur.

0:4.13 (7.11) Cennet bir yaratıcı değildir; o sadece birçok evrensel faaliyetin benzersiz bir denetleyicisidir, bu bağlamda sadece tepkisel bir doğaya sahip olmasına kıyasla bir denetleyiciden çok daha fazlasıdır. Maddi evrenler boyunca Cennet tüm varlıkların kuvvetlerinin, enerjilerinin ve güçlerinin tepkimeleri ve işleyişi üzerinde bir etkide bulunur; fakat Cennet’in kendisi âlemler içinde benzersiz, ayrıcalıklı ve soyutlanmış bir konumdadır. Cennet hiçbir şeyin yansıması değildir ve hiçbir şey Cennet’i yansıtmaz. Cennet ne bir güçtür nede bir varlıksal mevcudiyettir; o tüm bunların üzerinde bir değerdir, Cennet kendiliğiyle tanımlı olan bir değerdir.

5. Kişilik Gerçeklikleri

0:5.1 (8.1) Kişilik; ilahlaştırılmış gerçekliğin bir düzeyi olup, ibadet ve erdemin yüksek akıl etkinleştirmesinin ölümlü ve yarı-ölümlü varlık düzeylerinden morontial ve ruhani seviyesi boyunca karakter düzeyinin kesinliğine ulaşmasına kadar olan alanı kapsar. Bu ölümlü ve aynı türden olan yaratılmışlık kişiliğinin evrimleşen yükselişidir, fakat evren kişiliklerinin diğer birçok seviyesi bulunmaktadır.

0:5.2 (8.2) Gerçeklik evrensel gelişime, kişilik ise sonsuz çeşitliliğe bağlıdır ve bu ikisi sınırsız İlahi etkileşime ve ebedi istikrara ulaşmada neredeyse tamamen yetkindir. Birey dışı gerçekliğin başkalaşan kapsamı kesinlikle sınırsız olsa da, kişilik gerçekliklerinin ilerlemeci evrimleşmesine engel olacak herhangi bir sınırlamanın bulunmadığı bilgisine sahibiz.

0:5.3 (8.3) Erişilen deneyimsel seviyelerde tüm kişilik düzeyleri ve değerleri ilişkili ve hatta eş yaratılmışlıklardır. Tanrı ve insan bile İnsan’nın Evladı ve Tanrı’nın Evladı Hazreti Mikâil’in varlığının kendisinde seçkince gösterildiği gibi bütünleşmiş bir karakterde bulunabilir.

0:5.4 (8.4) Kişiliğin tüm alt-sınırsızlık düzeyleri ve fazları katılımcı ulaşılabilirliklerdir ve olası bir biçimde eş yaratılmışlıklardır. Birey öncesi, bireyci ve bireyler üstü durumlar eş yaratımsal ulaşılabilirlik, ilerlemeci başarı ve eş güdümsel ehliyetin ortak bir potansiyeli tarafından birbirlerine bağlıdır. Fakat birey dışı düzey kişiliğin varlıksal bütünlüğü üzerinde herhangi bir etkiye sahip değildir. Kişilik kendiliğinden olan bir yapıda bulunmaz, çünkü kişilik Cennet Yaratıcısı’nın bahşettiği bir kabiliyettir. Kişilik enerjinin üstüne inşa edilmiş bir bütünlük olup ve sadece yaşayan enerji sistemleriyle ilişkide bulunduğundan; kimlik cansız olan enerji yapılarıyla ilişkilendirilebilir.

0:5.5 (8.5) Kâinatın Yaratıcısı kişilik gerçekliğinin, onun bahşedilişinin ve kaderinin bir gizidir. Ebedi Evlat mutlak kişilik olup, ruhani enerjinin sırrı, morontia ve mükemmelle ulaştırılan ruhlarıdır. Birleştirici Bünye ruh-akıl kişiliği olup, zekânın, nedenselliğin ve evren aklının kökenidir. Fakat Cennet Adası evrensel bütünlüğün özü ve fiziksel oluşumun merkezi ve kökeni olarak birey dışı ve ruhaniyetin üstüdür, aynı zamanda Cennet Adası evrensel madde gerçekliğinin üstün mutlak yapıdır.

0:5.6 (8.6) Evrensel gerçekliğin bu nitelikleri Urantia’ya özgü insan deneyimlemelerinde aşağıda geçen düzeylerdedir:

0:5.7 (8.7) 1. Beden. İnsan’ın maddi ve fiziksel organizmasıdır. Hayvansal doğanın ve kökenin elektrokimyasal yaşayan işleyişidir.

0:5.8 (8.8) 2. Akıl. İnsan organizmasının düşünen, kavrayan ve hisseden yapısıdır. Bilinçsel ve bilinçdışı bütünlüğün deneyimlendiği yerdir. Duygusal hayat ile etkileşimde bulunan zekâ ibadet ve erdemle ruhani seviyelere doğru yukarı yönde harekete geçer.

0:5.9 (8.9) 3. Ruhaniyet. Kutsal ruh Düşünce Denetleyicileri biçiminde insan aklında ikamet eder. Ölümsüz ruh hayatta kalmaya çalışan fani yaratılmışlıkların kişiliklerinin bir parçası olmaya yönetilmiş olsa da ezeli bir biçimde kişilikten bağımsız birey öncesi düzeye özgüdür.

0:5.10 (8.10) 4. Ruh. İnsan canının ruhu deneyimsel bir erişimdir. Bir fani yaratılmışın Yaratıcı’nın cennetteki istencini yerine getirmek istemesiyle ikamet eden ruh insan deneyiminde yeni gerçekliğin yaratıcısı haline gelir. Fani ve maddesel akıl bu açığa çıkan gerçekliğin ise doğurganlığını yapar. Bu yeni gerçekliğin özü ne maddi ne de ruhanidir; bu yapı morontial olarak adlandırılır. Bu fani ölümden kurtulmaya ve Cennet’e yükselme yazgısına sahip oluşum içerisinde olan ve ölümsüzlüğe sahip canın ruhudur.

0:5.11 (9.1) Kişilik. Fani insanın kişiliği ne beden, ne ruhtur; canın ruhu hiç değildir. Kişilik insanın sürekli değişen yaratılan deneyimleri karşısında değişmeyen bir gerçekliktir ve bireyselliğin tüm katılımcı etmenlerini bütünleştirir. Kâinatın Yaratıcısı’nın özgün bahşedişi olan kişilik maddenin ilişkide olduğu enerjilerinin, aklın ve ruhun yaşamını oluşturur ve kişilik morontial ruhun yaşamını devam ettirmesiyle hayatta kalır.

0:5.12 (9.2) Morontia maddiyat ve ruhaniyet arasındaki geniş bir seviyeyi temsil eden kavramdır. Bu kavram yaşan kişisel veya yaşamayan, kişiler dışı gerçekliğe referans için kullanılabilir. Morontia’nın nüvesi ruahidir, ve onun dokusu fizikseldir.

6. Enerji ve Yöntem

0:6.1 (9.3) Yaratıcı’nın kişisel çevresiyle alakalı her şey bizim tarafımızdan kişisel olarak adlandırılır. Evlat’ın ruhsal çevresiyle alakalı her şey ise ruhani tanımlanır. Bütünleştirici Bünye’nin akli çevresiyle alakalı her şey Sınırsız Ruh’un bir özelliği olarak akıl biçiminde ifade edilir. Cennet’in altında merkezde bulunan maddi yer çekimiyle alakalı her şeyi biz; enerji düzeyinin tüm başkalaşım süreçlerinde enerji-maddesi biçiminde, madde olarak tarif etmekteyiz.

0:6.2 (9.4) ENERJİ, her şeyi kapsayan ruhani, akli ve maddi biçiminde kullandığımız biçimiyle kavramsallaşmıştır. Kuvvet bu sebeple geniş anlamında kullanılır. Güç’ün kavramsal açılımı genellikle asli kâinatın içinde doğrusal-tepkisel-yerçekimine bağlı maddenin veya maddenin elektronsal düzeyinin tanımına karşılık gelir. Güç aynı zamanda egemenlik anlamına karşılık olarak da kullanılır. Günümüz insanları olarak kullandığımız dilin doğasından gelen yoksunluk sebebiyle bu gibi terimlere günlük hayatta birden çok anlamlar yüklemekteyiz, bu sebeple biz enerjinin, kuvvetin ve gücün mevcut bütün kullanılan durumlarını takip edemeyiz.

0:6.3 (9.5) Fiziksel Enerji olgusal devinimin, hareketin ve potansiyelin tüm fazlarını ve şekillerine atfen kullanılan bir tabirdir.

0:6.4 (9.6) Fiziksel-enerji dışavurumunda genel olarak kozmik güç, açığa çıkan enerji ve evrensel güç gibi kavramları kullanırız. Bu kavramlar şu gibi durumlarda uygulanırlar:

0:6.5 (9.7) 1. Kozmik Güç Koşulsuz Mutlaklık tarafından türeyen tüm enerjilere karşılık gelir, fakat bu enerjiler hala Cennet’in yerçekimine karşı tepkisizdirler.

0:6.6 (9.8) 2. Açığa Çıkan Enerji Cennet’in yerçekimine tepkide bulunmaya devam ederken yerel ve doğrusal yerçekimine tepkide bulunmayan enerjilerdir. Bu elektronsal öncesi enerji-madde düzeyidir.

0:6.7 (9.9) 3. Evren gücü, Cennet’in yerçekimine tepkide bulunmaya devam ederken doğrusal yerçekimi doğrudan cevap veren enerjinin tüm türlerini içine alır. Bu enerji-maddesinin elektronsal düzeyi ve bunlarla ilgili bütün peşi sıra gelen evrimlerdir.

0:6.8 (9.10) Akıl bir olgu olarak çeşitli enerji sistemlerinin yanı sıra yaşayan yardımcının varlık eylemlerini tanımlar ve bu durum tüm zekâ düzeyleri için doğrudur. Kişilikte zekâ ruh ile madde arasındaki ilişkiye müdahale edemez; bu sebeple evren maddi ışık, entellektüel derinlik ve ruhani parıltı olarak üç çeşit aydınlık tarafından aydınlanır.

0:6.9 (10.1) Işık — ruhani parıltı — bir kelime sembolü ve konuşmanın bir şekli olarak çeşitli düzeylerin ruhani varlıklarının karakteristik kişiliğinin dışavurumu olarak tanımlanır. Bu parıltının incelemesinin fiziksel ışıkla veya entellektüel derinlikle bir alakası kesinlikle yoktur.

0:6.10 (10.2) YÖNTEM maddi, ruhani ve akli veya bu enerjilerin her türlü karşılıklı birleşimi olarak yansıtılır. Bu yansıma kişiliklere, kimliklere, bütünlüklere veya yaşamayan maddelere yayılabilir. Fakat yöntem her durumda kendi yapısını korumaya devam eder, bu durumlarda sadece kendisinin birebir örneklerini çoğaltır.

0:6.11 (10.3) Yöntem enerjiyi dönüştürebilir, fakat onun üzerinde hâkimiyet kuramaz. Yerçekimi enerji-maddenin tek denetleyicisidir. Uzay veya yöntemden hiçbiri yerçekimine tepkide bulunmaz, fakat yine de yöntem ile uzay arasında bir ilişki yoktur; uzay ne mevcut ne de olası bir yöntemdir. Yöntem gerçekliğin bir belirlenişi olarak yerçekimiyle olan tüm ilişkisini çoktan tamamlamıştır; herhangi bir yöntemin gerçekliği onun enerji, akıl, ruh ve maddi bileşenlerinden oluşmuştur.

0:6.12 (10.4) Bütünlükün görünümünün tersine, yöntem kişiliğin ve enerjinin bireysel görünümünü açığa çıkarır. Kişilik veya kimlik yapısı fiziksel, ruhsal ve akli enerjinin sonuçsal yöntemleridir, fakat yöntem özel olarak bu enerjilerin doğasında bulunmaz. Enerji veya kişiliğin niteliği hangi yöntemin açığa çıkmasının sebebi kişiliğin ve gücün ortak varoluşunun simgelediği Tanrı İlahiyatı’nın ve Cennet’in kuvvet ihsanının etken olmasıyla ilişkilendirilebilir.

0:6.13 (10.5) Yöntem bu çoğalmanın yapıldığı üstün bir tasarımdır. Ebedi Cennet yöntemlerin mutlaklığı; Ebedi Evlat yöntem kişiliği ve Kâinatın Yaratıcısı bu ikisinin dolaylı soy-kökenidir. Fakat ne Cennet yöntemi ne de Evlat kişiliği ihsan edebilir.

7. Yüce Varlık

0:7.1 (10.6) Üstün evrenin İlahi işleyişi ebediyet ilişkileri bakımından iki katmanlıdır. Yüce olan Tanrı, Nihai olan Tanrı ve Mutlak olan Tanrı Havona sonrası çağın İlahi kişiliklerini üstün evrenin evrimsel genişleyen zaman-mekân ve aşkın zaman-mekân fazlarında gerçekleştirirken, Yaratıcı olan Tanrı, Evlat olan Tanrı ve Ruhani olan Tanrı varoluşu simgeleyen varlıklar olarak ebedidir. Gerçekleşen İlahi kişilikler geleceğin ebedileri olarak; ebedi Cennet İlahları’nın katılımcı-yaratıcı potansiyellerinin deneyimsel gerçekleştirmeleri yöntemiyle, büyüyen evrenlerde güç-kişileştirmeleri yaptıkları zaman ve ondan itibaren var olurlar.

0:7.2 (10.7) İlahiyat bu bakımdan varlığında ikircikli bir yapıya sahiptir:

0:7.3 (10.8) 1. Varoluşsal — geçmiş, şimdiki zamanın ve geleceği ebedi varoluşunun varlıkları olarak.

0:7.4 (10.9) 2. Deneyimsel — Havona-sonrası döneminde kendini açığa çıkaran fakat tüm gelecek ebediyet boyunca sonu gelmeyen varoluş varlıkları olarak.

0:7.5 (10.10) Her ne kadar tüm olasılar varoluşsal olarak zannedilse de Yaratıcı, Evlat ve Ruh mevcudiyette var olan varoluşlardır. Yüce ve Mutlak ise tamamen deneyimseldir. İlahi Mutlaklık kendisini açığa çıkarmada varoluşsal bir yapıya sahip olmasına ek olarak onun potansiyeli de varoluşsaldır. İlahiyat’ın özü ebedidir, fakat İlahiyat’ın sadece üç bireyi koşulsuz bir biçimde ebedidir. Geride kalan diğer İlahi kişilikler bir başlangıç noktasına sahip olsa da bu kişilikler gelecekleri bakımdan ebediyete sahiptirler.

0:7.6 (10.11) Varoluşsal İlahi dışavurumunu Evlat ve Ruh’ta yakalamış olarak Yaratıcı, ilahiyatın birey dışı ve henüz açığa çıkmamış olarak bilinen Mutlak olan Tanrı, Nihai olan Tanrı ve Yüce olan Tanrı seviyelerinde artık varoluşsallığa erişmektedir; fakat bu deneyimsel İlahlar henüz tamamen varoluşu tamamlamamışlardır; kendini bu yönde gerçekleştirmeye devam etmektedirler.

0:7.7 (11.1) Yüce olan Tanrı Cennet İlahiyat’ının üçleme bütünlüğünün Havona’daki kişisel ruhani yansımasıdır. Böylelikle bu katılımsal İlahiyat ilişkisi Yedi Katmanlı olan Tanrı’nın içinde yaratıcı bir biçimde dışa doğru genişler ve asli kâinatın ve Her Şeye Gücü Yeten Yücelik’in deneyimsel gücünü bütünleştirir. Bu ikircikli fazlarda güç-kişilik bir tek Koruyucu’yu, Yüce Varlığı birleştirirken Cennet İlahiyat’ı bu üç birey içerisinde var olur; bu sebeple deneyimsel biçimde Yücelik’in iki fazında evrimleşir.

0:7.8 (11.2) Evrensel Yaratıcı üç katmalı İlahi kişileştirme ve üçleme işleyişiyle ebediyetinin engellerinden ve sınırsızlığın bağlarından özgür istencin bağımsızlığına ulaşır. Böylelikle, Yüce Varlık asli kâinatın zaman ve mekân aralıklarında İlahiyat’ın yedi katmanlı dışavurumunun alt ebedi kişilik bütünleşmesi olarak evrimine devam eder.

0:7.9 (11.3) Yüce Varlık Majeston’un Yaratıcı’sı olması dışında dolaylı bir yaratıcı değildir, fakat tüm yaratılan-Yaratıcı evren faaliyetlerinin bütünleştirici yardımcısıdır. Böylelikle, Yüce Varlık zaman-mekân kutsallığının birleştiricisi, zaman ve mekânın Yüce Yaratıcıları’nın deneyimsel birlikteliğinde Cennet İlahiyat’ın üçlü bütünlüğünün İlahi bağlayıcısı olarak evrimleşen evrenlerde kendisini açığa çıkarır. Tamamiyle kendisini açığa çıkardığında, bu evrimsel İlahiyat deneyimsel güç ve ruh kişiliğinin sonsuza kadar süren ve ayrıştırılamaz bütünlüğü olarak sınırlılığın ve sınırsızlığın ebedi bütünlüğünü oluşturacaktır.

0:7.10 (11.4) Evrimleşen Yüce Varlık’ın gözetimi etkisinin altında tüm zaman-mekân sınırlılığının gerçekliği, sınırlı gerçekliğin tüm değerleri ve fazlarının güç-karakter sentezi olarak mükemmelleştirici bütünlüğünün ve bir sürekli yükselen hareketiyle bağlanmıştır. Bu bağlılık Cennet gerçekliğinin çeşitli fazlarıyla ilişki halinde olarak, üstün yaratılmışlığa varışın absonit seviyelerine ulaşmayı peşi sıra takip eden çabaya sonuna kadar gidecek biçimde girişir.

8. Yedi Katmanlı Tanrı

0:8.1 (11.5) Sınırlılığın düzeyinin karşılığını göstermek ve yaratılmışların sınırlılık kavramını telafi etmek için Kâinat’ın Yaratıcısı evrimsel varlığın İlahiyat’a yakınlaşmasının yedi katmanını oluşturdu:

0:8.2 (11.6) 1. Cennet Yaratıcısı Evlatlar.

0:8.3 (11.7) 2. Zaman’ın Ataları.

0:8.4 (11.8) 3. Yedi Üstün Ruh.

0:8.5 (11.9) 4. Yüce Varlık.

0:8.6 (11.10) 5. Ruhani olan Tanrı.

0:8.7 (11.11) 6. Evlat olan Tanrı.

0:8.8 (11.12) 7. Yaratıcı olan Tanrı.

0:8.9 (11.13) Zaman ve mekânda ve aşkın yedi evrenin karşısında İlahiyat’ın yedi katmanlı bu kişileştirmesi fani insanın ruhani olan Tanrı’nın varlığına ulaşmasının önünü açar. Bu yedi katmanlı İlahiyat, sınırlı zaman-mekân yaratılmışlıklarının Yüce Varlık içerisinde bir dönem güç-kişileştirmesi açısından Cennet-yükselim uğraşının fani evrimsel yaratıklarının İlahi faaliyetidir. Tanrı’yı gerçekleştirmenin böyle bir deneyimsel-uğraşı yerel evrenin Yaratıcı Evlat’ının kutsallığının tanınmasıyla başlar, bu oluşum Yedi Üstün Ruhu’nun bir tanesinin kişiliğinden geçerek Cennet üzerinde bulunan Evrensel Yaratıcı’nın kişiliğine ulaşmanın keşfini ve tanınmasına ulaşmak için gerçekleşir.

0:8.10 (12.1) Yüceliğin Kutsal Üçlemesi, Yedi Katmanlı Tanrı ve Yüce Varlığın İlahiyatı’nın üçlü alanı kutsal evreni oluşturur. Yüce olan Tanrı potansiyel olarak Cennetin Kutsal Üçlemesi’nin içerisindedir, bu kişilikten kendi kişiliğini ve ruhani özelliklerini elde eder. Fakat kendisi şu anda Yaratıcı Evlatları’nın, Zamanın Ataları’nın ve Yüce Ruhlar’ın içerisinde kendisini gerçekleştirir ve bu kişiliklerden zaman ve mekânın aşkın evrenleri karşısında Her Şeye Gücü Yeten olarak gücünü elde eder. Evrimleşen yaratılmışlıkların Tanrı’sının nedensiz oluşunun gücünün dışavurumu zaman-mekânın mevcudiyetiyle bu kişilikleri birbirini tamamlayan biçimde evrimleşir. Birey dışı faaliyetlerin değer-seviyesinde evrimleşen Her Şeye Gücü Yeten En Yüce ve Yüce olan Tanrı’nın ruhani bireyselliği Yüce varlık olarak tek gerçekliktir.

0:8.11 (12.2) Yedi Katmanlı olan Tanrı’nın İlahi birlikteliğinde Yaratıcı Evlatlar fani yaşamın ölümsüzlüğe dönüşmesinin ve sınırlılığının sınırsızlığa olan kavuşmasına ulaşımının işleyişini sağlar. Yaratıcı Varlık güç-karakter devinimi, kutsal bütünlük, katmanların hepsinin işlemleri için bir yöntem tedarik eder; bu yöntem sayesinde sınırlı olanlar absonit seviyesi ulaşır ve diğer gelecekte olası kendini gerçekleştirmeleriyle Nihai olana erişmeye çabalar. Yaratıcı Evlatlar ve onların etkileşimde bulunduğu Kutsal Hizmetkârlar yüceliğe doğru olan bu hareketin katılımcılarıdır, fakat Zamanın Ataları ve Yedi Üstün Ruh asli kâinat içerinde daimi çalışan olarak büyük bir olasılıkla sabitlenmiştir.

0:8.12 (12.3) Yedi Katmanlı Tanrı’nın faaliyeti yedi aşkın evrenin oluşumu zamanına kadar uzanır ve bu faaliyet muhtemel bir biçimde uzay boşluğunun yaratılmışlıklarının gelecekteki evrimiyle bağlantılı olarak genişleyecektir. Bu ilerlemeci evrimin gelecekteki evrenlerinin birincil, ikincil, üçüncül ve dördüncül uzay derecelerinin oluşumu İlahiyat’a erişimin aşkın ve absonit oluşumlarının başlangıcını tecrübe edecektir.

9. Nihayi Olan Tanrı

0:9.1 (12.4) Yaratıcı Varlık’ın asli evrenin potansiyel enerji ve karakteri kapsamının kendisine verilen ön kutsallık bahşedilişinden ilerleyici bir evrilişle gelişmesi gibi Nihai olan Tanrı asli kâinatın aşkın zaman-mekân alanında bulunan kutsallık potansiyelinden kendisini var-eder. Nihai İlahiyat’ın kendisini gerçekleştirmesi deneyimsel Kutsal Üçleme’nin absonit birleşimini işaret eder ve İlahiyat’ın yaratıcı birey-gelişiminin ikinci düzeyinde olan birleştirici genişlemesini simgeler. Bu durum; aşkınlaştırılmış zaman-mekân değerlerinin var-eden seviyelerinde Cennet absonite gerçekliğinin deneyimsel-İlahiyat’ın kendini gerçekleştirmesi olarak evreninin kişilik-güç denkliğini oluşturur. Böyle bir deneyimsel açılımın tamamlanması Yedi Katmanlı Tanrı’nın hizmetkârlığı tarafından, Yaratıcı Varlık’ın tamamlanmış kendini gerçekleştirmesiyle tüm absonit seviyelere ulaşan zaman-mekân yaratılmışlıkları için, nihai hizmet-kaderini karşılayabilmek amacıyla tasarlanmıştır.

0:9.2 (12.5) Nihai olan Tanrı zaman üstü ve aşın uzayın evren bölgeleri üzerinde ve absonitin kutsal seviyeleri üzerinde hizmet eden kişisel İlahiyat’ın tasarımıdır. Nihaiyet, İlahiyat’ın aşkınlığın üstünde bir edilişidir. Yücelik Kutsal Üçleme’nin bütünlüğünün sınırlı varlıklar tarafından algılanışıdır ve Nihaiyet absonit varlıklar tarafından Cennet Kutsal Üçlemesi’nin birleşimi olarak kavranmasıdır.

0:9.3 (13.1) Kâinatın Yaratıcısı, İlahiyat’ın evrimsel işleyişiyle sınırlılığın, absonitin ve hatta mutlaklığın saygın evren anlam-düzeyleri üzerinde güç deviniminin ve kişilik odaklanmasının bir hayli etkileyici ve mükemmel eylemiyle katılım halinde bulunur.

0:9.4 (13.2) Kâinatın Yaratıcısı, Ebedi Evlat ve Sınırsız Ruh’un bu ilk üç ve ebediyet sonrası Cennet İlahları, Yüce olan Tanrı’nın, Nihai olan Tanrı’nın ve muhtemel olarak Mutlak olan Tanrı’nın evrimsel ilişkili İlahları’nın deneyimsel kendilerini gerçekleştirmeleriyle ebedi gelecekte kişilik-tamamlayıcı olacaklardır.

0:9.5 (13.3) Böylelikle deneyimsel evrenlerde evrimleşen Yüce olan Tanrı ve Nihai olan Tanrı geçmiş ebediyetlikler olarak değil, sadece geleceğin ebediyetlikleri, zaman-mekân-belirlenmişlikleri ve aşkınlaştırılmış-belirlenmişlerin ebediyetlikleri bakımından varoluşçu değillerdir. Onlar yüceliğin, nihaiyetin ve muhtemelen yüce-nihai bahşedilmişliklerin İlahları’dır, fakat onlar tarihsel evren kökenlerini deneyimlemişlerdir. Kişisel bir başlangıca sahip olsalar bile hiçbir zaman bir sona sahip değillerdir. İlahiyat’ın sınırsız ve ebedi potansiyellerinin esas kendini gerçekleştirmeleridir, fakat onlar koşulsuz olarak ne ebedi ne de sınırsıdır.

10. Mutlak Olan Tanrı

0:10.1 (13.4) İlahi Mutlaklık’ın edebi gerçekliğinin zaman-mekân aklına tam olarak anlatılamayacak birçok niteliği bulunmaktadır, fakat Mutlak olan Tanrı’nın kendisini gerçekleştirmesi deneyimsel olan Üçleme’nin deneyimsel ikincisi bünyesinin, Kutsal Üçlemenin bütünleşmesinin sonucu olacaktır. Bu durum mutlak kutsallığın deneyimsel kendini gerçekleştirmesini ve mutlak anlamların mutlak düzeylerini oluşturacaktır; fakat Şartlı Mutlaklık’ın Sınırsız olanın bir dengi olduğu hakkında hiçbir zaman bilgilendirilmediğimizden tüm mutlak değerlerin kapsamı konusunda emin değiliz. Aşkın nihaiyetin sahip oldukları gerekli kaderler mutlak anlamlar ile sınırsız ruhaniyetle etkileşim halindedirler, fakat bu tamamlanmamış gerçekliklerin ikisinin yoksunluğunda mutlak değerleri oluşturamayız.

0:10.2 (13.5) Mutlak olan Tanrı tüm aşkın absonit varlıkları kendini gerçekleştirmeye ulaşmak hedefidir, fakat güç ve İlahi Mutlaklık’ın kişisel kapasitesi bizim kavramsal tanımlamalarımızı aşan bir yapıda bulunur ve şu ana kadar deneyimsel kendini gerçekleştirmeden ayrılmış bu gerçeklikler hakkında tartışmalardan kendimizi uzak tutuyoruz.

11. Üç Mutlaklık

0:11.1 (13.6) Kâinatın Yaratıcısı ve Ebedi Evlat, Eylemin Tanrısı’nın hizmetinde kutsal ve merkezi evreni oluşturduğu bilgisi bir araya geldiğinde; bunun sonrasında Yaratıcı, Havona varlığını sınırsızlığın potansiyelinden farklılaştırma vasıtasıyla düşüncelerini kendisinin Evlat’ının sözleriyle ve onların Birleştirici Yöneticisi’nin eylemleriyle dışavurma yöntemini takip etmiştir. Koşulsuz Mutlaklık ve İlahi Mutlaklık açığa çıkmamış Cennet Yaratıcısı’nın sınırsız-bütünlüğü olan Kâinatsal Mutlaklık’ta tek bir vücut olarak hizmette bulunurken, bu açığa çıkan sınırsızlık potansiyelleri Koşulsuz Mutlaklık'ta ve tamamen örtülmüş İlahi Mutlaklık'ta saklı bir yere sahip olmaya devam ederler.

0:11.2 (13.7) Tüm gerçekliğin zenginliği olarak ilerlemeci açığa çıkış-gerçekleştirmesi biçiminde işleyişine devam eden Kâinatın ve ruhaniyetin kuvvetinin kudretinin ikilisi deneyimsel büyüme tarafından Kâinatsal Mutlaklık’ın varoluşunun deneyimselliğin eş güdümüyle etkilenir. Kâinatsal Mutlaklık’ın dengeleyen varlığının erdemiyle İlk Kaynak ve Merkez deneyimsel gücünüm kapsamını arttırmayı gerçekleştirir, onun evrimsel yaratılanlarının kimlik sahibi oluşlarıyla hoşnut olur ve Yücelik, Nihayet ve Mutlaklık seviyelerindeki deneyimsel İlahiyat’ın büyümesine ulaşır.

0:11.3 (14.1) İlahi Mutlaklık’ı Koşulsuz Mutlaklık'tan tamamen ayırmanın mümkün olmadığı durumlarda onların varsayılan ortak faaliyetleri ve birlikteliklerinin varlığı Kâinatsal Mutlaklık’ın bir eylemi olarak tanımlanır.

0:11.4 (14.2) 1. İlahi Mutlaklık. Yüce bir biçimde birleştirilmiş ve nihai olarak eş güdüm haline getirilmiş kâinatların âlemlerinin tümü, yaratılmış, yaratılmakta olan ve henüz yaratılmamış olan tüm evrenlerin üzerindeki evrenlerde bile etkili-tüm devinimcisi olarak Koşulsuz Mutlaklık görünürken, İlahi Mutlaklık tüm-güçlü etkinleştirici olarak gözlenir.

0:11.5 (14.3) İlahi Mutlaklık bir alt mutlak seviyesinde herhangi bir evren durumuna tepki gösteremez, en azından göstermez. Bu mutlaklığın herhangi verilen bir duruma karşı her tepkisi, varlıkların ve maddelerin tüm yaratılmışlarının refahı sadece mevcut zamandaki varlığın koşulları için değil tüm geleceğin ebediyetinin sınırsız olasılıkları bakımdan gözetilir.

0:11.6 (14.4) İlahi Mutlaklık bir potansiyel olarak, tüm sınırsız gerçekliğin bütünselliğinden kutsal Kâinatın Yaratıcı’nın özgür istencinin tercihiyle varoluşsal ve deneyimsel tüm eylemlerin içerisinde gerçekleşmesiyle ayrılmıştır. Bu durum Şartlı Mutlaklık’ın Koşulsuz Mutlaklık’a karşı bir ayrılığını oluşturur; fakat Kâinatsal Mutlaklık bu iki bünye için mutlaklığın tüm potansiyeli kapsamında aşkın bir etkendir.

0:11.7 (14.5) 2. Koşulsuz Mutlaklık kişisel olmayan, kutsallığın dışında ve ilahlaştırılmamıştır. Bu sebeple Koşulsuz Mutlaklık kişilikten, kutsallıktan ve tüm yaratıcı imtiyazlarından mahrumdur. Evren yeterliliğinin yoksun bir biçimde ne bir gerçek, doğru, vahiy, deneyim, felsefe veya absonite bu Kutsallığın doğasına ve karakterine nüfuz edemez.

0:11.8 (14.6) Açıkçası, Koşulsuz Mutlaklık, yedi aşkın evrenin ötesindeki uzay bölgelerinin dengesiz biçiminde gerinen kuvvet eylemlerinin ve madde öncesi evrimlerine doğru, asli evrene yayılan ve onun eşit uzay varlığı üzerindeki varlığıyla birlikte gözle görülen bir biçimde genişleyen olumlu bir gerçekliktir. Koşulsuz Mutlaklık, evrenselliğin, üstünlüğün ve koşulsuzluğun ve şartsızlığın önceliğiyle alakalı metafiziksel içi boş tartışmalar üzerine tahminleri tamamlayan felsefi kavramsallığın basit bir olumsuzluğu değildir. Koşulsuz Mutlaklık sınırsızlıkta bir olumlu evren üst denetimidir; bu üst denetim sınırı olmayan uzay-kuvvetidir, fakat bu olgusallık yaşamın varlığı, akıl, ruh ve kişilik ile belirlenir ve buna ek olarak Cennetin Kutsal Üçlemesi’nin istenç-tepkimelerinin ve niyetli buyruk altındakileri tarafından sınırlanır.

0:11.9 (14.7) Biz Koşulsuz Mutlaklık’ın farklılaşmamış olduğunun ve tamamen-yayılan etkisinin bilimin bir zamanlardaki eter hipotezin ve metafiziğin panteist kavramlarıyla karşılaştırılabilir olduğuna ikna olduk. Koşulsuz Mutlaklık kuvvet bakımından sınırsız olup, İlahiyat tarafından sınırlıdır; fakat bu Mutlaklık’ın evrenlerin ruhani gerçeklikleriyle olan ilişkilerini bütünüyle algılayamıyoruz.

0:11.10 (14.8) 3. Kâinatsal Mutlaklık, mantıksal bir biçimde vardığımız anladığımız biçimiyle, ilahlaştırılmış ve ilahlaştırılmış kişileştirilebilen veya kişileştirilemeyen değerleriyle, farklılaşan evren gerçekliklerinin Evrensel Yaratıcı’nın mutlak özgür istencinde kaçınılmazdı. Kâinatsal Mutlaklık farklılaşan evren gerçekliği ve varoluşçu kişiliklerin bu tüm birlikteliğinin katılımcı denetleyicisi olarak hizmetlerinin özgür istenç eylemi tarafından yaratılan gerginliğin çözümlenmesinin İlahi olgusallığıdır.

0:11.11 (15.1) Kâinatsal Mutlaklık’ın gergin-varlığı, koşulsuz sonsuzluğun durağan yapısından özgür istencin kutsallığının işleyişinin ayrımının doğasında olan ilahlaştırılmış gerçeklik ile ilahlaştırılmamış gerçeklik arasındaki farkın ayarlanmasını simgeler.

0:11.12 (15.2) Şunu hiçbir zaman unutmayın: Potansiyel sınırsızlık bir mutlaklıktır ve ebediyetten ayrılamaz. Anın içindeki mevcut sınırsızlık kısmi olmasından başka hiçbir şey olamaz ve bu sebeple mevcut sınırsızlık mutlaklık dışıdır; böylelikle koşulsuz İlahiyat’ın varlığının dışındaki mevcut kişiliğin sonsuzluğu mutlak olamaz. Ve bu durum Koşulsuz Mutlaklık'ta sınırsız potansiyelin farklılaşmasıdır ve Evren Mutlaklık’ı ebedileştiren İlahi Mutlaklık’ın kendisidir, dolayısıyla onu kozmik bir biçimde boşlukta maddi evrenlere sahip olmasını olanaklı kılmak ve zamana bağımlı kişilikleri içermesi ruhsal olarak mümkündür.

0:11.13 (15.3) Sınırlı olan Sınırsızla kozmosta sadece bir sebepten dolayı bir arada bulunabilir, bu ise Kâinatsal Mutlaklık’ın katılımsal varlığı çok mükemmel bir biçimde zaman ile ebediyet, sınırlılık ile sınırsızlık gerçeklik potansiyeli ve mevcudiyeti, Cennet ve uzay, insan ile tanrı arasındaki farklılıktan kaynaklanan gerginlikleri eşitlemesidir. Katılımsal bir biçimde Kâinatsal Mutlaklık zaman-mekânda, aşkınlaşmış zaman-mekânda ve alt-sınırsızlığın İlahi dışavurumlarının evriminde ilerlemeci evrimsel gerçekliğin alanının kimlikleşmesini oluşturur.

0:11.14 (15.4) Kâinatsal Mutlaklık sabit-değişken İlahiyat faal bir biçimde sınırlı-mutlak değerlerinin ve deneysel-varoluşçu yönteminin bir olasılığı olarak kendisini gerçekleştirir. Bu kavranamaz İlahi nitelik sabit, olası ve katılımcı olabilir, fakat üstün evrende şu an faal olan zekâ sahibi kişilikler bakımından deneysel olarak yaratıcı veya evrimsel değillerdir.

0:11.15 (15.5) Mutlaklık. Şartlı ve koşulsuz olarak iki Mutlaklık faaliyetlerinde zekâ sahibi yaratılanlar tarafından gözlenebileceği gibi açık bir biçimde farklı olsalar da Kâinatsal Mutlaklık içinde ve onun tarafından çok mükemmel ve kutsal bir biçimde bütünlük halindedir. Son tahlilde ve son kertede tüm bu üç ayrı ayrı bahsedilen mutlaklıklar tek bir mutlaklıktır. Alt-sınırsızlık düzeylerinde faaliyetleri bakımdan farklılardır, fakat sonsuzlukta onlar tamamen BİR’dir.

0:11.16 (15.6) Mutlaklık’ı her şeye hayır demek için veya her şeyi reddetmek için kavramlaştırılan bir terim olarak kullanmayız. Ne Kâinatsal Mutlaklık’ı kendi kaderini kendisi belirleyen bir değer olarak ne de bir takım panteist birey dışı İlahiyat olarak değerlendiririz.

12. Kutsal Üçlemeler

0:12.1 (15.7) Özgün ve ebedi Cennetin Kutsal Üçlemesi varoluşçu ve kaçınılmazdır. Bu başlangıcı olmayan Kutsal Üçleme, Yaratıcı’nın bağımsız istenciyle birey ve birey dışı farklılaşmanın özünde bulunuyordu ve onun kişisel istenci bu ikircikli gerçekliği akıl la eş güdümlü hale getirdiğinde bilgi haline geldi. Havona sonrası Kutsal Üçlemeler üstün evrende güç-kişilik dışavurumu seviyelerinin iki alt mutlaklık ve evrimsel düzeylerine özgü olarak deneyimseldir.

0:12.2 (15.8) Cennet Kutsal Üçlemesi — Kâinatın Yaratıcısı, Ebedi Evlat ve Sınırsız Ruh ebedi İlahiyat birliği olarak mevcudiyette var olur, fakat onların tüm potansiyellikleri deneyimseldir. Bu sebeple bu Üçleme sınırsızlığa erişen tek İlahiyat’dır, ve yine bundan dolayı Yüce olan Tanrı, Nihai olan Tanrı ve Kutsal olan Tanrı’nın kendisini gerçekleştirmesinin evresel olgusallığı ortaya çıkar.

0:12.3 (15.9) İlk ve ikincil deneyimsel Havona sonrası Kutsal Üçlemeler sınırsız olamazlar, çünkü onlar gerçekliklerin deneyimsel kendini gerçekleştirmesiyle veya Cennetin Kutsal Üçlemesi’nin varoluşumuyla var-edilen türemiş İlahiyatlar’la bütünleşir. Kutsallığın sınırsızlığı yaratılan ve Yaratan deneyiminin sınırlılığı ve absonitesi tarafından genişlemediği sürece zenginleşemez.

0:12.4 (16.1) Kutsal Üçlemeler İlahiyat’ın yardımcı dışavurumunun bilgileri ve ilişkinin doğrularıdır. Üçleme İlahi gerçeklikleri kapsar ve İlahi gerçeklikler kişilikleştirme ile her zaman kendilerini gerçekleştirmeye ve açığa vurmaya çalışırlar. Yüce olan Tanrı, Nihai olan Tanrı ve Mutlak Olan tanrı bile bu sebeple kutsal kaçınılmazlıklardır. Bu üç deneyimsel kutsallıklar, varoluşsal Üçleme olan Cennetin Kutsal Üçlemesinde potansiyel olarak bulunur, fakat gücün kişilikleri olarak onların evren oluşumu kısmen gücün ve kişiliğin âlemlerinde kendi deneyimsel faaliyetlerine ve bir parça ise Havona sonrası Yaratıcılar’ı ve Kutsal Üçlemeleri’nin deneyimsel erişimlerine bağlıdır.

0:12.5 (16.2) Nihai ve Mutlak deneyimsel Kutsal Üçlemeleri Havona sonrası Kutsal Üçlemeleri olarak tamamiyle kendisini dışa vurmuş değildir; bunun yerine onlar evren gerçekleştirmesinin sürecidir. Bu ilahi katılımlar bahsi geçen şekilleriyle tarif edilebilirler:

0:12.6 (16.3) 1. Nihai Kutsal Üçleme evrim halindedir, buna ek olarak son kertede Yüce Varlık, Yüce Yaratıcı Kişilikleri ve Üstün Evrenin absonit Mimarlarından oluşacaktır, bu evren planlayıcıları ne yaratıcı ne de yaratılandır. Nihai olan Tanrı neredeyse sınırı olmayan üstün evrenin genişleyen sahasında bu deneyimsel Nihai Kutsal Üçlemenin birleşiminin İlahi sonucunu sonunda ve kaçınılmaz olarak güçlendirecek ve kişilikleştirecek.

0:12.7 (16.4) 2. Mutlak olan Kutsal Üçleme ikinci deneyimsel Üçleme olup sonunda Yüce olan Tanrı’sı, Nihai olan Tanrı’sı ve açığa çıkmamış Evren Nihai Sonu’nun Tamamlayıcısı’ndan oluşacak bir biçimde kendisini gerçekleşmektedir. Bu üçleme birey ve bireyüstü düzeylerde ve hatta birey dışılığın sınırlarında faaliyet gösterir; buna ek olarak onun evrensellikteki bu bütünlüğü Mutlak İlahiyat’ı deneyimselleştirecektir.

0:12.8 (16.5) Nihai Kutsal Üçleme bütünlüğünü deneyimsel olarak ortak birlikteliğinden sağlar, fakat samimi olarak Mutlak Kutsal Üçleme’nin böyle bir bütünlüğünden kuşku duyuyoruz. Bunun karşısında bizim bakış açımız ebedi Cennetin Üçlemesi’nin gerçekliği olan, ezelden beri var olan İlahi üçlemenin başaramadığı bir şeyin başarılamayacağı şeklindeki hatırlatılmasıdır; bu sebeple Yüce-Nihayet’in bir zamandaki görünüşü ve Mutlak olan Tanrı’nın olası üçleme bilgisinin bilinmeyen bir zamandaki görünümünü doğru olarak farz ediyoruz.

0:12.9 (16.6) Âlemlerin filozofları Kutsal Üçlemeler’in Üçleme’sini bir varoluşçu-deneyimsel Sınırsızlığın Kutsal Üçlemesi olarak öne sürerler, fakat onlar bunun kişileştirilebileceğini tasavvur edemezler; muhtemel olarak onların kavramsal bakışı BEN’in kavramsal seviyesinde Kâinatın Yaratıcı’nın kişiliğine denk düşecektir. Fakat bütün bunlardan bağımsız olarak, özgün Cennetin Kutsal Üçlemesi Kâinatın Yaratıcı’nın mevcut sınırsızlığı sebebiyle potansiyel olarak sınırsızdır.

Takdim

0:12.11 (16.8) Kâinatın Yaratıcısı’nın karakteri ve onun Cennet yardımcılarının betimlenmesi, bunlarla birlikte mükemmel ana evren ve onu çevreleyen yedi üstün evrenin tasvirine girişilmesine konu olan bu sunumların hazırlanmasında, aşkın âlemin emir altında bulunan yöneticileri tarafından tüm çabalarımızda gerçeği açığa çıkarmamız, esas bilgiyi düzenlememiz, bulunan en yüksek özneler ile ilişkili insan kavramlarının temsil etmemiz hususunda yönlendirildik. Biz ancak insan aklı tarafından yaratılmış denk herhangi bir tanımı olmadığı durumlarda saf vahiyin kendisini kullanmaya zorunlu hale gelebiliriz.

0:12.12 (17.1) Kutsal gerçeğin gezegensel ardışık açığa çıkmaları gezegensel bilginin yeni ve gelişmiş denetiminin bir parçası olarak ruhani değerlerin var olan en yüksek kavramlarıyla çeşitli biçimlerde bir araya gelebilir. Bu bakımdan, Tanrı ve onun evren katılımcıları hakkında bu sunuşları yaparken bu makalelere konu olan tanımlamaları evren anlamlarının ve ruhani değerlerin gezegensel bilgisinin en yüksek ve en gelişmiş bin insan kavramı arasından seçtik. Geçmişin ve şimdiki zamanın Tanrı tanıyan fanilerinden derlenen terimler bizim gerçeği açığa çıkarmak için yönlendirildiğimizden hareketle yetersizdirler. Bu bakımdan biz yeni kavramları tereddüt etmeden ve yılmadan gerçekliğin ve Cennetin İlahları’nın kutsallığının üstün bilgisine yaklaştırmak için tedarik edeceğiz.

0:12.13 (17.2) Bize verilen sorumluluğun zorluklarının tamamen farkındayız; kutsallığın ve ebediyetin kavramlarının dilini fani aklın sınırlı kavramlarının dil sembollerine çevirmenin imkânsızlığının bilincindeyiz. Buna rağmen, Tanrı’nın bir nüvesinin insan aklında ikamet ettiğini biliyoruz ve buna ek olarak bu ruh kuvvetlerinin maddi insanın ruhani değerlerini algılamasını ve onların evren anlamlarının felsefesini kavramasını sağlaması için görevini yaptığının bilgisine sahibiz. Fakat daha kesin bir biçimde Kutsal Varoluş’un bu ruhlarının insanın tüm doğruluğun ruhsal kazanımlarının Tanrı-bilincinin kişisel dini bir deneyimin ezelden beri ilerleyen gerçekliğinin gelişimine katkı olacak bir biçimde yardım edeceğinden eminiz.

0:12.14 (17.3) [Yüksek Evren Kişilikleri Topluluğun Başı tarafından Urantia’daki Cennetin İlahları ve kâinatın âlemlerinin tümü hususundaki doğruları yansıtmak için atanan bir Kutsal Orvonton Danışmanı tarafından yazılmıştır.]

Kısım I / Bölüm 1 - Merkezi ve Aşkın Evrenleri

Urantia’nın Kitabı

Kısım I / Bölüm 1

Merkezi ve Aşkın Evrenleri

Yüksek Evren Kişilikleri Topluluğun Başı tarafından Urantia’daki Cennetin İlahları ve kâinatın âlemlerinin tümü hususundaki doğruları yansıtmak için atanan Kutsal bir Orvonton Danışmanı tarafından yazılmıştır.

1. Makale - Kâinatın Yaratıcısı

Urantia’nın Kitabı

1. Makale

Kâinatın Yaratıcısı

1:0.1 (21.1) KÂINATIN Yaratıcısı tüm yaratılmışların Tanrı’sı, tüm madde ve varlıkların İlk Kaynak ve Merkezi’dir. İlk önce Tanrı’yı bir yaratan olarak, daha sonra bir denetleyici olarak ve en sonunda sınırsız bir koruyucu olarak düşünün. Kâinatın Yaratıcısı hakkındaki gerçek peygamberin “Sen Tanrım teksin ve senin yanında hiçbir eşin benzerin yok. Cenneti, cennetlerin tümünü barınan tüm misafirleriyle yaratan, koruyan ve denetleyen sensin. Tanrı Evlatları tarafından evrenler inşa edildi ve Yaratıcı kendisini bir elbise gibi olan ışıkla kapladı ve tüm cennetler âlemine bir perde gibi yaydı” sözüyle insan aklına yerleşmeye başlamıştır. Sadece birçok tanrının bulunabileceği yerde tek Tanrı olarak hüküm süren Kâinatın Yaratıcısı kavramı fani insanın Yaratıcı’yı kutsal yaratan ve sınırsız denetleyici olarak kavramasına imkân sağladı.

1:0.2 (21.2) Sayısız gezen sistemlerinin hepsi; onu tanıyacak, onun kutsal şefkatini algılayacak ve onu bunun karşılığında sevecek çeşitli birçok akıl sahibi yaratılmışlıklara sonunda ev sahibi yapması için onun tarafından yaratıldı. Kâinatın âlemlerinin tümü, Tanrı’nın bir yapıtı ve onun türlü yaratılmışlarının ikamet ettiği bir yaşam alanıdır. “Tanrı cenneti yaratmış ve yeryüzüne şekil vermiştir; evren düzenini kurmuş ve bu dünyayı sadece yaratmak için oluşturmamıştır, onu yaşama mesken oluşturması için belirli bir amaç dâhilinde şekillendirmiştir.

1:0.3 (21.3) Aydınlanan dünyaların tümü Kâinatın Yaratıcısı’nı, ebedi yapıcı ve tüm yaratılmışlıkların sınırsız koruyucusu olarak tanır ve ona ibadet eder. Evren’in irade sahibi yaratılmışlıkları âlemler Yaratıcı olan Tanrı’ya ulaşmanın ebedi serüveninin cezp edici uğraşına çok uzun bir Cennet yolculuğuyla başlamışlardır. Zaman tarafından belirlenen bu çocukların bu aşkın hedefi ebedi Tanrı’yı bulmak, onun kutsal doğasını kavramak ve Kâinatın Yaratıcısı’nı tanımaktır. Tanrı-bilen yaratılmışlar; onun kişiliğin Cennet mükemmeliyetinde ve haklı yüceliğin evrensel alanında olduğu gibi kendi yaşam alanlarında tıpkı onun gibi olmak gibi onları sürükleyen tek bir isteğe, sadece tek bir yüce amaca sahiptirler. Ebediyeti taşıyan Kâinatın Yaratıcısı’ndan “Kusursuz olun, hatta benim olduğum kadar kusursuz olun” biçiminde yüce bir buyruk çıktı. Cennet’in habercileri sevgi ve bağışlama içerisinde bu kutsal emri çağlar ve evrenler boyunca ve hatta en düşük seviyede hayvan-kökenli Urantia’nın insan ırklarına varıncaya kadar taşıdı.

1:0.4 (22.1) Kutsallığın kusursuzluğuna ulaşmak için verilen bu muhteşem ve evrensel hüküm, kusursuzluğun Tanrısı’nın tüm uğraş veren yaratılmışlarının en yüksek amacı olması gereken ilk emridir. Kutsal kusursuzluğa varışın olanaklılığı tüm insanlığın ebedi ruhsal gelişiminin kesin ve nihai kaderidir.

1:0.5 (22.2) Urantia fanileri sınırsız bir biçimde kusursuzluk için neredeyse hiçbir umut besleyemezler, fakat bu kusursuzluğa erişim tüm insanoğlu için tamamiyle mümkündür. Sınırsız Tanrı’nın fani insan için belirlediği tanrısal ve kutsal hedefe ulaşmak için bu amaç doğrultusunda gezende faaliyetlerde bulunduklarında ve bu kaderi elde ettiklerinde, onların tüm kendilerini gerçekleştirmeleriyle ve akla ulaşımlarıyla Tanrı’nın kendisinin sınırsız ve ebedi alanında olduğu gibi kutsal kusursuzluğun onların yaşam alanlarındaki tamamlanmışlığına erişeceklerdir. Böyle bir kusursuzluk maddi bakımdan evrensel, idraki algılayışla sınırsız veya ruhani deneyimle nihai olmayabilir; fakat iradenin, kişiliğin kusursuzluk istencinin ve Tanrı-bilincinin kutsallığının tüm sınırlı yönleriyle nihai ve eksiksizdir.

1:0.6 (22.3) “Kusursuz olun, hatta benim olduğum kadar kusursuz olun” kutsal emrinin gerçek anlamı fani insanı onların bu uzun ve cezp edici çabalarında ruhsal değerlere ve gerçek evren anlamlarının daha üst düzeylerine erişimi için dışsal bir biçimde başından beri teşvik eder ve içsel bir biçimde onu sürekli kendisine doğru çağırır. Bu âlemlerin Tanrı’sı için gösterilen bu görkemli arayış zaman ve mekânın tüm dünyalarının sakinlerinin yüce serüvenidir.

1. Yaratıcı’nın İsmi

1:1.1 (22.4) Yaratıcı olan Tanrı’nın tüm isimleri tüm evrenler boyunca bilinir, onların arasında onu İlk Kaynak ve Kâinatın Merkezi olarak tanımlayanlar en sıklıkla karşılaşılanlardır. Baş Yaratıcı farklı evrenlerde ve aynı evrenin farklı bölümlerinde bile çeşitli birçok isimlerde bilinir. Yaratılanın Yaratan’a atfettiği isimler yaratılanın Yaratıcı’yı algılayışından doğan kavramsallaştırmasına fazlasıyla bağlıdır. İlk Kaynak ve Kâinatın Merkezi kendisini doğasını dolaysız olarak açığa vurma dışında hiçbir zaman bir isim üzerinden açığa çıkarmamıştır. Eğer biz kendimizi bu Yaratıcı’nın çocukları olduğumuza inanıyorsak bizim onu Yaratıcı olarak adlandırmak zorunda oluşumuz sadece doğal bir gerekliliktir. Fakat bizim bu kendi tercihimiz sonucunda açığa çıkan isimdir, ve bu isim İlk Kaynak ve Merkez’le olan kişisel ilişkimizin tanınmasıyla doğmuş ve değişime uğramıştır.

1:1.2 (22.5) Kâinatın Yaratıcısı hiçbir zaman keyfi bir tanınma biçimini, resmi ibadeti veya kölesel hizmeti evrenlerin akıl sahibi yaratılmışlarının iradesine dayatmaz. Zaman ve mekân dünyalarının evrimsel sakinleri kendi kalpleri doğrultusunda onu tanır, sever ve gönüllü olarak ona ibadet eder. Yaratıcı onun maddi yaratılmışlarının ruhani özgür iradelerinin teslimiyetini zorla veya baskıyla sağlamayı reddeder. Yaratıcı’nın istencini yapma konusunda insan iradesinin sevgi dolu bağlılığı insanın seçkin tercihinin Tanrı’ya sunulan bir hediyesidir; gerçekte yaratılan iradesinin böyle bir ithafı Cennet Yaratıcısı’na karşı verilebilecek gerçek değerin tek olası hediyesini oluşturur. Tanrı’da, insan yaşar, hareket eder ve kendi varlığına sahip olur; Yaratıcı’nın iradesine bağlı olmayı tercih etmekten başka insanın Tanrı’ya verebileceği hiçbir şey yoktur. Bu ilaveten bu kararlar evrenlerin akli iradeye sahip yaratılanlar tarafından etkileşim halinde olup Yaratıcı Yaratan’ın sevgi dolu baskın doğasını oldukça tatmin edecek gerçek ibadeti oluşturur.

1:1.3 (22.6) Siz tam anlamıyla Tanrı-bilincine sahip olduğunuz zaman, görkemli Yaratıcı’yı gerçekten keşfettiğinizde ve kutsal denetleyicinin nüfuz edici varlığının kendisini gerçekleştirmesini denetimlemeye başladığınızdan sonra, ve tüm bunların sonucunda kendi aydınlanmanızın ve Kutsal Evlatlar’ın Tanrı’yı aşığa çıkarış biçimiyle ve anlamınca siz İlk Muhteşem Kaynak ve Merkez’i yeterli bir biçimde tanımlayacak bir kavramsallaşmayla Kâinatın Yaratıcısı için bir isim bulacaksınız. Ve böylece, farklı dünyalarda ve çeşitli evrenlerde Yaratan bu isimlere karşılık gelen tüm ilişkiler bütününde birçok tanımlamalarla aynı anlamla bilinir hale gelir; fakat bu isimlerin ve sembollerin her birinin herhangi bir âlemdeki yaratılmışların kalplerinde kurduğu tahtın karşılık bulduğu derece ve derinlik farklılık gösterir.

1:1.4 (23.1) Kâinatın âlemlerinin tümünün merkezinin yakınında Kâinatın Yaratıcısı genel olarak İlk Kaynak anlamına gelen adlandırmalarla bilinir. Uzay evrenlerinin çevrelerine doğru Evrensel Merkez anlamına gelen kavramlar sık bir biçimde kullanılır. Yıldızlar tarafından aydınlatılmış yaratılmışlıkların daha uzağında ise sizin yerel evreninizin yönetim merkezi olan dünyasında İlk Yaratıcı Kaynak ve Kutsal Merkez olarak bilinir. Buraya yakın bir yıldız kümesinde Tanrı, Âlemlerin Yaratıcısı olarak ifade edilir. Bir diğerinde ise, Sınırsız Koruyucu, ufuk noktasında ise Kutsal Denetleyici olarak bilinir. Kendisi aynı zamanda Aydınlığın Yaratıcısı, Yaşamın Bahşedişi ve Her-Şeye-Gücü-Yeten Birlik olarak tarif edilir.

1:1.5 (23.2) Bir Cennet Evladı’nın bahşedilmiş bir yaşam yaşadığı bu dünyalar üzerinde Tanrı genel olarak kişisel ilişkilerin, duygusal sevginin, ve yaratıcı sadakatin tanımlayıcı sıfatlarıyla adlandırılır. Sizin yıldız kümenizin yönetim merkezinde Tanrı Kâinatın Yaratıcısı olarak kaynak gösterilir, ve yerleşik dünyaların üyesi olan sizin yerel güneş siteminin farklı gezegenlerinin üzerinde Yaratıcıların Yaratıcısı, Cennet Yaratıcısı, Havona Yaratıcısı ve Ruh Yaratıcısı olarak çeşitli biçimlerde bilinir. Cennet Evlatları’nın bahşedişlerinin açığa çıkardıklarıyla Tanrı’yı tanıyanlar sonunda Yaratan-yaratılanın güçlü etkileyici ilişkisinin duygusal cazibesine erişebilir ve Tanrı’yı “bizim Yaratıcımız” biçiminde içselleştirebilirler.

1:1.6 (23.3) Cinsiyete sahip olan yaratılmışların bir gezegeni üzerinde, aile duygusu uyarılarının akıl sahibi varlıkların kalplerinde bulunduğu bir dünyada, bir Baba olarak Yaratıcı kavramı ebedi Tanrı’yı tanımlamak için hayli tanımlayıcı ve yerinde bir isim haline gelir. Sizin gezegeniniz üzerinde, Urantia’da, en iyi bilinen biçimde ve evrensel olarak kabul ediliş biçimiyle kendisi Tanrı olarak bilinir. Geçmişte sizin peygamberleriniz onu düzgün bir biçimde “sonsuza kadar var olan Tanrı” olarak adlandırıp onu “ebediyeti barındıran” olarak kaynak gösterdiler. Ona verilen isim aslında baskın bir öneme sahip değildir, aslında dikkate değer nokta sizin onu bilmenizin ve onun gibi mükemmel olmak için ondan feyz almanızın gerekliliğidir.

2. Tanrı’nın Gerçekliği

1:2.1 (23.4) Tanrı ruhani dünyanın başat bir gerçekliği; akli alanın gerçeklik kökenidir; Tanrı’nın varlığı tüm maddi alanlar boyunca onların hepsini etkisi altına alacak biçimde hüküm sürer. Tüm yaratılmış akli varlıklara göre Tanrı bir kişiliktir, ve kâinatın âlemlerinin tümüne göre ise o ebedi gerçekliğin İlk Kaynak ve Merkezi’dir. Tanrı ne bir insan gibi ne de makine gibidir. Baş Yaratıcı evrensel bir ruhaniyet, ebedi doğru, sınırsız gerçeklik ve yaratıcı kişiliğidir.

1:2.2 (23.5) Ebedi Tanrı sınırsız bir biçimde gerçekliğin olası en yüksek amaca getirilmesinden veya evrenin kişiselleştirmesinden her zaman çok daha fazlasıdır. Tanrı sadece basit bir tanımlamayla insanın en yüce isteği veya onun fani arayışının bir amacı değildir. Yine Tanrı ne sadece bir kavram, ne de doğruluğun olası-kudreti değildir. Kâinatın Yaratıcısı doğayı tarif etmek için kullanılan ne eş anlamlı bir sözcük ne de doğa kanunlarının ete kemiğe büründüğü bir bünyeye için kullanılan bir anlamdır. Tanrı başlı başına aşkın bir gerçekliktir, sadece yüce değerler içerisinde insanın geleneksel kavramlaştırmalarından ibaret değildir. Ne Tanrı ruhsal anlamların bir psikolojik odaklanması, ne de “insanın en soylu yapıtı”dır. Tanrı insanların akıllarında bu kavramların herhangi biri veya hepsi bile olabilir, fakat gerçekte kendisi her zaman bütün bunlardan daha fazlasıdır. Tanrı, ruhani barışı dünya üzerinde sevinçle karşılayan ve kişiliğin ölümde hayatta kalışını deneyimlemeyi arzulayan herkes için bir kurtarıcı kişilik ve sevgi dolu bir Yaratıcı’dır.

1:2.3 (24.1) Tanrı’nın varlığının mevcudiyeti, Cennet’ten fani insanın aklında yaşaması ve ebedi varlığını sürdürmesinin evrimleşen ölümsüz ruhuna yardımcı olmak için gönderilen ruh Gözlemleyicisi olan kutsal varlığın nüfuzu tarafından insan deneyimlemesinde gösterilmiştir. İnsan aklında bu kutsal Düzenleyici’nin varlığı üç deneysel olgular bütününde açığa çıkar:

1:2.4 (24.2) 1. Tanrı’yı kavramak için akli kabiliyet — Tanrı-bilinci.

1:2.5 (24.3) 2. Tanrı’yı bulmak için ruhani arzu — Tanrı-arayışı.

1:2.6 (24.4) 3. Tanrı gibi olmak için duyulan özlem kişiliği — Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmek için duyulan samimi istek.

1:2.7 (24.5) Tanrı’nın varlığı hiçbir zaman bilimsel deneylerle veya mantıksal çıkarsamalardan biri olan saf akılla ispatlanamaz. Bunun yerine Tanrı sadece insan deneyimlemelerinin yaşam alanlarında açığa çıkabilir; yine de Tanrı’nın gerçekliğinin asli kavramı mantığa uygunluk, felsefeye yatkınlık, dine özsellik, ve herhangi bir kişiliğin varlığını sürdürmesi umuduna karşı olmazsa olmazlık gösterir.

1:2.8 (24.6) Tanrı’yı gerçekten bilenler onun varlığının gerçekliğini deneyimlemiş olanlardır; bunun gibi Tanrı-bilen faniler deneyimlemelerinde sadece insanoğlunun diğerleriyle paylaşabileceği yaşayan Tanrı’nın varlığının olumlu kanıtını taşırlar. Tanrı’nın varlığı insan aklının Tanrı-bilinci ve onun fani düşünme gücünde ikamet eden, Kâinatın Yaratıcısı tarafından ona karşılıksız olarak verilen hediye olan Düşünce Denetleyicisi’nin Tanrı-varlığı arasındaki bütünlük dışında tüm olası görüngülerin ötesindedir.

1:2.9 (24.7) Kuramsal bir biçimde Tanrı’yı Yaratan olarak düşünebilir, ve onu Cennet’in kişisel yaratanı ve kusursuzluğun merkezi evreni olarak görebilirsiniz, fakat zaman ve mekân evrenlerinin tümü Yaratan Evlatlar’ın Cennet birliği tarafından yaratılmış ve düzenlenmiştir. Kâinatın Yaratıcısı Nebadon’un yerel evreninin kişisel yaratanı değildir; sizin yaşadığınız evren onun Mikâil olan Ebadı’nın yapıtıdır. Yaratıcı evrimsel evrenleri kişisel olarak yaratmadıysa bile; onları fiziksel, akli ve ruhani enerjilerin dışavurumlarında ve onların evresel ilişkilerinin birçoğunda kontrol eder. Yaratıcı olarak Tanrı Cennet âleminin kişisel yaratıcısıdır, ve Ebedi Evlat ile etkileşim halinde tüm diğer kişisel evren Yaratanları’nın yaratıcısıdır.

1:2.10 (24.8) Maddi olan kâinatın âlemlerinin tümü içinde bir fiziksel denetleyici olarak İlk Kaynak ve Merkez, ebedi Cennet Adası’nın işleyişleri dâhilinde faaliyetlerde bulunur, ve bu mutlak yerçekimi merkeziyle ebedi Tanrı kâinatın âlemlerinin tümü boyunca ve merkezi evrende kozmik fiziksel düzeyin üst denetimini eşit bir biçimde uygular. Akıl olarak Tanrı, Sınırsız Ruh’un İlahiyatı’nda faaliyet gösterir; ruh olarak Ebedi Evlat’ın ve onun kutsal çocuklarının kişiliğinde açığa çıkmış bir biçimde bulunur. Bu İlk Kaynak ve Merkez’in Cennet Kişilikleri ve Mutlaklıkları ile eş güdümünün ilişkisi, Kâinatın Yaratıcısı’nın tüm yaratılanlar ve onların bütün düzeyleri üzerindeki doğrudan kişisel faaliyetlerini hiçbir biçimde küçükte olsa engellemez. Onun katmanlı ruhunun varlığıyla Yaratan Yaratıcı onun yaratılmış çocuklarıyla ve kendi yarattığı evrenleriyle aracısız bir ilişkiyi yönetir.

3. Evrensel Bir Ruh Olarak Tanrı

1:3.1 (25.1) “Tanrı ruhaniyettir.” O evrensel bir ruhani mevcudiyettir. Kâinatın Yaratıcısı sınırsız bir ruhani gerçekliktir; O “egemen, ebedi, ölümsüz, gözle görülemez, ve tek gerçek Tanrı”dır. Siz “Tanrı’nın doğumu” olsanız bile, Yaratıcı’yı sizin gibi sizin yapınızda veya fiziğinizde düşünmemeniz gerekir, çünkü onun ebedi mevcudiyetinin yerleşkesinden gönderilen Gizem Görüntüleyiciler’i tarafından yerleştirilmiş “onun görüntüsü içinde” yaratılmanız gerektiği söylenmiştir. Ruhani varlıklar her ne kadar insan gözlerine karşı görünmez ve ete ve kana sahip olmasalar da gerçektirler.

1:3.2 (25.2) Geçmişin kâhini zamanında “Bak işte, Tanrı benimle birlikte hareket ve ben onu göremiyorum; o benden bağımsız olarak da devinim halinde, fakat ben bunu algılayamıyorum” dedi. Biz Tanrı’nın yapıtlarını sürekli bir biçimde gözlemleyebiliriz, ve aynı zamanda onun görkemli idaresinin maddi kanıtları hakkında yüksek bir bilince sahip olabiliriz, fakat bırakın insan nüfuzunda onun temsilci ruhunun farkına varmayı onun kutsallığının açığa çıkmış halinin gözle görülebilen niteliklerine nadir bir biçimde gözlerimizi yöneltebiliriz.

1:3.3 (25.3) Kâinatın Yaratıcısı kısıtlı ruhani niteliklere ve maddi engellerin düşük seviyedeki yaratılmışlarından kendisini sakladığı için görülmez değildir. Onun görünmezliği hususunda bu durumun yerine: “Siz benim yüzümü göremezsiniz, hiçbir fani için benim varlığımın görülmesi ve bire bir biçimde benimle bir yaşanması söz konusu değildir.” Hiçbir maddi insan Tanrı’nın ruhaniyetini dolaysız olarak gözle göremez ve onlar kendilerinin fani varlığını koruyamazlar. Kutsal kişiliğin mevcudiyetinin ruhani mükemmelliği ve ihtişamı alt sınıf ruhani varlıklar veya maddi kişiliklerin herhangi bir düzeyi tarafından erişimi imkânsızdır. Yaratıcı’nın kişisel mevcudiyetinin ruhani ışıltısı “hiçbir fan, insanın yaklaşamayacağı hiçbir maddi yaratılmışın gördüğü veya göreceği bir ışıktır.” Fakat ruhanileştirilmiş aklın inanç-gözüyle Tanrı’yı anlamak için bedenin gözlerinden Tanrı’yı görüp görememek hiçbir önem arz etmez.

1:3.4 (25.4) Kâinatın Yaratıcısı’nın ruhani doğası onun ortak varlığı olan Cennetin Ebedi Evladı tarafından tamamen paylaşılır. Yaratıcı ve Evlat onların birleşik kişilik eş güdümü olan Sınırsız Ruhla birlikte aynı ölçüde evrensel ve ebedi ruhaniyeti bütünüyle ve koşulsuz olarak paylaşır. Tanrı’nın kendisinin ve kendi içinde bulunan ruhu mutlak, Evlat’ta koşulsuz, Ruhaniyet’te evrensel, ve bunların hepsinde ve bunlar tümüyle birlikte sınırsızdır.

1:3.5 (25.5) Tanrı evrensel bir ruhaniyet; Tanrı evrensel bir kişiliktir. Sınırlı yaratılmışların yüce kişisel gerçekliği ruhtur; kişisel kainatın nihai gerçekliği ise absonit ruhtur. Sadece sınırsızlığın dereceleri mutlaktır, ve sadece bu seviyeler üzerinde madde, akıl ve ruh arasında kesinsel bir bütünlük mevcuttur.

1:3.6 (25.6) Âlemler içinde Yaratıcı olan Tanrı potansiyel olarak maddenin, aklın ve ruhun üst deneticisidir. Sadece kendisinin ucu bucağı olmayan kişilik itibarı sayesinde Tanrı kendisinin ifade edilemeyecek ölçüde yarattığı irade sahibi yaratılmışlarının kişilikleriyle dolaysız olarak iletişim halindedir. Fakat, âlemlerdeki geniş bir alana yayılan Tanrı iradesi olan sadece onun birimlere ayrılmış oluşumlarında Cennet’in dışından ilişkiye geçilebilir. Bu Cennet ruhaniyeti zamanın fanilerinin akıllarında ikamet eder, ve burada Kâinatın Yaratıcısı’nın kutsallığı ve doğasının bir parçası olan ölümsüz ruhun varlığını sürdürmeye çalışan yaratılmışların evrimini geliştirir. Fakat bu evrimsel yaratılmışların akıllarının kökeni yerel evrenlerde başlar, ve cennete Yaratıcı’nın iradesini yerine getirmeyi tercih eden yaratılmışlarının bu ruhani erişiminin deneyimsel dönüşümlerinin nihai sonucu olan kutsal kusursuzluğu elde etmelidirler.

1:3.7 (26.1) İnsan’ın içsel deneyimlerinde, akıl maddeyle bütünleşir. Böyle maddesel-birlikteliğe sahip olan akıllar fani ölümden kurtulamazlar. Ölümsüz ruhun varlığını devam ettirmenin düzeni, böyle bir Tanrı-bilincine sahip aklın yavaşça ruh öğretisine dönüşmesi ve sonunda ruhaniyetle yönetilen bir oluşuma sahip olması vasıtasıyla fani aklın içindeki bu dönüşümleri ve insan iradesinin bu türlü düzenlenmelerinde sağlanmış olur. İnsan aklının maddesel etkileşimden ruhsal bütünlüğe olan bu evrimi fani aklın potansiyel ruh fazlarının ebedi ruhun morantiya gerçekliklerine doğru hal değişimiyle sonuçlanır. Maddenin hükmü altında olan fani akıl gittikçe artan bir biçimde maddeleşmeye, ve sonuçta nihai kişilik tükenmesinden yoksunluk duymaya mecburdur. Fakat akıl tarafından zemini hazırlanan ruh, bu kişilik varoluşunun varlığını devam ettirmesi ve ebediyete ulaşmasının yoluyla artan bir biçimde ruhanileşerek sonunda benzersizliğe erişir.

1:3.8 (26.2) Ben Ebediyet’ten geliyorum, ve ben birçok kere Kâinatın Yaratıcısı’nın varlığına dönüşlerde bulundum. Ebedi ve Evrensel Yaratıcı olan İlk Kaynak ve Merkez’in kişiliğini ve mevcudiyetinin bilgisine sahibim. Tanrı’nın mutlak, ebedi ve sınırsız olmasının yanı sıra kendisinin aynı zamanda doğası gereği iyi erdem sahibi, kutsal ve merhametli olduğunun bilincindeyim. “Tanrı ruhaniyettir” ve “Tanrı sevgidir” gibi büyük bildirilerin doğruluğunu, ve onun bu iki niteliğinin neredeyse tamamının bütünlüksel bir biçimde Ebedi Evladı’nın bünyesinde evrende açığa çıkarıldığını biliyorum.

4. Tanrı’nın Gizemi

1:4.1 (26.3) Tanrı’nın kusursuzluğunun sınırsızlığı öyle bir derecededir ki bu sınırsızlık ebedi bir biçimde onun gizemini oluşturur. Ve Tanrı’nın idrak edilemeyen gizemlerinin en büyüğü fani akılların içlerinde kutsallığı barındırışının olgusallığıdır. Kâinatın Yaratıcısı’nın zamanın yaratılmışları arasındaki bu geçici ikamesinin anlamı kâinattaki tüm gizemlerin arasından en derinidir; insan aklındaki bu kutsal mevcudiyet gizemlerin gizemidir.

1:4.2 (26.4) Fanilerin fiziksel bedenleri “Tanrı’nın tapınaklarıdır”. Egemen Yaratan Evlatlar kendilerinin yaşam verdikleri dünyaların yaratılmışlarının yakınlarına gelmelerine ve “tüm insanları kendilerine doğru çekmelerine”; onların bilinçlerinin “kapılarında durmalarına” “ve bu kapıları çalmalarına” bunların sonucunda “onlara kalplerinin kapılarını açanların” içeriye buyur ettiklerine karşı hoşnutluk duymalarına, Yaratan Evlatlar ve onların fani yaratılmışları arasında bu içten kişisel iletişimin olmasına rağmen yine de fani insanlar onların içinde ikamet eden Tanrı’dan bir nüveye sahip olduklarından onların bedenleri Tanrı’nın tapınaklarıdır.

1:4.3 (26.5) Siz bizim bulunduğumuz yerin aşağısında ikamet ettiğinizde, hayatınızın gidişatı geçici bir biçimde dünya üzerinde harekete geçirildiğinde, bedendeki bu deneyimleme yolculuğu tamamlandığında, ruhun geçici kaldığı bu fani bedeni oluşturan tozun “geldiği dünyaya tekrar geri döndüğünde”; tüm bu gelişmelerin aydınlığında artık açığa çıkmıştır ki içinizde ikamet eden Ruh onu size veren Tanrı’ya geri dönecektir. Kutsallığın bir parçası ve bölümü olan Tanrı nüvesi bu gezegenin her fani varlığında geçici bir süreliğine barınır. Size verilen bu nüve kullanım hakkından doğan bir özel mülkiyet niteliği göstermez ve bu sebeple tamamen size ait değildir, bunun yerine siz fani varoluşunuzdan ruhani varlığınızı devam ettirmeyi başarırsanız bilinçli bir biçimde sizinle birlikte var olması için tasarlanmıştır.

1:4.4 (26.6) Biz sürekli Tanrı’nın gizemiyle karşılaşmaktayız; onun sınırsız iyiliği, bitip tükenmek bilmeyen bağışlaması, kıyaslanamaz bilgeliği ve üstün karakteri gerçeğinin sınırsız tayfının sürekli artan bir biçimde kendisini ortaya çıkarmasıyla hayretler içinde kalmaktayız.

1:4.5 (26.7) Kutsal gizem kaynağını insanın kusurlu niteliği ile Cennet Kutsal Üçlemesi’nin kusursuzluğu olarak maddi ile ruhsal, zaman-mekan yaratılmışı ile Kainatsal Yaratan, zamansal ile ebedi olan biçimindeki, sınırlı ile sınırsız arasında mevcut bulunan içkin farklılıktan alır. Kainatsal derin sevginin Tanrısı yaratılmışlarının her birine her koşulda, kutsal gerçeklik, güzellik ve iyilik niteliklerini ruhsal olarak kavramaları için onların kabiliyetlerinin en üst noktasına kadar kendisini açığa çıkarır.

1:4.6 (27.1) Her ruhsal varlık ve her fani yaratılmışlık için kâinatın âlemlerinin tümünün her dünyası üzerinde ve her kâinat alanında Kâinatın Yaratıcısı kendi merhametli ve kutsal kişiliğinin bütününü bu tür ruh varlıklarının ve fani yaratılmışlarının algılayacağı ve kavrayacağı biçiminde kendisini açığa çıkarır. Tanrı ruhani veya maddi hiçbir bünyenin tarafını tutmaz. Evrenin herhangi bir evladının verilen bir zaman aralığında Kutsal mevcudiyetten hoşnutlukla yararlanması böyle bir yaratılmışın sadece yüce maddi dünyanın ruhani gerçekliklerini algılaması ve onu kavraması kabiliyetiyle sınırlıdır.

1:4.7 (27.2) İnsanın ruhani deneyimlemelerinin bir gerçekliği olarak Tanrı bir gizem değildir. Fakat, maddi düzenin fiziksel akıllarına göre ruhani dünyanın gerçekliği hakkında tekdüze bir yargıya varılmaya teşebbüs edildiğinde bu gizem ortaya çıkar. Bu gizemler o kadar güç algılanır ve o kadar derindir ki; zaman ve mekânın maddi dünyalarının evrimleşen fanileri tarafından ebedi Tanrı’nın algılanışı ve Sınırsızın sınırlılar tarafından tanınışının felsefi mucizesine ulaşımı sadece Tanrı-bilen fanilerinin inanç-algısıyla mümkündür.

5. Kâinatın Yaratıcısı’nın Kişiliği

1:5.1 (27.3) Tanrı’nın büyüklülüğünün ve sınırsızlığının onun kişiliğinin açıkça görülmemesine ve onu perdelemesine izin vermeyin. “Kulağı tasarlayanın kendisi, duyamaz mı?” Gözleri biçimlendirenin kendisi, göremez mi?” Kâinatın Yaratıcısı kutsal kişiliğin en yüksek noktası tüm yaratılmışlar boyunca kişiliğin kökeni ve kaderidir. Tanrı sınırsız ve kişiseldir; ve kendisi sınırsız bir kişiliktir. Yaratıcı’nın kişisel sınırsızlığı onu maddi ve sınırlı varlıkların bütüncül kavramalarının sonsuz ötesinde konumlandırsa da Yaratıcı tam anlamıyla bir kişiliktir.

1:5.2 (27.4) Tanrı, insan aklının anladığı kişilik kavramından ve kendisi herhangi bir üstün kişilik kavramsallaşmasından bile çok daha fazlasıdır. Fakat, kişiliğin nihai amacının ve bilgisinin oluşturduğu en üst düzey varlık gerçekliği kavramına sahip maddi yaratılmışların akıllarıyla bu tür idrak edilemeyecek kavramları tartışmak gereksizdir. Maddi yaratılmışların Kâinatın Yaratıcısı için en nihai olası kavramı, kutsal kişiliğin engin bilgisinin ruhani nitelikteki olası en yüksek amacında bütünleşir. Bu sebeple her ne kadar Tanrı’nın kişiliğin insan kavramsallaşmasının ötesinde olduğunu biliyor olsanız bile, siz Kâinatın Yaratıcısı’nın ebediyetten, sınırsızlıktan, gerçeklikten, iyilikten ve güzel kişilikten çok daha azı anlamına gelemeyeceğini de eşit ölçüde bilmelisiniz.

1:5.3 (27.5) Tanrı kendi yarattığı hiçbir yaratılmışlarından saklanmaz. Kendisi sadece “hiçbir maddi yaratılmışın yaklaşamayacağı bir ışığın içinde ikamet ettiğinden” dolayı birçok varlık düzeyi için erişilemezdir. Kutsal kişiliğin bu enginliği ve ihtişamı evrimsel fanilerin sınırlı akıllarının algılayışının çok ötesindedir. Tanrı “elinin derinliğiyle suların hacmini, ve yine elinin bir karışıyla evreninin büyüklüğünü ölçebilir. Dünyanın yörüngesinde oturup bir perde gibi cennetleri bir perde gibi kapatıp sonunda içinde yaşamın hüküm süreceği bir evreni oluşturan Tanrı’dır.” “Tüm bunları yaratana, onların dünyalarını sırayla getirip onları isimleriyle çağırana gözlerinizi dört açıp dikkatlice bakın”; ve göreceksiniz ki “Tanrı’nın görünmeyenleri onun tarafından var edilenler tarafından ancak kısmen anlaşılabilmesi doğruluk arz eder. Bugün, siz yaşayan bir varlık olarak; görünmez Yapıcı’yı onun çok katmanlı ve çeşitli yapıtlarıyla, ve aynı zamanda onun Evlatlarının ve sayılamayacak derecedeki yardımcılarının hizmetleri ve açığa çıkarışlarıyla kavramak zorundasınız.

1:5.4 (28.1) Maddi faniler Tanrı’nın kişiliğini göremeseler de onlar kendisinin bir kişilik olduğu kesinliğinden memnuniyet duymalı Kâinatın Yaratıcısı’nın kendi düşük seviyedeki sakinlerinin ebedi ruhani gelişimlerini sağlayacak kadar dünyayı çok sevdiği gerçeğini yansıtacak doğruları inançla kabul etmeli; onun “kendi çocuklarının varlığından büyük bir keyif aldığından emin olmalıdır. Bir kusursuz, ebedi, sevgi dolu ve sınırsız Yaratan kişiliği oluşturan bu insan-üstü ve kutsal niteliklerin hiçbirinden Tanrı mahrum değildir.

1:5.5 (28.2) Üstün evrenlerin çalışanları dışında yerel yaratılmışlarda Tanrı, yerel evrenlerin egemenleri ve imara açılmış dünyalardaki yaratıcılar olan Cennet Yaratıcı Evlatları’ndan başka kişilerden veya yerleşik bir durumdan oluşan hiçbir dışavuruma sahip değildir. Yaratılmışın inancı eğer kusursuz olsaydı kendi Yaratıcısı’nı ararken Yaratıcı Evladı ile karşılaştığı zaman Kâinatın Yaratıcısı’nı gördüğünden emin olacak, ve onun Evladı’ndan başka bir şeyi görmek için kanıt istemeyecek veya beklemeyecekti. Fani insan yalın bir değişle ruh değişimini tamamlamadan ve Cennet’e gerçekte ulaşmadan Tanrı’yı göremez.

1:5.6 (28.3) Cennet Yaratıcı Evlatları’nın doğaları İlk Muhteşem Kaynak ve Merkezi’nin sınırsız doğalarının evrensel mutlaklığı içerisinde koşulsuz potansiyellerin hepsini kapsamaz, fakat Kâinatın Yaratıcısı her durum ve koşulda Yaratıcı Evlatlar’da kutsal bir biçimde var olur. Mikâil’in emri altındaki bu Cennet Evlatları, Işıldayan Sabah Yıldızı’ndan ilerlemeci hayvan evriminin en düşük insan yaratılmışına kadar tüm yerel evren kişiliğinin yönetimi için bile kusursuz kişiliklerdir.

1:5.7 (28.4) Tanrı ve onun muhteşem ve merkezi kişiliği olmadan, uçsuz bucaksız olan kâinatın âlemlerinin tümü boyunca hiçbir kişilik oluşmazdı. Bu bakımdan Tanrı bir kişiliktir.

1:5.8 (28.5) Her ne kadar Tanrı ebedi bir kudret, görkemli bir mevcudiyet, aşkın bir nihai amaç ve muhteşem bir ruh olsa bile, ve kendisi tüm bunların hepsinden sınırsız bir biçimde daha fazlası olsa da, yine de Tanrı sonsuza kadar sürecek kelimenin tam anlamıyla kusursuz Yaratan kişiliğidir. “Seven ve sevilen” bir kişi “bilebilir ve bilinebilir,” ve bu kişi bizimle arkadaş olabilir, ve böylece sizin diğer insanlar tarafından bilinişiyle ve diğer insanların bilindikleri biçimde Tanrı’nın bir dostu olarak tanınırsınız. Bunların ışığında Tanrı gerçek bir ruh ve ruhani bir gerçekliktir.

1:5.9 (28.6) Kâinatının tümüne açığa çıkarıldığı şekliyle; Kâinatın Yaratıcısı’nı gördüğümüz, onun sınırsız sayıdaki çeşitli yaratılmışlarının içinde onun bulunduğunu anladığımız, onun Egemen Evlatları’nın kişiliklerinde ona dikkatle baktığımız, onun kutsal mevcudiyetini burada veya orada, yakında ve uzakta hissetmeye devam ettiğimizde onun kişiliğinin yüceliğinden ne kuşku duyalım ne de onu sorgulayalım. Tüm bu ucu bucağı olmayan yetki dağıtımına rağmen, Tanrı her zaman gerçek kişiliğini korur ve kâinatın âlemlerinin tümü boyunca değişik bölgelere ayrılmış yaratılmışlarının sayısız ev sahipleriyle kişisel iletişimini sonsuza kadar sürdürür.

1:5.10 (28.7) Kâinatın Yaratıcısı’nın kişiliğinin bilgisi genişlemiş ve daha doğru bir Tanrı kavramı olarak akla başat biçimde vahiy yoluyla ulaşmıştır. Nedensellik, bilgelik ve dinsel deneyimin bütünü Tanrı’nın kişiliğini çağrıştırır ve onun yorumlanmasını sağlar, fakat hepsinin birleşimi yine de tamamiyle onun kişiliğini tanımlamaya yetmez. İkame eden Düşünce Denetleyicileri bile birey öncesi niteliğini taşır. Herhangi bir dinin olgunluğu ve taşıdığı doğruluk payı onun Tanrı’nın sınırsız kişiliğine dair kavramlaştırmasıyla ve İlahiyat’ın mutlak birlikteliğini algılayışıyla orantılıdır. Bununla birlikte Kişisel İlahiyat’ın bilgisi Tanrı’nın bütünlüğü kavramını ilk kez tasarlanışından sonra dinsel olgunluğun bir ölçüsü haline gelir.

1:5.11 (29.1) İlk çağ dinleri birçok kişisel tanrılara sahiplerdi, ve onlar insan görüntüsü biçiminde yansıtılmışlardı. Açığa çıkarılan bilgi İlk Sebep’in bilimsel nedenselliğinde yalnızca mümkün olan Tanrı’nın kişilik kavramının doğruluğunu onaylar ve sadece Evrensel Bütünlük’ün nihai olmayan felsefi bilgisinde belirtilir. Sadece kişilik yaklaşımıyla herhangi bir insan Tanrı’nın birliğini kavramaya başlayabilir. İlk Kaynak ve Merkez’in kişiliğini reddetmek maddecilik ve panteizm arasında bir tercih yapılmasını gerektirecek iki felsefi karmaşayı beraberinde getirir.

1:5.12 (29.2) İlahiyat’ın üzerine yapılacak tasavvurlarda kişilik kavramı bedensellik fikrinden yoksun bırakılmalıdır. Bir maddesel beden ne insan ne de Tanrı’daki karakter için hayatiyet arz etmez. Bedenselliğin hatası insan felsefesinin bu iki örneğinde görülebilir. Maddecilikte insan kendi bedenini ölüm esnasında kaybettiği için kişilik olarak varlığının sona geldiği varsayılır; panteizmde ise Tanrı herhangi bir bedene sahip olmadığı için bir kişilik olarak tasvir edilmez. İlerleyici kişiliğin insan-üstü türü akıl ve ruhun bir bütünlüğünde faaliyette bulunur.

1:5.13 (29.3) Kişilik, Tanrı’nın basit bir niteliği değildir; bunun yerine bu nitelik, kelimenin tam anlamıyla kusursuz dışavurumun ebediyeti ve evrenselliğinde gösterilen sınırsız doğanın ve bütünleştirilmiş kutsal iradenin birliksel eş güdümünü simgeler. Kişilik, yüce bir anlamda, kâinatın âlemlerinin tümü için Tanrı’nın açığa çıkarılışıdır.

1:5.14 (29.4) Tanrı, ebedi, evrensel, mutlak ve sınırsız olarak ne bilgelikte ne de bilgide büyümeye devam eder. Tanrı sınırlı insanın eksik bir yargıyla veya algıyla düşünebileceği bir biçimde deneyim kazanmaz; fakat onun kendi ebedi kişiliğinin alanlarında, kendini gerçekleştirmenin devamlı ilerlemesinden faydalanması, evrimsel dünyaların sınırlı yaratılmışları tarafından yeni bir deneyim elde edilmesiyle belli bir biçimde karşılaştırılabilir ve benzetilebilir.

1:5.15 (29.5) Engin evren içinde Kâinatın Yaratıcısının, kutsal yardımla ruhani bakımdan kusursuz dünyalara doğru yukarı çıkmayı arzulayan sınırlı her ruhun kişilik mücadelesinde dolaysız olarak katkıda bulunuşu bir gerçek olmasaydı, sınırsız Tanrı’nın mutlak kusursuzluğu, kusursuzluğun koşulsuz kesinliğinden kaynaklanabilecek istenmeyen bağlayıcılıklarının sebebini oluştururdu. Kâinatın âlemlerinin tümü boyunca her ruhani varlığın ve her ölümlü yaratılmışın ilerleyici deneyimi, sonu olmayan kendini gerçekleştirmenin bitmeyen kutsal çevresi içerisinde Tanrı’nın ezelden beri gelişen İlahi-bilincinin bir parçasıdır.

1:5.16 (29.6) “Tüm sıkıntılarınızda Tanrı’da acı çeker” söylemi kelimenin tam anlamıyla doğru bir yargıdır, tıpkı “tüm zaferlerinizde Tanrı’da sizinle beraber bir başarı elde eder” gerçeği gibi. Onun birey öncesi kutsal ruhu sizin gerçek bir parçanızdır. Cennet Adası kâinatın âlemlerinin tümünün tüm fiziksel başkalaşımlarıyla iç içedir; Ebedi Evlat tüm yaratılanların akli yansımalarını içine alır, ve Birleştirici Bünye tüm akli yansımaları ve genişleyen kâinatı kapsar ve bütünlüğü altına toplar. Zaman ve mekânın evrimsel yaratılmışlarının tümünün kişiliğinde, her varlığın ve birlikteliğin yükselen ruhlarının ve genişleyen akıllarının içerisinde ilerlemeci mücadelelerinin bireysel deneyimlerinin hepsinde Kâinatın Yaratıcısı kutsallık bilincinin bütününde kendisini gerçekleştirir. Bu sebeple “Onun bünyesinde biz hepimiz yaşar, hareket eder ve varlığımıza sahip oluruz” sözünün tüm anlamı kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde doğrudur.

6. Kâinat İçindeki Kişilik

1:6.1 (29.7) İnsan kişiliği kutsal Yaratan kişiliği tarafından şekillendirilmiş zaman-mekân ve ışık-gölgenin bir ürünüdür. Bu bakımdan hiçbir gerçekliğin ışığı onun gölgesi incelenerek yeterli bir biçimde kavranamaz. Bunun yerine gölgeler onların esas kaynakları olan gerçek özü bakımından değerlendirilmelidir.

1:6.2 (30.1) Tanrı bilime göre bir neden, felsefeye göre bir fikir, dinselliğe göre bir kişilik ve hatta şefkat sahibi cennetlik Yaratıcı’dır. Tanrı bilim adamına göre bir esas kuvvet, filozofa göre bütünlüğün bir hipotezi, din adamına göre yaşayan ruhani bir deneyimdir. İnsanın Yaratıcı Tanrı’nın kişiliği hakkında yeterli olmayan kavramsallaşması yalnızca evrende insanın ruhani gelişimiyle arttırılabilir ve bu kavramsallaşma, yalnızca zaman ve mekânda kutsal yolculuğu yapanların sonunda Cennet’te yaşayan Tanrı’nın kutsal karşılamasına ulaştığında gerçekten yeterli bir anlamsal bütünlüğü haline gelecektir.

1:6.3 (30.2) Kişiliğin Tanrı ve insan tarafından birbirine taban tabana zıt idrak edildiği farklı bakış açılarının varlığını hiçbir zaman gözden kaçırmayınız. İnsan kişiliğe sınırlılıktan sınırsızlığa bakmaya çalışarak kişiliği görür ve onu algılar; bunun karşısında Tanrı sınırsızlıktan sınırlılığı görerek onu değerlendirir. İnsan kişiliğin olası en alt seviyesine sahiptir, Tanrı ise en yüksek, hatta en yüce, nihai ve mutlak kişiliği kendi içerisinde barındırır. Bu sebeple, kutsal kişiliğin daha yerinde kavramları insan kişiliğinin gelişmiş düşüncelerinin, özellikle Yaratan Evlat olan Mikâil’in Urantia’daki yaşamının bahşedilişinin insani ve kutsal kişiliğinin gelişmiş dışavurumunun ortaya çıkmasını sabırla beklemek zorunda kalmıştır.

1:6.4 (30.3) Fani insan aklında ikame eden birey öncesi kutsal ruh, kendi mevcut varoluşunun geçerli kanıtını kendi mevcudiyetinde taşır, fakat kutsal kişiliğin kavramsallaşması samimi olan kişisel dini deneyimlerin ruhani içeriğiyle ancak algılanabilir. Herhangi bir insan olan veya kutsal olan kişilik, kutsallığın dışsal tepkilerden veya bu insanın maddi mevcudiyetinden bağımsız olarak bilinebilir ve kavranabilir.

1:6.5 (30.4) Ahlaki yakınlığın ve ruhani uyumun belli bir derecedeki birlikteliği iki birey arasındaki arkadaşlık için olmazsa olmaz koşullardan biridir; sevgi dolu bir kişilik kendisini kalbinde sevgi taşımayan bireye çok nadiren kendisini anlatabilir. Kutsal bir kişiliğin bilgisine yaklaşmak için bile, insanın kişilik kazanımlarının tümü onun bu yöndeki çabalarına tamamen adanmalıdır; aksi halde yeteri kadar istekli olmayan kısmi bir sadakat boş bir uğraş olacaktır.

1:6.6 (30.5) İnsan kendisini ve kendi türünün kişilik değerlerini daha fazla bir bütünlükte anladığı ve takdir ettiğinde kendisi Özgün Kişilik’i tanımak için daha büyük bir arzu duyacak, ve böyle bir Tanrı-tanıyan insan daha samimi olarak Özgün Kişilik’e benzemek için yüksek bir gayret gösterecektir. Siz Tanrı hakkında kendi görüşlerinizi tartışabilirsiniz, fakat onunla ve onun içinde yaşanılan deneyim sade bir akli mantığın ve insanın tüm uzlaşılamaz tartışmalarının ötesindedir ve üstündedir. Tanrı-tanıyan insan kendi ruhani deneyimlerini, inanmayanları ikna etmek için değil bunun aksine inananların karşılıklı memnuniyeti ve onların aydınlanmasını sağlamak için açıklar.

1:6.7 (30.6) Evren bilgisinin bilinebileceğini ve anlaşılabileceğini varsaymak evrenin bir akıl tarafından inşa edildiğini ve bir kişilikle idare edildiğini farz etmektir. İnsan aklı sadece diğer insan veya insan-üstü akılların akli olgusallığını algılayabilir. Eğer insanın kişiliği evreni deneyimleyebiliyorsa orada evrenin bir yerinde saklı kutsal bir akıl ve mevcut bir kişiliğin varlığı söz konusudur.

1:6.8 (30.7) Tanrı ruh kişiliği olarak ruhaniyettir, ve insanda aynı zamanda bir ruhtur. Nasıralı İsa, insan deneyimlerinde bu ruh kişiliğinin olası kendini gerçekleştirmesinin tamamına ulaşmıştı, bu sebeple onun Tanrı’nın iradesini yerine getirdiği hayatı Tanrı’nın kişililiğinin insan için en nihai ve en gerçek açığa çıkışının temsilidir. Kâinatın Yaratıcısı’nın kişiliği bile sadece mevcut dinsel deneyimde anlaşılabilir, bu bakımdan İsa’nın dünyevi yaşamında, gerçek bir insan deneyimiyle Tanrı’nın kişiliğinin kendini böyle gerçekleştirmesinin ve onun açığa çıkışının kusursuz örneğinden ilham alırız.

7. Kişilik Kavramının Ruhani Değeri

1:7.1 (31.1) İsa “yaşayan Tanrı” hakkında konuştuğu zaman cennet içindeki Yaratıcı olan bir kişisel İlahiyat’ı kaynak olarak gösterdi. İlahiyat’ın kişilik kavramı amaç birliğinin oluşmasına olanak sağlar; akli ibadeti destekler; ve ferahlatıcı doğruluğu beraberinde getirir. Etkileşim birey olmayan maddeler arasında söz konusu olabilir, fakat amaç birliği ilişkileri için aynı durum söz konusu değildir. Yaratıcı ve evladın Tanrı ve insan olarak amaç birliği ilişkileri ikisinin de kişisel olmayan bünyevi durumlarında mümkün değildir. Her ne kadar kişisel bütünlük sadece Düşünce Düzenleyicisi’nin birey dışı varlığı tarafından fazlasıyla sağlansa da, yalnızca kişilikler birbirleriyle bir bütünlük ve birliktelik oluşturabilirler.

1:7.2 (31.2) İnsanın Tanrı’yla olan bütünleşmesi bir su damlacığının okyanustaki tamamlanmışlığını bulabilmesine benzetilemez. İnsan kutsal bütünlüğe ilerleyici olan karşılıklı ruhani bütünlükle, kişisel Tanrı ile kişilik temasıyla, tüm samimiyetle kutsal doğaya artan bir biçimde varışla ve kutsal iradeye akli benimseyişle erişir. Böyle bir yüce ilişki sadece kişilikler arasında gerçekleşebilir.

1:7.3 (31.3) Doğrunun kavramsallaşması kişilikten ayrı, olası bir biçimde uygulanabilir, güzelliğin kavramsallaşması kişilikten bağımsız var olabilir, fakat kutsallığın kavramsallaşması sadece kişiliğin ilişkilerinde anlaşılabilir. Sadece kişiliğe sahip bir birey sevip sevilebilir. Güzellik ve gerçeklik değerleri bile eğer onlar sevgi dolu Yaratıcı olan kişisel Tanrı’nın kendine ait niteliklerinden biri olmasaydı, onlar varlığını devam ettirme içinde olan ümidin kapsamından ayrılırdı.

1:7.4 (31.4) Tanrı’nın nasıl ebedi, değişmeyen, her şeye gücü yeten ve kusursuz olduğunu, fakat aynı zamanda sürekli değişen ve açıkça gözle görülebilen yasayla-sınırlandırılmış, göreceli sınırlılıkların evrimleşen evreni tarafından nasıl kuşatıldığını bizim tamamiyle anlamamız mümkün değildir. Fakat bünyelerimizin ve yaşadığımız çevrenin sürekli değişmesine rağmen hepimiz iradenin bütünlüğünün ve kişiselliğinin kimliğini idare ettiğimizden dolayı kendi kişisel deneyimlerimizde böyle bir doğruyu bilebiliriz.

1:7.5 (31.5) Nihai evren gerçekliği matematikle, mantıkla veya felsefeyle algılanamaz; ancak bu durum bir kişilik olan Tanrı’nın kutsal iradesine ilerleyici bir biçimde uyumla mümkündür. Ne bilim, ne felsefe, ve ne de din felsefesi Tanrı’nın kişiliğini başlı başına doğrulayabilir. Sadece Cennetsel Yaratıcı’nın inanç sahibi evlatlarının kişisel deneyimleri Tanrı’nın kişiliğinin mevcut ruhani gerçekleştirmeleri üzerinde etkide bulunabilir.

1:7.6 (31.6) Evren kişiliğinin daha yüksek seviyedeki kavramsallaşmaları kişiliği, birey-bilincini, birey-iradesini ve bireyin kendisini gerçekleştirmesi için olasılık anlamlarını çağrıştırır. Ve bu karakteristik özellikler bu anlamlara ek olarak Cennet İlahiyatları’nın kişilik birlikteliğinde olan bu tür diğer ve eşit kişiliklerin amaç birlikteliği anlamını karşılar. Ve bu birlikteliklerin mutlak bütünlükleri o kadar kusursuzdur ki kutsallık tek bir bölünmez bütünlük olarak tanınmaya başlar. “Koruyucu Tanrı tekdir.” İnsan olan baba figürünün bölünmez karakteri her nasıl fani kız ve erkek evlatların doğmasına engel olmuyorsa, kişiliğin bölünemezliği Tanrı’nın fani insanların kalplerinde yaşaması için kendi ruhunu bahşedişi onun kişiliğinin bölünmezliğine engel olmaz.

1:7.7 (31.7) Birliktelik kavramıyla ilişkili bölünmezliğin bu kavramsallaşması İlahiyatın Nihayet’i tarafından zaman ve mekânın aşkınlığını yansıtır; bu sebeple ne zaman ne de mekân mutlak veya sınırsız olabilir. İlk Kaynak ve Merkez tüm akıl, madde ve ruhu aşan bir sınırsızlıktır.

1:7.8 (31.8) Ne Cennetin Kutsal Üçlemesi kutsal birlikteliğin gerçekliğine herhangi bir biçimde zarar verebilir, ne de bu üç ebedi kişiliğin varlığından herhangi biri İlahiyat’ın bölünmezliği gerçekliğini değiştirebilir. Cennet İlahiyatı’nın bu üç kişiliği tüm evren gerçeklik yansımalarında ve tüm yaratılmışların ilişkilerinde tek bir bütünündür. Bu noktada, emrim altındaki hiçbir dilin evren hakkında bahsi geçen sorunlarının bize nasıl göründüğü hususunda fani canlı aklını yeterli bir derecede aydınlığa kavuşturmayacağının tamamen bilincindeyim. Fakat siz böyle bir sebepten ötürü güven kaybetmemelisiniz; Cennet varlıkları içerisinde benim topluluğuma ait yüksek kişilikler için bile bu kavramların tamamı apaçık bir aydınlığa kavuşmamıştır. İlahiyat ile alakalı bu derin ve karmaşık gerçeklerin Cennet’e olan uzun fani yükselişin başarılı evreleri süresince sizin aklınızın ilerleyici bir şekilde ruhaniyet kazanımıyla artan bir biçimde açıklık kazanacağını da buna ek olarak unutmayın.

1:7.9 (32.1) [Yedinci aşkın-evrenin yönetim merkezi olan Uversa üzerinde bulunan Zamanın Ataları tarafından görevlendirilen göksel kişiliklerin bir topluluğunun üyesi olan bir Kutsal Danışman tarafından Nebadon’un yerel evreninin sınırlarının ötesinde olan bu planlı açığa çıkarımların belirtilen kısımlarının denetlenmesi ve yönetilmesi için sunulmuştur. Tanrı’nın doğasını ve niteliklerini tasvir eden bu sayfaların yazımına destek olmak için görevlendirildim. Varlığım herhangi bir yerleşik dünya üzerinde bu görev için muktedir en yüksek bilgi kaynağının temsilcisidir. Yedi aşkın-evrenin yedisinde de bir Kutsal Danışman olarak hizmet ve her şeyin merkezi olan Cennet’te yeteri kadar uzunlukta ikamet ettim. Tanrı’nın karşı koyulamaz hâkimiyetiyle birlikte onun doğası ve niteliklerinin gerçekliği ve doğruluğunu tasvir ediyorum; bu bağlamda ne söylediğimin tam anlamıyla bilincindeyim.]

2. Makale - Tanrı’nın Doğası

Urantia’nın Kitabı

2. Makale

Tanrı’nın Doğası

2:0.1 (33.1) İNSANIN olası en yüksek Tanrı kavramının sınırsız ve özüt bir kişiliğin bünyesinde bütünleştiği ölçüde İlahiyat’ın karakterini oluşturan kutsal doğanın niteliklerini irdelemek mümkün ve aynı zamanda yararlı hale gelecektir. Tanrı’nın doğası Nebadon'a ait olan Mikâil’in çok çeşitli öğretilerinde ve bedensel yaşamının üstün ölümlü hayatında ortaya çıktığı şekliyle Tanrı’nın kendini açığa çıkarmasıyla en iyi bir biçimde anlaşılabilir. Bu kutsal doğa kendisini Tanrı’nın evladı olarak değerlendiren ve Cennet Yaratanı’na gerçek bir ruhani Yaratıcı olarak atfeden insan tarafından da en iyi bir biçimde anlaşılabilir.

2:0.2 (33.2) Tanrı’nın doğası yüce düşüncelerin kendini açığa çıkarmasının birinde bile irdelenebilir, bu kutsal karakter ruhani nihai amaçların bir tasviri olarak tahayyül edilebilir; fakat kutsal doğanın tüm kendini açığa çıkarışlarının ruhani öğretileri ve aydınlatışı, Nasıralı İsa’nın kutsallığın bütüncül bilincine varışının öncesini ve sonrasını kapsayan dinsel yaşamının idrakinde bulunur. Mikâil’in ete kemiğe büründürülen yaşamı Tanrı’nın insana bahşettiği gerçeğin açığa çıkarışına temel oluşturursa, Kâinatın Yaratıcısı’nın kişiliği ve karakterinin insani kavramsallaşmasını daha ileri düzeyde aydınlatacak ve bütünleştirecek belirli düşünceleri ve olası en yüksek amaçları insana ait olan kelimeler üzerine inşa etmeye çabalayabiliriz.

2:0.3 (33.3) Tanrı’nın insan tarafından kavramsallaşmasını genişletecek ve ruhanileştirecek tüm gayretlerimizde bizler fani bir hayatı olan aklımızın sınırlı kabiliyeti tarafından çok etkili bir biçimde kısıtlanırız. Bizler aynı zamanda üzerimize düşen bu görevi yerine getirmemizde dilimizin sınırlı doğası tarafından ve kutsal değerleri ve ruhani anlamları sınırlı ve fani olan insan aklına sunma çabalarımızda tasvir etmek amacıyla kullanacağımız imgesel açıklamalardaki veya karşılaştırmalarındaki maddi yetersizlik tarafından ciddi bir biçimde engellenmekteyiz. Tanrı’nın insana ait kavramsallaşmasını genişletecek tüm çabalarımız, bahşedilen Kâinatın Yaratıcı’sının Düzenleyicisi’nin ikame ettiği ve Yaratan Evlat’ın Gerçek Ruhaniyeti’nin hüküm sürdüğü ölümlü insan aklının gerçekliği dışında neredeyse tamamen kısırdır. Bunların sonucunda, insan kalbi içerisinde bahsi geçen kutsal ruhların mevcudiyeti üzerine Tanrı kavramsallaştırmasının genişlemesi amacıyla ihtiyaç duyulan destek için; Tanrı’nın doğasının daha kapsamlı bir tasvirini ortaya koyacak çabayı bu bağlamda tarafıma tahsis edilen vazifeyi memnuniyetle uygulayarak göstereceğim.

1. Tanrı’nın Sınırsızlığı

2:1.1 (33.4) “Sınırsızlıkta hüküm süren Onu biz tam anlamıyla idrak edemeyiz. Onu sınırsızlığa götüren kutsal yol takip edilemezdir.” “Onun sınırsız anlayışı ve onun büyüklüğü irdelenemezdir.” Tanrı’nın mevcudiyetinin göz kamaştırıcı ışığı onun düşük derecede bulunan yaratılanlarının ikame ettiği zifiri karanlığı karşısında kör edici bir aydınlıktır. Onun düşünceleri veya planları yalnızca araştırılamaz olması sebebiyle irdelenemez değildir, aynı zamanda “Onun sayısız muhteşem ve eşsizliklere imzasını atması” bakımından o tamamiyle takip edilemez. “Tanrı muhteşemdir; ne biz onu tam anlamıyla algılayabiliriz, ne de onun yaşamına dair seneler numaralara dökülebilir.” “Tanrı gerçekten dünya üzerinde ikame ediyor mu?” biçiminde yöneltilen sorulara “İşte, Onu cennet (evren) ve cennetlerin tümü (kâinatın âlemlerinin tümü) bile içine sığdıramıyor.” “Onun yargılarının ve geçmişinin izlerinin ne kadar algılanamaz ve irdelenemez olduğunu artık siz hesap edin!”

2:1.2 (34.1) “Aynı zamanda inançlı bir Yaratan olarak sınırsız olan Yaratıcı tek bir Tanrı’dır.” “Kutsal Yaratan aynı zamanda ruhların kökeni ve kaderi olan Evrensel Bahşedici’dir. Kendisi Aşkın Ruh, Ezeli Akıl ve tüm yaratılmışların Sınırsız Ruhaniyeti’dir.” “Bahsettiğimiz bu muazzam Düzenleyici hiçbir hataya yer vermez. Kendisi görkeminde ve ihtişamında göz kamaştırıcıdır.” “Yaratan Tanrı tüm korkulardan ve düşmanlıklardan tamamen arınmıştır. Kendisi ölümsüz, ebedi, kendiliğinden var olan, kutsal ve cömerttir.” “Kendisi nasıl da saf ve güzel, derin ve sırrına erişilemez olan her şeyin tanrısal Ata’sıdır!” “Onun kendisinin insanlığa olan takdiminde ve iletişiminde Sınırsız en mükemmel yapısında bulunur. O başlangıç ve sondur, her iyiliğin ve kusursuz niyetin Yaratıcısı’dır.” “Tanrı ile her şey mümkün hale gelir; ebedi Yaratan tüm sebeplerin kaynaklandığı tek kökendir.”

2:1.3 (34.2) Yaratıcı’nın ebedi ve evrensel kişiliğinin kendini dışavurumunun göz alıcı görkeminin sınırsızlığı yanı sıra tıpkı tamamiyle kendi kusursuzluğu ve gücünün bilgisine sahip olduğu gibi kendisi koşulsuz bir biçimde kendi sınırsızlığı ve ebediyetinin bilincindedir. O kendisinin kusursuz, düzgün ve tamamlanmış bir değerlendirmesini kendi kutsal yardımcılarından bağımsız bir biçimde deneyimleyen kâinattaki tek varoluştur.

2:1.4 (34.3) Yaratıcı sürekli ve hatasız olarak onun asli evreninin farklı birçok bölümünde zaman zaman kendisi için farklılaşan ihtiyaçlara göre değişimleri karşılar. Muhteşem olan Tanrı kendi mevcudiyetinin bütünsel anlamının farkında ve ayırdında; sınırsız bir biçimde kusursuzluğun içerisinde onun asli niteliklerinin bütününün bilincindedir. Ne tanrı kozmik bir tesadüften kaynaklanan bir oluşum, ne de kendisi bir evren tarafından kullanılan bir deneyimleyici değildir. Evren Egemenleri bu tür maceraların içinde olabilirler; Takımyıldız Yaratıcıları deneyimleyebilir; düzenin başlarında bulunanlar uygulayabilirler; fakat Kainatın Yaratıcısı kâinata dair her şeyi zaman bakımından başından sonuna apaçık bir biçimde görür. Bununla birlikte, onun kutsal tasarıları ve ebedi amacı, kendi çok çeşitli nüfuzuna ait her dünyada, düzende ve her evrende kendisi için hizmet veren tüm yardımcılarının deneyimlemelerini ve serüvenlerini gerçekte kapsar ve onları kavrar.

2:1.5 (34.4) Tanrı için hiçbir şey yeni değildir, ve hiçbir kozmik durum ona hiçbir zaman bir sürpriz olarak gelmez; çünkü kendisi ebediyetin döngüsünde ikamet eder. O günlerin başlangıcından veya sonundan tamamiyle bağımsızdır. Tanrı’ya göre, ne geçmiş, ne şimdiki zaman veya gelecek bulunmaktadır; bu üçünü kapsayan zamanın kendisi için her an her saniye herhangi bir kısıtlamadan bağımsız, ‘an’a ait olan mevcudiyettir. O harikulade ve o sadece BEN’dir.

2:1.6 (34.5) Kâinatın Yaratıcısı kendisinin tüm niteliklerinde herhangi bir koşuldan bağımsız ve mutlak olarak sınırsızdır ve bu gerçeklik kendi içinde ve kendiliğinden sınırlı maddi canlılar ve diğer düşük seviyede yaratılmış akli varlıklar ile olan tüm dolaysız bireysel iletişimden kendisini doğal olarak ayırır.

2:1.7 (34.6) Bunun yanı sıra bu durumun bütünsel varlığı, çok çeşitli yaratılmışlarıyla olan bu tür ilişki ve iletişimin düzenlenmesini emredildiği gibi ilk olarak Tanrı’nın Cennet Evlatları’nın kişiliklerinin varlığına olan ihtiyacı doğurur. Bu Evlatlar her ne kadar kutsal olarak kusursuz olursa olsun gezegen ırklarının bedeni ve kanının doğasından sıklıkla gözlenen bir biçimde bir parça paylaşarak, sizden biri gibi olarak sizinle birlikte olmak için, Mikâil’in bahşedilişinin değişik adlarla Tanrı’nın Evladı ve İnsanoğlundan Doğan olarak adlandırıldığı ve onun varlığının fani bir yaşamda gözlenişi gibi bu sebeple Tanrı insan haline gelir. Ve ikincil olarak, alt düzey kökenindeki maddi varlıklara yakınlaşan ve onlara birçok çeşitli biçimlerde yardımcı olan ve hizmet eden yüksek meleksel ev sahipleri ve diğer göksel akli varlıklarının çok çeşitli düzeylerinin oluşturduğu Sınırsız Ruhaniyet’in kişilikleri mevcuttur. Üçüncü ve sonuncu olarak bildirilmeden ve açıklanmadan Urantia’nın içinde ikame eden insanlarına muhteşem Tanrı’nın gerçek bir hediyesi olarak birey dışı Gizem Gözlemleyicileri ve Düşünce Denetleyicileri gönderilmiştir. Bitip tükenmeyen bollukta, onlar ihtişamın yücesinden Tanrı-bilinci niteliğine sahip veya bu amacın potansiyeline haiz bu fanilerin alçak gönüllü akıllarında şükranlıkla ikamet etmek için indirilir.

2:1.8 (35.1) Bu biçimlerde veya tarafınızdan bilinemeyecek biçimlerdeki veya tamamen sınırlı algılayışın çok ötesindeki yolların vasıtasıyla, Cennet Yaratıcısı sevgiyle ve tüm istenciyle bulunduğu konumdan aşağıya doğru ve doğasının aksine kendi sınırsızlığını kısıtlayarak, sınırlayarak ve kapsamını daraltarak kendi yarattığı çocuklarının sınırlı akıllarına daha fazla yakınlaşabilmek amacındadır. Ve böylelikle, mutlaklığın alt seviyelerinde birbirini izleyen kişilik dağıtımları sürecinde, sınırsız Yaratıcı uçsuz bucaksız kâinatının birçok âlemlerinin birbirinden farklı akıl sahipleriyle yakın ilişki kurabilmesinin memnuniyetine kavuşmuş olur.

2:1.9 (35.2) Onun şu ana kadar gerçekleştirmiş, şu an yapmakta ve gelecekte eylemlerini daha fazla bir biçimde sürdürecek olduğu tüm bu faaliyetleri onun sınırsızlığının, ebediyetinin ve üstünlüğünün gerçekliği veya doğruluğunu bir nebze olsun değiştirmez. Buna ek olarak ona ait tüm bu nitelikler her ne kadar onların algılamalarında yaşadıkları zorluğa, bu gizemin görülmeyecek bir biçimde örtülü oluşuna ve Urantia’da ikamet eden yaratılmışların deneyimlediği gibi onlar tarafından tamamen anlaşılmasının imkânsızlığına rağmen tamamen gerçektir.

2:1.10 (35.3) Öncül Yaratıcı’nın kendi tasarılarında sınırsız oluşundan ve kendi niyetlerinde ebedi olmasından dolayı herhangi sınırlı bir varlığın bu tasarıları ve niyetleri tam anlamıyla algılaması veya onları kavraması bu durumun doğası gereği mümkün değildir. Fani olan insan Tanrı’nın amaçlarını evren işleyişinin birbirini takip eden seviyelerinde yaratılmışın göğe çıkışının tamamlanmış tasarılarıyla ilişkili açığa çıkarıldığı biçimde anlık bir sınırlı kapsamla algılayabilir. Sınırsız Yaratıcı en yüksek kesinlikle, sevgiyle ve bütünsel bir kavramayla tüm âlemlerdeki tüm çocuklarının sınırlılığıyla bütünleşirken insanın nitelikleri bu derecedeki sınırsızlığı kapsayamaz.

2:1.11 (35.4) Yaratıcı’nın daha yüksek derecedeki Cennet varlıklarının büyük bir kısmıyla paylaştığı kutsallık ve ebediyet karşısında biz sınırsızlığın ve bunun sonucundaki evrensel üstünlüğün Cennetin Kutsal Üçlemesi’ndeki eş güdümü sağlayan herhangi bir yardımcısı tarafından tam olarak paylaşılıp saklandığı ve bunun olmadığını sorgularız. Kişiliğin sınırsızlığı kişiliğin tüm sınırlarıyla bütünleşmek zorunda ve durumundadır; bu sebeple kelimenin tam anlamıyla bir doğruluk olarak öğretinin gerçekliği “biz Onun içinde yaşar, hareket eder ve varoluşumuza sahip oluruz” sözünü haykırır. Kâinatın Yaratıcısı’nın saf İlahiyatı’nın fani insanda ikamet eden bu nüvesi Yaratıcıların Yaratanı olan İlk Muhteşem Kaynak ve Merkezin sınırsızlığının bir parçasıdır.

2. Yaratıcı’nın Ebedi Kusursuzluğu

2:2.1 (35.5) Geçmiş dönemlerdeki peygamberleriniz bile ebedi, başlangıcı ve sonu olmayan Kâinatın Yaratıcısı’nın döngüsel doğasını anlamışlardı. Tanrı kelimenin tam anlamıyla ebedi bir biçimde kendisinin yarattığı kâinatın âlemlerinin tümünün içinde mevcut bulunmaktadır. Mutlak ihtişamıyla ve ebedi büyüklüğüyle O akıp giden her ‘an’a ikamet eder. “Tanrı kendi içerisinde yaşama sahiptir ve bu yaşam ebedidir.” Ebedi çağlar boyunca “tüm yaşamı bahşeden” Yaratıcı kendisi olmuştur. Kutsal bütünlükte sınırsız kusursuzluk bulunur. “Ben Koruyucunuz’um, ve ben değişmeyenim.” Kâinatın âlemlerinin tümü hakkındaki bilgimiz aydınlığın Yaratıcısı gerçeğini açığa çıkarmaz, fakat aynı zamanda gezegensel arası ilişkiler içerisinde kendi faaliyetlerinde “ne değişkenler ne de değişimin gölgesi mevcuttur.” O “sonu başından itibaren bildirir.” Kendisi “Evladım’ın mevcudiyetinde amaçladığım ebedi niyetin ışığında” “benim tavsiyemin geçerliliğini sürdürmesi için elimden gelen her şeyi yapacağım.” Bu sebeple İlk Kaynak ve Merkez’in tasarıları ve niyetleri tıpkı kendisi gibi ebedi, kusursuz ve sonsuza kadar değişmezdir.

2:2.2 (35.6) Yaratıcı’nın hâkimiyeti altında tamamlanmışlığın kusursuzluğu ve bütünlüğünün kesinliği vardır. “Tanrı ne yaparsa yapsın, onun yaptığı sonsuza kadar baki kalacaktır; buna ne bir şey eklenebilir ne de ondan bir şey alınabilir.” Kâinatın Yaratıcısı erdemin ve kusursuzluğun içindeki kendi özgün niyetleri hakkında pişmanlık duymaz veya geri adım atmaz. Onun hareketleri kutsal ve hatasızken kendisinin tasarıları değişmez, tavsiyeleri ise sabittir. “Onun bir bakışıyla bin yıllık bir süreç dün kadar yakındır, ve bu süreç tamamlandığında geçen süre gece içerisinde birkaç saatlik bir nöbet vakti kadardır.” Kutsallığın kusursuzluğu ve ebediyetin büyüklüğünün şiddeti fani insanın sınırlar içerisinde faaliyet gösteren aklının bütüncül algısının sonsuza kadar ötesindedir.

2:2.3 (36.1) Değişmeyen bir Tanrı’nın kendi ebedi niyetinin uygulamalarındaki tepkimeleri onun yarattığı akıl sahibi yaratılmışların mantık dönüşümleri ve bakış açılarının değişimiyle birlikte farklılık gösteriyormuş gibi görünür. Bu durum açık ve doğal olmayan bir biçimde farklılığa uğruyormuş gibidir, fakat tüm çevreye doğru olan dışavurumların altında ve onların görünen yüzeyinin aşağısında ebedi Tanrı’nın ezeli tasarısı olan değişmeyen niyetinin varlığı sürekli olarak yatar.

2:2.4 (36.2) Yaşadığınız evrenin dışındaki diğer âlemlerin içinde kusursuzluk doğası gereği göreceli bir kavramsallaşmayı tanımlar, fakat merkezi evrende ve özellikle Cennet üzerinde kusursuzluk katışıksız; ve hatta belirli fazlarda ise mutlaktır. Kutsal Üçleme’nin dışavurumları kutsal kusursuzluğun kendisini yansıtmasıyla değişkenlik gösterebilir, fakat bu durum onun bu yöndeki kendi niteliğinden bir şey kaybettirmez.

2:2.5 (36.3) Tanrı’nın asli kusursuzluğu varsayılan bir doğruluk üzerinde oluşmaz, bunun yerine onun kutsal doğasının varlığının kendisiden gelen iyiliğinin kusursuzluğunda kendisine bir yer bulur. O nihai, tamamlanmış ve kusursuzdur. Onun doğruluğu simgeleyen karakterinin kusursuzluğu ve güzelliğinden hiçbir şey eksik değildir. Bununla birlikte, yaşayan varlıkların tüm uyumsal düzeni, boşluk üzerindeki dünyalarda tüm idrak sahibi yaratılmışların ruhu temiz tutan kutsal niyetinde Yaratıcı’nın Cennetsel kusursuzluğunun paylaşımcı deneyiminin yüksek nihai sonuna ulaşması etrafında merkezileştirilmiştir. Tanrı ne ben-merkezci ne de kimsenin varlığına ihtiyaç duymayacak kadar kibirli bir tavırla kendinden müstakildir; bunun yerine uçsuz bucaksız olan kâinat âlemlerinin tümünün öz bilinç sahibi yaratılmışlarına karşı güzelliklerini bahşetmekten kendisini hiçbir zaman alamaz.

2:2.6 (36.4) Tanrı ebedi ve sınırsız olarak kusursuzdur, kendi deneyimlerinde kişisel olarak kusurluluğun ne olduğunu bilemez, fakat Cennetin Yaratan Evlatları’nın evrimsel âlemleri içerisinde kusursuzluğa ulaşmak için çaba gösteren yaratılmışların hepsinin kusursuz olmayan deneyimlerinin bütününün bilincini paylaşır. Tanrı’nın kişisel ve özgürleştirici kusursuzluğunun etkisi ahlaki farkındalığın evrensel seviyesine yükselen tüm bu fani yaratılmışların kalplerini kapsamı içine alır ve onların doğalarını bütünlüğü içerisinde çevreler. Bu bağlamda, kutsal mevcudiyetin ilişki içerisindeki olanların vasıtasıyla birlikte Kâinatın Yaratıcısı tüm kâinatın her ahlaki varlığının evrimleşen gelişiminde onların olgunlaşmamışlıkla ve kusurlulukla geçen deneyimleme sürecinin içerisindedir.

2:2.7 (36.5) İnsana ait sınırlılıklar ve onlara atfedilebilecek olası kötülükler kutsal doğanın bir parçası değildir, fakat fani deneyimlemelerin kötülükle olan etkileşimi ve tüm insan ilişkileri, Tanrı’nın Cennet’ten çıkmış her Yaratan Evlat tarafından yaratılmış ve evrimleşmiş ahlak sorumluluğuna sahip yaratılanlar olarak zamanın evlatları içerisinde onun ezelden beri genişleyen kendisini gerçekleştirmesinin çok kesin bir parçasıdır.

3. Adalet ve Doğruluk

2:3.1 (36.6) Tanrı’nın kendisi başlı başına doğruluktur; bu sebeple kendisi adaletin timsalidir. “Koruyucu her bir biçimde doğruluktur.” Koruyucu bu bağlamda “Ben şu ana kadar yaptığım hiçbir şeyi bir sebebe dayanmadan gerçekleştirmedim,” sözünü söyler. Kâinatın Yaratıcısı’nın adaleti onun yaratılmışlarının faaliyetleri veya davranışları tarafından etkilenmez, Koruyucu olan Tanrımız’a atfedilecek hiçbir kötülük ve adaletsizlik yoktur, O ne kimseden kendisine gösterilecek saygıya ne de onların hediyelerine muhtaçtır.”

2:3.2 (36.7) Tanrı’ya, onun değişmeyen kurallarına, arkasında derin bir zekâ bulunan doğa yasaların ve adil ruhani çalışanlarının işleyişinden kaynaklanan sonuçları değiştirmek için ona çocukça karşı gelmek ne kadar da gereksiz bir uğraştır! “Kendinizi kandırmayın; Tanrı aldanmaz, ve insan neyi ekerse onu biçer.” Aynı zamanda yanlış olan bir ekimin adalet içerisindeki biçimi bile ılımanlaştırıcı bir bağışlanmayla kendisini gösterir. Sınırsız olan bilgelik hangi durumda olursa olsun uygulanacak adalet ve bağışlanmanın oranını belirleyecek ebedi karar verici ve arabulucudur. Tanrı’nın hükümranlığına karşı gösterilecek kararlı kötülüğün ve kasıtlı isyanın karşılığında kaçınılmaz bir sonuç olan en yüksek derecedeki ceza hükümranlığın altında barınan bir bireysel öznenin mevcudiyetini hiç yaşanmamış gibi kaybetmesidir. Bilinçli olarak yapılan bir günahın nihai sonucu onun hiç oluşmamış gibi ortadan kaldırılmasıdır. Son kertede, böyle günah ile özleşen bireyler ahlak dışılıkla bütünleşerek tamamen gerçek-dışı haline gelerek kendilerini yok ederler. Fakat, böyle bir yaratılmışlığın bilgiye dayanan bu ortadan kayboluşu mevcut evrenin tamamen bağlı olduğu adaletin hüküm vereceği karara kadar ertelenir.

2:3.3 (37.1) Varlığın kesin bir biçimde sona ermesi genellikle âlemlerin veya âlemin çağsal veya yazgı dönemi yargısında karara varılır. Urantia gibi bir dünya üzerinde bu karar gezegensel bir yagı döneminin sonucunda ortaya çıkar. Varlığın mevcudiyetinin son buluşu gezegensel kuruldan Yaratan Evladı’nın mahkemeleri boyunca Zamanın Ataları’nın karar alıcı adli yapılarına uzanan yargı mahkemelerinin yardımcı faaliyetleri tarafından bu tür zamanlarda karara vardırılır. Yok oluşun emri, suç işleyen bireyin ikamet ettiği âlemde suçlama hakkında değiştirilemez yargıya varılmasının ardından aşkın evrenin daha yüksek seviyedeki mahkemeleri tarafından oluşturulur. Bunun sonucunda ortandan kaldırılmasına karar verilen varoluşun ceza kararı yüksek mahkemede onaylanınca, aşkın âlemin yönetim merkezinden ve orada ikamet ederek faaliyetlerde bulunan hâkimlerin doğrudan eylemleriyle bu yok oluş yerine getirilir.

2:3.4 (37.2) Bu karar kesin olarak onaylanınca, suçlanan kötülükle tanımlanan varlık anında sanki hiç yaşamamış gibi yok olur. Böyle bir kaderden tekrar diriliş söz konusu değildir; bu karar sonsuza kadar bağlayıcı ve ebedidir. Kimliğin yaşayan enerji yapıları kozmik potansiyele olan zamanın dönüşümü ve mekânın başkalaşımı tarafından onların ilk olarak ortaya çıktıkları yerden çözülmeye ve yok olmaya başlar. Kötülük sahibi olanın kişiliği hakkında, yaratılmışlığının ebedi yaşamı sağlayacağı tercihleri ve kararları alma konusundaki başarısızlığı tarafından devam etmesi beklenen yaşamından mahrum kalma durumu söz konusudur. Günah ile devam eden bütünleşme onun etkileşimde bulunduğu akıl tarafından kötülük ile bütüncül bir kişilik birleşimine ulaşmasınin ardından; hayatın sona ermesinin kozmik yok oluşunu deneyimleyen böyle bir soyutlanmış kişilik Yüce Varlık’ın evrimleşen deneyiminin bir parçası haline gelerek yaratılanın üst ruhu tarafından içine alınarak soğurulur. Bir daha hiçbir biçimde kişilik olarak tekrar açığa çıkmaz; onun kimliği sanki hiç oluşmamış gibi ortadan çekilir. Düzenleyici-ikamesine sahip bir kişiliğin böyle bir durumunda deneyimsel ruhaniyet, yaşamasını sürdüren Düzenleyici’nin gerçekliğin hayatına devam ettirmesini önemser ve bu olanağı ona sağlar.

2:3.5 (37.3) Gerçekliğin mevcut düzeyleri arasında herhangi bir evren mücadelesinde, daha yüksek seviyedeki kişilik daha alt düzey kişilikle olan yarışından zaferle ayrılacaktır. Evrenin bu tartışıla gelen engel olunamaz sonucu, herhangi bir irade sahibi yaratılmışın mevcudiyeti veya gerçekliğinin derecesine eşit nitelikli kutsallığın doğru olan bilgisinin doğasında bulunur. Kesinleşmiş bütünlükte bir hata, iradeyle işlenen bir günah ve mutlak bir ahlak dışı hareket olarak katışıksız kötülük doğası gereği ve kendiliğinden olarak intihar vakasıdır. Kozmik gerçek dışılığının bu tür davranışları, sadece evren içerisinde doğruluk yargısının âlem mahkemeleri işleyişi içerisinde adalet-sağlayıcı ve hakkaniyet-bulucu eylemlerini bekleyen kısa süreli bağışlayıcı-merhameti sayesinde barınabilir.

2:3.6 (37.4) Yaratan Evlatlar’ın yerel evrenlerdeki yönetimi ruhaniyetin ve yaratılmışın bir örneğidir. Bu Evlatlar fani yükselişin Cennet tasarılarının etkili uygulamalarına ve yanlış ve tarumar edici bir isyankârlıkla düşünenlerin geri kazanımlarına kendilerini adamışlardır, fakat onların tüm bu emekleri kesin ve sonsuza kadar reddedildiği zaman yok oluşun son kararı Zamanın Ataları’nın yetki alanı altında hareket eden kuvvetler tarafından uygulanır.

4. Kutsal Bağışlama

2:4.1 (38.1) Bağışlama, sınırlı yaratılmışların çevresel kusurlarından ve doğal zayıflılığının bir bütün olarak tanınmasından ve kusursuz bilgiden türeyen adalet temelli bir bilgeliktir. “Tanrımız merhamette, kutsal lütufta ve nezakette, ümit dolu sabırlı bekleyişte sınır tanımaz, ve kendisi bağışlayıcılıkta oldukça cömerttir.” Bu sebeple, “her kim en sonunda Koruyucu’nun yardımına ihtiyaç duyarsa, o kişi onun tarafından kollanacaktır,” “ve bunun için yardıma ihtiyaç duyan kişi fazlasıyla affedilecektir.” “Koruyucu’nun bağışlaması sonsuzluktan geldiği için onun etkisi de sonsuzdur”; bu sebeple kuşkusuzdur ki “onun bağışlaması ebediyete kadar dayanır.” “Ben sevgi-dolu iyi niyeti, adaleti ve doğruluğu dünya üzerinde uygulayan ve bunların içinde büyük memnuniyet duyan Koruyucu’yum.” “Ben kasıtlı olarak veya iradem dâhilinde insan evlatlarına ne zarar verebilirim ne de onlara ıstırap çektirebilirim,” bunların karşısında ben “bütüncül bir huzurun Tanrı’sı ve bağışlamanın Yaratıcısı’yım.”

2:4.2 (38.2) Tanrı özü gereği sıcak, doğası gereği merhamet sahibi, ve etkisi sonsuza kadar sürecek ölçüde bağışlayıcıdır. Buna ek olarak, Tanrı’nın sevgi-dolu sıcaklığını herhangi bir etkiyle harekete geçirmek gibi gereklilik hiçbir zaman söz konusu bile değildir, onun bu sevgi dolu doğası kesinlikle koşulsuzluk ve süreklilik arz eder. Yaratılanın ona olan ihtiyacı Yaratıcı’nın incelikli bağışlaması ve onun kurtarıcı lütfunun eksiksiz deviniminin varlığına sebep teşkil eder. Tanrı kendi çocukları ile ilgili her şeyi bilmesi sebebiyle onun için onları affetmek hiçbir zorluk yaratmaz. Tıpkı, insanın komşusunu daha iyi anladığında onu affetmesi ve hatta ona sevgi beslemesinin önü rahatlıkla açıldığı gibi Yaratan’ın kendi çocuklarını bilmesi için de aynı durum söz konusudur.

2:4.3 (38.3) Yalnızca sınırsız bilgeliğin algısı, hangi evren durumunda olursa olsun adil bir Tanrı’yı aynı zamanda hem adalete yardımcı olmak ve hem de bağışlamak için harekete geçirir. Cennetsel Yaratıcı kendi evren çocuklarına karşı birbiriyle çelişen davranışlarla bölünmez; Tanrı kişisel düşmanlıkların hiçbir zaman kurbanı olmaz. Tanrı’nın her şeyi biliyor oluşu, onun ebedi doğasının sınırsız niteliklerini ve kutsal özelliklerinin tümünün isteklerine eşit bir ölçüde anında ve kusursuzca cevap verecek bir evren faaliyetini tercih edecek bir biçimde onun özgür iradesini kusursuz bir biçimde yönlendirir.

2:4.4 (38.4) Bağışlama, sevginin ve iyiliğin doğal ve karşı konulamaz bir biçimde doğumudur. Sevgi dolu bir Yaratıcı’nın iyi olan doğası, onun evren çocuklarının herhangi bir biriminin herhangi bir üyesine bağışlamanın akıllıca yardımını göstermemeyi hiçbir olasılık dâhilinde kabul etmez. Ebedi adalet ve kutsal bağışlama insan deneyimlerinde birleşerek adiliyet adı verilen yapıyı oluştururlar.

2:4.5 (38.5) Kutsal bağışlama, kusurluluğun ve kusursuzluğun evren düzeyleri arasındaki adiliyetin düzenlemesinin bir araçsallığını yansıtır. Bağışlama, evrimleşen sınırlılığın durumlarına uyum sağlayan Yücelik’in adaleti ve ebediyetin doğruluğunun zamanın çocuklarının evrensel refahını ve en yüksek seviyedeki amaçlarını karşılamak için değişim geçirmesidir. Bağışlama adaletin içinde onun mevcudiyetine bir tezat oluşturmaz, fakat bunun yerine evrimleşen evrenlerin maddi yaratılmışlarına ve emir altında çalışan ruhani varlıklara adil bir biçimde uygulandığı biçimiyle yüksek yargının isteklerinin yorumlanmasının bir anlayışıdır. Bağışlama, Kâinatın Yaratıcısı ve onun tüm yardımcı Yaratanları’nın egemen özgür iradesi ve bilgiye sahip aklı tarafından belirlenmiş ve kutsal bilgelik tarafından tasarlanmış haliyle, zaman ve mekân yaratılmışlarının çok çeşitli akli yapılarını akıllıca ve sevgiyle ziyaret eden Cennetin Kutsal Üçlemesi’nin adaletidir.

5. Tanrı’nın Sevgisi

2:5.1 (38.6) “Tanrı derin sevginin ta kendisidir”; bu sebeple onun evren olaylarına karşı kişisel tutumu her zaman kutsal sevgi ve şefkatin bir karşılığıdır. Yaratıcı kendi hayatını bizlere bahşedecek kadar bizleri çok sevmektedir. “Kötülüğün ve iyiliğin üstüne kendi güneşini doğurur, ve adil ve adil olmayanların üstüne yağmuru gönderen O’dur.

2:5.2 (39.1) Kendi Evlatları’nın fedakârlıkları yüzünden yâda onun emri altındaki yaratılmışların “Yaratıcı’nın sizi sevmesinden dolayı” sizin adına dua etmesi sebebiyle Tanrı’nın biz çocuklarına dair olan sevgisine dışsal yollardan çekilmesini düşünmek yanlışlık olur. Bunun yerine Tanrı kendi içinden gelen babalık sevgisi karşısında ihtişamlı Düzenleyicileri insan aklına ikamet etmesi için göndermiştir. Tanrı’nın sevgisi evrenseldir; “kim olursa olsun herkes bu sevgiye doğru yönelebilir.” Kendisi “tüm insanların bu gerçeğin bilgisine doğru yönelerek kurtulmasını arzu eder.” O “hiç kimsenin ortadan yok olmasını arzulamaz.”

2:5.3 (39.2) Yaratanlar, kutsal kanunların insanlar tarafından mantıksız bir biçimde uyulmamasından doğan zarar verici etkilerden onları koruyamaya ilk elden çabalamakla yükümlüdürler. Tanrı’nın sevgisi doğası gereği koruyucu ve kollayıcı olan bir baba şefkati gibidir; bu sebeple insan bazı zamanlar “bizim doğru yolu bulmamızdan doğan kazancımız için bizi ıslah etki biz de senin kutsallığından nasibini alanlardan olalım.” En şiddetli sıkıntılarınızda bile “tüm ıstırap ve acılarınızı onunda sizinle birlikte hissettiğini” unutmayın.

2:5.4 (39.3) Tanrı kutsal bir biçimde günahkârlara bile sıcak ve samimidir. Ona isyan edenler doğruluk yoluna döndüklerinde, “bizim Tanrı’mız bizleri fazlasıyla affedecektir” gerçeğini bağışlanmayla deneyimler. “Ben sizin kurallarımın dışına çıkmanızı bilerek kendim için görmezden gelen ve günahlarınızı hatırlamayacak olan Yaratıcı'yım.” “Yaratıcı’nın nasıl bir anlamda bir sevgiyi bizlere bahşettiğinin işte ayırdında ol ki bizim Tanrı’nın evlatları olarak anılmamız gerektiğini anlayabilesin.”

2:5.5 (39.4) Son kertede, onu sevmenin en yüce sebebi ve Tanrı’nın iyiliğinin en mükemmel kanıtı Tanrı’nın sizde ikamet eden hediyesi olan, siz onunla birlikte ebedi haline geldiğiniz saati oldukça sabırlı bir biçimde bekleyen Düzenleyici’dir. Her ne kadar siz Tanrı’yı fiziksel bir biçimde arayarak bulamasanız da, kendinizi bu ikamet eden ruhaniyetin öncülüğüne teslim ettiğiniz zaman; Kâinatın Yaratıcısı’nın Cennet kişiliğinin mevcudiyetinde en sonunda durmaya başlayacağınız vakte kadar âlemler ve çağlar boyunca kusursuz bir biçimde adım adım yaşamın her düzeyinde onun rehberliğinde ilerleyeceksiniz.

2:5.6 (39.5) Kısıtlı olan insan doğası sebebiyle ve sizin maddi yaratılmışlığınızdan gelen kusurların onu görmenizi imkânsız hale getirmesinin sizin Tanrı’ya ibadet edemeyeceğiniz gibi bir sonuca varması ne kadar kabul edilemez bir mantıksal yargıdır. Sizinle Tanrı arasında katetmek için fiziksel boşluktan kaynaklanan korkunç bir uzaklık bulunmaktadır. Aynı zamanda buna benzer olarak birbirine bağlanması için aranızda büyük bir ruhani farklılaşmadan kaynaklanan boşluk bulunur, fakat sizi Tanrı’nın Cenneti kişiliğinin mevcudiyetinden fiziksel ve ruhani olarak ayıran bu farklılaşma karşısında durun ve Tanrı’nın sizin içinizde yaşadığınız kutsal bilgisini düşünün. Tanrı kendisine ait olan biçimlerde çoktan bu farklılaşmalardan doğan boşluğu doldurur ve sizi kendisine bağlar. O, kendi mevcudiyetinden bir parça olan kendi ruhunu, sizinle birlikte yaşaması ve zahmetlere sizlerle birlikte göğüs germek için göndermiştir.

2:5.7 (39.6) Ben, onun düşük düzeydeki yaratılmışlarının yüceltici yardımına oldukça sevgi dolu bir biçimde adanmış ve aynı zamanda bu kadar mükemmel olan birine ibadet etmeyi çok kolay ve çok memnuniyet verici olarak buluyorum. Ben, yaratmada ve bu sebeple düzenlemede bu derece güçlü olan birini, ve aynı zamanda hiç durmadan bizi kapsamına alan sevgi-dolu sıcaklıkta bu kadar iyi ve inanç dolu olan oldukça kusursuz birini doğal olarak çok seviyorum. Düşündüğümde şayet o bu kadar mükemmel ve güçlü olmasaydı fakat böyle iyi ve bağışlayıcı olsa bile Tanrı’yı yine bu kadar severdim. Hepimiz Yaratıcı’yı, onun harikulade güçsel özelliklerinin farkına varmamızdan daha çok onun doğasının büyüleyici güzelliği sebebiyle ona sevgiyle bağlıyız.

2:5.8 (39.7) Mekânın evrenlerinin evriminin doğasında olan çeşitli birçok zorluklarla cesurca başa çıkmak için uğraş veren Yaratan Evlatlar ve onların emri altında olan yöneticileri gözlemlediğimde bu âlemlerin yardımcı yönetenlerini büyük ve derin bir sevgiyle karşıladığımı keşfettim. Tüm bunların sonucunda, tüm âlemlerin faniler dâhil hepimiz Kâinatın Yaratıcısı’nı ve kutsal olan veya insani bir hüviyette olan tüm diğer varlıkları çok seviyoruz, çünkü biz bu kişiliklerin bizleri çok sevdiklerini algılıyoruz. Böyle bir sevginin bu deneyimi sevilmenin doğrudan bir karşılığıyla oldukça iniltilidir. Eğer Tanrı mutlak, nihai ve yüce olan tüm özelliklerinden mahrum olsaydı bile Tanrı’nın beni çok sevdiğini bildiğim için onu çok yüce bir biçimde sevmeye devam ederdim.

2:5.9 (40.1) Yaratıcı’nın sevgisi bizi şu an ve ebedi çağların bitip tükenmek bilmeyen döngüsü boyunca takip etmeye devam eder. Tanrı’nın sevgi dolu doğasını derin bir biçimde düşündüğünüzde sadece tek bir mantıklı ve doğal kişilik karşılığı olduğunu göreceksiniz. Bu ise sizin artan bir biçimde sizi Yaratan’ı çok seveceğiniz; bir çocuğun dünyevi ebeveynine karşı gösterdiği karşılaştırılabilir bir sevgiyi ve bağlılığı Tanrı’ya karşı açığa çıkaracağınız; ve gerçek, doğru ve olması gerektiği gibi bir babanın çocuklarını sevmesi gibi Kainatın Yaratıcısı’nın sevmesi ve sonsuza kadar kendi yarattığı oğulların ve çocukların refahını arzulaması gerçeğidir.

2:5.10 (40.2) Fakat Tanrı’nın sevgisi uzak görüşlü ve mantıksal bir ebeveyn sevgisidir. Kutsal Yaratıcı’nın kusursuz doğasının tüm diğer sınırsız nitelikleri ve kutsal bilgeliğiyle birlikte bütünsel olarak faaliyet gösterir. Tanrı başlı başına bir sevgidir, fakat sevgi tek başına Tanrı değildir. Kutsal sevginin fani varlıklar için en büyük dışavurumu Düşünce Denetleyicileri’nin bahşedilişinde gözlemlenir, fakat Yaratıcı’nın sevgisinin sizin için bahşedilmiş en muhteşem açığa çıkarılışı dünya üzerinde en nihai ruhani hayatı yaşamış olan Mikâil Evladı’nın armağan edilmiş yaşamında görülür. Tanrı’nın sevgisini her insan ruhu için kişiselleştiren içsel olarak barınan Düzenleyici’dir.

2:5.11 (40.3) Bir insan kelimesinin sembolik dışavurumu olan sevginin kullanımı vasıtasıyla cennetsel Yaratıcı’nın kendi kâinat çocukları için beslediği kutsal şefkati tasvir etmeye çalışmak konusunda hissettiğim zorluk karşısında bazen neredeyse acı hissettim. Bu kavram her ne kadar saygının ve bağlılığın fani ilişkileri içinde insanın en yüce kavramsallaşmasını tam olarak karşılasa da; bu kavram aynı zamanda sıklıkla, tamamiyle soylu olmayan ve bütünüyle uygunsuz herhangi bir kelimeyle de bilinebilecek olan insan ilişkilerinin birçoğuna atıfla ve yaşayan Tanrı’nın kendi kainatın yaratılmışları için karşılaştırılamaz şefkatinin tanımlayıcısı olarak da kullanılmaktadır! Ne kadar talihsizdir ki, Cennet Yaratıcısı’nın kutsal sevgisinin harikulade güzel önemini ve gerçek doğasını insan aklında yer edecek bir biçimde yüce ve tamamiyle sıra dışı başka bir kavramı kullanamıyorum.

2:5.12 (40.4) İnsan bir kişisel Tanrı’nın sevgisini gözden kaçırırsa ona Tanrı’nın hükümranlığı sadece iyiliğin hükümranlığı gibi görünmeye başlar. Kutsal doğanın sınırsız bütünlüğünün yanı sıra Tanrı’nın kendi yaratılmışlarıyla ilgili kişisel ilişkilerinin baskın karakteri yine sevgidir.

6. Tanrı’nın İyiliği

2:6.1 (40.5) Fiziksel âlemde biz kutsal güzelliği görebilir, akli dünyada ebedi gerçeği anlayabiliriz, fakat Tanrı’nın iyiliği sadece bireyin dinsel deneyimlerin ruhani dünyasında bulunabilir. Gerçek özünde din Tanrı’nın iyiliğine olan bir inanç-güvenidir. Tanrı mükemmel ve mutlak, felsefi olarak akıl sahibi ve kişisel olabilir, fakat dinsel olarak Tanrı’nın ahlaki olması ve bunun sonucunda iyi olması gerekir. Tanrı’nın iyiliği Tanrı kişiliğinin bir parçası olup, onun bir bütün olarak kendini gerçekleştirmesi sadece Tanrı’nın inanç sahibi evlatlarının bireysel olan dini deneyimlerinde açığa çıkar.

2:6.2 (40.6) Din, ruhani doğanın üstün dünyasının insan dünyasının temel gereksinimlerinin farkındalığı ve ona karşı gösterilen bir cevap niteliğindedir. Evrimsel din etik hale gelebilir, fakat sadece açığa çıkarılan din (vahiy edilen din) gerçek ve ruhani olarak ahlaki olabilir. Tanrı’nın geçmiş zamanlardaki kavramsallaşması hakimane bir ahlak anlayışı tarafından baskın bir konumda olan bir İlahiyat’tı. Bu buyurucu ahlak anlayışı İsa tarafından daha ince ve düşünceli ton ile, fani deneyimlerde daha sevecen ve güzel başka bir ilişkide bulunamayacak ebeveyn-çocuk ilişkisi içerisinde sıcak aile ahlakının sevgi dolu etkileyici seviyesine getirildi.

2:6.3 (41.1) “Tanrı’nın iyiliğinin zenginliği kusurlu insanı pişmanlığa kavuşturur.” “Her iyi bağış ve her kusursuz hediye aydınlanmanın Yaratıcı’sı tarafından gelir.” “Koruyucu Tanrı bağışlayıcı ve merhamet sahibidir. O gerçeklikte ve iyilikte fazlasıyla sabırlı ve cömerttir.” “Tanrı’nın iyiliğin kendisi olduğunu deneyimle ve gör! Kutsanan ona inanan insandır.” “Koruyucu inayetli ve tamamen merhamet sahibidir. O kötülüklerden arınmanın Tanrı’sıdır.” “O kırık kalbi iyileştirir, ve ruhun yaralarını sarar. O insanın tüm-kuvvetinin kökeni ve sahibidir.”

2:6.4 (41.2) Tanrı’nın bir buyurgan olarak kavramsallaşması her ne kadar yüksek ahlaki seviyeyi ileri bir noktaya taşıdıysa ve insanları yasalara saygılı bir zümre haline getirdiyse de, onları inançlı bireyler olarak zamanın ve ebediyetin içerisinde kendi düzeyi hakkında güven bunalımına sokan üzüntülü bir konumda bıraktı. Daha sonra gelen Musevi peygamberler Tanrı’yı İsrail’in bir yaratanı olarak ilan ettiler, fakat bunun karşısında İsa Tanrı’yı her insanoğlunun bir Yaratıcı’sı olarak açığa çıkardı. Tanrı’nın bütüncül ahlaki kavramsallaşması aşkın bir biçimde İsa’nın yaşamı tarafından aydınlatılmıştır. Ebeveyn sevgisinin doğasında kendini unutma başta gelir. Tanrı bir baba gibi sevmez, bir baba olarak çok sever. O her evren kişiliğinin Cennet Yaratıcısı’dır.

2:6.5 (41.3) Doğruluk, evrenin ahlaki yasasının Tanrı olduğunu atfeder. Gerçeklik Tanrı’yı bir gerçekleri açığa çıkaran ve bir öğretmen olarak gösterir. Fakat şefkatini gösterirken onu tekrar geri almayı fazlasıyla arzular, ebeveyn ile çocuk arasındaki kenetlenmeyi anlamanın peşine düşer. Doğruluk kutsal bir düşünce olabilir, fakat sevgi bir babada gözlenen özelliktir. İlahiyat’ın doğasında varsayıldığı gibi bir bütünlüğün olmadığından ve bundan dolayı doğrudan İsa’nın kefaret çekmesi savının yorumlanmasına dayandırmaktan hareketle, Tanrı’nın doğruculuğunun cennetsel Yaratıcı’nın içinde kendini unuttuğu sevgisiyle bağdaştırılamayacağını farz etmeye dayanan hatalı varsayımlar Tanrı’nın özgür istençli oluşunun ve birlikteliğinin ikisininde üzerine yapılan felsefi birer saldırıdır.

2:6.6 (41.4) Ruhaniyeti dünya üzerindeki çocuklarında ikame eden sevgi dolu cennetsel Yaratıcı ne adalet ve bağışlamadan oluşan bölünmüş bir kişiliktir, ne de Tanrı’nın görüşleri ve bağışlayışı arasında dengeyi sağlamak için bir arabulucuya ihtiyaç duyar. Kutsal doğruluk sıkı sıkıya tertip edilmiş dağıtımsal bir adalet anlayışı tarafından baskın değildir; Tanrı adaletini gösterirken bir yaratıcı bünyesinden bir hâkim olan Tanrı’ya doğru aşkınlaşır.

2:6.7 (41.5) Tanrı hiçbir zaman ne kin doludur, ne öç alıcıdır veya ne de nefret dolu bir düşmanlık besler. Şu gerçektir ki, adaletin şartları bağışlama durumunun reddedilmesini gerektiriyorsa onun erdemi sık sık onun gösterdiği sevgiyi kısıtlar. Doğruluğun bir parçası olarak onun sevgisi, kötülük karşısında yaratılmış eş değer nefretin bir uzantısı olarak algılanışının yıkılmasına başlı başına yararlı olmaz. Yaratıcı tutarsız bir kişilik değildir; kutsal birliktelik tamamiyle kusursuzdur. Cennetin Kutsal Üçlemesi’nde Tanrı’nın yardımcılarının ebedi kimliklerine rağmen mutlak bir bütünlük vardır.

2:6.8 (41.6) ‘Tanrı günahkârı bile sever, fakat o sadece günahtan nefret eder’ söylemi felsefi olarak doğru bir söylemdir; fakat Tanrı aşkın bir kişiliktir ve sadece kişiler diğer kişileri sever veya ondan nefret ederler. Kötülük bir kişilik değildir. Tanrı kötülük yapanı sever, çünkü kötülük işleyen bile potansiyel olarak ebedi olabilecek bir kişilik gerçekliğidir. Tanrı kişisel bir tavırla kötülüğe karşı bir duruş almamasının altında günahın ruhani bir gerçekliğe sahip bir kişilik olmamasının sebebi yatar. Bu sebeple, Tanrı sadece adaleti vasıtasıyla onun varlığıyla yüzleşir. Tanrı’nın sevgisi kötülük sahibini kurtarırken Tanrı’nın kanunları onun günahlarını yok eder. Kutsal doğanın böyle bir niteliği, eğer kötülük sahibinin kendisini sonunda kesin bir teslimiyetle günahla özdeşleştirmesi durumunda tamamen değişikliğe uğrar. Böyle bir teslimiyet, bireyden beklenen, onun fani aklının barınan ruhani Düzenleyicisi ile bütüncül bir birleşimi arzusuyla tıpatıp benzerlik gösterir, fakat önceki durum sonraki durumun tamamen zıt yönündedir. Böyle bir kötülükle özdeşleşen fani gittikçe tamamen doğasının özünde ruhundan mahrum kalarak kişisel olarak gerçek dışı olur, ve varlığın nihai yok oluşunu deneyimlemek zorunda kalır. Gerçek dışılık, yaratılmışın doğasının tamamlanmamışlığında bile, genişleyen ruhani evrende ve ilerleyen bir gerçeklikte sonsuza kadar varlığını koruyamaz.

2:6.9 (42.1) Kişiliğin doğası karşısında, Tanrı seven bir insan olarak keşfedilir; ruhani dünya önünde O bireysel bir sevgidir; ve dinsel deneyimde O bu iki durumun her ikisidir. Sevgi Tanrı’nın iradesinden doğan istencini açığa çıkarır. Tanrı’nın iyiliği; sevgiye olan evrensel yönelimin kutsal özgür istenci temelinde bulunur, merhamet gösterir, sabrını dışa vurur ve affetmeyi sağlar.

7. Kutsal Doğruluk ve Güzellik

2:7.1 (42.2) Tüm sınırlı bilginin ve yaratılmışların anlayışı görecelidir. En yüksek kaynaklardan derlenen bilgi ve akıl bile göreceli olarak kesin, yerel olarak doğru ve kişisel olarak gerçektir.

2:7.2 (42.3) Fiziksel gerçekler adilane bir biçimde tek tiptir, fakat doğru olarak atfedilen değerler evrenin barındırdığı felsefesinde yaşayan ve esnek bir değişkendir. Evrimleşen kişilikler kendi iletişimlerinde sadece belirli bir ölçüde mantıklı ve göreceli olarak doğru olabilirler. Onların kişisel deneyimleri ancak sürmeye devam ettikçe onlar herhangi bir şeyden emin olabilirler. Çünkü tamamen bir yerde doğru olarak görünen bir şey yaratılmışın diğer bölümünde ancak göreceli olarak doğru olabilir.

2:7.3 (42.4) Kesin olan kutsal gerçek sabit ve evrenseldir, fakat yaşam alanlarından gelen sağanak şeklince gelen birçok birey tarafından anlatıldığı şekliyle bu doğruların altında yatan oluşum biçimleri ruhanidir. Bu hikâyelerin detayları zaman zaman bilginin tamamlanmışlığından kaynaklanan görecelik sebebiyle ve bireysel deneyimin doygunluk düzeyi, uzunluğu ve bu deneyimin ölçeği ölçüsünde değişkenlik gösterebilir. İlk Muhteşem Kaynak ve Merkez’in yasaları ve kuralları, düşünceleri ve davranışları ebedi, sınırsız ve evrensel olarak doğrudur; ve aynı zamanda onların her evrene, sisteme, dünyaya ve yaratılmış akla uygulanması ve onun için düzenlenmesi Yaratan Evlatlar’ın kendi idareleri altında oldukları evrenlerde ve tüm diğer katılımsal gökyüzü kişiliklerinin ve Sınırsız Ruhaniyet’in yerel tasarıları ve işleyişleriyle uyum içinde faaliyet gösterirlerken uyguladıkları yöntemler ve tasarılarıyla iniltilidir.

2:7.4 (42.5) Maddiyatçılığın yanlış yapılan bilimi fani insanı evrende dışlanmış hale getirmek için cezalandırır. Böyle kısmi bilgi taşıdığı potansiyel olarak kötüdür; böyle bir bilgi iyi ve kötü olan unsurlardan meydana gelmiştir. Doğru güzeldir, çünkü onun yargısı hem tamamlanmış hem de düzgün bir biçimde simetrik olarak örülmüş görülür. İnsan doğruluğu bulmak için yola çıktığında aslında o kutsal bir biçimde gerçek olanı amaçlar.

2:7.5 (42.6) Filozoflar kendileri için en büyük hataya soyutlamanın yanılgısı, gerçeğin sadece bir parçasına odaklanma yöntemi ve bunun sonucunda yalıtılmış bu parçayı bütüncül bir gerçek gibi sunması tarafından yanlış yönlendirilerek düşerler. Akıl sahibi bir filozof evrensel olgular bütününün arkasında ve mevcudiyet-öncesinde yaratıcı bir tasarıyı arar. Yaratan düşüncesi her koşulda değişecek bir biçimde yaratıcı eylemin varlığına ihtiyaç duyar ve onu takip eder.

2:7.6 (42.7) Akli birey-bilinci doğrunun güzelliğini, onun ruhani niteliğini, sadece onun kavramsallaşmasının felsefi tutarlılığıyla değil fakat daha kesin ve emin bir biçimde ezeli Doğruluğun Ruhaniyeti’nin yanılmaz karşılığı tarafından keşfedilebilir. Mutluluk doğruluğun tanınmasının ardından ortaya çıkar, çünkü bu doğrular davranışlarla ortaya konulup, onlar yaşamın içerisinde deneyimlenebilir. Hayal kırıklığı ve ıstıraplar yanlışa hizmet eder, çünkü bir gerçeklik olmadığından deneyimlerle gerçekleştirilemezler. Kutsal gerçek en iyi bir biçimde onun ruhani farklılığıyla bilinir.

2:7.7 (42.8) Ebediyeti arayış bütünleşmek ve kutsal birliktelik içindir. Cennet Adası içinde uçsuz bucaksız fiziksel kâinat; Birleştirici Bünye olan Tanrı’nın aklında mantıksal âlem, Ebedi Evlat’ın kişiliğinde ruhani evren bütünleşir. Bunun karşısında, Kâinatın Yaratıcısı’nın ve içimizde ikamet eden Düşünce Düzenleyicileri’nin arasındaki doğrudan ilişkiyle, Yaratıcı olan Tanrı’nın mevcudiyetinde zaman ve mekânın soyutlanmış fanileri bütünleşir. İnsanın Düzenleyicisi Tanrı’nın bir nüvesidir ve bitip tükenmeyen bir biçimde kutsal birlikteliğin peşindedir; İlk Kaynak ve Merkez’in Cennet İlahiyatı’yla ve onun içinde bütünlüğe ulaşır.

2:7.8 (43.1) Yüce güzelliğin algısı gerçekliğin bir araya gelmesi ve bunun keşfidir: ebedi doğrulukta kutsal iyiliğin algısının tamda kendisi nihai güzelliktir. İnsan sanatının büyüsü bile onun birlikteliği ve uyumunda oluşur.

2:7.9 (43.2) Musevi dininin en büyük hatası Tanrı’nın iyiliğini bilimin bilgiye dayanan doğrularına ve sanatın çekici güzelliğine iniltilendirme hususundaki eksikliğinden kaynaklanan başarısızlığıydı. Medeniyetler geliştikçe ve din Tanrı’nın iyiliğini doğruluğun reddi ve güzelliğin görmezden gelinmesi olarak haddinden fazla bir biçimde aynı mantıksızlıkla vurgulamayı amaçlamaya devam ettikçe, yapay bir biçimde ayrıştırılmış iyiliğin ilişkisini kaybetmiş soyut kavramsallaşmasından belirli tip insanların yollarını ayırmaları biçiminde artan bir yönelim gelişti. Aşırı bir biçimde tekrarlanan ve soyutlanan çağdaş dinin birçok yirminci yüzyıl insanının sadakatini ve bağlılığını tutamayan ahlakı; onun ahlaki emirlerinin yanı sıra bilimin, felsefenin, ve ruhani deneyimin doğrularına ve buna ek olarak fiziksel yaratılmışın güzelliklerine, akıl dolu sanatın büyüsüne ve benzersiz karakter erişiminin yaratacağı ihtişam karşısında düşünce önemini verirse kendisini tedavi edebilecektir.

2:7.10 (43.3) Bu çağın dinsel zorluk; kutsal iyiliğin, evrensel güzelliğin ve kozmik doğruluğun pürüzsüz bir biçimde iç içe geçmiş ve genişlemiş çağdaş kavramsallaşması içerisinde, yeni ve çekici gelecek yaşayan felsefeyi yaratmayı arzulayan ruhani donanıma sahip ileri görüşlü ve ileriye-bakmayı isteyen kadın ve erkekler içindir. Böyle bir ahlakın yeni ve doğru bakış açısı insan ruhunda en iyi şeyi bulmadaki zorluğu ve insan aklında güzele dair her şeyi beraberinde kendisine çekecektir. Doğruluk, güzellik, ve iyilik kutsal gerçeklikler olup, insan ruhani yaşam ölçeğine yükseldikçe Ebediyet’in bu yüce nitelikleri sevgi olan Tanrı’nın bünyesinde giderek bütünleşir ve düzenlenir.

2:7.11 (43.4) Maddi, felsefi veya ruhani tüm doğrular hem güzel hem de iyidir. Maddi sanat veya ruhani eşlenikten oluşan tüm gerçek güzellik hem doğru hem de iyidir. Bireysel ahlak, sosyal hakkaniyet veya kutsal hizmetten hangisi olursa olsun tüm benzersiz iyilikler eşit bir biçimde doğru ve güzeldir. Sağlık, akıl sağlığı ve mutluluk doğruluğun, güzelliğin ve iyiliğin insan deneyimlerinde birleşmiş halinin bütünlüğüdür. Bu türden bir etkili yaşam enerji, düşünce ve ruhani sistemlerin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır.

2:7.12 (43.5) Doğru bütüncül, güzellik çekici, iyilik düzen sağlayıcıdır. Ve insan deneyimlerinde gerçek olan doğrunun bu değerleri eş güdümlü hale gelince sonuç; sevginin yüksek bir düzeyinin bilgelikle belirlenişi ve sadakatle nitelikli hale gelmesidir. Tüm kâinat eğitiminin esas amacı dünyaların soyutlanmış evladının daha iyi uyumlu hale gelmesine etkide bulunmak ve bunu onun genişleyen deneyimiyle birlikte daha büyük gerçekliklere yaymaktır. Gerçeklik insan seviyesinde sınırlıdır, daha yüksek ve kutsal seviyelerde ise sınırsız ve ebedidir.

2:7.13 (43.6) [Uversa üzerinde Zamanın Ataları’nın yönetimi altında hareket eden bir Kutsal Danışman tarafından sunulmuştur.]

3. Makale - Tanrı’nın Özellikleri

Urantia’nın Kitabı

3. Makale

Tanrı’nın Özellikleri

3:0.1 (44.1) TANRI’nın mevcudiyeti her yerdedir; Kâinatın Yaratıcısı ebediyetin döngüsünü yönetir. Fakat bu yönetim yerel evrenlerdeki onun Cennetsel Yaratan Evlatları’nın bireylerinde gerçekleşir, hatta onun yaşamı bahşedişi bu Evlatlar kanalıyla ortaya çıkar. “Tanrı bize ebedi hayatı sunar, ve bu yaşam onun Evlatları’nın bünyesindedir.” Tanrı’nın bu yaratan Evlatları mekânın evrimleşen âlemlerinin içinde hareket eden gezegenlerin çocukları ve zamanın bölümlerindeki kendi bireysel dışavurumudur.

3:0.2 (44.2) Tanrı’nın yüksek bir biçiminde kişilikleştirilmiş Evlatları yaratılan aklın düşük seviyeleri tarafından açık biçimde algılanabilir, ve böylece bu Evlatlar Yaratıcı’nın daha zor algılanabilen doğasını bir ölçüde sınırsızlığın görünmezliğinden kurtararak onu algılanabilir kılar ve bu zorluğu nispeten telafi etmiş olur. Kâinatın Yaratıcısı’nın Cennetsel Yaratan Evlatları görünmez varlığın bir diğer açığa çıkarılışıdır, bu görünmezlik Cennet İlahiyatları’nın kişiliklerinde ve ebediyetinin döngüsünün özünde olan sınırsızlıktan ve mutlaklıktan kaynaklanır.

3:0.3 (44.3) Yaratıcılık hemen hemen hiçbir biçimde Tanrı’nın bir özelliği olarak addedilemez, çünkü daha yüksek bir biçimde yaratıcılık onun faaliyet içerisinde bulunan doğasının bütünlüğünden açığa çıkan bir kavramsallaşmadır. Ve bu yaratıcılığın evrensel işleyişi, İlk Kaynak ve Merkez’in kutsal ve sınırsız gerçekliğinin yardımcı özelliklerinin tümü tarafından belirlenmesi ve düzenlenmesi olarak ebedi bir biçimde dışa vurulmuştur. Biz açık gönüllülükle, kutsal doğanın herhangi bir niteliğinin diğerlerine öncül teşkil edecek şekilde onları belirleyici bir niteliği teşkil edip edemeyeceği hakkındaki yargılar üzerinde kuşku duymaktayız, fakat böyle bir durum gerçekten oluşmuş olsa bile İlahiyat’ın yaratıcı doğasının kendisinin tüm diğer doğaların, faaliyetlerin ve özelliklerin üzerinde öncelikli bir konumu almış olabileceğini düşünmekteyiz. Buna ek olarak, İlahiyat’ın yaratıcılığı Tanrı’nın Yaratıcılığı’nın evrensel gerçekliğinde en doruk noktasına ulaştığına inanmaktayız.

1. Tanrı’nın Her Yerde Oluşu

3:1.1 (44.4) Kâinatın Yaratıcı’nın her yerde mevcut oluşunun yetisi öte yandan onun her yerde eş zamanlı bulunuşu niteliğini oluşturur. Tanrı kendi başına iki yerde birden bulunabilir, ve aynı zamanda sayılamayacak kadar yerde de onun varlığı mevcuttur. Tanrı, kutsal kitabın bir kaside Yazarı’nın “Senin ruhaniyetinden başka nereye gidebilirim? veya senin mevcudiyetinden nereye kaçabilirim?” biçiminde haykırdığı gibi kendisi eş zamanlı olarak “hem yukarıdaki cennette ve hem de aşağıdaki dünyada” mevcuttur.

3:1.2 (44.5) Koruyucu “Ben sizin hemen ulaşacağınız bir yakınlıkta fakat aynı zamanda sizden uzaktayım” der. “Cenneti ve dünyayı dolduran ben değil miyim?” Kâinatın Yaratıcısı onun uçsuz bucaksız yaratılmışlarının kalplerinin bütününde ve her parçasında her zaman mevcuttur. O “kendi bütünlüğünün her şeyi içiyle bir tamamladığı” ve “her şeyin içinde faaliyet gösteren”dir, ve buna ek olarak onun kişiliğinin kavramsallığı öyle bir büyüklüktür ki o “cennete (evren) ve cennetlerin tümü (kâinatın âlemlerinin tümü) sığamaz.” Tanrı’nın her şeyde ve daha fazlası olarak her şey olduğu kelimenin tam anlamıyla doğrudur. Fakat bu yargıların hepsi bile Tanrı’nın bütünü değildir. Sınırsızlık sadece sınırsızlığın içerisinde kesin olarak açıklığa kavuşturulabilir; onun nedenselliği onun sonuçlarının bir irdelenişi olarak algılanamaz; yaşayan Tanrı, onun koşulsuz özgür iradesinin yaratıcı faaliyetlerinin bir sonucu olarak varlığa kavuşan tüm yaratılmışlarından ölçülemeyecek bir biçimde daha büyüktür. Tanrı Kâinat boyunca açığa çıkarılmıştır, fakat Kâinat Tanrı’nın sınırsızlığını ve bütünselliğini hiçbir zaman ne taşıyabilir ne de onu tamamen kapsayabilir.

3:1.3 (45.1) Yaratıcı’nın mevcudiyeti durmaksızın asli evreni göz altında bulundurur. “Onun etki alanı cennetin bitiminden başlar, ve onun döngüsü cennetin sınırlarını çevreler; bu sebeple onun aydınlığı altında saklı hiçbir şey yoktur.”

3:1.4 (45.2) Yaratılan sadece Tanrı içerisinde var olmaz, aynı zamanda Tanrı yaratılanın içinde mevcuttur. “Biz onun içinde ikamet ettiğimizi biliyoruz; çünkü o bize kendi ruhunu verdiği için o içimizde yaşıyor. Cennet Yaratıcısı’nın bu hediyesi insanın ayrılamaz can yoldaşıdır.” “O ezeli ve her şeye nüfuz eden Tanrı’dır.” “Sonsuza kadar hüküm sürecek olan Yaratıcı ger fani çocuğunun aklında saklıdır.” “Evladının bu can dostu kendinin kalbinde yaşarken insan bir arkadaş bulmanın peşine düşer.” “Gerçek Tanrı hiçbir zaman erişilemez bir uzaklıkta değildir; o bizim bir parçamız olup; onun ruhaniyeti bizim içimizden bize seslenir.” “Yaratıcı evladının içinde yaşar. Tanrı her zaman bizimledir. O ebedi kaderin yol gösterici ruhaniyetidir.”

3:1.5 (45.3) İnsan ırkı bağlamında ve onun adına “Siz Tanrı’nınsınız”, çünkü “sevgi içinde ikamet eden Tanrı’nın içinde barınır, ve Tanrı onun içindedir” sözü söylenmiştir. Herhangi bir yanlışınızda bile Tanrı’nın içinizde barınan hediyesine zarar verirsiniz, çünkü Düşünce Düzenleyicisi insan aklı içerisindeki kötü düşüncenin sonuçlerıyla başa çıkmak zorunda kalır.

3:1.6 (45.4) Tanrı’nın her yerde eş zamanlı olarak bulunuşu onun sınırsız doğasının gerçekte bir parçasıdır; mekân İlahiyat’a herhangi bir sınır getiremez. Tanrı herhangi bir sınırlama olmayan kusursuzluğunda sadece Cennet üzerinde ve merkezi evrende algılanabilir. Kendisi bu sebeple Havona’yı çevreleyen yaratılmışlarda gözle görülebilen bir biçimde mevcut değildir, çünkü Tanrı egemenliğin tanınmasında, yardımcı yaratanların kutsal imtiyazlarında ve zaman ve mekân âlemlerinin yöneticilerinde kendi doğrudan ve mevcut varlığının erişimini kısıtlamıştır. Böylece kutsallığın mevcudiyetinin kavramsallaşması Cennet Adası’nın, Sınırsız Ruhaniyet’in ve Ebedi Evlat’ın döngüsel varoluşunu içine alan daha büyük ölçekte çeşitli şekilde ve biçimde dışavurumların oluşmasına zemin hazırlayacaktır. Kâinatın Yaratıcısı’nın mevcudiyeti ile onun ebedi yardımcılarının ve kurumlarının faaliyetlerini birbirinden ayırmak ne her zaman mümkündür değildir, çünkü bu yapıların hepsi onun değişmez niyetinin sınırsız koşullarının tümünü kusursuz bir biçimde yerine getirir. Fakat bu durum onun kişilik döngüsü ve Düzenleyiciler için söz konusu değildir; bu özel alanda Tanrı benzersiz, doğrudan ve ayrıcalıklı bir biçimde hareket eder.

3:1.7 (45.5) Kainatsal Düzenleyici Cennet Adasının yer çekim döngülerinde, evrenin tüm bölümlerinde her anda ve aynı düzeyde mevcuttur. Bu mevcudiyetin fiziksel gerekliliklerine karşılık olarak ağırlık ölçüsünde ve tüm yaratılmışların özünden gelen doğasından dolayı her şey ona bağlı olup her şey onun bünyesinde bütünleşir. Bu durum tıpkı İlk Kaynak ve Merkez’in ebedi geleceğin içindeki yaratılmamış âlemlerin muhafaza edildiği Koşulsuz Mutlaklık’ın varlığında potansiyel olarak mevcut oluşu gibidir. Tanrı bu sebeple geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanın fiziksel evrenlerinin tümüne olası bir biçimde nüfuz eder. Maddi yaratılmış olarak sözde anılanların bütünlüğünün ezeli oluşumudur. Bu tür ruhani olmayan İlahiyat’ın potansiyeli, fiziksel varlıklar seviyesince onun ayrıcalıklı kurumlarının içerisinde bulunanların birkaçının açıklanamayacak müdahalesi sonucunda, evren faaliyeti düzeyinde her yerde olacak bir biçimde mevcudiyet kazanır.

3:1.8 (45.6) Tanrı’nın akli varlığı Sınırsız Ruhaniyet olan Bütünleştirici Bünye’nin mutlak aklıyla eş güdümlüdür, fakat sınırlı yaratılmışlar için Cennetsel Yüce Ruhaniyetleri’nin Kâinat akıllarının her yerde faaliyetlerini göstermesinde bu durum daha iyi bir biçimde algılanabilir. İlk Kaynak ve Merkez’in Bütünleştirici Bünye’nin akli döngüsünde olası bir biçimde mevcut oluşu gibi kendisi Kâinatsal Mutlak’ın gerilimsel çekiminde potansiyel olarak mevcuttur. Fakat insan düzeninin aklı, evrimleşen evrenlerin Kutsal Hizmetkârlar’ı olan Bütünleştirici Bünye’nin Kızları’nın bir bahşedişidir.

3:1.9 (46.1) Kâinatın Yaratıcısı’nın her yerde mevcut olan ruhaniyeti, İlahi Mutlaklık’ın sonsuza kadar sürecek olan kutsal potansiyeli ve Ebedi Evlat’ın evrensel ruhani varlığının faaliyetiyle eş güdüm halindedir. Fakat ne Ebedi Evlat’ın ne Cennet Evlatları’nın ruhani etkinlikleri, ne de Sınırsız Ruhaniyet’in akıl bahşedilmişliği, ona ait olan yaratılmış çocuklarının kalplerinde Tanrı nüvesi olarak ikame eden Düşünce Denetleyiciler’in doğrudan hareketlerini dışlamaz.

3:1.10 (46.2) Tanrı’nın bir gezegende, sistemde, takımyıldızda veya bir evrende mevcudiyeti hususunda, onun böyle bir varlığının herhangi yaratılan bir birimde karşılık gelen düzeyi Yüce Varlığın evrimleşen mevcudiyetinin seviyesinin bir ölçümüdür. Bu değer, Tanrı’nın bütünüyle tanınması ve devasa evren işleyişinin bir parçasından sistemlere ve oradan gezegenlerin yapılarına kadar izleyen bu yapıların üzerinde onun varlığına olan sadakatin ölçüsünde belirlenir. Bu sebeple, bazı gezenler veya hatta sistemler ruhani karanlığa fazlasıyla gömüldüğünde, Tanrı’nın kıymetli varlığının bu bölgelerde korunması ve güvence altına alınması için özellikle bu alanlar belirli bir derecede karantina altına alınır veya kısmen yaratılmışların daha büyük ölçekte birimlerinin erişiminden ve iletişiminden soyutlanır. Ve tüm bunlar, Urantia’da uygulandığı biçimiyle, bağnaz, yolsuz ve isyancı bir azınlığın yalnızlaştırıcı eylemlerinin soyutlayıcı sonuçlarının ıstırap verici etkilerinden, dünyalardaki çoğunluğun olabildiğince kendilerini kurtarmak amacıyla sergiledikleri ruhani özü olan koruyucu tepkimelerdir.

3:1.11 (46.3) Yaratıcı ebeveyn olarak kişiliklerin bütünü olan tüm evlatlarını çevrelerken, Yaratıcı’nın onlar üzerindeki etkisi onların kökenlerinin İlahiyat’ın İkinci ve Üçüncü Bireyler Düzeyi’ne olan uzaklığıyla kısıtlanır ve onların nihai sonlarının bu seviyelere olan yaklaşımlarıyla bu etki artar. Tanrı’nın varlığının yaratılmışların aklındaki gerçekliği, her koşulda Gizem Görüntüleyicileri gibi onun içinde ikamet eden Yaratıcı nüveleri tarafından belirlenir. Fakat bu etkili mevcudiyet bahsi geçen nüvelerin yaratılmışların akıllarındaki kısmi süreli ikamesin tarafından belirlenen barınan Düzenleyiciler’in eş güdüm düzeylerince şekillenir.

3:1.12 (46.4) Yaratıcı’nın varlığındaki dalgalanmalar Tanrı’nın değişebiliyor olmasından kaynaklanmaz. Yaratıcı kimse tarafından umursanmıyor diye inzivaya çekilmez; onun şefkati yaratılmışların yanlışları tarafından sınırlanmaz. Bunun yerine, Yaratıcı’yı tercih etme gücü tarafından donatılan onun çocuklarının bu tercihlerini uygulamaya geçirmesi, Yaratıcı’nın onların kalplerinde ve ruhlarındaki kutsal etkisinin kısıtlanış düzeyini doğrudan belirler. Yaratıcı hiçbir kısıtlama ve iltimas olmadan kendisini bizlere özgürce bahşetmiştir. O hiçbir insandan, gezegenden, sistemden veya evrenden birini diğerine tercih etmez. Zamanın belirli dilimlerinde, sınırlı âlemlerin yardımcı yaratanları olan Yedi Katmanlı Tanrı’nın sadece Cennet kişilikleri üzerinde farklılaşan bir saygınlığı takdim eder.

2. Tanrı’nın Sınırsız Gücü

3:2.1 (46.5) Tüm Kâinat âlemleri “Korucu olan Tanrı’nın hakimiyetinin her şeye gücünün yettiğini” bilir. Bu dünyanın ve diğerlerinin olayları kutsal bir biçimde denetlenir. “O cennet içerisinde birliğin içinde ve yeryüzünün sakinlerinin arasında kendi iradesi doğrultusunda hareket eder.” “ Tanrı dışında hiçbir kudret yoktur” sözü ebediyete kadar doğrudur.

3:2.2 (46.6) Kutsal doğa ile uyumlu olan bağlar içerisinde “Tanrı ile her şey mümkündür” yargısı kelimenin tam anlamıyla gerçektir. İnsanların, gezegenlerin ve evrenlerin bitip tükenmez gibi görünen evrimsel gelişimi evren yaratanlarının ve yöneticilerinin kusursuz denetimi altındadır. Bu evrimsel ilerleyiş Kâinatın Yaratıcısı’nın ebedi amacıyla ilişkili olarak kendisini açığa çıkarır ve Tanrı’nın tüm akıl dolu tasarısıyla düzenli ve uyumlu bir biçimde gelişimini sürdürür. Sadece tek bir yasa koyucu vardır. O dünyaları boşlukta bir arada tutar ve ebedi döngünün sonu gelmeyen çevreleri etrafında âlemleri döndürür.

3:2.3 (47.1) Onun tüm kutsal özelliklerinin içinde her şeye gücünün yeter oluşu, özellikle onun maddi evrendeki hükümranlığı en iyi anlaşılabilen olanıdır. Ruhani olmayan bir olgu olarak gözlendiğinde Tanrı bir enerjidir. Bu fiziksel gerçekliğin bildirimi, İlk Kaynak ve Merkez’in tüm uzay boşluğunun evrensel fiziksel olgular bütünün başat sebebi olmasının algılanamaz gerçekliğinin ifadesidir. Bu kutsal etkileşimden tüm fiziksel enerji ve diğer maddi dışavurumlar türemiştir. Isıdan bağımsız ışık olarak aydınlanma İlahiyatlar’ın ruhani olmayan dışavurumlarının bir diğeridir. Ve bununla birlikte, Urantia’da görsel olarak bilinmeyen ve böylece henüz tanınmamış ruhani olmayan bir diğer enerji biçimi bulunmaktadır.

3:2.4 (47.2) Tanrı “aydınlanmayı ortaya çıkaracak yolu” yarattığı; tüm enerji çevrelerini oluşturduğu için o tüm gücü denetler. Enerji düzeyinin tüm biçimlerinin dışa vurduğu zamanın ve çeşidinin kararını vermiştir. Buna ek olarak, cennet’in altında merkezileşen yer çekimi denetlenmesi biçimde olan onun sonsuza kadar sürecek kavrayışında tüm bu bahsi geçen her şey ebedi bir biçimde bir arada tutulur. Ebedi Tanrı’nın ışığı ve enerjisi bu sebeple onun sonu olmayan görkemli çevresi etrafında, sonu gelmeyen fakat kâinat âlemlerinin tümünü oluşturan yıldızlarla dolu ev sahipliğinin düzenli geçişiyle döner. Her şeyin ve her varlığın Cennet-Kişiliği merkezi etrafında tüm yaratılmışlar ebedi bir biçimde tavaf eder.

3:2.5 (47.3) Yaratıcı’nın her şeye gücünün yetmesi; her şeyin Köken’i olan Ona yakınlaştıkça ayırt edilemez biçimde bulunan maddi, akli ve ruhani olan üç enerji seviyesi üzerindeki mutlak düzeyin her yerde baskın oluşu ile alakalıdır. Yaratılmışın aklı, ne Cennet’in ruhani olmayan fakat yaşayan enerji düzeyinin ismi olan monotasına ne Cennet ruhaniyetine, ne de doğrudan Kâinatın Yaratıcısı’na bağlıdır. Tanrı, Urantia’nın fanileri olan kusurluluğun aklıyla birlikte Düşünce Denetleyicileri vasıtasıyla uyumlu hale gelir.

3:2.6 (47.4) Kâinatın Yaratıcısı ne geçici bir kudret, ne ölçeği değişen bir güç ve ne de dalgalanan bir enerjidir. Yaratıcı’nın kudreti ve bilgeliği tüm evren gerekliliğiyle ve her şeyle başa çıkabilecek bütünsel bir yeterliliktir. İnsan deneyiminin olağanüstü durumları ortaya çıkınca O her şeyi çok önceden öngörmüştür, ve bu sebeple O evrenin meselelerine alakasız bir biçimde karşılık vermez. Fakat bunun yerine, ebedi bilgeliğin buyurduklarına ve sınırsız yargının emirlerine uygun olarak tepki gösterir. Görüntülerden bağımsız olarak, Tanrı’nın kudreti evren üzerinde amacı belli olmayan kör gibi güç olarak faaliyette bulunmaz.

3:2.7 (47.5) Tanrı’nın kudretinin ortaya çıktığı durumlar; olağanüstü idarelerin oluşturulması, doğa yasalarının askıya alınması, doğru olmayan uyarlamaların kabul görmesi ve böyle bir durumu düzeltmek için çabanın gösterilmesi şeklinde görünen koşullardan ibaret olduğu bilgisi doğru değildir. Tanrı hakkındaki bu kavramsallaşmalar sizin bakış açınızın kısıtlı aralığı, algınızdaki sınırlılık ve sizin araştırmalarınızın daraltılmış kapsamından kaynaklanmaktadır. Tanrı üzerinde böyle bir yanlış anlama; âlemin yüksek kanunların varlığı, Yaratıcı’nın karakterinin ölçeği, onun yetilerinin sınırsızlığı ve özgür-iradesinin gerçekliği karşısında hoşnut bir biçimde hayatınıza onları görmezden gelerek devam etmenizden ileri gelmektedir.

3:2.8 (47.6) Tanrı’nın ruhaniyetinin uzay boşluğu âlemleri boyunca öteye ve beriye dağılmış olarak içinde barındığı gezegensel yaratılmışlar sayıca ve sıraca neredeyse sınırsızıdır. Onların idrakı kabiliyetleri çok çeşitli, akli yapıları oldukça sınırlı ve bazı zamanlarda inceliksiz, öngörüsü perdelenmiş ve daralmıştır ki Yaratıcı’nın sınırsız niteliklerini yeterli bir biçimde yansıtacak ve aynı zamanda bu yaratılan idrak sahiplerinin herhangi bir algılayış düzeyine sunmak için bu hususta kanun genelleştirmelerini tasarlamak neredeyse imkansızdır. Bu sebeple, siz yaratılmışlara göre her şeye gücü yeten Yaratan’ın birçok faaliyeti; keyfi, alakasız, ve sık sık adı konulmasa da kalpsiz ve acımasız olarak gelmektedir. Fakat yine de sizi temin ederim ki bu doğru değildir. Tanrı’nın hareketlerinin bütünü her zaman bir sebebe ve derin bilgiye dayanan, mantıklı ve sıcaktır. Onun bu faaliyetleri en yüksek iyiliğinin ebedi düşüncesinden ilhamını alır, bu sebeple onun hareketleri her zaman bir insan varlığının, belirli bir ırkın, gezegenin veya hatta tek bir âlemin üzerine herhangi bir karşılıkla yapılmış faaliyetler değildir. Nihayetinde onun faaliyetleri en düşük düzeyden ve en yüksek seviyesine kadar alakalı her oluşumun olası en yüksek iyiliği ve refahı içindir. Zamanın belirli dilimlerimde bütünün bir kısmının rahatlığı tamamının refahından farklılık gösterebilir, fakat ebediyetin döngüsü içerisinde böyle gözle görünebilen farklılar mevcut değildir.

3:2.9 (48.1) Hepimiz Tanrı’nın ailesinin bir parçasıyız, ve bu bakımdan zaman zaman ailenin sahip olması gereken işleyiş kurallarına uymakla yükümlüyüz. Tanrı’nın bizi olumsuz anlamda etkileyen ve bizde kafa karışıklığına sebep olan birçok faaliyeti; sınırsız aklın içindeki kusursuz iradenin seçimini uygulamak, onun uçsuz bucaksız olan tüm devasa yaratılmışlarının en yüksek ve ebedi refahını sağlayan amaç, öngörü ve ilgisine sahip kusursuzluğun kişiliğinin kararlarının yaptırımını sağlamak için atanan Birleştirici Bünye’ye ait bütüncül bilgeliğin kesin yönetimi ve kararlarının sonucudur.

3:2.10 (48.2) Bu sebeple; varoluşunuzun doğasının özünde olan kısıtlılıklar ve soyut, dar görüşlü, sınırlı, özensiz ve fazlasıyla maddiyatçı olan bakış açınız kutsal etkinliklerin birçoğundaki sıcaklığı ve bilgeliği anlayabilmekten, algılayabilmekten, veya görebilmekten mahrum bırakan böyle bir kusurluluğu oluşturuyor. Bu kutsal etkinlikler karşısında onların size olumsuz gelebilecek tarafları için baskın bir kabalıkla dolu olup, onların sizin ve sizinle aynı yolda yürüyen yaratılmışların rahatını ve refahını sağlamasını, gezegensel mutluluğu ve bireysel zenginliği getirmesini ise tamamiyle görmezden geliyorsunuz. İnsan öngörüsünün sınırlarından, sizin kısıtlı anlayışınızdan ve sınırlı algılayışınızdan dolayı Tanrı’nın niyetlerini yanlış anlıyorsunuz ve amaçlarını saptırıyorsunuz. Fakat şunu aynı zamanda unutmamanız gerekir ki, evrimsel dünyalarda Kâinatın Yaratıcısı’nın bireysel faaliyetleri adı altında adlandırılamayacak birçok olay meydana geliyor.

3:2.11 (48.3) Kutsal her şeye gücünün yetmesi Tanrı’nın kişiliğinin diğer özellikleriyle kusursuz olarak eş güdüm halindedir. Tanrı’nın kudreti onun âlemsel ruhani dışavurumlarının sadece üç durumunda veya şartında olağan bir biçimde kısıtlıdır:

3:2.12 (48.4) 1. Tanrı’nın doğası olarak, özellikle onun sınırsız sevgisi, gerçekliği, güzelliği ve iyiliği tarafından.

3:2.13 (48.5) 2. Tanrı’nın iradesi olarak, onun bağışlayıcı görevi ve evren kişilikleri ile arasındaki ebeveynsel ilişki tarafından.

3:2.14 (48.6) 3. Tanrı’nın yasası olarak, ebedi Cennet Kutsal Üçlemesi’nin adaleti ve doğruluğu tarafından.

3:2.15 (48.7) Tanrı gücü bakımından sınırsız, doğası bakımından kutsal, iradesi bakımından kesin, nitelikleri bakımından sınırsız, bilgeliği bakımından ebedi ve gerçekliği bakımından mutlaktır. Fakat Kâinatın Yaratıcısı’nın tüm bu nitelikleri İlahiyat içinde bütünleşir ve Cennet Kutsal Üçlemesi’nde ve Kutsal Üçlemenin kutsal Evlatları’nda evrensel olarak ifade edilir. Bunların dışında, Cennet’in ve Havona’nın merkezi evreninin dışarısında; Tanrı ile alakalı her şey Yüce’nin evrimsel mevcudiyeti tarafından sınırlı, Nihayet’in meydana gelmiş varlığı tarafından koşullanmış ve İlahiyat, Evrensel ve Koşulsuz olan varoluşçu üç Mutlaklıklar tarafından eş güdümlenmiştir.

3. Tanrı’nın Evrensel Bilgisi

3:3.1 (48.8) “Tanrı her şeyi bilir.” Kutsal akıl tüm yaratılmışların düşüncesinin bilincinde ve onlara aşinadır. Onun olaylara dair bilgisi evrensel ve kusursuzdur. Ondan türemiş olan varlıksal birimler onun bir parçasıdır; “bulutları dağıtan ve dengeleyen” O aynı zamanda “bilgide de kusursuzdur.” “Koruyucunun gözleri her yerdedir.” Sizin büyük öğretmeninizin önemsiz bir haberci serçesinin zamanında ifade ettiği gibi “Yaratıcı’nın haberi olmadan biriniz bile yere düşmez,” ve aynı zamanda “Başınızdaki bir saç teliniz bile sayılıdır.” “O yıldızların sayısını bilir, ve hepsini kendi ismiyle çağırır.”

3:3.2 (49.1) Kâinatın Yaratıcısı tüm evrende onun uzay boşluğunda tam olarak kaç tane yıldızın ve gezegenin gerçekte olduğunu bilen tek kişiliktir. Her evrenin dünyalarının hepsi Tanrı bilincinde sürekli olarak bulunur. O aynı zamanda “Ben kesin olarak insanlarımın ıstıraplarını gördüm, hıçkırıklarını duydum, ve acılarını biliyorum” der. “Cennet’ten bakan Koruyucu; insanlığın tüm evlatlarını gözlemler; onun ikamet ettiği yerden yeryüzünün tüm sakinlerine görür.” Her yaratılan evlat içten bir biçimde şu sözleri söyleyebilir: “O benim neyi nasıl aldığımı ve kazandığımı bilir, ve O beni denediğinde ben pirüpak bir altın gibi tertemiz çıkacağım.” “Tanrı bizim güçlü ve zayıf yanlarımızı bilir, bizim düşüncelerimizi çok uzaktan bile olsa anlar ve bizim tercih ettiğimiz tüm yollarla kendisi çoktan karşılaşmıştır.” “Bizim her kimle yapmak zorunda olduğumuz tüm ilişkiler onun gözlerine sonuna kadar açık ve çırılçıplaktır.” Bu bakımdan her insan varlığının bahsi geçen şu yargıları anlaması onlara gerçek bir huzur kaynağı olacaktır: “O sizin tüm kimyanızı biliyor; ve aynı zamanda O sizin daha bir toz parçası olduğunuz hali bile hatırlıyor.” Yaşayan Tanrı hakkında konuşurken İsa, “Yaratıcınız siz daha ondan bir ihtiyacınızı istemeden bile neyi arzuladığınızı bilir” gerçeğini dile getirmiştir.

3:3.3 (49.2) Tanrı her şeyi bilebilecek sınırsız bir güçle donanmıştır; onun bilinci evrenseldir. Onun bireysel çevresi kişiliklerin tümünü kapsar, ve düşük seviyedeki yaratılmışlar bile onun bilgisiyle, gökten sırayla inen kutsal Evlatlar vasıtasıyla dolaylı olarak ve içimizde barınan Düşünce Düzenleyicileri tarafından doğrudan tamamlanmıştır. Ve buna ek olarak, Sınırsız Ruhaniyet her zaman ve her yerdedir.

3:3.4 (49.3) Tanrı’nın kötülüğün olaylarını önceden bilmeyi tercih edip etmeyeceği konusunda tamamiyle bilgimizden emin değiliz. Fakat Tanrı kendi çocuklarının özgür iradesinden kaynaklanan eylemlerini önceden bilse bile, böyle bir bilgi onların eylemlerini gerçekleştirmedeki özgürlerine en ufak bir derecede bile engel teşkil etmez.

3:3.5 (49.4) Tanrı’nın her şeye gücünün yetmesi tanrısal olmayacak bir eylemi yerine getirmeye dair bir güç anlamına gelmez. Onun bu varoluşu bilinmeyeni bilmek anlamına gelecek bir atıf da değildir. Fakat bu söylemler neredeyse hiçbir biçimde sınırlı aklın algılayabileceği bir bütünlüğe kavuşturulamazlar. Yaratılan Yaratan’ın iradesinin kapsamını ve kısıtlılığını büyük bir zorlukla ancak anlayabilir.

4. Tanrı’nın Sınırsızlığı

3:4.1 (49.5) Evrenlerin yaratılmasına ilişkin Tanrı’nın birbirini takip eden biçimlerde kendisini âlemlere bahşedişi, bu evrenlerin İlahiyat’ın kişiliğinin merkezindeki ikamesi ve geçici yerleşkesi olarak kendi gücünün sınırlarını veya bilgeliğinin muhafaza hazinesini katiyen değiştirmez ve onun bu değerlerini düşürmez. Onun gücünün, bilgeliğinin ve sevgisinin sınırlarında, Yaratıcı kendisinin Cennet Evlatları’na, emri altında olan yaratılmışlarına ve çok katmanlı yaratılanlarına olan sınırsız bahşedişinin bir sonucu olarak hiçbir zaman ne sahip olduğu bu değerleri zerre kadar azalttı ne de kendi muazzam kişiliğinin herhangi bir özelliğinden mahrum kaldı.

3:4.2 (49.6) Her yeni evrenin yaratılmışlığı yerçekiminin yeni bir uyarlamasını beraberinde getirmektedir. Fakat yine de bu yaratılmışlık süresiz olarak, ebedi ve hatta sınırsızlığa kadar devam etse bile ve bunun sonucunda maddi yaratılmışlık herhangi bir kısıtlama olmadan sürecek olsa dahi; düzenleme ve eş güdümün Cennet Adası’ndaki yerleşik gücü böyle bir sınırsız evren yaratılmışlığın üstünlüğü, denetimi ve eş güdümüne eşit ve onun için hala yeterli bir durumda olacaktır. Buna ek olarak, sınırı olmayan bir evren üzerine kısıtlanmamış bu kuvvetin bahşedilişinin hemen ardından, Sınırsızlık hala aynı güç ve enerjiyle yüklenecek, Koşulsuz Mutlaklık devam eden bir biçimde azalmamış; tıpkı kudret, güç ve enerjinin Kâinata diğer evrenler üzerinde etkisi olması için bağışının onlardan hiçbir şey eksiltemediği gibi Tanrı da hala aynı ölçüde sınırsızlık potansiyelini barındırmaya devam edecektir.

3:4.3 (50.1) Bu durum bilgelik için de ayniyet taşır. Aklın çok geniş biçimde âlemlerin düşünce gücüne olan tedariği hiçbir biçimde kutsal bilgeliğin merkezi kaynağını zayıflatmaz. Evrenler çoğaldıkça ve âlemlerin varlıkları sınırlı algılama dahilinde sayıca artmaya başladıkça, akıl sonu gelmez bir biçimde yüksek ve düşük yoğunlukta bu varlıkların bahşedilişiyle varlığını sürdürdükçe Tanrı’nın merkezi kişiliği aynı ebedi, sınırsız ve tamamiyle akılcı zekasıyla bütünleşmeye devam edecektir.

3:4.4 (50.2) Sizin dünyanızın erkek ve kadınlarında ikamet etmesi için ruhani habercileri kendi bünyesinden göndermesi gerçeği hiçbir biçimde onun kutsal ve tamamiyle kudretli ruhani bir kişiliğinin faaliyetini gerçekleştirmesini ne azaltır; ne de onun göndereceği ve gönderebileceği bu tür ruhani Gözlemleyicilerin kapsamını veya sınırını kesin bir biçimde sınırlayacak bir sınır vardır. Onun kendisini yaratılanlarına bu adayışı; sınırları olmayan, neredeyse tahmin edilemeyecek ilerlemenin gelecek potansiyeline sahip ve birbirini takip eden varlıkları bu kutsallıkla bahşedilen faniler için yaratır. Ve kendisinin bu tür yardımcı ruhani varlıkları yaratarak gösterdiği bu fazlasıyla olan cömertliği, tamamiyle kudretli, akıl dolu ve her şeyi bilen Yaratıcı’nın kişiliğinde barınan bilginin ve gerçekliğin kusursuzluğunu kesinlikle eksiltmez.

3:4.5 (50.3) Zamanın fanileri için geleceğin bir varlığı sözkonusudur, fakat Tanrı ebediyetin içinde ikamet eder. Ben sonsuzluğun hüküm sürdüğü İlahiyat’ın yakınlarından sizlere seslensem de birçok kutsal özelliklerin sınırsızlığı ile alakalı kusursuzluğun anlamı hakkındaki varsayımlar hakkında konuşamam. Sınırsızlığın aklı tek başına sınırsızlığın varoluşunu ve ebediyetin etkinliğini tamamen kavrayabilir.

3:4.6 (50.4) Fani insan cennetsel Yaratıcı’nın sonsuzluğunun sınırlarının bilgisine hiçbir biçimde ulaşamaz. Sınırlı akıl böyle bir mutlak gerçek ve bilgiyle düşüncesini bağdaştıramaz. Fakat aynı sınırlı insan varlığı bütüncül ve hiçbir şekilde eksilmeyen böyle bir Yaratıcı’nın sınırsız SEVGİ’sinin etkisini gerçekte kelimenin tam anlamıyla hissedebilir. Her ne kadar böyle bir deneyimin niteliği sınırsız dahi olsa da, ve yine ruhani algı için bu deneyimin niceliği insan kabiliyeti tarafından ve Tanrı’yı sevmenin karşılığında onun ilişkili kapsamı tarafından baskın bir biçimde kısıtlansa da, böyle bir sevgi içten bir biçimde deneyimlenebilir.

3:4.7 (50.5) Fani insanla birlikte yaşayan sınırsızlığın bir nüvesi olarak Tanrı’nın imgeleminde onun yaratılmış olmasından dolayı, sınırsız niteliklerin maddi bir biçimde tanınması yaratılmışların mantıksal olarak kısıtlı yeteneklerinin oldukça ötesindedir. Bu sebeple, insanın Tanrı’ya olan en yakın ve en içten yaklaşımı sevgi tarafından ve bu sevgi boyunca sağlanır. Ve bu tür benzersiz ilişkilerin bütünü âlemsel toplum biliminde yer eden Yaratıcı-evlat sevgisi olan Yaratan-yaratıcı ilişkisinin gerçek bir deneyimidir.

5. Yaratıcı’nın Yüce Hakimiyeti

3:5.1 (50.6) Havona sonrası yaratılmışlarla onun ilişkisinde, Kâinatın Yaratıcısı kendi sınırsız gücünü ve kesin nüfuzunu doğrudan iletmek yerine Evlatları ve onların emri altında faaliyette bulunun kişiliklerin vasıtasıyla sağlar. Bununla birlikte Tanrı her şeyi kendi özgür iradesiyle gerçekleştirir. Tüm güçlerini temsilcilerine dağıtarak görevlendirmesine rağmen, kutsal aklının tercihi doğrultusunda herhangi bir durumun ortaya çıkması durumunda kudretini doğrudan uygulayabilir. Fakat hakimiyetinin bir parçası olarak böyle bir faaliyet, onun temsilci kişiliklerinin kutsal güvenin gerekliliklerini yerine getirmedeki başarısızlığın bir sonucu olarak ancak böyle bir durumda açığa çıkar. Böyle zamanlarda ve bu tür yükümlülüğün yerine getirilmediği durumların karşısında, kutsal gücün ve onun potansiyelinin yetki sınırları dahilinde Yaratıcı bağımsız olarak kendi tercihinin sonuçları dahilinde hareket eder; ve bu tercih her zaman hataya mahal vermeyecek bir kusursuzlukta ve sınırsız bilgeliktedir.

3:5.2 (51.1) Yaratıcı yukarıdan Evlatları üzerinden yönetimini gerçekleştirir; aşağıdan ise evren işleyişi boyunca Yaratıcı’nın uçsuz bucaksız etki alanı içerisindeki evrimsel bölgelerinin nihai sonlarına yön veren Gezegensel Prensler’in son halkasını oluşturduğu kırılmaz bir yönetim zinciri bulunur. “Yeryüzü Koruyucu ve bu sebeple onun tamamlanmışlığıdır” ifadesi artık şiirsel bir söylemden çok daha fazlasıdır. “O kralları tahtlarından indirir ve yeni krallıklar kurar.” “En Yüksektekiler insanlığın krallıkları içinde yönetimlerini gerçekleştirir.”

3:5.3 (51.2) İnsanların kalplerinde gerçekleşen olaylarda Kâinatın Yaratıcısı’nın her zaman kendine ait izlediği yol açığa çıkmaya bilir, fakat bir gezegenin işleyişi ve onun nihai sonunda bu kutsal tasarı üstün bir biçimde baskın bir duruma gelir; bilgeliğin ve sevginin ebedi amacı baskın bir biçimde zaferle çıkar.

3:5.4 (51.3) İsa şu sözleri buyurdu: “Şu an elimde tuttuğum şeylerin hepsini bana veren Babam her şeyden daha büyük ve her şeyin üstündedir; ve hiçbir kimse onları benim Babam’ın ellerinden koparamaz.” Siz Tanrı’nın neredeyse sınırı olmayan yaratıcılığının şaşırtıcı enginliğini gördüğünüzde ve onun çok katmanlı eserlerine baktığınızda onun yüceliği hakkında sizde oluşan kavramsallaşmada bocalayabilirsiniz. Fakat siz, tüm akli varlıkların ait olduğu Yaratıcı olarak ve her şeyin merkezi olan Cennet’te sonsuza kadar sürecek bir biçimde güven içinde Tanrı’nın taht kurmuş olmasını kabul etmede hataya düşmemelisiniz. Orada yalnızca “her şeyin Yaratıcısı olarak yalnızca tek bir Tanrı vardır, ve o aynı anda hem her şeyin içinde ve hem de her şeyin üstündedir.”

3:5.5 (51.4) Yaşamın sahip olduğu bilinmezlikler ve mevcudiyetin beklenmedik iniş çıkışları, hiçbir biçimde, Tanrı’nın kainatsal egemenliğine ait kavramsallaşma ile çelişmez. Tüm evrimsel yaratılmış yaşamı belirli bir takım kaçınılmazlıklar tarafından çevrelenmiştir. Şunları düşünün:

3:5.6 (51.5) 1. Cesaret — karakterin kuvveti olarak — arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, insan, zorluklara karşı koymayı ve hayal kırıklıklarına karşılık göstermeyi gerektiren bir çevrede yetişmelidir.

3:5.7 (51.6) 2. Fedekârlık — bir kişinin akranlarına hizmeti olarak — arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, yaşam deneyimi, toplumsal eşitsizliklerle yüzleşilen durumları sağlamalıdır.

3:5.8 (51.7) 3. Umut — güvenin ihtişamı olarak — arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, insan mevcudiyeti sürekli olarak, güvensizliklerle ve tekrarlanan belirsizliklerle karşılaşmalıdır.

3:5.9 (51.8) 4. İnanç — insan düşüncesinin yüce bildirimi olarak — arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, insanın sahip olduğu akıl kendisi; inanabileceği ölçüden her zaman daha azını bilebildiği kargaşalı çıkmazda bulmalıdır.

3:5.10 (51.9) 5. Gerçeğin sevgisi ve onun öncülüğünde götürdüğü yere kadar gitmek, arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, insan, hatanın mevcut ve yanlışın her zaman olası olduğu bir dünyada büyümelidir.

3:5.11 (51.10) 6. Nihai hedeflerin peşinden gitmek — kutsalın yakınlaşan kavramsallığı olarak — arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, insan; daha iyi şeylere ulaşmak için durdurulamaz arzuyu harekete geçiren çevreleyiciler olarak, göreceli iylik ve güzelliğin bir çevresi içinde mücadele vermek zorundadır.

3:5.12 (51.11) 7. Sadakat — en yüksek göreve bağlılık olarak — arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, insan; ihanete uğramanın ve terk edilmenin olasılıkları ortasında yaşamına devam etmelidir. Göreve olan bağlılığın bu gözüpekliliği, yükümlülüğü yerine getirememenin içkin tehlikesinden gücünü alır.

3:5.13 (51.12) 8. Bencil olmamak — bireyin-kendini-unutuşunun ruhaniyeti olarak — arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, fani insan; tanınma ve onur için, kaçınılmaz nitelikteki benliğin bitmek bilmeyen haykırışlarıyla yüzyüze yaşamak zorundadır. Eğer ortada insanın terk edemeyeceği herhangi bir benlik-yaşamı olmasaydı, insan kutsal yaşamı sürekli faal olan bir biçimde seçemezdi. Eğer yüceltmek ve ayrıştırmak amacıyla karşıtının kullanıldığı potansiyel nitelikli kötülük olmasaydı, insan hiçbir zaman, doğruluğa sımsıkı sarılamazdı.

3:5.14 (51.13) 9. Keyif — mutluluğun memnuniyeti olarak — arzu edilen bir değer midir? Eğer öyleyse, insan; içinde, onun zıttı olan acı ve ızdırabın olanaklılığının sürekli mevcut deneyimsel olasılıklar olduğu bir dünya içinde yaşamak zorundadır.

3:5.15 (52.1) Evren boyunca, herbir birim bütünün bir parçası olarak değerlendirilir. Parçanın varlığını devam ettirmesi, Yaratıcı’nın kutsal iradesini yapmak için duyulan kusursuz istenç ve samimi arzu olarak bütünlüğün niyeti ve tasarına dayanan eş güdümüne bağlıdır. Akılcı olmayan yargının bir olasılığı olarak hataya mahal vermeyen tek bir evrimsel dünya özgür düşünceye ve bilgiye yer vermeyen bir dünya olacaktır. Havona âleminde kusursuz sakinleriyle birlikte yaşayan milyarlarca mükemmel dünya mevcuttur, fakat evrimleşen insan eğer özgür olmak istiyorsa hataya meyilli olmak zorundadır. Özgür ve deneyimsiz akıl başlangıçta hiçbir koşul altında evrensel bir biçimde mantıklı olamaz. Yanlış yargı olan kötülüğün olasılığı sadece; insan iradesinin bilerek ve özümseyerek, bilinçli bir biçimde, kasıtlı ahlaki olmayan yargıyla bütünleşmesiyle günaha dönüşür.

3:5.16 (52.2) Gerçeğin, güzelliğin ve iyiliğin bütünsel takdiri kutsal âlemin kusursuzluğunun doğasında mevcuttur. Havona dünyalarının sakinleri, bir tercih uyarıcısı olarak göreceli değer seviyelerinin olanaklılığına ihtiyaç duymazlar; böyle kusursuz varlıklar iyiliği tanıyıp onu tüm çelişkili ve düşünmeye sevk eden ahlaki durumların yokluğunda tercih ederler. Fakat bu tür kusursuz varlıklar ahlaki doğaları ve ruhani konumları itibariyle varoluşlarının erdeminin gerçekliğinin ürünüdür. Onlar deneyimsel olarak gelişmelerini sadece özlerinde olan doğalarının içinde kazandılar. Bunun karşısında fani insan göğe çıkma adayı olarak kendi derecesini bile sadece kendi inancı ve ümidiyle kazanabilir. İnsan aklının algıladığı ve insan ruhunun elde ettiği kutsal olan her şey deneyimsel bir erişimdir. Havona’nın yanılmaz kişiliklerinin doğasına doğrudan verilen iyilik ve doğruluk karşısında fani insanın bu erişimi kişisel deneyimin bir gerçekliği ve bu sebeple bu durum onun özgün bir sahipliğidir.

3:5.17 (52.3) Havona’nın yaratılmışları özü itibariyle cesurdur, fakat insani bakımdan cesaret dolu değillerdir. Onlar doğuştan sıcak ve düşünceli, fakat insanların tercih ettikleri biçimde neredeyse hiçbir şekilde herkesi düşünen fedakârlığa sahip değillerdir. Onlar olumlu bir geleceğin bekleyicileridirler, fakat belirsiz evrimsel âlemlerinin güven duyan fanilerinin sahip olduğu gibi seçkin bir umut doluluk onlar için bahsedilemez. Onlar evrenin düzenine inanç beslerler, fakat fani insanın bir hayvansal düzeyden Cennet’in kapılarına olan yükselişindeki inançlarını korumalarına tamamen yabancılardır. Onlar gerçeği severler, fakat onun ne tür ruhu-koruma niteliklerine sahip olduğu hakkında hiçbir şey bilmezler. Nihai hedeflerinin peşinden giderler, fakat onlar doğuştan bu nitelikle var olmuşlardır; onlar tüm hücrelerine kadar mutluluğu hissettiren tercih edebilme imkanı tarafından oluşum içinde var olmanın yüksek sevincinden tamamen habersizdirler. Onlar sadıktır, fakat yükümlülüğü yerine getirmemenin çekiciliği karşısında göreve karşı samimi ve akıl dolu sadakatin heyecanını deneyimlemediler. Onlar bencil değillerdir, fakat onlar kavgacı bir bireyselliğin harikulade yenilgisi sayesinde bu tür deneyimleme seviyeleri kazanmadılar. Onlar keyif alırlar, fakat potansiyel acıdan kaçışın keyfinin tadını kavrayamazlar.

6. Yaratıcı’nın Yüceliği

3:6.1 (52.4) Eksiksiz bir cömertlik olan kutsal bencil olmama durumuyla Kâinatın Yaratıcısı kendi hakimiyetini açığa çıkarır ve kendi gücünü temsilcilerine onu taşıması için devreder, fakat Tanrı hala en yücedir; onun eli evrensel âlemlerin şartlarını belirleyen güçlü manivelasının üzerindedir. Kâinatın Yaratıcısı tüm nihai karar yetkisini saklı tutar ve genişleyen, devinim içerisinde olan ve ezelden beri döngüsel bir biçimde hareket halinde bulunan yaratılmışlığın nihai sonu ve refahı üzerinde sarsılamaz hakimiyetle, ebedi amacının bütünüyle güçlü reddediş asasını hatasız bir biçimde tutar ve onu kullanır.

3:6.2 (52.5) Tanrı’nın hakimiyeti sınırsızdır; ve bu mutlaklık tüm yaratılmışlığın en temel bilgisidir. Evrenin yaratılmışlığı kaçınılmaz değildi. Bu bakımdan evren ne kendi haline olmuş bir varoluş, ne de bir kaza sonucu meydana gelmiş bir oluşumdur. Evren yaratılmışlığın bir eseridir ve bu nedenle Yaratan’ın iradesine tamamen bağlıdır. Tanrı’nın iradesi kutsal gerçek ve yaşayan sevgidir. Bu değerler, kutsallığa yakınlığın iyilik olarak, ona uzaklığın kötülüğün olanaklılığı olarak nitelendirildiği evrimsel âlemin kusursuzlaştıran yaratılmışlığıdır.

3:6.3 (53.1) Tüm dinsel felsefeler eninde sonunda bütünlükçü evren hakimiyetin, Tanrı’nın hakimiyetinin kavramsallaşmasına ulaşır. Evren’nin sebepleri evren etkilerinden daha az veya alt seviyede değildir. Evren yaşam akışının ve Kâinat aklının kaynağı onların dışavurum seviyelerinin üstünde olmalıdır. İnsan aklı varoluşun düşük düzeyleri bakımından tutarlı bir biçimde açıklanamaz. İnsan aklı, ancak amaçsal iradenin ve düşüncenin yüksek düzeylerinin gerçekliğinin tanınması vasıtasıyla gerçekten kavranabilir. Kâinatın Yaratıcı’nın gerçekliği bilinmeden ve tanınmadan insan ahlaki bir varlık olarak açıklanamaz.

3:6.4 (53.2) Fiziksel işleyişe sadık bir filozof evrensel ve egemen iradenin varlığı fikrini şiddetle reddeder, fakat onun çok derin bir biçimde saygı duyduğu evren yasalarının hareketlerinin yorumlanması aslında bahsi geçen egemen iradeden başkası değildir. Bu filozofun böyle yasaları kendi kendine hareket eden ve açıklaması kendisinde olan kanunlar olarak anlaması, aslında onun istemeden de olsa yasa-Yaratan’a nasıl da saygı dolu bir takdiridir!

3:6.5 (53.3) Tanrı’yı Düşünce Denetleyicileri’nin ikamesinin kavramsallaşması dışında insanileştirmeye çalışmak hep boşa çıkacak büyük bir yanlıştır. Fakat yine de bu durum İlk Büyük Kaynak ve Merkez fikrini bütünüyle fiziksel işleyişe indirgemekten daha budalaca değildir.

3:6.6 (53.4) Tanrı ıstırap çeker mi? Bilmiyorum. Yaratan Evlatlar neredeyse kesin olarak acıyı hisseder ve bazı zamanlar acı çeker. Ebedi Evlat ve Sınırsız Ruhaniyet farklılaşan bir şekilde bunu deneyimler. Kâinatın Yaratıcısı’nın da acı çektiğini tahmin ediyorum, fakat nasıl olduğunu anlayamıyorum; bu durum büyük olasılıkla kişilik döngüsüyle veya Düşünce Denetleyicileri’nin bireyselliğiyle ve onun ebedi doğasının diğer bahşedilmişlikleri vasıtasıyla gerçekleşiyor olabilir. Kâinatın Yaratıcısı fani ırklara “Istıraplarınızın tümünde ben de acı çekerim” biçiminde seslenmiştir. O sorgulanamaz bir biçimde ebeveynsel ve duygudaşsal algılayışı ve anlayışı deneyimler; o gerçekten acı da çekebilir, fakat onun bu bahsi geçen doğasını kavramaktan mahrumum.

3:6.7 (53.5) Kâinat âlemlerinin tümünün sınırsız ve ebedi İdareci’si güçsel, şekilsel, enerjisel, süreçsel, yöntemsel, ilkesel, mevcudiyetsel ve nihai amaca vardırılmış gerçekliktir. Fakat o bütün bu bahsi geçen değerlerden daha fazlasıdır. O kişiseldir ve böylece; bir egemen iradeyi uygular, kutsallığın birey bilincini deneyimler, bir yaratıcı aklın emirlerini yerine getirir, bir ebedi amacın gerçekleşmesinden doğan memnuniyeti amaçlar, ve bir Yaratıcı sevgisini ve şefkatini Kâinat çocukları için dışa vurur. Ve tüm bu daha ileri olan kişisel özellikler, sizin Yaratan Evlat’ın Urantia’da ete kemiğe büründürülmüş yaşamı olan Mikâil’in bahşedilmiş hayatında açığa çıkarıldığı biçimde gözlemlenmesiyle daha iyi bir şekilde anlaşılabilir.

3:6.8 (53.6) Yaratıcı olarak Tanrı insanları çok sever; Evlat olarak Tanrı onlara hizmet eder; Ruhaniyet olarak Tanrı, Evlatlar olarak Tanrı tarafından buyurulan yollarla Yaratıcı olan Tanrı’yı bulmak için Ruhaniyet olan Tanrı’nın lütfunun yardımcılığıyla ezeli-göğe yükseliş serüveninde evren çocuklarına ilham verir.

3:6.9 (53.7) [Kâinatın Yaratıcısı gerçeğinin açığa çıkarılmasının sunuşunu yapmak için görevlendirilen Kutsal Danışman olarak İlahiyat’ın niteliklerinin ifade edilmesine bu bildiriyle devam etmiş bulunmaktayım.]

4. Makale - Tanrı’nın Evren ile İlişkisi

Urantia’nın Kitabı

4. Makale

Tanrı’nın Evren ile İlişkisi

4:0.1 (54.1) KÂİNATIN Yaratıcısı; tüm zamanlar boyunca yönettiği kâinat âlemlerinin tümünün maddi, akli ve ruhani olgularıyla iniltili ebedi bir amacı vardır. Tanrı kendi özgür ve egemen iradesinin âlemlerini yaratmıştır, ve onları kendisinin tümüyle akıl dolu ve ebedi amacının doğrultusunda oluşturmuştur. Cennet İlahiyatları’nın ve onların en yüksek yardımcılarının dışında Tanrı’nın ebedi amacı hakkında gerçekten yüksek bilgiye sahip herhangi birinin olup olması şüphe götürür bir gerçektir. Cennet’in engin vatandaşları bile İlahiyatlar’ın ebedi niyetinin doğası hakkında fazlasıyla farklı düşünceleri içlerinde barındırırlar.

4:0.2 (54.2) Havona’nın kusursuz merkezi evrenini yaratımını saf bir biçimde kutsal doğanın kendisinin tatminine bağlamak kolay bir çıkarım olacaktır. Havona tüm diğer âlemlerin oluşumunda yöntemsel bir yaratım olarak hizmet eder, bununla birlikte kutsallığa ulaşmaya çalışan zamanın yolcularının Cennet’e olan yolculuğunda eğitimin tamamlandığı bir okul olarak görev yapar. Fakat böyle bir cennetsel yaratım başat olarak sınırsız Yaratanlar’ın kusursuz tatmini ve memnuniyeti için var olmalıdır.

4:0.3 (54.3) Kusursuzluğa doğru gelişen evrimsel faniler ve sonrasında onların Cennet’e ulaşımı ve Kesinliğe Erişecek Olanların Birlikleri’ne katılımı için var olan, bazı açıklanmamış gelecek yükümlülüklerinin ileri düzeyde öğrenimi sağlayacak mükemmel tasarısı şu an yedi üstün evrenin ve onların birçok alt bölgesinin başlıca meselelerinden birisidir. Fakat zamanın ve mekânın fanilerinin ruhanileştirilmesi ve ehlileştirilmesi için olan bu yükseliş yapısı her bakımdan evren akli varlıklarının sıra dışı bir görevsel yetisidir. Bunların yanı sıra, gerçekten, göksel sakinlerinin zamanında nüfuz oluşturan ve onun enerjilerini göreve çağıran birçok büyüleyici uğraşlar mevcuttur.

1. Yaratıcı’nın Evrensel Tutumu

4:1.1 (54.4) Urantia’nın sakinleri yüzyıllar boyunca Tanrı’nın ilahi takdirini yanlış bir biçimde anladı. Sizin dünyanızda kutsallığın savunucusu olan bir takdirsel özen mevcuttur, fakat bu özen birçok faninin algısının aksine çocuksu, keyfi ve maddi bir hizmet değildir. Tanrı’nın ilahi takdiri; onun onuru ve kendi evren çocuklarının ruhani gelişimi için sonu gelmez bir emeğin ve kâinatsal kanunun ışığında bulunan kutsal ruhaniyetlerin ve göksel varlıkların kenetlenen faaliyetlerinde oluşur.

4:1.2 (54.5) Tanrı’nın insan ile olan ilişkisine dair sizin kavramsallaştırmanızdan evrenin esas amacını tanımaya başladığınız seviyeye olan ilerlemeniz bir gelişim değildir midir? İnsan ırkı uzun çağlar boyunca şimdiki konumuna ulaşmak için çok emek sarf etti. Tüm bu milyon yıllar boyunca, Takdiri İlahi ilerleyici evrimin tasarısıyla kendisini gerçekleştiriyordu. Bu iki kavramsal düşünce uygulamada birbirine tezatlık oluşturmaz, bu durum sadece insanın yanılgıya düştüğü kavramsallaşmalar için geçerlidir. Kutsal takdiri ilahi geçici veya ruhani olan gerçek insan gelişimine hiçbir biçimde aykırı şekilde bir düzeni barındıramaz. Takdiri İlahi yüce Yasa Yapıcı’nın değişmeyen ve kusursuz doğasıyla her zaman uyum halindedir.

4:1.3 (55.1) “Tanrı inanç sahibidir” ve “onun tüm emirleri adildir.” “Onun inançlılığı tam da gökyüzünün kendisinde oluşturulmuştur.” “İşte benim Koruyucum, senin sözün sonsuza kadar cennette yerini almıştır. Ve senin inançlılığın tüm nesillere nüfuz etmiştir; dünyayı sen ortaya çıkardın ve sana itaat eden odur.” “O inançlı bir Yaratan’dır.”

4:1.4 (55.2) Tanrı’nın kendi amacını idame ettirmek ve onun yaratılmışlarını bütünsel mevcudiyetlerini sağlamak için kullanabileceği güçlerin ve kişiliklerin sınırı yoktur. “Ebedi Tanrı sonsuza kadar uzanan kollarına ve onun altına sığındığımız sığınağımızdır.” En Yüksek’in gizli yerinde ikamet eden Tanrı Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesi altında barınır.” “İşte bakın, bizi koruyan ne uyur ne de vaktini boşa harcar.” “Tanrı’yı sevenler için her şeyin sonsuza kadar bir arada iyi bir biçimde sonuçlanacağını biliriz,” “Koruyucu’nun gözleri doğrunun üzerinde, ve onun kulakları bu insanların dualarına açıktır.”

4:1.5 (55.3) Tanrı “her şeyi kendi gücünün bir sözüyle” ayakta tutar. Bununla birlikte yeni dünyalar doğduğu zaman O “kendi Evlatları’nı gönderir ve bu dünyalar bir araya gelir.” Tanrı sadece yaratımda bulunmaz, aynı zamanda “tüm yarattıklarını muhafaza eder.” Tanrı sürekli bir biçimde tüm maddi şeyleri ve tüm ruhani varlıkları idame ettirir. Âlemler ebedi bir biçimde sabittir. Bu sabitlik görünen istikrarsızlığın içinde mevcuttur. Yıldızsal âlemlerin fiziksel ani değişimleri olan afetlerinin ve enerjisel çalkantılarının ortasında temel sarsılmaz bir düzen ve güvenlik vardır.

4:1.6 (55.4) Kâinatın Yaratıcısı âlemlerin idaresinden hiçbir biçimde ayrılmaz, bu bakımdan kendisi etkin olmayan bir İlahiyat değildir. Tanrı eğer tüm yaratılmışların mevcut kollayıcısı görevini bırakırsa, vakit kaybetmeksizin ortaya çıkacak olan evrensel bir çöküş baş gösterecektir. Tanrı haricinde ondan bağımsız hiçbir gerçeklik mevcut değildir. Şu an içerisinde tıpkı geçmişin uzak çağlarında ve ebedi gelecekte olduğu gibi Tanrı idame etme görevini sürdürür. Kutsal erişim ebediyetin döngü çevresine kadar uzanır. Evren bir saatin yeteri kadar işleyip daha sonra faaliyetinin sonuna gelmesi gibi ömrünü tamamlamaz, o ve onun içerisindeki her şey sürekli bir biçimde kendisini yeniler. Yaratıcı bitip tükenmeyen bir biçimde enerjinin, ışığın ve yaşamın üzerine doğru nüfuzunu sürdürür. Tanrı’nın eseri gözle görülebilir bir biçimde algılanmasının yanı sıra ruhanidir. “O boşluk uzayın kuzeyinden dünyaya ve oradan hiçliğin bulunduğu mekâna kadar uzanır ve orada kalıcı bir biçimde etkisi altındaki tüm bir alanı bir arada tutar.”

4:1.7 (55.5) Benim bulunduğum düzen içerisindeki bir varlık nihai uyumu keşfetmeye ve evren idaresinin tekrarlanan olaylarında geniş-kapsamlı ve iç içe işleyen eş güdümün farkındalığına varmaya yetkindir. Fani akla iniltisiz ve düzensizmiş gibi görünen bu olayların birçoğu benim anlayışıma yerli yerinde ve yapıcı olarak gelmektedir. Fakat bununla birlikte âlemlerde vuku bulan benim tamamen kavrayamadığım birçok şey bulunmaktadır. Ben yerel ve aşkın-evrenlerin tanınmış kuvvetlerinin, enerjilerinin, akıllarının, morontialarının, ruhaniyet ve kişiliklerinin uzun bir süredir öğrencisiyim ve onlara şimdiye kadar az veya çok aşinayım. Bu bakımdan, bu kurumların ve kişiliklerin nasıl işledikleri hakkında genel bir bilgiye sahibim, ve yakinen bütüncül kainatın yetki sahibi ruhani akli yapılarının eserlerinin bilgisine vakıfım. Benim sahip olduğum, âlemlerin olgular bütünlüğüne dair bilgime rağmen, kesin bir biçimde çözemediğim kozmik karşıt etkileşimlerle sürekli bir biçimde karşılaşmaktayım. Devam eden bir biçimde tatmin edici bir açıklamaya sahip olamayacağım, güçlerin, enerjilerin, akli yapıların ve ruhaniyetlerin karşılıklı etkileşimlerinin rastlantısal olarak açığa çıkan gizli düzenleriyle yüz yüze gelmekteyim.

4:1.8 (55.6) Kâinatın Yaratıcısı, Ebedi Evlat, Sınırsız Ruhaniyet ve daha büyük bir açıdan Cennet Adası’nın işleyişinden doğrudan sonuçlanan tüm olgular bütününün çalışma biçimini ortaya çıkarmaya ve onu irdelemeye tamamiyle yetkinim. Olanaklılığın üç Mutlaklıklar’ı olan onların gizemli yardımcılarının kendilerini ortaya koymalarının sadece dışsal görüntüsüyle yüz yüze gelmem dolayısıyla yaşadığım bahsi konu akıl bulanıklığı oluşur. Bu Mutlaklıklar maddenin yerine geçiyormuş, aklı aşıyormuş ve ruhun devamında oluşuyormuş gibi görünür. Evresel Mutlaklık, İlahi Mutlaklık ve Koşulsuz Mutlaklık’ın mevcudiyetlerine ve kendilerini ortaya koymalarına atfettiğim bu karmaşık ilişkilerin tarafımdan algılanmasındaki yetersizlikle devam eden bir biçimde şaşkınlığa ve sık sık zihin karışıklığına düşmekteyim.

4:1.9 (56.1) Bu Mutlaklıklar diğer aşkın nihayetlerin faaliyetlerinde ve mekan güç etkisinin olgular bütünlüğünde olan evrenin her tarafında tamamen-açığa-çıkmamış mevcudiyetler olmalıdır. Mevcudiyetlerin bu nitelikleri karşısında, karmaşık bir gerçeklik durumuyla iç içe yüce düzenlemelerin ve nihai değerlerin ihtiyaçlarına karşı kuvvet, kavramsallaşma ve ruhani iradenin ezeli öncüllerinin nasıl cevap vereceğini fizikçiler, filozoflar ve hatta din âlimleri kesin bir biçimde tahmin edemezler.

4:1.10 (56.2) Kâinatsal olayların bütünsel görüngülerinin altında yatıyormuş gibi görünen zaman ve mekân evrenlerinde aynı zamanda organik bir birliktelik bulunur. Bu Tasarlanan Tamamlanmamışlığın Enginliği olan evrimleşen Yüce Varlık’ın yaşayan mevcudiyeti, görünüşü itibariyle evren oluşumlarından bağımsız mükemmel bir biçimde rastlantısal eş güdümü tarafından açıklanamaz bir biçimde zaman zaman kendini orta çıkarışıdır. Bu nitelik Yüce Varlık’ın ve Birleştirici Bünye’nin etki alanı olan Takdiri İlahi’nin bir faaliyetidir.

4:1.11 (56.3) Evren etkinliğinin tüm fazları ve şekillerinin eş güdümü ve karşılıklı etkileşiminin genellikle farkına varılmayacak ve uçsuz bucaksız olan denetimi; Tanrı’nın ihtişamına oldukça hatasız bir biçimde ulaşmak için fiziksel, mantıksal, ahlaki ve ruhani olgusallıkların böyle ümitsizceymiş gibi görülen zihin karıştırıcı bir çeşitliliğe ve değişikliliğe insanların ve meleklerin iyiliği için sebep olurlar.

4:1.12 (56.4) Fakat kâinatın görünen biçimiyle bu “tesadüfleri”, kendi Mutlaklıklar’ının ebedi güdümünde Sınırsız’ın zaman ve mekân serüveninin kısıtlı ve sınırlı bir dramatik durumunun kuşkuya yer vermeyecek biçimde bir parçasıdır.

2. Tanrı ve Doğa

4:2.1 (56.5) Doğa dar bir bakış açısıyla Tanrı’nın fiziksel bağımlılığıdır. Tanrı’nın idaresi veya etkinliği bir yerel evrenin, bir takımyıldızının, bir sistemin veya bir gezegenin evrimsel yöntemleri veya deneyimsel tasarıları tarafından yetkinleştirilmiş ve şartlı olarak değiştirilmiştir. Geniş alana yayılan aşkın-evren boyunca Tanrı en iyi şekilde tanımlanan, değişmeyen ve kesin bir kanunla hareket eder. Fakat evrimsel açığa çıkışların sınırlı kurgularının yerel tasarıları, amaçları ve maddelerine bağlı olarak her evren, yıldız kümesi, sistem, gezegen ve kişiliğin dengeli ve yardımcı işleyişine katkıda bulunmak için kendi faaliyetlerinin yöntemlerini değiştirir.

4:2.2 (56.6) Bu bakımdan doğa, fani insanın algıladığı gibi değişmez İlahiyat’ın ve Tanrı’nın kesin kanunlarının temel altyapısını ve onun altında yatan kuruluşunu sunar. Doğa; yerel evren, yıldız kümesi, sistem ve gezegen kuvvetleri ve kişilikleri tarafından başlatılan ve düzenlenen yerel tasarıların, amaçların, yöntemlerin ve şartların işleyişi tarafından değişir, ve bu sebeple dalgalanmaya açıktır ve ani farklılaşmaları bu süreçler boyunca deneyimler. Örneğin: Tanrı’nın kanunların Nebadon’un içinde buyruluşunda, bu yerel evrenin Yaratan Evlat’ı ve Yaratıcı Ruhaniyeti tarafından oluşturulan tasarılar tarafından değişikliğe uğrar; ve buna ek olarak bu kanunların tüm bu uygulanışı, sizin gezegeniniz üzerinde ve ara gezegensel sisteminiz olan Satania’ya ait sakinlerin belirli varlıklarının hatalarından, görevlerini yerine getirememelerinden ve şiddetli isyanlarından daha büyük bir biçimde etkilenir.

4:2.3 (56.7) Doğa iki kâinatsal etkenin zaman-mekân sonuçlarından biridir. Bunlarda birincisi Cennet İlahiyatı’nın doğruluğu, kusursuzluğu ve kesinliğidir. Ve diğeri ise en yüksek seviyesinden en düşüğüne kadar Cennet dışı yaratılmışlarının bilgeliğinin kusurluluğu, gelişmelerinin tamamlanmamışlığı, isyancı yanlışları, uygulama hataları ve deneme yanılmaya dayanan tasarılarıdır. Bu sebeple doğa ebediyetin döngüsünden kusursuzluğun bütüncül, değişmez, ihtişamlı ve sıra dışı bir nüvesini alır; fakat her gezegen üzerindeki her âlem içindeki her bir birey yaşamında bu doğa; âlemlerin evrimsel sistemlerinin yaratılmışlarının sadakatsizlikleri, hataları ve eylemleri tarafından değişir, koşullanır ve büyük bir olasılıkla zarara uğrar. Bu bakımdan, yerel bir evrenin işleyiş düzenine göre doğa; değişken bir çehreye, bununla beraber tuhaflıkları içinde barındıran, alt yapısı sabit olsa da farklılaşma arz eden bu düzenin başından beri bir parçasıdır.

4:2.4 (57.1) Doğa, Cennet’in kusursuzluğunun tamamlanmamışlık, kötülük ve bütünleşmemiş âlemlerin günahı tarafından bölünmüşlüğüdür. Bu bölümden çıkan oran, bu sebeple, ebedi ve geçici, kusursuz ve kısmi olanın ikircikliliğinin dışavurumudur. Devem eden evrim Cennet’in içeriksel etkisini arttırarak ve aynı zamanda kötülüğün, yanlışın, uyumsuzluğun ve göreceli gerçekliğin muhteviyatını azaltarak doğayı değiştirmektedir.

4:2.5 (57.2) Tanrı kişisel olarak doğada veya doğanın herhangi bir kuvvetinin içerisinde bulunmamaktadır. Doğanın olgusallığı, Tanrı’nın evrensel kanununun kurulumu üzerine ilerlemeci evrimin kusurluluğunun aşırı dayatmaları ve bazen yanlış olanın isyanının sonuçlarıdır. Urantia gibi bir dünyada gözlemlenebileceği gibi, doğa bütünüyle mantığın kendisi olan sınırsız bir Tanrı’nın inançlı tasviri, gerçek temsili ve yeterli dışavurumunun simgesi olamaz.

4:2.6 (57.3) Doğa, sizin dünyanızda, yerel evrenin evrimsel tasarıları tarafından oluşturulmuş kusursuzluğun kanunlarının bir yetkinliğidir. Tanrı tarafından koşulluluk ve sınırlılık arz etmesi için yaratılmış bir doğaya ibadet etmek ne de tutarsız bir yanlıştır; çünkü Tanrı kâinatın bir fazı olduğu için ve bu sebeple kendisi başlı başına kutsal gücün kendisidir! Ayrıca doğa kâinatsal evrimde bir evren deneyiminin gelişimi, büyümesi ve ilerlemesinin kusurlu, tamamlanmamış ve bitmemiş çalışmalarının bir dışavurumudur.

4:2.7 (57.4) Doğal dünyanın gözle görünen kusurları Tanrı’nın karakterindeki kusurlar biçiminde ona hiçbir biçimde mal edilemez. Bunun yerine, bu gözlenen kusurlar, sınırsızlığın imgelemindeki başından beri hareket eden salınışının sadece karşı konulamaz duruş anlarının gösterimidir. Kusursuzluğun devamının bu kusurlu duraklamalarının kendisi, maddi insanın sınırlı aklının zaman ve mekândaki kutsal gerçekliklerine olan çok kısa süreliğine bir bakışı yakalamasının olasılığını sağlar. Kutsallığın maddi dışavurumları insanın evrimsel aklına kusurlu olarak görünür, bunun sebebi gerçeğin açığa çıkmasının zamanın dünyaları üzerindeki telefi edici değişimi tarafından veya morontianın erdemi veya bilgeliği tarafından desteklenmemiş insan bakış açısının sadece doğal gözleri tarafından doğanın olgusallığına bakışta fani insanın ısrarıdır.

4:2.8 (57.5) Ve doğa; doğanın bir parçası olan fakat onun zaman içerisinde bozulmasına zemin hazırlayan çok çeşitli yaratılmışların yanlış düşünüşleri, işlemleri, ve isyanlarıyla zarar görmüş, onun güzel yüzü yaralanmış ve onun özellikleri dağlanmıştır. Hayır, doğa Tanrı değildir. Doğa ibadetin bir aracı olamaz.

3. Tanrı’nın Değişmez Karakteri

4:3.1 (57.6) Uzun bir süre boyunca insan Tanrı’yı kendi gibi düşünmüştür. Tanrı ne şimdi, ne geçmişte ve ne de gelecekte kâinatın âlemlerinin tümü içinde barınan insana veya herhangi bir varlığa kıskançlık beslememiştir. Yaratan Evlat’ın gezegensel yaratılmışlığının örnek başyapıtsallığının bilinmesi karşısında; insanların tüm dünyanın hâkimi olmak istemesi, kendi basit tutkularının varlıklarının gören gözlerine baskın gelmesi, korunun, kayanın, altının ve bencil hedefin önünde göz alıcı bir biçimde diz çöküşünü yaratan bu ahlak dışı sahneler karşısında ancak Tanrı ve onun Evlatları’nın insanlar tarafından gıpta edilmesi gerekir, bunun tam tersi olan onun insanları kıskanması değil.

4:3.2 (57.7) Ebedi Tanrı insan duygularında ve onun algıladığı biçimde tepkimeler olarak nefret ve kızgınlık duymaktan yoksundur. Bu hissiyatlar bayağı ve değersizdir; onlar insani olarak bile neredeyse adlandırılamayacak bir değerde olup fazlasıyla kutsallık dışıdır; bu tür nitelikler Kâinatın Yaratıcısı’nın kusursuz doğasına ve bağışlayıcı karakterine tamamen yabancıdır.

4:3.3 (58.1) Urantia fanilerinin Tanrı anlayışlarındaki zorluğun fazlasıyla büyük bir kısmı Lucifer isyanının ve Caligastia ihanetinin geniş kapsamlı sonuçlarıyla iniltilidir. Günah tarafından bölünmemiş dünyalarda, evrimsel ırklar Kâinatın Yaratıcısı hakkında çok daha fazla sağlıklı fikirler ortaya atabilmeye yetkindirler. Bu ırklar kavramsal sapkınlıktan, kargaşadan ve çarpıklıktan daha az bir biçimde zarar görürler.

4:3.4 (58.2) Tanrı ne şimdiye kadarki, ne şimdi ve ne de gelecekte yaptığı hiçbir şeyden pişmanlık duymaz. O tamamiyle güç sahibi olduğu gibi aynı zamanda da mantık sahibidir. İnsanın bilgeliği insan deneyimlerinin deneme ve yanılmalarından oluşur; Tanrı’nın bilgeliği onun sınırsız evren derinliğinin koşulsuz kusursuzluğundan bir araya gelir. Ve bu kutsal öngörüye dayanan bilgi yaratıcı özgür iradeyi verimli bir biçimde yönlendir.

4:3.5 (58.3) Kâinatın Yaratıcısı bir pişmanlığa veya acıya sebep olacak hiçbir şey yapmaz, fakat âlemlerin çok uzaklarında kendi Yaratan kişiliklerinin tasarlayan ve oluşturan irade sahibi yaratılmışlıkları, kendi talihsiz tercihleriyle bazı zaman ve durumlarda onların Yaratan ebeveynlerinin kişiliklerinde derin acı duygularını yaratabiliyorlar. Fakat Yaratıcı ne hata yapmaz, ne pişmanlığa sığınmaz ve ne de büyük üzüntüyü deneyimlemezken o aslında bir baba sevgisinin varlığıdır. Bununla birlikte, âlemlerin fani-yükselme yasaları ve ruhani-erişim tasarıları tarafından özgürce sağlanan yardım karşısında kolaylıkla erişebilecekleri ruhani seviyelere ulaşmada çocukları başarısızlık yaşayınca onun kalbi kuşkusuz ağır bir yara alır.

4:3.6 (58.4) Yaratıcı’nın sınırsız iyiliği zamanın sınırlı aklının kavrayışının ötesindedir; bu sebeple göreceli iyiliğin tüm fazlarının etkili bir biçimde gösterilimi için, bir tezat olarak günah olmayan kötülüğün karşıtlığı her zaman öne çıkarılır. Kutsal iyiliğin kusursuzluğu fani kusurluluğun bakışı tarafından, bu durum sadece uzay boşluğunun hareketlerinde madde ve zamanın ilişkisinin göreceli kusurluluğunun tezatsal birlikteliğinde gerçekleştiği için algılanabilir.

4:3.7 (58.5) Tanrı’nın karakteri sınırsız olarak insan-üstüdür; bu sebeple kutsallığın böyle bir doğası tıpkı kutsal Evlatlar’ın mevcudiyetinde olduğu gibi insanın sınırlı aklı tarafından inançla algılanmasından öncesinde bile kişilikleştirilebilir.

4. Tanrı’nın Kendisini Gerçekleştirmesi

4:4.1 (58.6) Tanrı kâinat âlemlerinin tümünde tek olarak değişmez, kendisinden müstakil ve nihai bir varlıktır, hiçbir dışsallığı yoktur, ne ondan aşkın bir şey, ne ondan eski bir geçmiş ne de ondan ileride olacak bir gelecek mevcuttur. Tanrı yaratıcı ruhaniyet olarak amaçsal bir enerji ve nihai idaredir, ve tüm bu niteliklerin hepsi kendiliğinden var olan bir varoluşa sahip olup ve evrenseldir.

4:4.2 (58.7) Tanrı’nın varoluşu kendisinden ibaret olduğu için O mutlak bir biçimde bağımsızdır. Tanrı’nın kimliğinin kendisi dışsal bir değişime başından itibaren aykırıdır. “Ben, Koruyucu’nuz olarak, değişmem.” Tanrı sabit bir tamamlanmışlıktadır; fakat siz Cennet düzeyine ulaşana kadar Tanrı’nın birliktelikten nasıl iki ve üç katmandan oluşumuna, kutsallıktan insanlığa, sınırsızlıktan sınırlılığa, bağıllıktan harekete, kimlikten farklılaşmaya, basitlikten derinliğe nasıl geçtiğini anlamaya bile daha başlamayacaksınız. Bunun haricinde, onun kutsal değişmezliği hareketindeki sabitlik anlamına gelemeyeceği için bu sebeple kendi mutlaklıklarının dışavurumlarını değiştirebilir; Tanrı irade sahibidir — O iradenin kendisidir.

4:4.3 (58.8) Tanrı kendini-belirlemenin mutlak varlığıdır; onun kendisine uyguladığı evrensel karşıt eylemlerine getirilebilecek hiçbir sınır yoktur, ve onun özgür iradesinin eylemleri sadece özünden gelen bir biçimde onun ebedi doğasını şekillendiren bu kusursuz özellikleri ve kutsal nitelikleri tarafından belirlenir. Bunun sonucunda Tanrı, yaratıcı sınırsızlığın bir özel iradesine ek olarak nihai iyiliğin varlığı biçiminde kâinat ile ilişki içerisindedir.

4:4.4 (58.9) Mutlak-Yaratıcı merkezi ve kusursuz âlemin yaratanı ve tüm diğer Yaratanlar’ın Yaratıcısı’dır. Kişilik, iyilik, ve sayılamayacak kadar birçok diğer nitelik Tanrı tarafından insan ve diğer varlıklarla paylaşılır, fakat iradenin sınırsızlığı sadece kendisine aittir. Tanrı sadece kendi sınırsız bilgeliğinin belirledikleri ve onun ebedi doğasının hissiyatları tarafından etkilendiği biçimiyle kendi yaratıcı eylemlerinde sınırlıdır. Tanrı kişisel olarak sadece sınırsız bir biçimde olan kusursuzluğu tercih eder, bu sebeple merkezi evrenin göksel kusursuzluğuna erişir. Buna ek olarak Yaratıcı Evlatlar onun kutsallığını onun mutlaklığının fazlarına varıncaya kadar tamamen paylaşsa bile Tanrı’nın sınırsız iradesini yönlendiren bilgeliğin kesinliği tarafından bütünlükçü bir biçimde üstün sınırlılıkla belirlenmezler. Bu sebeple, mutlak olmasa bile Mikâil’in oğulluğunun düzeyinde yaratıcı özgür irade hatta daha fazla bir biçimde fazla etkin, tamamen ebedi ve neredeyse nihai hale gelir. Yaratıcı sınırsız ve ebedidir, fakat onun iradesini uygulamasından doğan kendisini kısıtlamasını reddetmek onun irade uygulayıcı mutlaklığının kendisinin bütüncül kavramsallaşmasını reddetmekle eş değer olacaktır.

4:4.5 (59.1) Tanrı’nın mutlaklığı tüm evren gerçekliğinin yedi düzeyine de yayılır ve onlarla bütünleşir. Ve bu mutlak doğanın bütünü Yaratan’ın kendi evren yaratılmışlığı olan ailesiyle ilişkisine bağlıdır. Kâinat âlemlerinin tümünde kesinlik kutsal üçlemeyle iniltili adaleti tasvir edebilir, fakat zamanın yaratılmışlarıyla olan ucu bucağı olmayan tüm ailesel ilişkisinde âlemlerin Tanrı’sı kutsal hissiyat tarafından yönetilir. Ebedi bakımdan ilk ve son olan sınırsız Tanrı bir Yaratıcı’dır. Onun uygun bir biçimde bilinebilecek tüm olası tasvirlerinin içerisinde, tüm yaratılmışların Tanrı’sını Kâinatın Yaratıcısı olarak adlandırma konusunda bilgilendirilerek görevlendirildim.

4:4.6 (59.2) Yaratıcı olan Tanrı’nın özgür iradesinin uygulanması ne kuvvet tarafından yönetilir ve ne de akli yapı tarafından rehberlik edilir; kutsal kişilik ruhaniyette oluşarak ve kendisini âlemlere sevgi olarak dışa vurarak tanımlanır. Bu sebeple, evrenlerin yaratılmış kişilikleriyle olan onun tüm kişisel ilişkilerinde İlk Kaynak ve Merkez her zaman bütünsel olarak sevgi dolu bir Yaratıcı’dır. Tanrı kavramın en yüksek anlamıyla bir Yaratıcı’dır. O kutsal sevginin kusursuz nihai amacı tarafından ebedi bir biçimde harekete geçirilmiştir ve bu hassas doğa en güçlü ifadesini ve en yüksek memnuniyetini sevme ve sevilmenin kendisinde bulmaktadır.

4:4.7 (59.3) Bilimde, Tanrı Başat Neden; dinde, evrensel ve sevgi dolu Yaratıcı; felsefede, hiçbir diğer varlığa varoluş için bağlı olmayan bunun tam tersi bir biçimde cömertçe varlığının gerçekliğini her şey içinde ve tüm diğer varlıklarda bahşeden, kendi başına mevcudiyetini kazanan bir varoluştur. Fakat bilimin Başat Neden’ini, felsefenin varlığı kendisinden mevcut Birlik’ini ve dinin tamamiyle iyilik ve bağışlama sahibi ve onun çocuklarının yeryüzü üzerinde ebedi yaşamını sürdürmesine söz vermişliğini göstermek için gerçeğin açığa çıkarılmasına ihtiyaç vardır.

4:4.8 (59.4) Biz sınırsızlığın kavramsallaşmasına ulaşmak için çok derin bir arzu duyarız, fakat İlahiyat kavramsallaştırmamızın en yükseğinin kutsallık ve kişilik etmenlerinin herhangi bir yer ve herhangi bir zamanda algılama yetisi olarak Tanrı’nın deneyimselliği-düşüncesine ibadet ederiz.

4:4.9 (59.5) Dünya üzerinde zafer sahibi bir insan yaşamının bilinci; insan kısıtlılığının çirkin gösterisiyle karşılaştığı zaman, varoluşun her tekrar eden bölümünü sarsan, hataya yer bırakmayan bir biçimde “Bunu yapamazsam bile, benim içimde yaşayan bunu yapabilecek biri kainat âlemlerinin tümünün Yaratıcı-Mutlaklık’ının bir parçası olarak yapamadığımı gerçekleştirecek” bildiriminin yansıttığı yaratılmış inançla doğar. Ve bu “dünyanın ve hatta sizin inancınızın üstesinden gelen bir zaferdir.”

5. Tanrı Hakkındaki Yanlış Bilgiler

4:5.1 (59.6) Dinsel gelenek geçmiş çağların Tanrı-tanıyan insanlarının deneyimlerinin kusurlu bir biçimde muhafaza edilen kayıtlarıdır, ve bu bakımdan bu kayıtlar dinsel bir yaşam veya Kainatın Yaratıcısı hakkında gerçek bir bilgi için güvenilmez rehberlerdir. Bu tür tarihi inanışlar ilk insanın bir mit yaratıcısı olması gerçeğinden hareketle her koşul ve her şart altında birçok biçimde değişikliğe uğramıştır.

4:5.2 (60.1) Urantia üzerinde Tanrı’nın doğasıyla alakalı zihin bulanıklılığının en büyük kaynaklarından bir tanesi sizin kutsal kitaplarınızın Cennetin Kutsal Üçlemesi’nin, Cennet İlahiyatı’nın ve yerel evren yaratanlarınızın ve yöneticilerinizin kişilikleri arasında ayrımı açık bir biçimde ortaya koyamaması sonucu büyüyen yetersizliktir. Bahsi geçen kısmi olarak bu dar anlayışın geçmiş yazgı dönemi boyunca, sizin rahipleriniz ve papazlarınız Gezegensel Prensler’i, Düzen Egemenleri’ni, Takımyıldız Yaratıcıları’nı, Yaratıcı Evlatlar’ı, Aşkın-evren Yöneticiler’i, Yüce Varlık’ı ve Kâinatın Yaratıcısı’nı birbirinden açık bir biçimde ayırt etmekte başarısız oldular. Yaşam Taşıyıcıları ve meleklerin birçok seviyesi gibi emir alında çalışan kişiliklerin birçok iletisi sizin kaynaklarınızda Tanrı’nın kendisinin gelişi biçiminde sunulmuştur. Urantia’nın dinsel düşüncesi İlahiyat’ın yardımcı kişiliklerini Kâinatın Yaratıcısı’nın öz kişiliğiyle hala karıştırıyor, bu bakımdan tüm bu farklı olması gereken kavramsallaşmalar bir potada yanlış bir biçimde toplanmış oluyor.

4:5.3 (60.2) Urantia’nın insanları Tanrı’nın hala ilk çağ kavramsallaşmalarının etkisinden zarar görmektedir. Fırtınada ortalığı kasıp kavuran; yeryüzünü nefretiyle sarsan ve insanı siniriyle yerle bir eden; memnuniyetsizliklerinden kaynaklanan yargılarını açlık ve sel olarak şeklindeki cezalandırmayla ortaya çıkaran ilk çağ dinlerinin bu tanrıları gerçekte yaşamakta olan ve evrenleri yöneten Tanrılar değillerdir. Bu tür kavramsallaşmalar, insanların evrenin bu biçimde hayal ürünü olan tanrılarının kaprislerinin ve keyfiyetlerinin baskınlığı ve rehberliği altında olduğunu varsaydığı zamanların bir kalıntısıdır. Fakat fani insan Yüce Yaratanlar’ın ve Yüce Denetleyiciler’in yönetimsel işlemi ve yasalarıyla olabildiğince ilişkili karşılaştırmalı yasaların ve düzenin bir âlemi içerisinde yaşadığının farkına varmaya başlıyor.

4:5.4 (60.3) Sinirli bir Tanrı’nın yatıştırılması, alınan bir Koruyucu’nun kalbinin tekrar kazanılması, İlahiyat’ın takdiri için kurbanların verilmesi ve bireyin gönüllü olarak kendisini cezalandırması ve hatta kan akıtılmasına kadar bu durumun vardırılışı gibi fazlasıyla gerçek dışı bir düşüncenin; çocuksu bir biçimde gerçeklerden uzak ve çağdışı olarak bir din, ve bilim ve gerçekliğin baskın olduğu bir aydınlanma çağının eşleniği olmayan felsefesi olarak sunumudur. Bu tür inanışlar, âlemlerde hizmet halinde bulunan ve onların içinde hüküm süren göksel varlıklara ve kutsal yöneticilere karşı tamamen itici gelmektedir. Masumluğun kanını Tanrı’nın rızasını kazanmak veya onun gerçek olmayan kutsal nefretinin yönünü değiştirmek için akıtmaya inanmak, bu inanışı beslemek ve onu öğretmek aslında ona karşı yapılan bir aşağılamadır.

4:5.5 (60.4) İbraniler “kanın akıtılması olmadan hiçbir günahın affedilmesinin gerçekleşmeyeceğine” inandılar. Onun çocuksu Bedevi takipçilerinin ilkel akıllarından ve hayvanların dini merasimlerde kurban edilmesinden gelen, kanın bir görünüşü dışında Tanrılar’ın sakinleştirilemeyeceği gibi eski ve putperestlikten gelme düşünceden, Musa’nın farklı bir gelişim yaratarak insanların kurban edilmesini ve onların yerine geçebilecek şeyleri yasaklamasına rağmen, Museviler bu düşünceden kurtuluşu bir türlü bulamadılar.

4:5.6 (60.5) Bir Cennet Evladı’nın sizin dünyanıza bahşedilmesi bir gezegensel çağın kapanması durumunun doğasında bulunuyordu; bu kaçınılmazdı, ve aynı zamanda bu durum Tanrı’nın takdirinin kazanılması amacıyla da yapılmamaktaydı. Onun evreninin deneyimsel egemenliğini kazanmanın uzun serüveninde, bu bahşediş bir Yaratan Evlat’ın kesin kişisel eylemleri olması için de ortaya çıktı. Onun baba ve yaratıcı sevgisiyle dolu olan kalbinin tüm katı soğukluğuyla ve sertliğiyle yaratılmışlarının şansızlıkları ve ıstırapları karşısında hiçbir biçimde etkilenmediğinin; ve suçsuz Evladı’nın Calvary tepesinde çarmığa gerilişiyle onu kanlar içinde ve ölüyorken görmesi anına kadar onun hassas bağışlamasının ve merhametinin harekete geçmediğinin öğretisi Tanrı’nın sınırsız karakterine ne de büyük bir yergidir!

4:5.7 (60.6) Fakat Urantia’nın sakinleri, Kâinatın Yaratıcısı’nın doğasına atfen yapılmış bu tarihi yanlışlardan ve putperestlikten gelen hurafelerden kurtuluşu bulacaktır. Tanrı ile alakalı gerçeğin açığa çıkması sürekli olarak gerçekleşir, ve Urantia üzerinde geçici bir süreliğine İnsan’nın Evladı ve Tanrı'nın Evladı olarak ikame eden Yaratan Evlat tarafından oldukça harikulade bir biçimde tasvir edilen onun özelliklerinin sevgi doluluğu ve karakterinin güzelliğinin tümünde insan ırkı Kainatın Yaratıcısı’nın bilgisine ulaşmak gibi nihai bir sonla yönlendirilmiştir.

4:5.8 (61.1) [Uversa’nın bir Kutsal Danışmanı tarafından sunulmuştur.]

5. Makale - Tanrı’nın Bireyle olan İlişkisi

Urantia’nın Kitabı

5. Makale

Tanrı’nın Bireyle olan İlişkisi

5:0.1 (62.1) EĞER insanın sınırlı aklı, bir Tanrı olarak Kâinatın Yaratıcısı’nın ebedi ikamesinden sınırsız bir kusursuzlukta bireysel insan yaratılmışlığıyla bütünleşmek için yeryüzüne inmesinin nasıl mükemmel ve harikulade olduğunu kavrayamıyorsa; böyle bir durumda bu tür sınırlı bir akli yapı, yaşayan Tanrı’nın mevcut bir nüvesinin her olağan akılda ve ahlaksal bakımdan bilinç sahibi Urantia fanilerinde ikamet ettiği kutsal birlikteliğin doğrusuna dayandığı gerçeğinin güvencesiyle iç huzura erişmelidir. İkame eden Düşünce Denetleyicileri Cennet Yaratıcısı’nın ebedi İlahiyat’ının bir parçasıdır. İnsanın, Tanrı’yı bulmak ve onunla gönüldaşlık kurmaya çalışmak için bu ruhani-gerçeklik mevcudiyetinin ruh tasavvurlarının kendi içindeki deneyimlemelerinden daha uzağa gitmesine gerek yoktur.

5:0.2 (62.2) Tanrı kendi ebedi doğasının sınırsızlığını kendisinin altı mutlak düzenleyicilerinin varoluşçu gerçeklikleri boyunca paylaştırmıştır, fakat onun birey öncesi nüvelerinin kurumsallığı sayesinde herhangi bir bölgeyle, faz ile veya herhangi bir çeşit yaratılmışla doğrudan kişisel bir iletişim kurabilir. Buna ek olarak, Ebedi Tanrı kişilik döngüsü boyunca kişisel varlıklarla doğrudan veya ebeveynsel iletişimini sağlamanın ayrıcalığını fazlasıyla saklı tutarken, ebedi Tanrı kâinatın âlemlerinin tümünün kişilik bahşedeni olmasının imtiyazını aynı zamanda tam anlamıyla saklı tutar.

1. Tanrı’ya olan Erişim

5:1.1 (62.3) Sınırlı yaratılmışların sınırsız Yaratıcı’ya olan erişimden yoksunluğu Yaratıcı’nın onlara karşı beslediği soğukluktan değil, fakat yaratılmış varlıkların sınırlı ve maddi kısıtlılıklarının doğasından gelir. Evren mevcudiyetinin en yüksek kişiliği ve yaratılmış akli yapıların daha düşük düzeydeki birimleri arasındaki ruhani farklılaşmanın ölçeği idrak edilemez derecede büyüktür. Akli yapıların düşük düzeyde bulunan katmanları Yaratıcı’nın kendi mevcudiyetine anında ulaştırılsalardı, onlar onun mevcudiyetine eriştikten sonra aslında nereye geldiklerini içsel bir biçimde kavrayamazlardı. Tıpkı şimdi onların dünyalarında neden bulunduklarından habersiz oldukları gibi böyle bir durumda Kâinatın Yaratıcısı’nın mevcudiyetinden aynı biçimde habersiz olacaklardı. Kâinatın Yaratıcısı’nın Cennet mevcudiyetine güvenli bir biçimde erişim için fani insanın tutarlı bir biçimde ve olanaklılığın sınırları içerisinde istekte bulunmasından çok önce onun önünde izlemesi gereken çok uzun bir yol bulunmaktadır. İnsanın Yedi Üstün Ruhaniyet’in bir tanesini bile görebilmesine olanak yaratacak ruhani bakışı ona sağlayacak bir düzeye ulaşabilmesi için insanın ruhani bakımdan birçok kez değişmesi ve dönüşmesi gerekir.

5:1.2 (62.4) Bizim Yaratıcı’mız hiçbir biçimde ne gizli saklıdır, ne de keyfi bir soyutlanmanın içerisindedir. O kutsal bilgeliğin kaynaklarını bitip tükenmeyen bir çabayla kendisini evrensel bölgelerinin çocuklarına açığa çıkarmak için seferber etmiştir. Onu kavrayan, seven ve ona yaklaşmak isteyen her yaratılmış varlığıyla olan birlikteliğini arzulamasına sebep olan kendi sevgisinin ihtişamıyla iniltili sınırsız bir büyüklük ve tarif edilemez bir cömertlik vardır. Sizin sınırsız kişiliğinizden ve maddi mevcudiyetinizden ayrılamaz bir biçimde, bu durum her şeyin merkezinde bulunan Yaratıcı’nın mevcudiyetine fani yükselişin yolculuğunun hedefiyle erişebileceğiniz ve onda ikamet edeceğiniz zaman, mekân ve koşulları belirler.

5:1.3 (63.1) Yaratıcı’nın Cennet mevcudiyetine olan erişim sizin ruhani gelişiminizin en yüksek sınırlılık seviyelerine ulaşmanızı bekliyor olsa da; sizin içsel ruhunuzla ve ruhanileşen benliğinizle oldukça içten bir biçimde ilişkili olan Yaratıcı’nın bahşedilmiş ruhaniyetiyle birlikte ezelden beri var olan dolaysız bütünleşmenin olasılığını tanımada siz bu memnuniyeti duyumsamalısınız.

5:1.4 (63.2) Zaman ve mekanın fanileri özlerinden gelen yetenekleri ve akli yapılarının bağışlanma dereceleri bakımından fazlasıyla değişkenlik gösterebilir, onlar aynı zamanda toplumsal gelişmişliğe ve ahlaki ilerleyişe eşine az rastlanacak elverişli çevrelerde bulunmanın ayrıcalığına sahip olabilir, veya medeniyetin sanatı içerisinde kültüre ve beklenen ilerlemeye katkıda bulunacak her türlü insani yardımdan mahrum kalabilirler; fakat yükselimin süreci içerisinde ruhani gelişimin olanaklılığı herkes için eşit bir düzeydedir. Evrimsel dünyalar üzerinde ruhani derinliğin yükselen seviyeleri ve kâinatsal anlamları bu bahsi geçen değişkenlik gösteren maddi çevrelerin tüm bu tür toplumsal ve ahlaki farklılaşmalarından fazlasıyla bağımsız bir biçimde eşit ölçüde erişilir.

5:1.5 (63.3) Bu rağmen Urantia fanileri kendilerinin akli, toplumsal, ekonomik ve hatta ahlaki olanaklılıklarının ve kendilerine bağışlanan niteliklerinin bakımından değişkenlik gösterse de, unutmayınız ki onların ruhani bağışlanmışlıkları benzersiz ve eş değerdir. Onların Yaratıcı tarafından verilen kutsal mevcudiyetin aynı hediyesine sahiptirler, ve onlar Gizem Görüntüleyicileri’nin eşdeğer ruhani üstünlüğünü eşit bir biçimde kabul etmeyi tercih ederlerken kutsal kökenin ikame eden ruhaniyetiyle içten bireysel bir bütünleşmeyi aramanın ayrıcalığını hepsi eşit bir biçimde tadarlar.

5:1.6 (63.4) Eğer fani insan samimi bir biçimde ruhaniyet tarafından yönlendirilmeyi amaç edinir, koşulsuz bir biçimde Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmeye adanırsa; ikame eden ve kutsal olan Düzenleyici tarafından oldukça kesin ve etkili bir biçimde ruhaniyete sahip edildiği için böylelikle Tanrı’yı tanımanın kutsal bilincini ve Tanrı’yı bulmak amacı için varlığını devam ettirmenin göksel güvencesini bireyin deneyimlemelerinde gerçekleştirememenin başarısızlığı her zaman daha fazla onun gibi olmanın ilerleyici deneyimiyle söz konusu olamayacaktır.

5:1.7 (63.5) İnsan ruhani olarak her koşulda varlığını sürdüren bir Düşünce Denetleyicisi tarafından donatılmıştır. Eğer böyle bir insan aklı samimi ve ruhani bir biçimde yönlendirilmeyi amaç edinir, eğer böyle bir insan ruhu Tanrı’yı tanımak ve onun gibi olmayı arzularsa ve Tanrı’nın iradesini yerine getirmeyi dürüst bir biçimde isterse; ne kutsallıkla yönlendirilmeyi arzulamış bir ruhu Cennet’in ana kapılarına güvenle yükselmekten alı koyacak olası bir müdahalenin olumlu bir gücü ne de fani yoksunluğun olumsuz etkisi söz konusu olabilir.

5:1.8 (63.6) Yaratıcı tüm yaratılmışlarının kendisiyle birlikte kişisel bütünleşme halinde olmalarını arzular. Böyle bir erişimi erişilebilir haline getirecek varlığını devam ettirici bir düzeye ve ruhani doğaya sahip olan varlıklarının tümünü barındırabileceği Cennet üzerinde bir yere sahiptir. Bu sebeple felsefenizi şimdi sonsuza kadar bu yargılar boyunca belirleyin: “Her biriniz ve hepimiz için Tanrı ulaşılabilir, Yaratıcı erişilebilirdir ve bunu sağlayacak olan yol herkese açıktır; kutsal sevginin güçleri ve biçimleri buna ek olarak kutsal yönetimin araçları, Kainatın Yaratıcısı’nın Cennet mevcudiyeti karşısında her bir evrenin tüm muktedir akıl sahiplerinin gelişimini sağlamak için bir emekte bunların tümü bir araya gelmiştir.

5:1.9 (63.7) Tanrı’ya erişim süreci boyunca geçen büyük bir zamanın bilgisi Sınırsızlık’ın kişiliğinin mevcudiyetini daha az gerçek haline getirmez. Sizin yükselmeniz yedi aşkın-evrenin dairesel döngüsünün bir parçasıdır, ve onun çevresinde sayısız defa salınmanıza rağmen siz ruhaniyet ve içinde bulunduğunuz seviyede başından beri içe doğru bir dönüşü bekleyebilirsiniz. Siz bölgeden bölgeye, dışsal döngülerden içsel merkezin yakınlarına olan terfiiniz bakımından koşullu bir doğaya sahip olabilirsiniz, fakat şundan kuşku duymayınız ki siz kutsallığın ve merkezi mevcudiyetin karşısında durmalı ve onu, görsel olarak söylemek gerekirse, karşı karşıya görmelisiniz. Bu durum sadece mevcut ve belirli olan ruhani seviyelere olan erişimin bir sorunsalıdır; ve bu ruhani düzeyler bir Gizem Görüntüleyicileri tarafından ikame edilmiş bununla birlikte ebedi bir biçimde Düşünce Denetleyiciler’i tarafından bütünleştirilmiş her varlık tarafından erişilebilir.

5:1.10 (64.1) Yaratıcı ruhani bir gizleniş içerisinde değildir; fakat onun birçok yaratılmışları, kendilerini irade dâhilinde gerçekleştirdikleri kararların sis perdesi arkasına saklarlar ve yine kabul edilemez yöntemleri tercihi etmeleri ve hoşgörüsü olmayan ruhsuz doğalarının kendisini açığa çıkarmalarına karşı koyamamaları sonucunda kendilerini onun ve Evladı’nın ruhaniyetinin birlikteliğinden bir süreliğine ayırırlar.

5:1.11 (64.2) Fani insan Tanrı’ya yakınlaşabilir ve aynı zamanda karar verme gücü kendisinde bulunmaya devam ettikçe kutsal iradeyi istediği kadar dışlayabilir. İnsanın geri döndürülemez biçimde son buluşu Yaratıcı’nın iradesini seçme gücünü kaybedene kadar gerçek bir kesinliğe kavuşmaz. Onun çocuklarının ihtiyaçlarına ve ricalarına karşı Yaratıcı’nın kalbinin herhangi bir biçimde kapanması söz konusu bile değildir. Bu kapanış sadece, ondan doğumu olan çocuklarının onun kutsal iradesi olan onu tanımak ve onun gibi olmak biçimindeki öğretisini uygulamada tüm istencini kesin ve ebediyen kaybettiğinde onların kalplerinin sonsuza kadar Yaratıcı’nın çekici gücüne kapanması şeklinde kendisini gösterir. Yine aynı şekilde, insanın ebedi nihai sonu Düzenleyici’nin birleşiminin evrene yaptığı “bu tür bir yükselen varlığın Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmek için kesin ve geri dönüşü olmayan bir tercihte bulundu” açıklamasıyla birlikte kesinleşir.

5:1.12 (64.3) Muhteşem Yaratıcı fani insanlarla birlikte dolaylı yollardan iletişim halindedir, çünkü kendisinin sınırsız, ebedi ve kavranamaz derecedeki benliğinin bir parçasını onu yaşamak ve onun içinde ikamet etmek için bu varlığına verir. Tanrı bu ebedi serüvene insan ile birlikte yola çıkmıştır. Eğer siz kendi içinizdeki ve çevrenizdeki ruhani güçlerin yönlendirmelerine izin verirseniz, mekânın evrimsel dünyalarından onun yükselen yaratılmışlarının evrensel hedefi olarak sevgi dolu bir Tanrı tarafından oluşturulmuş en yüksek nihai sona ulaşmada başarısız olamazsınız.

2. Tanrı’nın Mevcudiyeti

5:2.1 (64.4) Sınırsızlığın fiziksel mevcudiyeti maddi evrenin gerçekliğidir. İlahiyat’ın akli mevcudiyetinin anlaşılması bireysel zihinsel deneyimlerinin derinliği ve evrimsel kişilik düzeyi tarafından yakından alakalıdır. Kutsallık’ın ruhani varlığının evrende farklılaşan bir niteliğe sahip olması ihtiyaç bakımından zorunludur. Onun varlığı algılamanın ruhani yetisi ve yaratılmışın kutsallığın iradesini uygulamadaki adanmışlığın derecesi tarafından belirlenir.

5:2.2 (64.5) Tanrı onun her ruhaniyetle doğan evladının içinde yaşar. Cennet Evlatları Tanrı’nın varlığına “Yaratıcı’nın sağ kolu olarak” her zaman erişim haline sahiptirler. Bununla birlikte onun yaratılmış kişiliklerinin tümü “Yaratıcı’nın bağrına” olan bağlanmışlığa sahiptirler. Bu durumun kendisi kişilik döngüsünün kaynağını oluşturur; buna göre nerede, ne zaman ve hangi koşulda olursa olsun, onun ikamet ettiği merkezi yerleşkesinde veya Cennet’in yedi kutsal bölgelerinden biri üzerinde bulunan diğer belirlenmiş yerlerde sürekli temas halinde olan veya böyle olmadığı durumlarda Kâinatın Yaratıcısı ile kişisel, öz bilinç dâhilinde bir iletişim ve bütünlük mevcuttur.

5:2.3 (64.6) Kutsal mevcudiyet, buna rağmen, doğa üzerinde hiçbir yerde ve hatta Tanrı-bilen fanilerinin yaşamlarında oldukça tamamlanmış ve kesinleşmiş haliyle Gizem Gözetleyicileri ve Cennet Düşünce Denetleyicileri’nin ikamesiyle bütünleşmenin çabasında bile keşfedilemez. Kâinatın Yaratıcısı’nın ruhaniyeti sizin kendi aklınız içerisinde ikamet ediyorken Tanrı’yı ufkun ve gökyüzünün çok ötesinde düşlemeye çalışmak ne de büyük bir hatadır!

5:2.4 (64.7) Tanrı nüvesinin sizin içinizde olan ikamesi sebebiyle, siz Düzenleyici’nin ruhani yönlendirmesiyle uyumlu hale gelmede ilerlerken sizin başat etken bir parçanız olarak faaliyet göstermeyen fakat sizin üzerinizde veya çevrenizde diğer ruhani tesirlerin dönüştürücü gücünü ve mevcudiyetini daha fazla bir biçimde tamamen algılayacağınızı ümit edebilirsiniz. Sizin bilgisel bakımdan ikamet eden Düzenleyici ile yakın ve içten olan ilişkinizin bilincine sahip olmamanız böyle bir engin deneyimin gerçekleşmemesini bir parça bile olsun desteklemez. Kutsal Düzenleyici ile olan bütünleşmenin kanıtı tamamen, bireysel inananın hayat deneyiminde üretilmiş ruhaniyetin içinden türeyen sonuçların kapsamından ve doğasından oluşur. “Onların sonuçlarından onların aslında ne olduklarını bilmelisin.”

5:2.5 (65.1) Cennet Düzenleyicileri gibi bu tür kutsal varlıkların ruhani faaliyetlerinin belirli bir bilincine varmak eksik bir biçimde ruhaniyetini tamamlayamamış fani insanın maddi aklı için oldukça zordur. Düzenleyici yaratılmışlık ve birleşik aklın ruhu artan bir biçimde kendi varlığını hissettirmeye başlayınca, Gizem Görüntüleyicileri’nin varlığını, tanımlayıcı ruhani yönlendirmelerini ve diğer madde üstü faaliyetlerini deneyimlemeye yetkin hale gelecek ruh bilinci yeni bir faza doğru gelişir.

5:2.6 (65.2) Düzenleyici birlikteliğin bütüncül deneyimi bir katılımcı ahlaki düzey, ussal yönelim ve ruhani deneyimdir. Böyle bir başarının kendisini gerçekleştirmesi başlıca olarak fakat istisnai bir özellik göstermeden ruh bilincinin bölgeleriyle sınırlıdır, buna rağmen tüm bu tür içsel ruh iletişimcilerinin yaşamlarında ruhaniyetin ürünlerinin kendilerini açığa çıkarması hususunda kanıtlar oldukça zengin ve her zaman her ihtiyaca cevap verecek niteliktedir.

3. Gerçek İbadet

5:3.1 (65.3) Evrenin bakış açısından Cennet İlahiyatları bir olmasına rağmen onların Urantia’da ikamet eden bu tür varlıklarla olan ruhani ilişkilerinde onlar aynı zamanda üç farklı ve üç ayrı kişiliktirler. Tanrılıklar arasında kişisel çağrılar, bütünleşmeler ve diğer içten ilişkiler konularında bir farklılık vardır. En yüce bağlamda, biz Kâinatın Yaratıcısı’na yalnızca ona olmak üzere ibadet ederiz. Yaratıcı’nın Yaratan Evlatları’nda kendini dışa vurduğu haliyle bizim onlara ibadet edebilmemiz ve bunu gerçekleştiriyor olmamız doğru bir yargıdır, fakat Yaratıcı doğrudan veya dolaylı olarak bizim ibadet ettiğimiz ve hayran olduğumuz kişiliktir.

5:3.2 (65.4) Yakarışların tüm türleri Ebedi Evlat ve Evlat’ın ruhani idare alanına aittir. Dualar tüm resmi iletişimler olarak Kâinatın Yaratıcısı’na olan ibadet ve hayranlığın dışında yerel bir evreni ilgilendiren hususlardır; dualar bu bakımdan bir Yaratan Evlat’ın yetki alanına alışılagelmiş bir biçimde girmez. Fakat ibadet kuşkusuz Yaratıcı’nın kişiliğinin döngüsünün bir faaliyeti tarafından Yaratan’ın bünyesine yönlendirilir ve ona ulaştırılır. Biz buna ek olarak, bir Düzenleyici-ikame edilmiş yaratılmışın bu tür onursal tescilinin Yaratıcı’nın ruhani mevcudiyeti tarafından zemin hazırlandığına inanmaktayız. Bu tür inanışı destekleyecek olağanüstü bir ölçekte kanıtlar bulunmaktadır, ve Yaratıcı nüvelerinin tüm emirlerinin Kâinatın Yaratıcısı’nın varlığında kabul edilecek bir biçimde onun bireylerinin tüm samimiyetiyle ona hayranlık beslemesini sağlamak için verildiğinin bilgisine sahibim. Kuşkuya hiçbir biçimde yer bırakmayacak bir biçimde Düzenleyiciler aynı zamanda Tanrı’yla bütünleşmenin doğrudan birey öncesi bağlantılarını kullanır, ve onlar buna ek olarak Ebedi Evlat’ın ruhani-çekim döngülerinden yararlanmaya yetkindir.

5:3.3 (65.5) İbadette bulunmak sadece ibadeti gerçekleştirmek içindir, dua ise öz benliği veya yaratılmışın kendisi için herhangi bir isteğinin unsurunu somutlaştırır; bu bakımdan ibadet ile dua arasında büyük bir fark vardır. Gerçek bir ibadette kesinlikle ne bireysel rica ne de kişisel beklentilerin diğer unsurlarından biri bulunur; biz sade bir değişle Tanrı’ya onu nasıl idrak ettiğimiz uyarınca ibadet ederiz. İbadet kendisinin yerine getirilmesi için hiçbir koşul öne sürmez, ve ibadet onu gerçekleştirenden hiçbir beklentisi yoktur. Biz Yaratıcı’ya karşılığında ondan herhangi bir saygı elde etmek beklentisiyle ibadet etmeyiz. Bunun yerine, biz bu tür sadakati gösterir ve böyle saf bir ibadetle içli dışlı olurken bunu sadece onun sevgi dolu doğası ve hayranlık uyandırıcı özellikleri ve Yaratıcı’nın eşi benzeri olmayan kişiliğinin tanımak için bir doğal ve kendiliğinden olan yansıma biçiminde yaparız.

5:3.4 (65.6) Bireysel beklenti unsuru ibadet süreci içerisine zorla dâhil olduğu andan itibaren kendiliğinden olan bireyin kendini adaması ibadetten duaya dönüşür, ve böyle bir durumda bu tür bir değişimin yaşandığı ibadet daha uygun olan bir biçimde Ebedi Evlat’ın veya Yaratan Evlat’ın kişiliği adına yapılmalıdır. Fakat uygulanan dinsel deneyim içinde neden duanın Yaratıcı olan Tanrı’ya gerçek ibadetin bir parçası olarak yapılamayacağı hakkında aleni herhangi bir sebep yoktur.

5:3.5 (66.1) Siz günlük yaşamınızın işleyişsel olaylarıyla başa çıktığınızda Üçüncü Kaynak ve Merkez’in içinde kökeni olan ruhaniyet kişiliklerinin gözetiminde olup siz Bütünleştirici Bünye’nin kurumlarıyla birlikte eş güdüm halindesinizdir. Ve böylelikle: Siz Tanrı’ya dua eder, ve Evlat’la bütünleşir; bununla beraber sizin dünyanızda ve evreniniz boyunca faaliyette bulunan Sınırsız Ruhaniyet’in akli yapılarıyla ilişki dâhilinde kendi dünyevi kısa süreli olan ikamenizin detaylarının sorunlarını çözmeye çalışırsınız.

5:3.6 (66.2) Yerel Evrenlerin nihai sonları üzerinde hüküm süren Yaratan veya Egemen Evlatlar Kâinatın Yaratıcısı’nın ve Cennetin Ebedi Evladı’nın yerleşkesinde onların vekâletinde görevlerini sürdürürler. Evren Evlatları Yaratıcı adına ibadetin hayranlığını şükranlıkla kabul eder ve onların ilgili yaratılmışları boyunca bu yaratılmışların öz benlikleriyle ilgili ricalarına kulak verirler. Yerel bir evren çocuklarına göre bir Mikâil Evladı tüm işlevsel gerekçeleri ve niyetleri bakımından Tanrı’dır. O Kâinatın Yaratıcısı’nın ve Ebedi Evlat’ın yerel evren kişilikleştirilmiş halidir. Sınırsız Ruhaniyet, Cennet Yaratan Evlatları’nın yaratıcı ve idari yardımcıları olan Evren Ruhaniyetleri boyunca bu âlemlerin çocuklarıyla birlikte kişisel iletişimi sürdürür.

5:3.7 (66.3) İçten ibadet, eş güdüm halindeki Düşünce Denetleyicileri’nin kutsal yönlendirmelerine bağlı ve evrimleşen ruhun baskınlığı altında insan kişiliğinin tüm güçlerinin devinimine atıfta bulunur. Maddi kısıtlanmaların aklı, gerçek ibadetin taşıdığı asli önemin yüksek bilincine hiçbir zaman nail olamaz. İnsanın ibadet deneyimini gerçekleştirmesi onun evrimleşen ruhunun gelişimci düzeyi tarafından başlıca olarak belirlenir. Ruhun ruhani gelişimi akli birey bilincinden tamamen bağımsız bir biçimde gerçekleşir.

5:3.8 (66.4) İbadet deneyimi, Tanrı’yı bulmaya çalışan fani aklın birleşik yaratılmışlığı ve Tanrı’yı açığa çıkaran ölümsüz Düzenleyici’den oluşan insan ruhunun tarifsiz derecede yoğun arzularının ve açıklanamayacak özlemlerinin kutsal Yaratıcı’yla olan iletişimini sağlamak için süreç dâhilinde ilişki içerisinde bulunan Düzenleyici’nin ulvi çabalarından bir araya gelir. Böylelikle ibadet, maddi aklın onun ruhanileşen öz benliğini onaylaması uğraşının bir faaliyeti olarak, ilişkide bulunduğu ruhaniyetin rehberliği altında Kâinatın Yaratıcısı’nın bir inanç evladı olarak Tanrı’yla iletişim kurmasıdır. Fani akıl ibadet etmeye razı olur; sınırsız ruh derin bir biçimde ibadeti arzular ve onu gerçekleştirir; kutsal Düzenleyici varlığı böyle bir ibadeti evrimleşen ölümsüz ruhun ve fani aklın adına yerine getirir. Gerçek ibadet son kertede dört kâinatsal düzeyde bir deneyim halinde gerçekleşir: aklın bilinci olarak ussallık, ruhun bilinci olarak morontial, ruhaniyetin bilinci olarak ruhi ve tüm bunların kişilikte birleşimi olarak kişisel seviyeleridir.

4. Din İçerisinde Tanrı’nın Yeri

5:4.1 (66.5) Evrimin dinlerinin ahlak anlayışı insanları Tanrı arayışına korkunun güdüsel gücü vasıtasıyla ileriye doğru sürükler. Gerçekleri açığa çıkarmanın oluşturduğu dinler insanları bir Tanrı sevgisinin peşine düşmek için onların aklını çeler, çünkü onlar Tanrı gibi olmanın derin bir arzusunu duyarlar. Fakat din yalnızca “mutlak bir bağlılık” ve “hayatı devam ettirmenin olmazsa olmazı” gibi niteliklerin oluşturduğu bir durağan hissiyat değildir; bunun yerine din insanlığın hizmetine dayandırılmış kutsallığa erişimin yaşayan ve sürekli devinim içerisinde olan halidir.

5:4.2 (66.6) Gerçek dinin büyük ve doğrudan hizmeti, insan deneyiminde gerçekleşecek sonsuza kadar sürecek bir barışta ve engin derinlikte bütünlüğü sağlamanın oluşumudur. İlk insanla birlikte, çok tanrılı dinler bile İlahiyat’ın evrimleşen kavramsallaşmasının göreceli bir bütünlüğüdür. Er ya da geç Tanrı nihai olarak değerlerin gerçekliği, anlamların özü ve doğruluğun yaşamı olarak kavranmasının yazgısına sahiptir.

5:4.3 (67.1) Tanrı sadece kaderin bir belirleyicisi değildir; o aynı zamanda insanın ebedi istikametidir. Tüm din-dışı insan faaliyetleri evreni, bireyin zarar verici hizmeti doğrultusunda şekillendirme amacındadır; içten bir biçimde inanan dindar birey, kendi benliğini evrenin bütüncül varlığı ile tanımlar ve bunun sonucunda bu bütünleşmiş bünyesinin faaliyetlerini insan ve insan-ötesi unsurlar olarak ortak kaderi paylaştığı varlıkların oluşturduğu evren ailesinin hizmetine adar.

5:4.4 (67.2) Sanat ve felsefenin etki alanı insan özünün dini ve dinsel olmayan faaliyetlerinin arasında bir yerde kendisine yer bulur. Sanat ve felsefe vasıtasıyla, maddi akla sahip olan insan ebedi anlamların kâinatsal değerlerinin ve ruhani gerçekliklerinin tasavvuru içine çekilir.

5:4.5 (67.3) Tüm dinler İlahiyat’ın ibadetini ve insanın kurtuluşunun bazı öğretilerinin öğrenilmesini amaçlar. Budist dini ıstıraplardan kurtuluşu sonu gelmeyecek bir barış içinde; Musevi dini zorluklardan kurtuluşu zenginliğin doğruluk üzerine dayanmasında; Yunan dini uyumsuzluktan ve çirkinlikten kurtuluşu güzelliğin kendisini açığa çıkarmasında; Hıristiyanlık günahtan kurtuluşu kutsallıkta; İslamiyet ise kurtuluşu Musevilik ve Hıristiyanlık’ın katı ahlaki öğretilenlerin arınışta müjdeler. İsa’nın dini ise zaman ve ebediyetin içerisinde yaratılmışın tecridinin kötülüklerinden arındırılışı ve bireyin kendisinden kurtuluşudur.

5:4.6 (67.4) İbraniler dinlerini iyilik, Yunanlılar ise güzellik üzerine dayandırdılar; sonuçta bu iki din de bu öğretileriyle doğruyu aramaya çalıştılar. İsa ise bir sevginin Tanrı’sını açığa çıkardı, çünkü derin sevgi hem gerçeğin, hem güzelliğin ve hem de iyiliğin bütününü kapsamı içerisine alır.

5:4.7 (67.5) Zerdüştlerde ahlaki ilkelerin, Hindularda metafiziğin, Konfüçyanizmde ise etik değerlerin oluşturduğu bir din anlayışı mevcuttur. İsa ise hizmetin dinini yaşadı. Bahsi geçen bu üç din de içlerinde İsa’nın dininin özüne olan geçerli yaklaşımları barındırmaları sebebiyle bir değer teşkil ederler. Din insan deneyiminde iyi, güzel ve gerçek olanın hepsinin bütünsel ruhani birleşiminin gerçekliği haline nihayeten gelmesinin yazgısına sahiptir.

5:4.8 (67.6) Yunan dini “Kendini tanı” biçiminde genel bir öğretiye sahipti; İbrahimler “Tanrı’nı tanı” öğretisini merkezine aldı Hıristiyanlar İncil’in öğretilerinden biri olan “Koruyucu Hazreti İsa’nın bilgisi” vaazını verdiler. Bunların karşısında ise İsa “Tanrı’yı bilmenin sizin Tanrı’nın bir evladı olarak bilmeniz” anlamına geleceğinin olumlu haberini bildirdi. Dinin amaçsal farklılaşan bu kavramları, bireyin değişken hayat şartlarda onların davranışlarını belirler, ve bireysel dua alışkanlıklarının doğasının ve ibadetinin derinliğinin habercisi olur. Bu bakımdan herhangi bir dinin ruhani düzeyi onun dualarının doğası tarafından belirlenebilir.

5:4.9 (67.7) Yarı-insan ve kıskanç Tanrı kavramsallaşması çoklu dinler ile ulvi tek tanrılı dinler arasında kaçınılmaz olan bir geçiş döneminin ürünüdür. Tanrı’ya insana dair niteliklerin atfedilmesi ve onun bu özellikler tarafından tahayyül edilmesinin bir engin biçimi saf olarak evrimleşen dinin en yüksek erişim düzeyidir. Hıristiyanlık bu insanbiçimcilik kavramsallaşmasını insanın nihai hedeflerinden yüceltilmiş Hazreti İsa’nın kutsal ve aşkın kişilik kavramsallaşmasına yüceltmiştir. Ve bu anlamsal yüceltme insanın algılayabileceği en yüksek insanbiçimciliğidir.

5:4.10 (67.8) Tanrı’nın Hıristiyan kavramsallaşması birbirinden ayrı üç öğretinin birleştirilmesinin bir denemesidir.

5:4.11 (67.9) 1. İbrani dininin kavramsallaşması — Tanrı ahlaki değerlerin yargılarının haklılığını doğrulayan olarak, doğruluğun Tanrısı.

5:4.12 (67.10) 2. Yunan dininin kavramsallaşması — Tanrı bir bütünleştirici olarak, bilgeliğin bir Tanrısı.

5:4.13 (68.1) 3. İsa’nın kavramsallaşması — Tanrı yaşayan bir arkadaş, bir sevgi dolu Yaratıcı olarak, kutsallığın mevcudiyeti Tanrı.

5:4.14 (68.2) Bu bakımdan birçok farklı öğelerden oluşmuş Hıristiyan tanrıbiliminin kendi bünyesinde tutarlılığa ulaşmada büyük zorlukla karşılaşmasının nedeni bariz olmalıdır. Bu zorluk Hıristiyanlığın erken dönem öğretilerinin genel olarak İskenderiyeli Filo, Nasıralı İsa, ve Tarsuslu Paul’dan oluşan üç farklı kişinin bireysel dini deneyimlerine dayanması sebebinin gerçeğiyle daha fazla bir biçimde derinleşmiştir.

5:4.15 (68.3) İsa’nın dinsel yaşamının irdelenmesinde ona olumlu olarak bakın. Onun doğruluğu ve günahlardan arınmışlığı hakkında fazla düşünmek yerine, onun sevgi dolu hizmetini önemseyin. İsa cennetsel Yaratıcı’nın İbrani dinindeki kavramsallaşmasında açığa vurulmuş durağan sevgi anlayışından, her bireyin hatta kötülük işleyenin Yaratıcı’sı olan bir Tanrı’nın daha üstün olan etkin ve yaratılmış-sevgi şefkatinin yüksek kavramsallaşmasını açığa çıkarmıştır.

5. Tanrı’nın Bilinci

5:5.1 (68.4) Ahlak’ın kökeni birey öz bilincinin nedenselliğindedir; bu durum hayvanlar üstü bir durum arz eder, fakat tamamen evrimseldir. İnsan evrimi, Gerçekliğin Ruhaniyeti’nin beslenişine ve Düzenleyiciler’in bahşedilişine öncüllük eden, kendisine ihsan edilmiş tüm niteliklerin ortaya çıkmasıyla karşılaşır. Fakat ahlakın bu erişim düzeyleri insanı fani yaşamının gerçek mücadelelerinden özgürleştirmez. İnsanın fiziksel çevresi varoluşun mücadelesini zorunlu kılar; onun toplumsal çevrilmişlikleri etik düzenlemelerinin varlığını gerektirir; ahlaki durumlar nedenselliğin en yüksek düzeylerinde tercihler yapmayı şart koşar; ve nihayet Tanrı’yı gerçekleştirmeden doğan ruhani deneyim ise insanın onu bulmasını ve samimi bir biçimde onun gibi olmasını arzulamasını ondan bekler.

5:5.2 (68.5) Din; ne bilimin gerçeklerinde, ne toplumun ödevlerinde, ne felsefenin varsayımlarında ne de ahlakın ima edilen görevlerinde temellenmiştir. Din hayat şarlarına karşı insan tepkilerinin bağımsız bir düzeyidir ve ahlak sonrası olan insan gelişiminin tüm seviyelerinde hataya yer bırakmayacak bir biçimde dışa vurulur. Din, değerlerin ve evren birlikteliğinin coşkusunun kendisini gerçekleştirmesinin dört düzeyinin tümüne nüfuz edebilir. Bu düzeyler; bireyin kendini korumasının maddi ve fiziksel düzeyi, birlikteliğin toplumsal ve duygusallık düzeyi, nedenselliğin ahlaki ve görevsel düzeyi, ve kutsal ibadet boyunca evren birliktelik bilincinin ruhani düzeyidir.

5:5.3 (68.6) Gerçeği arayan bilim adamı kudretin bir Tanrı’sı biçiminde Tanrı’yı İlk Sebep olarak algılar. Duygusal sanatçı estetiğin bir Tanrı’sı biçiminde Tanrı’yı nihai güzellik olarak görür. Nedensel düşünen filozof Tanrı’yı bir evrensel bütünlük hatta bir panteistik İlahiyat olarak önermeye zaman zaman yatkınlaşır. İnancın sofusu varlığı devam ettiren olarak Tanrı’ya, cennetteki Yaratıcı’ya ve sevginin Tanrı’sına inanır.

5:5.4 (68.7) Ahlaki davranış her zaman evrimleşen dinin ve hatta açığa çıkarılan dinin bir parçasının öncülüdür, fakat bu davranış hiçbir zaman dinsel bir deneyimin tümünü teşkil etmez. Toplumsal hizmet ahlaki düşünüşün ve dinsel yaşamın bir sonucudur. Ahlak, dinsel deneyimin daha yüksek olan ruhani düzeylerine biyolojik olarak öncülük etmez. Yapay güzelliğe olan hayranlık Tanrı’ya ibadet değildir; ne doğanın yüceltilmesi ne de bütünlüğe duyulan derin saygı Tanrı’nın ibadeti olamaz.

5:5.5 (68.8) Evrimsel din; insanı, fiziksel algı düzeyinden Düzenleyiciler’in bahşedilişinin ve Gerçekliğin Ruhaniyeti’nden sonuçlarının dâhil olduğu açığa çıkarılmış dine yükselten bilimin, sanatın ve felsefenin anasıdır. Evrimsel ve biyolojik, açığa çıkarımsal ve dönemsel olan birbirinden çok farklı nitelikte dinlerin olmasına rağmen insan varlığının evrimsel resmi dinle başlar ve dinle biter. Ve böylelikle, din insana olağan ve doğal görülürken aynı zamanda onun için dinler arasında farklılaşmadan dolayı tercihseldir. Dolayısıyla insan kendi rızasına aykırı gelecek bir biçimde dindar olma zorunluluğunda değildir.

5:5.6 (69.1) Öz bakımından ruhani olan dinsel deneyim maddi akıl tarafından hiçbir zaman tamamen anlaşılamaz; bu bakımdan tanrı biliminin faaliyeti ve dinin psikolojik olgusallığı ussal değildir. Tanrı’nın insan gerçekleştirmesinin temel öğretisi bu sınırlı olan kavrama yetisinde bir çelişki yaratır. Tanrı’nın her bireyin içinde ve onun bir parçası olması, onun aşkınlığının düşüncesi ile birlikte kâinatın âlemlerinin tümünün kutsal üstünlüğünün ulvi içkinliğinin kavramsallaşmasını uyumlu hale getirmek neredeyse imkânsızdır. İlahiyat’ın bu iki kavramsallaşması, kişiliğin varlığını devam ettirme ümidini doğrulamak ve ussal ibadeti haklı çıkarmak için kişisel bir Tanrı’nın aşkınlığının kavramının içinde inanç algılayışında ve Tanrı’nın bir nüvesinin ikamet eden mevcudiyetinin kendisini gerçekleştirmesinde bütünleşmelidir. Din içerisinde var olan anlayışa dayalı zorluklar ve karmaşalar; onun önermiş olduğu doğruların, ussal kavrayış için fani yetkinliğin tamamiyle ötesinde bulunması gerçeğinden kaynaklanmaktadır.

5:5.7 (69.2) Fani insan dinsel deneyimlerden dünya üzerindeki geçici ikamesi sürecinde geçen günlerde bile üç büyük tatminiyet elde eder:

5:5.8 (69.3) 1. Ussal olarak daha fazla bütünleşmiş bir insan bilincinin memnuniyetini elde eder.

5:5.9 (69.4) 2. Felsefi olarak kendi nihai amaçları içinde ahlaki değerlerinin doğrulanmasının coşkusunu yaşar.

5:5.10 (69.5) 3. Ruhani olarak gerçek ibadetin ruhani memnuniyetinde olan kutsal bütünleşmesinin deneyiminde gözle görülür bir biçimde büyür ve gelişir.

5:5.11 (69.6) Tanrı bilinci, âlemlerin evrimleşen bir fanisi tarafından deneyimlendiği gibi gerçekliğin ortaya çıkmasının üç farklı düzeyinden ve onların taşıdığı içerik bakımından üç değişken etkenden meydana gelir. Birincil olarak Tanrı düşüncesinin kavranması — akli bilinç bulunur. Bunun akabinde Tanrı düşüncesinin gerçekleştirilmesi — ruh bilinci onu takip eder. Sonuncusu ise Tanrı’nın ruhani gerçekliğinin gerçekleştirilmesi — ruhaniyet bilinci olarak kendisine yer bulur. Hangi bir biçimde nasıl tamamlanmamış olduğundan bağımsız, kutsal kendini gerçekleştirmenin bu etmenlerinin bütünleşmesi tarafından fani kişilik tüm zamanlarda bir Tanrı’nın kişiliğinin ortaya çıkışıyla birlikte bilinç düzeylerinin bütününe yayılır. Kesinliğe Erişecek Olanların Birlikleri’ne erişen bu fanilerde tüm bu düzeyler Tanrı’nın yüceliğinin zaman içerisinde ortaya çıkışına öncülük edecektir ve Cennet Yaratıcısı’nın absonit üstün bilincinin bazı fazları olan Tanrı’nın nihayetinin gerçekleşmesinde birbirini takip eden biçimlerde sonuçlanmasına sonlanabilirler.

5:5.12 (69.7) Tanrı-bilincinin deneyimi kuşaktan kuşağa değişmeyen bir biçimde aynı kalır, fakat her ilerleyen çağda Tanrı’nın tanrıbilimsel ve felsefi kavramsallaşmasının bilgisi değişmek zorundadır. Tanrı’nın bilgisini bilme durumu ve dinsel bilinç bir evren gerçekliğidir, fakat gerçek dinsel deneyim her ne kadar geçerli olursa olsun bu gerçeklik kendisini ussal eleştirilere ve mantıksal felsefi yorumlara açıklılıkta istence sahip olması gerekir. Bu bağlamda insan deneyimlerinin bütünlüğünden ayrık bir biçimde bir şeyin arayışında bulunmaması zorunludur.

5:5.13 (69.8) Kişiliğin ebedi varlığını devam ettirmesi, kararları ölümsüz ruhun varlığını devam ettirme olanağını belirleyen fani aklın tercihine tamamen bağımlıdır. Akıl Tanrı’ya inandığı ve ruh Tanrı’yı tanıdığı zaman, bununla birlikte destekleyici Düzenleyici’yle birlikte bu esnada hepsinin Tanrı’yı arzulamasıyla ruhun varlığını devam ettirmesi kesinleşir. Akli yapının sınırlılığı, eğitimin perdelenmesi, kültürden yoksunluk, toplumsal düzeyin fakirleşmesi, hatta eğitimin, kültürün ve toplumsal faydaların talihsiz eksikliğinden kaynaklanan ahlakın insani ölçütlerindeki düşüklük bile, kutsal ruhun mevcudiyetini böyle bir talihsiz ve insani bir biçimde engellenmiş ama inançlı bireylerde varlığını ortadan kaldıramaz. Gizem Görüntüleyicisi’nin ikamesi ölümsüz ruhun varlığını devam ettirmesinin kuruluşunu oluşturur ve onun olası ilerlemesinin olanaklılığının teminat altına alır.

5:5.14 (70.1) Fani ebeveynlerin doğurganlık yetisi onların eğitimsel, kültürel, toplumsal veya mali düzeylerinden bağımsızdır. Doğal koşullar altında ebeveynsel etkenlerin birliği, doğumu başlatmak için fazlasıyla yeterlidir. Tanrı’ya ibadetin yetisine sahip ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayan insan aklı, bir kutsal Düzenleyici’yle bütünlük içerisinde; eğer böyle bir ruhaniyet-ihsanına sahip birey Tanrı’yı arıyor ve samimi bir biçimde onun gibi olmayı arzuluyor, dürüstçe cennette bulunan Yaratıcı’nın iradesini yerine getirmeyi seçiyorsa, fani insanda varlığını devam ettirme niteliklerine sahip ölümsüz ruhun yeniden üretimini başlatmasının ve onu desteklemesinin tüm koşullarına sahiptir.

6. Tanrı’nın Kişiliği

5:6.1 (70.2) Kâinatın Yaratıcısı kişiliklerin Tanrı’sıdır. Evren kişiliğinin nüfuz alanı, kişilik düzeyinin maddi ve en düşük fani yaratılmışlığından kutsal düzeyin ve yaratan saygınlığının en yüksek bireylerine kadar, Kâinatın Yaratıcısı’nda kendi odağına ve çembersel merkeze sahiptir. Yaratıcı olan Tanrı her kişiliğin bahşedicisi ve koruyucusudur. Buna ek olarak, Cennet Yaratıcısı benzer bir biçimde kutsal iradeyi tüm kalbiyle gerçekleştirmeyi tercih eden, Tanrı seven ve onun gibi olmayı özlemleyen tüm sınırlı kişiliklerin nihai kaderidir.

5:6.2 (70.3) Kişilik âlemlerin çözülemeyen gizemlerinden biridir. Biz kişiliğin düzeyleri ve birçok seviyelerinin düzenlemesine katılan etkenlerin yeterli kavramsallaştırmasını oluşturacak yetiye sahibiz, fakat kişiliğin kendisinin gerçek doğasını tamamiyle kavrayamayız. İnsan kişiliğinin yönsel devinimini bir araya getirilince oluşturan birçok etkeni açık bir biçimde algılayabiliriz, fakat böyle sınırlı bir kişiliğin doğasını ve önemini tamamiyle kavrayamayız.

5:6.3 (70.4) Kişilik, en düşük düzeyde bulunan bireyin öz benliğinin bilincinden en yüksek Tanrı bilincine kadar değişen bir akıl ihsanına sahip tüm yaratılmışlarda bir potansiyeldir. Buna rağmen akıl ihsanı tek başına ne kişilik, ne ruhaniyet ne de fiziksel enerjidir. Kişilik; birliktelikte ve eş güdüm halinde bulunan ruhaniyet, akıl ve madde enerjilerinin bu yaşayan sistemlerde Yaratıcı olan Tanrı tarafından ayrıcalıklı bir biçimde bahşedilen kâinatsal gerçeklikteki nitelik ve değerdir. Kişilik bu bakımdan ne de ilerleyici bir başarıdır. Kişilik maddi veya ruhani olabilir, fakat kişiliğin varlığı ya var ya da yok olma durumudur. Cennet Yaratıcısı’nın doğrudan faaliyeti dışında kişilik düzeyine kişilikten başka hiçbir şey ulaşamaz.

5:6.4 (70.5) Kişiliğin bahşedilişi, Kâinatın Yaratıcısı’nın göreceli yaratıcı bilincinin ve bu sebeple özgür irade düzenlemesinin özellikleriyle ihsan ettiği yaşayan enerji sistemlerinin kişilikleştirilmesi olan onun ayrıcalıklı bir faaliyetidir. Yaratıcı olan Tanrı’nın kişiliğinden ayrı bir biçimde hiçbir kişilik yoktur, ve Yaratıcı olan Tanrı’nın haricinde hiçbir kişilik var olamaz. İnsanın bireyselliğinin temel özellikleri, insan kişiliğinin mutlak Düzenleyici çekirdeği dâhil olmak üzere, Kâinatın Yaratıcısı’nın ayrıcalıklı kişiliğinin nüfuz alanındaki kâinatsal hizmetinde faaliyet göstere onun bahşedişidir.

5:6.5 (70.6) Birey öncesi düzeyin Düzenleyiciler’i birden çok çeşitte bulunan fani yaratılmışlarda ikamet eder; bu sebeple, bu aynı varlıkların morontia yaratılmışları olarak nihai ruhaniyet erişimiyle kişilikleştirilmesi için fani ölümden kurtularak varlığını devam ettirebilir. Bunun için, kişilik ihsanının böyle bir yaratılmış aklı kişisel Yaratıcı’nın birey öncesi bahşedişi olan ebedi Tanrı’nın ruhaniyetinin bir nüvesi tarafından ikame edildiğinde, bu sınırlı kişilik kutsal ve ebedi olanaklılığı elinde bulundurur ve bununla birlikte, Nihayet’e benzer olan bir sona ve hatta Mutlaklık’ın bir kendisini gerçekleştirmesine ulaşmayı amaç edinir.

5:6.6 (71.1) Kutsal kişilik için yeti birey öncesi Düzenleyici’nin doğasında bulunur; insan kişiliği için yeti insan varlığının kâinatsal-akıl ihsanının olanaklılığıdır. Fakat, fani yaratılmışlığın maddi yaşam yönlendirmesi Kâinatın Yaratıcısı’nın özgürleştirici kutsallığı tarafından dokunuluncaya, böylece bir benlik bilinci, benliğin göreceli bir biçimde kendini belirlemesi ve bireysel yaratıcı kişiliği olarak deneyimin enginliğinin onun üzerinde harekete geçirilmesine kadar fani insanın deneyimsel kişiliği faal ve işlevsel bir gerçeklik olarak gözlenemez. Maddi benlik kelimenin tam anlamıyla ve koşulsuz olarak bireyseldir.

5:6.7 (71.2) Maddi benlik geçici bir kimlik olarak kişiliğe ve kimliğe sahip olup birey öncesi ruhaniyet Düzenleyicisi de ebedi kimlik olarak kimliğe sahiptir. Bu maddi kişilik ve birey-öncesi ruhaniyet, ölümsüz ruhun varlığını devam ettiren kimliğini mevcudiyete dönüştüren yaratıcı özelliklerini birleştirmede oldukça yetkindir.

5:6.8 (71.3) İnsanın içsel benliğinin öncül nedensellik üzerine dayanan mutlak bağlılığının engellerinden insanın içsel bünyesini özgürleştirdiği ve böylece ölümsüz ruhunun gelişimini sağladığı için Yaratıcı bu hususta kendisini kenara çekmiştir. Tüm bunların sonucunda; nedenselliğin karşılığının engellerinden özgürleşmesiyle birlikte insan en azından ebedi nihai sona uygun olarak ve ölümsüz ruh olan benliğin ilerlemesinin yargısına varılmasıyla, bu ebedi ve varlığını devam ettiren bünyenin yaratılmışlığını kısıtlamak veya onun yaratılmasında irade gösterme konusu tercih için kendisine bırakılmıştır. Hiçbir diğer varlık, güç, yaratıcı, veya kurum uçsuz bucaksız olan kâinat âlemlerinin tümünde, ebedi kutsallığın kişiliğinin tercihte bulunan fanisi olarak ölümlü özgür iradenin mutlak egemenliğine hiçbir derecede müdahale edemez. Ebedi varlığı sürdürmeye ilişkin olarak Tanrı maddi ve fani iradenin egemenliğini buyurmuştur ve bu hüküm kesin bir mutlaklık arz eder.

5:6.9 (71.4) Yaratılmışın kişiliğinin bahşedilişi, ilkel nedenselliğe karşı kölece boyun eğmeden göreceli bir bağımsızlaşmayı sağlar, bununla birlikte tüm bu tür ahlaki varlıkların kişilikleri, evrimsel ve diğer geride kalanlar olarak farklılaşmasından bağımsız, Kâinatın Yaratıcısı’nın kişiliğinin merkezindedir. Ebedi Tanrı’nın bütünleştirici döngüsünü ve sayısız evrensel aile çevresini oluşturan varlıksal kan bağı tarafından, onlar ezelden beri onun Cennet mevcudiyetine doğru çekilirler. Tüm kişiliklerde kutsal kendiliğinden gerçekleşmenin bir kan bağı bulunmaktadır.

5:6.10 (71.5) Kâinat âlemlerinin tümünün kişilik döngüsü Kâinatın Yaratıcısı’nın kişiliğinde merkezi bir konumdadır, ve Cennet Yaratıcısı bireysel olarak öz benlik mevcudiyetinin tüm düzeylerinin içinde bütün kişiliklerinin bireysel olarak bilincinde ve kişisel olarak onlarla iletişim halindedir. Ve tüm yaratılmışların bu kişilik bilinci Düşünce Düzenleyicileri’nin amacından bağımsız olarak mevcuttur.

5:6.11 (71.6) Cennet Adası’nda çevrimleştirilmiş yer çekiminin bütünü, Bütünleştirici Bünye’de ve Ebedi Evlat’ta ruhaniyetin tümünde döngüleştirilen, ve bunun sonucunda Kâinatın Yaratıcısı’nın bireysel varlığında kişiselliğin tamamının çevrilmesi olarak bu döngü hataya yer bırakmayacak biçimde tüm kişiliklerin ibadetini Özgün ve Ebedi Kişiliğe ulaştırır.

5:6.12 (71.7) Düzenleyici’nin ikamet etmediği bu kişiliklerle ilgili olarak; onların tercih-özgürlüğünün özelliği aynı zamanda Kâinatın Yaratıcısı tarafından bahşedilmiştir, ve bu bireyler benzer biçimde Kâinatın Yaratıcısı’nın kişilik döngüsü olan kutsal sevginin büyük döngüsünde bütünleşir. Tanrı gerçek kişiliklerin tümünün egemen tercih hakkını sağlamıştır. Hiçbir kişisel yaratılmışlık ebedi serüveni yaşamaya zorlanamaz; ebediyetin kapısı sadece özgür iradenin Tanrı’sının özgür iradeye sahip çocuklarının özgür tercihlerine verilen karşılıkta açıktır.

5:6.13 (72.1) Ve bu makale yaşayan Tanrı’nın zamanın çocuklarıyla olan ilişkisini sunma çabalarımı yansıtır. Bununla birlikte her şey söylendiğinde ve geriye yapılacak bir şey kalmadığında, Tanrı’nın sizin kâinatınızın Yaratıcı’sı olduğunu ve onun tüm gezegensel çocuklarının sizin bünyenizde taşındığını tekrar tekrar söylemekten daha yararlı bir şey yapamam.

5:6.14 (72.2) [Bu makale Uversa’nın bir Kutsal Danışmanı tarafından Kâinatın Yaratıcısı’nın anlatımının sunuşunu konu alan dizinin beşinci ve son kısmıdır.]

6. Makale - Ebedi Evlat

Urantia’nın Kitabı

6. Makale

Ebedi Evlat

6:0.1 (73.1) EBEDİ Evlat, Kâinatın Yaratıcısı’nın “başat” kişisel ve mutlak kavramsallaşmasının kusursuz ve nihai dışavurumudur. Bununla iniltili olarak, nerede ve nasıl olursa olsun Yaratıcı kişisel ve mutlak olarak kendisini açığa çıkarır, kutsal ve yaşayan Söz’ün şimdiki ve gelecekte ezeli bir biçimde olduğu gibi Yaratıcı bunu kendisinin Ebedi Evlat’ı üzerinden gerçekleştirir. Bununla birlikte, bu Ebedi Evlat her şeyin merkezinde ikamet eder ve her şeyle, buna ek olarak gözlerden saklı Ebediyetin ve Kâinatın Yaratıcısı’nın kişisel mevcudiyetiyle doğrudan birliktelik içerisindedir.

6:0.2 (73.2) Tanrı’nın “başat” olma düşüncesinden bahsetmeyi ve Ebedi Evlat’ın kavranılması olanaksız bir zaman kökenini kastetmeyi insanın akli yapısının düşünce bağlantılarına olan erişimi elde etmek amacıyla gerçekleştiriyoruz. Dilin bu yönde oluşan olağan dışına çıkma durumu, zamana bağlı fani yaratılmışların akıllarıyla ilişimin uzlaşması noktasında bizim elimizden gelen en iyi uğraşlarımızı yansıtıyor. Sonsuzluğun doğası içerisinde oluşum sırası bakımdan ne Kâinatın Yaratıcısı bir ilk düşünceye, ne de Ebedi Evlat bir başlangıca sahip olabilir. Fakat yine de, ben sırasallığın bu tür zaman kavramları vasıtasıyla ebediyetin ilişkilerini tanımlamakla, ve düşüncenin bu tür sembolleriyle fanilerin zaman tarafından sınırlandırılmış akıllarına ebediyetin gerçekliklerini yansıtmakla görevlendirildim.

6:0.3 (73.3) Ebedi Evlat, Cennet Yaratıcısı’nın evrensel ve sınırsız kavramsallaşmasının, koşulsuz ruhaniyetinin ve mutlak kişiliğinin tamamının kutsal gerçekliğinin ruhani kişileşmesidir. Ve bununla birlikte Evlat Kâinatın Yaratıcısı’nın yaratan kimliğinin kutsal gerçeği açığa çıkarmasını oluşturur. Evlat’ın kusursuz kişiliği, Yaratıcı’nın gerçekten ruhani, iradi, amaçsal ve kişisel değerleri ve anlamlarının tümünün evrensel kökeni ve ebediyeti olduğunu açığa çıkarır.

6:0.4 (73.4) Zamanın sınırlı aklını harekete geçirmekte verilen bir uğraşta Cennet Kutsal Üçlemesi’nin sınırsız ve ebedi varlıklarının ilişkilerinin bazı sırasal kavramsallaşmasını oluşturma amacıyla, biz “Yaratıcı’nın başat olan kişisel, evrensel ve sınırsız kavramsallaşmasına” atıfta bulunarak bu tür kavramların kullanımından yararlanıyoruz. İlahiyat’ın ebedi ilişkilerinin herhangi yeterli bir fikrini insan aklına taşımak benim için imkânsızdır; bu sebeple, zamanın sırasal dönemlerinde bu ebedi varlıkların ilişkisi hakkında birkaç düşünceyi sınırlı akla ulaştırabilmenin üstesinden gelebilmek için bu terimleri kullanıyorum. Biz Yaratıcı’dan türeyen Evlat’a inanıyoruz; ve biz ikisinin de koşulsuz olarak ebedi olduğu hususunda bilgilendirildik. Bir Evlat’ın Yaratıcı’dan türediği gizeminin tamamen kavramasının ve yine onun olağan bir biçimde Yaratıcı’nın kendisiyle birlikte ebedi olduğunun hiçbir zaman yaratılmışlığı tarafından en başından beri tamamen kavranamaması bu sebeple aşikârdır.

1. Ebedi Evlat’ın Kimliği

6:1.1 (73.5) Ebedi Evlat benzersiz ve Tanrı’nın kendisinden türeyen tek Evlat’tır. O Evlat olarak Tanrı, İlahiyat’ın İkinci Kişisi ve her şeyin yardımcı yaratanıdır. Yaratıcı’nın nasıl İlk Büyük Kaynak ve Merkez olduğunu belirttiysek Ebedi Evlat ise İkincil Büyük Kaynak ve Merkez’dir.

6:1.2 (74.1) Ebedi Evlat kâinat âlemlerinin tümünün ruhani yönetiminin kutsal yöneticisi ve ruhaniyet merkezidir. Kâinatın Yaratıcısı ilk olarak bir yaratan ve daha sonrasında ise denetleyicidir; Ebedi Evlat ise aynı biçimde ilk olarak bir yardımcı yaratan ve daha sonrasında ise bir ruhani yöneticidir. “Tanrı ruhaniyettir,” ve Evlat ruhaniyetin bir kişisel açığa çıkarılışıdır. İlk Kaynak ve Merkez, İradesel Mutlaklık; İkincil Kaynak ve Merkez ise Kişilik Mutlaklık’dır.

6:1.3 (74.2) Kâinatın Yaratıcısı, Evlat’ın birlikteliğinin dışında veya Evlat’ın yardımcı faaliyetleri olmadan kişisel biçimde hiçbir zaman bir yaratıcı olarak faaliyet göstermez. Yeni Ahit yazarının Ebedi Evlat’a atıfta bulunduğu zaman, o yazmaya başladığında gerçeği şöyle dile getirecekti: “Her şeyin başlangıcında Söz vardı, ve Söz Tanrı’yla birlikte dile geldi, bunun sonucunda Söz Tanrı’ydı. Her şey onun tarafından yapılmıştı, ve o olmadan yapılmış hiçbir şey yoktu.”

6:1.4 (74.3) Ebedi Evlat’ın bir Evlat’ı Urantia’da görüldüğünde, bu insan vücudunda olan kutsal varlıkla bütünleşenler şu sözleri kendisi için kastettiler: “O başlangıçtan gelen, duyduğumuz, gözlerimizle gördüğümüz, baktığımız ve ellerimizin dokunduğu, hatta yaşamın Söz’üydü.” Ve bu bahşedilen Evlat Yaratıcı’dan tıpkı gerçekten Özgün Evlat’ın türediği gibi gelmiştir, onun dünyevi dualarından bir tanesinde söylediği biçimiyle: “ve şimdi sen, benim Yaratıcım, beni kendi bünyenle birlikte yücelt, tıpkı bu dünya olmadan önce seninle sahip olduğum ihtişamda olduğu gibi.”

6:1.5 (74.4) Ebedi Evlat farklı evrenler içerisinde değişik isimler altında bilinir. Merkezi evrende kendisi; Eş güdüm Kökeni, Eş Yaratan ve Yardımcı Mutlak olarak bilinir. Aşkın-evrenin yönetim merkezi olan Uverta üzerinde, Evlat’ı Eş Ruhaniyet Merkezi ve Ebedi Ruhaniyet Yöneticisi olarak adlandırırız. Sizin yerel evreninizin yönetim merkezi olan Salvington üzerinde bu Evlat İkincil Ebedi Kaynak ve Merkez olarak kayıtlıdır. Melçizedekler onun hakkında Evlatların Evlat’ı olarak bahsetmişlerdir. Sizin dünyanız üzerinde, fakat ikame edilen âlemlerin sizin sisteminizde bulunmayanlarında, bu Özgün Evlat, kendisini Urantia’nın fani ırklarına bahşeden Nebadonlu Mikâil olan bir yardımcı Yaratan Tanrı’yla karıştırılmaktadır.

6:1.6 (74.5) Cennet Evlatları’nın herhangi biri Tanrı'nın Evlatları olarak uyuşan bir biçimde adlandırılsa da; sınırsız İlahiyatlar’dan türeyen diğer tüm kutsal Evlatlar’ın eş yaratıcısı, kusursuzluğun ve kudretin merkezi evreni olan Kainatın Yaratıcısı’yla birlikte yardımcı yaratıcı, İkinci Kaynak ve Merkez olan bu Özgün Evlat için biz “Ebedi Evlat” atfını kullanma alışkanlığındayız.

2. Ebedi Evlat’ın Doğası

6:2.1 (74.6) Ebedi Evlat, Kâinatın Yaratıcısı kadar değişmez ve sonsuza kadar sorumluluklarına sadıktır. O aynı zamanda Yaratıcı kadar ruhsal ve tıpkı onun olduğu gibi tamamiyle sınırsız bir ruhaniyettir. Sizin gibi düşük seviye kökenlerinden gelen faniler için Evlat daha fazla birey olarak görülecektir, çünkü Kâinatın Yaratıcısı’na kıyasla o size yaklaşılabilirlik bakımından bir adım daha yakındır.

6:2.2 (74.7) Ebedi Evlat Tanrı’nın ebedi Sözü’dür. O tamamen Yaratıcı gibidir; aslında Ebedi Evlat Yaratıcı olan Tanrı’nın kişisel biçimde kâinat âlemlerinin tümüne olan dışavurumudur. Ve bu sebeple geçmişte ve şu an olduğu, bununla beraber gelecekte olacağı gibi, Ebedi Evlat’ın ve tüm yardımcı Yaratan Evlatlar’ın şu gerçek yargısı mevcuttur: “Evlat’ı gören Yaratıcı’yı görür.”

6:2.3 (74.8) Doğası bakımından Evlat tamamiyle ruhani Yaratıcı gibidir. Biz Kâinatın Yaratıcısı’na ibadet ettiğimizde, gerçekte biz aynı zamanda Evlat olan Tanrı’ya ve Ruhaniyet olan Tanrı’ya ibadet ederiz. Evlat olan Tanrı doğası bakımından Yaratıcı olan Tanrı kadar kutsal bir biçimde gerçek ve ebedidir.

6:2.4 (75.1) Evlat Yaratıcı’nın sınırsız ve aşkın doğruluğunun sadece bütününü elinde bulundurmaz, fakat aynı zamanda Evlat Yaratıcı karakterinin kutsallığının tümünün yansıtıcısıdır. Evlat, Yaratıcı’nın kusursuzluğunu ve onunla bütünleşmiş bir biçimde onların kutsal mükemmeliyete erişimlerinin ruhani çabalarında kusurluluğun tüm yaratılmışlıklarına yardım etmenin sorumluluğunu paylaşır.

6:2.5 (75.2) Ebedi Evlat Yaratıcı’nın kutsallığının karakterinin ve ruhaniyetinin özelliklerinin tümüne sahiptir. Evlat kişilik ve ruhaniyette Tanrı’nın mutlaklığının tamamlanmış halidir, ve Evlat bu nitelikleri kâinat âlemlerinin tümünün ruhani yönetiminin içindeki kendi iradesinde açığa çıkarır.

6:2.6 (75.3) Tanrı kelimenin tam anlamıyla evrensel bir ruhaniyettir; Tanrı bir ruhtur, ve Yaratıcı’nın bu ruh doğası Ebedi Evlat’ın İlahiyat’ı içerisinde odaklanmış ve kişileşmiştir. Evlat içinde tüm ruhani nitelikler gözle görülür bir biçimde fazlasıyla İlk Kaynak ve Merkez’in evrenselliğinden türeyerek gelişir. Ve Yaratıcı olarak onun ruhani doğasını Evlat’ıyla paylaşır, ve böylelikle koşulsuz ve tamamiyle Sınırsız Ruhaniyet olan Bütünleştirici Bünye ile birlikte kutsal ruhaniyeti tıpkı kendileriyle paylaştıkları gibi onunla paylaşırlar.

6:2.7 (75.4) Gerçeğin sevgisinde ve yaratılmışın güzelliğinde Yaratıcı ve Evlat, Evlat’ın evrensel değerlerin ruhani güzelliğinin gerçekleşmesine kendisini daha fazla ayrıcalıklı bir biçimde adayışının görünüşü haricinde, eşittirler.

6:2.8 (75.5) Kutsal iyilikte Yaratıcı ve Evlat arasında bir farkın olmadığını ayırt ediyorum. Yaratıcı kendi evren çocuklarını bir baba gibi sever; Ebedi Evlat ise tüm yaratılmışlara bir baba ve bir kardeş gibi bakar.

3. Yaratıcı’nın Sevgisinin Hizmeti

6:3.1 (75.6) Evlat Kutsal Üçleme’nin adalet ve doğruluğunu paylaşır, yine de Yaratıcı’nın sevgisi ve bağışlamasının sınırsız kişileşmesi tarafından bu kutsallık niteliklerini kendi üstünlüğüyle gölgede bırakır; Evlat âlemlere açığa çıkarılan kutsal sevgidir. Tanrı nasıl sevgi ise Evlat bağışlamadır. Evlat Yaratıcı’dan daha fazla sevgi gösteremez, fakat yaratılmışlara ilave bir biçimde bağışlama gösterebilir. Evlat, Yaratıcı gibi sadece yaratıcı temelli değildir; o aynı zamanda aynı Yaratıcı’nın Ebedi Evlat’ıdır, bu sebeple Kâinatın Yaratıcısı’nın tüm diğer evlatlarının evlat olma deneyimini paylaşabilme farklılığına sahiptir.

6:3.2 (75.7) Ebedi Evlat tüm yaratılmışlara karşı büyük bir bağışlama hizmeti gösterir. Bağışlama Evlat’ın ruhani karakterinin özüdür. Ebedi Evlat’ın yardımcıları, İkincil Kaynak ve Merkez’in ruhani döngülerinde hareket ettikleri gibi, bağışlama durumuyla görevlidir.

6:3.3 (75.8) Ebedi Evlat’ın sevgisini kavramak için, sevginin ta kendisi Yaratıcı olan onun kutsal kaynağını ilk olarak algılamanız; ve bunun akabinde onun neredeyse sayısız yardımcı kişiliklerinin ev sahipliğinde ve Sınırsız Ruhaniyet’in uçsuz bucaksız hizmetinde kendini gerçekleştiren bu sınırsız sevgiye dikkatli bakmanız gerekir.

6:3.4 (75.9) Ebedi Evlat’ın hizmeti, kâinat âlemlerinin tümü için sevginin Tanrı’sının kendisini açığa çıkarmasına adamıştır. Bu kutsal Evlat, merhamet sahibi Yaratıcı’sını, zamanın kötülük işleyenlerine bağışlama ve düşük düzeyde bulunan yaratılmışlarına sevgi göstermesine ikna etmeye çalışmak gibi soylu olmayan bir davranışın içinde değildir. Ebedi Evlat’ı Kâinatın Yaratıcısı’na mekânın maddi dünyaları üzerindeki düşük düzeydeki yaratılmışlarına bağışlama göstermesi için başvurması biçiminde tahayyül etmek ne kadar da yanlıştır! Tanrı’ya dair bu tür kavramsallaşmalar kaba ve çirkindir. Bunun yerine şunun farkına varmanız gerekir ki Tanrı'nın Evlatları’nın bağışlayıcı hizmetlerinin tümü Yaratıcı kalbinin evrensel sevgisi ve sınırsız merhametinin doğrudan bir açığa çıkışıdır. Yaratıcı’nın sevgisi Evlat’ın merhametinin gerçek ve ebedi kaynağıdır.

6:3.5 (75.10) Tanrı sevgi, Evlat ise bağışlamadır. Bağışlama sevginin uygulamalı halidir, Yaratıcı’nın sevgisi Ebedi Evlat’ın kişiliği içinde devinime geçer. Bu evrensel Evlat’ın sevgisi evrenselin kendisi gibidir. Sevginin cinsiyetlerin var olduğu bir gezegende algılanışı düşünüldüğünde, Ebedi Evlat’ın şefkati daha çok anne sevgisine benzetilebilirken Tanrı’nın sevgisi ise bir babanın sevgisi gibidir. Bu tür benzetmeler gerçekte nezaketsiz olan benzetmelerdir, fakat ben onları, kutsal içerik bakımdan değil ama Yaratıcı’nın ve Evlat’ın sevgisi arasındaki dışavurumun niteliksel ve biçimsel farklılığı bakımından insan aklına ulaştırmak ümidiyle kullandım.

4. Ebedi Evlat’ın Özellikleri

6:4.1 (76.1) Ebedi Evlat kâinat gerçekliğinin ruhaniyet düzeyini harekete geçirir; Evlat’ın ruhaniyet kudreti tüm evren mevcudiyetleriyle ilişkili olarak mutlaktır. Kendisi tüm farklılaşmamış ruhaniyet enerjisinin eş birlikteliği ve gerçekleştirilen ruhaniyet gerçekliğinin tümü üzerinde mutlak algısının ruhaniyet çekimiyle kusursuz düzenlemeyi uygular. Parçalanmamış saf ruhaniyetin tümü ve ruhani varlık ve değerlerin bütünü temel Cennet Evlat’ının sınırsız çekim kudretine karşılık verirler. Ve eğer ebedi gelecek kısıtlanmamış evrenin açığa çıkışına şahitlik edecekse, Özgün Evlat’ın ruhaniyet çekimi ve ruhaniyet kudreti böyle sınırı olmayan bir yaratılmışlığın etkili yönetimi ve ruhani denetlemesi için tamamen yeterli bir düzeyde bulunacaktır.

6:4.2 (76.2) Evlat’ın her şeye gücü yetmesi sadece ruhani âlemdedir. Evren yönetiminin ebedi muhasebesinde, hizmetin müsrif ve ihtiyaca gerek olmayan tekrarına hiçbir zaman rastlanmaz; İlahiyatlar evren hizmetinin ihtiyaç duyulmayan suretleri için verilmezler.

6:4.3 (76.3) Özgün Evlat’ın her zaman her yerde oluşu kâinat âlemlerinin tümünün ruhani birlikteliğini oluşturur. Tüm yaratılmışların ruhani birleşmesi Ebedi Evlat’ın kutsal ruhunun faal mevcudiyetinin her yerde oluşuna dayalıdır. Yaratıcı’nın ruhani mevcudiyetini algıladığımızda onu Ebedi Evlat’ın ruhani mevcudiyetinden düşüncelerimizde ayırmayı zor buluyoruz. Yaratıcı’nın ruhaniyeti Evlat’ın ruhaniyetinin ebediyete kadar sakinidir.

6:4.4 (76.4) Yaratıcı ruhani bakımdan her zaman her yerdedir, fakat böyle bir her yerde oluş Ebedi Evlat’ın ruhani faaliyetlerinin her yerde oluşundan ayrılamaz görünmektedir. Buna rağmen biz, ikircikli ruhsal bir doğanın mevcudiyeti olan Yaratıcı-Evlat ilişkisinin tüm durumları altında Evlat’ın ruhaniyetinin Yaratıcı’nın ruhaniyetiyle iş güdüm halinde olduğuna inanıyoruz.

6:4.5 (76.5) Onun kişilikle olan ilişkisinde, Yaratıcı kişilik döngüsünde faaliyet gösterir. Onun ruhsal yaratılmışla olan bireysel ve takip edilebilir ilişkisinde o ilahiyatın bütünlüğünün nüvelerinde açığa çıkar, ve bu Yaratıcı nüveleri âlemler içinde hangi zamanda ve hangi yerde ortaya çıkarsa çıksın benzersiz, ayrıcalıklı ve tek başına bir faaliyet gösterir. Tüm bu durumlarda Evlat’ın ruhaniyeti, Kâinatın Yaratıcısı’nın bölümlere ayrılmış mevcudiyetinin ruhani faaliyetiyle eş güdüm halindedir.

6:4.6 (76.6) Ruhani bakımdan Ebedi Evlat her zaman her yerdedir. Ebedi Evlat’ın ruhaniyeti kesinlikle sizinle ve sizin etrafınızdadır, fakat Gizem Görüntüleyicisi’nde olduğu gibi sizin içinizde veya sizin bir parçanız değildir. İkamet eden Yaratıcı nüvesi, İkincil Kaynak ve Merkezi’nin çok güçlü ruhaniyet çekim döngüsünün kendisine çeken ruhani kudretine artan bir biçimde karşılık verir hale gelen böyle yükselen bir aklın olduğu koşullarda, insan aklını ilerleyici bir biçimde kutsal görüşlerle uyumlu hale getirir.

6:4.7 (76.7) Özgün Evlat evrensel ve ruhani bakımdan birey bilincine sahiptir. Bilgelik bakımından Evlat Yaratıcı’nın tamamiyle eşitidir. Bilginin nüfuz alanında her şeyin bilgisine sahip olmayı Birincil ve İkincil Kaynakları birbirinden ayırt edemeyiz; çünkü Evlat tıpkı Yaratıcı gibi her şeyi bilir; hiçbir evren olayı karşısında hayrete kapılmaz; ve O sonu başlangıcından itibaren kavrar.

6:4.8 (77.1) Yaratıcı ve Evlat kâinat âlemlerinin tümü içinde ruhaniyetlerin ve kendisine ruh verilmiş varlıkların tümünün sayısını ve bulunduğu yeri gerçekten bilir. Evlat sadece her şeyi kendisinin her zaman her yerde olan ruhaniyetinin erdemi sayesinde bilmez; aynı zamanda yedi aşkın-evrenin tüm dünyalarında her yerde ve her biçimde gerçekleşen her şeyin farkındalığına sahip us olarak Yüce Varlık’ın akli yapısının çok geniş dışavurumundan bütünüyle, Yaratıcı ve Bütünleştirici Bünye ile birlikte eşit derecede, haberdardır. Ve Cennet Evladı’nın her şeyin bilgisine sahip olduğu diğer biçimler de mevcuttur.

6:4.9 (77.2) Düşük düzeylerin yükselen varlıklarıyla birlikte bu tür bağışlayıcı ve şefkat dolu iletişiminde Ebedi Evlat, tıpkı kendilerini zamanın evrimsel dünyalarına oldukça sıklıkla bahşeden yerel âlemlerdeki onun Cennet Evlatları gibi sabırlı ve metanetli, sıcak ve düşünceli olurken; sevgi dolu, bağışlayıcı, ruhani kişiliği düzenleyici biri olarak Ebedi Evlat Kainatın Yaratıcısı’yla bütünüyle ve sınırsızca eşittir.

6:4.10 (77.3) Ebedi Evlat’ın özelliklerini üzerine daha fazla detaylı bir biçimde görüş belirtmek gereksizdir. İstisnalar göz önünde bulundurulmak şartıyla, Evlat olan Tanrı’nın özelliklerini doğru bir biçimde değerlendirmek ve anlamak Yaratıcı olan Tanrı’nın ruhani nitelikleri irdelemek için tek yeterliliktir olacaktır.

5. Ebedi Evlat’ın Sınırlılıkları

6:5.1 (77.4) Ebedi Evlat, ne fiziksel nüfuz alanlarında kişisel olarak, ne de Bütünleştirici Bünye’nin vasıtası dışında yaratılmış varlıklara akıl hizmetinin düzeylerinde faaliyette bulunur. Fakat bu koşullanmalar ruhani her şeyin bilgisine sahip olma, her yerde birden bulunma ve her şeye gücü yetmenin kutsal özelliklerinin tümünün özgür ve bütüncül uygulamalarından Ebedi Evlat’ı hiçbir biçimde sınırlandıramaz.

6:5.2 (77.5) Ebedi Evlat, İlahi Mutlaklık’ın sınırsızlığının doğasında olan ruhaniyet olanaklarına kişisel olarak hâkim değildir, fakat bu olanakların mevcut bir biçimde gerçekleşmesi olarak onlar Evlat’ın ruhani çekim döngüsünün her şeye gücü yeten algısı içinde bu dönüşüme ulaşırlar.

6:5.3 (77.6) Kişilik Kâinatın Yaratıcısı’nın ayrıcalıklı bir hediyesidir. Ebedi Evlat kişiliği Yaratıcı’dan elde eder, fakat Yaratıcı olmadan kişilik bahşedemez. Evlat çok geniş bir ruhaniyet ev sahipliğine kaynaklık eder, fakat ondan türeyen bu farklılaşmalar kişilik örnekleri olarak gösterilemez. Evlat, kişiliği yarattığı zaman, o bu yaratımı Yaratıcı veya Yaratıcı için bu tür ilişkilerde faaliyetlerde bulunabilecek Bütünleştirici Bünye ile birlikte gerçekleştirir. Ebedi Evlat bu sebeple kişiliklerin eş yaratıcısıdır, fakat o hiçbir varlık veya kendisi için bile ne tek başına kişilik bahşedebilir, ne de bireysel varlıkların yaratımını gerçekleştirebilir. Faaliyetin bu kısıtlanma durumu buna rağmen birey gerçekliğinden başka herhangi veya tüm diğer biçimlerin yaratma yetisinden onu mahrum bırakmaz.

6:5.4 (77.7) Ebedi Evlat yaratan ayrıcalıklarının iletimi hususunda da sınırlıdır. Yaratıcı, Özgün Evlat’ın ebedileştirilmesi sürecinde yaratıcı özelliklere sahip daha fazla Evlatlar’ı yaratmanın kutsal faaliyetinde Yaratıcı’ya sonradan katılımın ayrıcalığını ve kudretini ona bahşetmiştir, ve böylelikle onlar eskiden ve şimdi olduğu gibi artık bu yaratımı beraber gerçekleştirmektedirler. Fakat bu eş güdüm Evlatları yaratıldığı zaman açık bir biçimde yaratmanın ayrıcalıkları daha ileri taşınacak bir şekilde iletimsel değildir. Ebedi Evlat yaratma doğasının kudretini sadece ilk ve doğrudan kişileştirmelere iletebilir. Bu bakımdan, Yaratıcı ve Evlat bütünleşip bir Yaratan Evlat’ı kişileştirdikleri zaman onlar bu amaca ulaşır; fakat Yaratan Evlat’ın varlığa dönüşümü sonucunda onun daha sonrasında yaratacağı değişik düzeylerde Evlatlar’a yaratıcılığın ayrıcalıklarını iletme ve onları devretme yetisine kendisi sahip değildir. Tüm bunlara rağmen en yüksek yerel evren Evlatlar’ında bir Yaratan Evlat’ın çok kısıtlı da olsa yaratıcı özellikleri mevcuttur.

6:5.5 (78.1) Ebedi Evlat, sınırsız ve ayrıcalıklı bir bireysel varlık olarak; kendi doğasını parçalara ayıramaz, Sınırsız Ruhaniyet ve Kâinatın Yaratıcısı’nın yaptığı gibi benliğinin bireyselleşmiş bölümlerini diğer birimlerle ve kişilerle paylaşamaz ve onları bahşedemez. Fakat Evlat tüm yaratılmışların arınması için kendi sınırsız ruhaniyetini bahşedebilme yetisine sahiptir ve bunu faal olarak yerine getirir, bununla beraber durmaksızın ruhaniyet kişiliklerini ve ruhsal gerçekliklerini yanına çeker.

6:5.6 (78.2) Şunu unutmayınız ki, Ebedi Evlat ruhani Yaratıcı’nın tüm yaratılmışlara olan kişisel tasviridir. Evlat İlahiyat bakımından kişisel olmasından başka hiçbir biçimde tanımlanamaz; böyle bir kutsal ve mutlak kişilik bölünemez ve parçalanamaz. Yaratıcı olan Tanrı ve Ruhaniyet olan Tanrı kelimenin tam anlamıyla kişiseldir, fakat bu tür İlahiyat kişiliklerine ek olarak onlar aynı zamanda her kavrama karşılık gelen bir bütünlüğe sahiptir.

6:5.7 (78.3) Ebedi Evlat, Düşünce Düzenleyicileri’nin bahşedilişine bireysel olarak katılamasa da; ebedi geçmişte Yaratıcı Düşünce Denetleyicileri’nin bahşedilişini öne sürdüğünde ve Evlat’a “fani insanı kendi görünüşümüzde yaratalım” niyetini buyurduğu zaman Evlat bu tasarıyı onaylayarak ve sonu gelmeyen eş güdümünün güvencesinin sözünü ona vererek Kainatın Yaratıcısı’yla beraber bu kurulda bulundu. Bunun sonucunda, Yaratıcı’nın ruhaniyet nüvesi sizin içinizde ikamet ederek, Evlat’ın mevcudiyetinin ruhaniyeti sizi sarıp sarmalayarak, bu iki olay bir bütün olarak sonsuza kadar sizin ruhsal ilerleyişinizi gerçekleştirir.

6. Ruhaniyet Aklı

6:6.1 (78.4) Ebedi Evlat bir ruhaniyettir ve bunun eşleniğinde bir akli yapısı bulunur, fakat bu akıl ve ruhaniyet fani us tarafından kavranılamaz bir niteliktedir. Fani insan aklı sınırlı, kâinatsal, maddi ve kişilik düzeylerinde algılar. İnsan aynı zamanda akli olgusallığı alt birey düzeyi olan hayvan seviyesinde yaşayan organizmaların işleyişi olarak görür, fakat üstün maddi varlıklarla ilişkili ve ayrıcalıklı ruhaniyet kişiliklerinin bir parçası olduğunda aklın doğasını algılamak onun için bir zorluk hale gelir. Buna rağmen akıl, ruhaniyet düzeyinin mevcudiyeti bağlamında ve akli yapının ruhani faaliyetlerine atfedildiğinde farklı bir biçimde tanımlanmalıdır. Ruhaniyetle doğrudan birliktelik kurmuş bu tür akıl, ne ruhaniyet ve madde arasında eş güdümü düzenleyen akılla ve ne de sadece madde ile birliktelik kurmuş akılla karşılaştırılabilir.

6:6.2 (78.5) Ruhaniyet en başından beri bilinç ve akıl sahibidir, ve kimliğin değişken fazlarını elinde bulundurur. Bazı fazlarda akıl olmadan ruhani varlıkların birlikteliğinde hiçbir ruhsal bilinç olmayacaktır. Aklın eşleniği, onun anlayabilme ve anlaşılabilme bilinci olarak İlahiyat’a özgü bir durumdur. İlahiyat bireysel, birey öncesi, bireyüstü veya birey dışı olabilir, fakat İlahiyat hiçbir zaman akıldan yoksun olamaz. Bu durum İlahiyat’ın benzer birimler, varlıklar ve kişiliklerle hiçbir zaman en azından iletişim kurmanın yetisinden mahrum kalmaması anlamına gelmektedir.

6:6.3 (78.6) Ebedi Evlat’ın aklı Yaratıcı gibidir, fakat evren içindeki diğer akli yapılar için aynı benzerliği göstermez. Ve Yaratıcı’nın aklıyla birlikte Bütünleştirici Yaratan’ın uçsuz bucaksız ve çeşitli akıllarına öncülük eder. Yaratıcı ve Evlat’ın Üçüncül Kaynak ve Merkez’in mutlak aklına öncülük eden akli yapısı galiba en iyi bir biçimde bir Düşünce Denetleyicisi’nin akıl önceliğinde gösterilir. Bunun için, bu Yaratıcı nüveleri her ne kadar Bütünleştirici Bünye’nin aklı döngülerinin tamamiyle dışında olsa da, onlar bir çeşit akıl önceliğinin biçimine sahiptirler, bununla beraber anlamanın ve anlaşılmanın yetisine sahip oldukları için insanın düşünmesine benzer ve ona eşlenik bir yetiyi tadarlar.

6:6.4 (78.7) Ebedi Evlat bütünsel bir biçimde ruhsaldır; insan ise bu duruma yakın bir biçimde neredeyse tamamiyle maddidir. Bu sebeple Ebedi Evlat’ın ruhaniyet kişiliğine, onun Cenneti çevreleyen yedi ruhsal nüfuz alanına, ve Cennet Evlatları’nın birey dışı yaratımlarının doğasına fazlasıyla uygun olmak, sizin Nebadon’un yerel evreninin morontial yükselimini tamamlamanızı takip eden ruhani düzeye erişiminizi beklemek zorundadır. Ve bunun sonucunda Havona üzerinde aşkın-evren boyunca geçiş yapmış olarak ruhaniyet saklı bu birçok gizem, ruhani içerik olan “ruhaniyetin aklına” ihsan edilmeye başladığınızda andan itibaren gün ışığına çıkacaktır.

7. Ebedi Evlat’ın Kişiliği

6:7.1 (79.1) Ebedi Evlat, kutsal üçleme biçimiyle Kâinatın Yaratıcısı’nın koşulsuz mutlaklığın kişilik engellerinden kurtulduğu bu sınırsız kişiliktir. Bu erdemle, yaratılmışların Yaratanları’nın kendisinin en başından genişleyen evrenine bünyesini bitip tükenmek bilmeyen bir büyüklükte bahşetmeye ezelden beri devam etmiştir. Evlat mutlak bir kişiliktir; Tanrı ise kişiliğin kaynağı, onun bahşedicisi ve onun sebebi olarak yaratıcı kişiliğidir. Her bireysel varlık, tıpkı Özgün Evlat’ın ebedi bir biçimde kendi kişiliğini Cennet Yaratıcısı’ndan aldığı gibi, kişiliğini Kâinatın Yaratıcısı’ndan alır.

6:7.2 (79.2) Cennet Evladı’nın kişiliği mutlak ve saf bir biçimde ruhanidir, bununla birlikte bu mutlak kişilik kutsal ve ebedi bir yöntemsel oluşuma sahiptir. Buna göre, ilk olarak Yaratıcı’nın kişiliği Bütünleştirici Bünye’ye ve bunun ardından uçsuz bucaksız bir kâinat boyunca çok çeşitli yaratılmışlara olan bahşedişi vardır.

6:7.3 (79.3) Ebedi Evlat; tamamiyle bağışlayıcı bir hizmetkâr, kutsal bir ruhaniyet, ruhsal bir kudret ve gerçek bir kişiliktir. Evlat; birey olmayan, kutsallık dışı, ruhani olmayan ve sadece saf bir potansiyelden oluşma durumlarının dışında olan İlk Kaynak ve Merkez’in bütünü ve özü olan âlemlerde Tanrı’nın dışa vurulmuş ruhsal ve kişisel doğasıdır. Fakat Ebedi Evlat’ın bu göksel kişiliğinin ihtişamını ve güzelliğini bir kelimesel resmedişte insan aklına yerleştirmek imkânsızdır. Kâinatın Yaratıcısı’nın görünümünü bulanıklaştırma eğiliminde olan her şey Ebedi Evlat’ın kavramsal olarak tanınmasını neredeyse eşit ölçekte etkilemektedir. Siz şu an sınırsız aklın anlayışına bu mutlak kişiliğin karakterini neden tasvir etmede yetkin olmadığımı anlamak için Cennet’e erişmeyi beklemek zorundasınız.

8. Ebedi Evlat’ın Kendisini Gerçekleştirmesi

6:8.1 (79.4) Kişiliğin kimliği, doğası ve diğer özellikleriyle ilgili olarak, Ebedi Evlat Kâinatın Yaratıcısı’nın ebedi eşleniği, kusursuz tamamlayıcısı ve bütüncül eşidir. Yine bu bakımdan, Tanrı Evrenin Babası, Evlat ise Evrenin Annesi’dir. Bununla birlikte hepimiz en düşük düzey yaratılmışlardan en yükseğine kadar kâinat ailesini oluşturuyoruz.

6:8.2 (79.5) Evlat’ın karakterini takdir etmek için Yaratıcı’nın kutsal karakterinin açığa çıkmasını irdelemeniz gerekir; çünkü onlar sonsuza kadar ve ayrılmaz bir biçimde bir tektirler. Kutsal kişilikler olarak görsel bir biçimde aklın düşük seviyeleri tarafından ayırt edilemezler. İlahiyat’ın kendilerinin yaratıcı faaliyetlerinde kökeni olanlar tarafından bu farklılığı tanımak zor da değildir. Merkezi evrende ve Cennet üzerinde saflığın varlıkları, Tanrı’yı ve Evlat’ı sadece evrensel denetlemenin bir bireysel birliği olarak değil, aynı zamanda evren yönetiminin kesin nüfuz alanlarında iki ayrı kişiliğin faaliyetsel varlıkları olarak algılarlar.

6:8.3 (79.6) Bireyler Kâinatın Yaratıcısı’nı ve Evlat’ı ayrı bireyler olarak özümseyebilirlerken, kaldı ki gerçekten de onlar ayrıdırlar; fakat evrenlerin yönetiminde onlar o kadar bütünleşmiş ve iç içe geçmiştir ki onları birbirinden ayırt etmek her zaman olanaklı değildir. Âlemleri ilgilendiren olaylarda, Tanrı’nın ve Evlat’ın kafa karıştırıcı bir birlikteliğiyle karşı karşıya kalındığı zaman onların hizmetlerini birbirinden ayırmaya çalışmak her zaman yararlı değildir; böyle bir durumda sadece Tanrı’nın başlatıcı düşünce olduğunu ve Evlat’ın onun dışa vurucu sözünü teşkil ettiğini unutmayın. Bu birbirinden ayrılmama durumu, her yerel evrende, Yaratıcı ve Evlat için on milyon yerleşik dünyaların yaratılmışlarını destekleyen Yaratan Evlat’ın kutsallığında kişileşir.

6:8.4 (80.1) Ebedi Evlat sınırsızdır, fakat kendisi Cennet Evlatları’nın kişileri ve Sınırsız Ruhaniyet’in sabırlı hizmeti sayesinde erişilebilirdir. Cennet Evlatları’nın bahşedici hizmeti ve Sınırsız Ruhaniyet’in yaratılmışlarının sevgi dolu hizmeti olmadan maddi kökenin varlıkları neredeyse hiçbir biçimde Ebedi Evlat’a ulaşmayı ümit edemez. Böylelikle bu göksel kurumların yardımı ve rehberliğinin sayesinde, Tanrı-bilincine sahip fanilerin kesinlikle Cennet’e ve Evlatların bu görkemli Evlat’ının bireysel varlığı huzuruna erişeceği yukarıda bahsi geçen yargı kadar gerçektir.

6:8.5 (80.2) Ebedi Evlat fani kişiliğe erişimin bir yöntemsel biçimi olsa da sizin için Yaratıcı ve Ruhaniyet’in gerçekliğini algılamak size daha kolay gelecektir, çünkü Yaratıcı sizin insan kişiliğinizin mevcut bahşedicisidir ve Sınırsız Ruhaniyet sizin fani aklınızın mutlak kaynağıdır. Fakat ruhani gelişimde Cennet yoluna yükseldiğiniz zaman, Ebedi Evlat’ın kişiliği size artan bir biçimde gittikçe gerçek olarak görünecek ve onun sınırsız ruhsal aklının gerçekliği sizin gelişerek ruhanileşen aklınıza daha algılanabilir hale gelecektir.

6:8.6 (80.3) Ebedi Evlat’ın kavramsallaşması sizin maddi veya sonradan sahip olacağınız morontial aklınızda çok parlak bir biçimde hiçbir zaman ışıldamaz. Bu durum ta ki, sizin ruhani yükselişinizi başlatmanız ve onu ruhsallaştırmanız, bunun neticesinde Ebedi Evlat’ın kişiliği kavramının, bir insan olarak ve şahsen insanlar arasında bir insan bedeninde Urantia’da bir kere ete kemiğe büründüğü ve yaşadığı öz olan sizin kavramsallaştırmanızdaki Cennet’in Yaratan Evladı’nın kişiliğinin berraklığına eşit olmasına kadar devam edecektir.

6:8.7 (80.4) İnsan tarafından kişiliği algılanabilen Yaratan Evlat, bu fazlasıyla ve ayrıcalıklı bir biçimde ruhsal fakat yine de kişisel olan Cennetin Ebedi Evladı’nın bütüncül önemini anlamanızdaki yetersizliğinizi sizin yerel evren deneyiminiz boyunca mutlaka telafi edecektir. Havona ve Orvonton boyunca ilerlediğiniz, yerel evreninizin Yaratan Evlat’ının derin hatıralarını ve berrak resmini geride bıraktığınız zaman; bu maddi ve morontia deneyiminizin gerçekliği ve yakınlığı, siz Cennet huzurunda ilerledikçe başından beri varlığını artan bir biçimde hissettiren Cennet Ebedi Evladı’nın yoğunlaşan kavrayışı ve ezelden beri genişleyen kavramsallaşması tarafından olumlu bir biçimde tazmin edilecektir.

6:8.8 (80.5) Ebedi Evlat muhteşem ve yüce bir kişiliktir. Böyle sınırsız bir varlığın kişiliğinin mevcudiyetini maddi aklın anlaması her ne kadar onun gücünün ötesinde olsa da onun bir birey olduğundan kuşku duymayınız. Bu bağlamda ne söylediğimin tam anlamıyla bilincindeyim. Sayısız zaman Ebedi Evlat’ın kutsal varlığında ikamet ettim, ve bunun sonrasında onun kutsal yücelikte olan isteğini yerine getirmek için kâinat içerisinde seyahatime bu ikameden ayrılarak başladım.

6:8.9 (80.6) [Cennetin Ebedi Evladı’nı tasvir eden bu makaleyi oluşturmak için görevlendirilen bir Kutsal Danışman tarafından kâğıda dökülmüştür.]

7. Makale - Ebedi Evlat’ın Evren ile İlişkisi

Urantia’nın Kitabı

7. Makale

Ebedi Evlat’ın Evren ile İlişkisi

7:0.1 (81.1) ÖZGÜN Evlat, Yaratıcı’nın ebedi amacının ruhsal yönlerinin uygulanmasıyla bu amaç evrimleşen evrenlerin yaşayan varlıklarının çok çeşitli birimleriyle olan olgusallığında ilerleyici bir biçimde açığa çıkarken onunla en başından beri ilişki halindedir. Biz bütüncül olarak bu ebedi tasarıyı kavrayamayız, fakat Cennet Evladı kuşkusuz bunu gerçekleştirir.

7:0.2 (81.2) Yaratıcı’nın yardımcı Evlatlar’a ve onların emri altında bulunan Evlatlar’a kendisinin sahip olduğu her şeyi bahşetmenin arayışında bulunuşunda Evlat tıpkı Yaratıcı gibidir. Ve Evlat, Yaratıcı’nın kendi paylaşımcı doğasını onların birleşik yöneticisi olan Sınırsız Ruhaniyet üzerinde sınırsız olan bahşedişinde paylaşır.

7:0.3 (81.3) Ruhaniyet gerçekliklerinin koruyucusu olarak, İkincil Kaynak ve Merkez muhteşem bir biçimde tüm maddi şeylerin koruyuculuğunu yapan Cennet Adası’nın ebedi dengesidir. Bu sebeple İlk Kaynak ve Merkez, Ebedi Evlat’ın göksel kişiliğinin ruhani değerlerinde ve merkezi Ada’nın harikulade seçkin yöntemlerinde ve maddi güzelliğinde sonsuza kadar açığa çıkarılmıştır.

7:0.4 (81.4) Ebedi Evlat, ruhsal varlıkların ve ruhaniyet gerçekliklerinin çok geniş yaratılmışlarının mevcut koruyucusudur. Ruhani dünya Evlat’ın bireysel işleyişinin yaşam biçimidir ve ruhani doğanın birey dışı gerçeklikleri Mutlak Evlat’ın kusursuz kişiliğinin amacına ve iradesine her zaman karşılık verir.

7:0.5 (81.5) Evlat, buna rağmen, tüm ruhaniyet kişiliklerinin işleyişinden sorumludur. Bireysel yaratılmışlığın iradesi göreceli olarak bağımsızdır ve bu sebeple irade sahibi varlıkların faaliyetlerini belirler. Bunun sonucunda, özgür iradenin ruhaniyet dünyası her zaman Ebedi Evlat’ın karakterinin gerçek bir yansıması değildir, bununla beraber Urantia’nın doğası bile Cennet ve İlahiyat’ın değişmezliğinin ve kusursuzluğunun tam anlamıyla kendisini açığa çıkarışı değildir. Fakat insanın ve meleğin özgür iradesinden kaynaklanan eylemlerini ne belirlerse belirlesin, Evlat’ın tüm ruhaniyet gerçekliklerinin evrensel çekim denetiminin ebedi algısı mutlak olarak kendisini devam ettirir.

1. Ruhaniyet-Çekim Döngüsü

7:1.1 (81.6) Tanrı’nın içselliği ile ilgili her düşünce, yani onun her zaman her yerde oluşu, her şeye gücünün yetişi ve her şeyin bilgisine sahip oluşu ruhani nüfuz alalarında Evlat için eşit derecede gerçektir. Bu ayrıcalıklı ruhani döngü biçimindeki tüm yaratılmışların evrensel ve saf olan ruhani çekimi, bu hususu doğrudan Cennet üzerinde İkincil Kaynak ve Merkez’in kişiliğine geri götürür. O tüm gerçek ruhani değerlerin hataya yer bırakmayan ve ezeli ruhsal algısının işleyişi ve denetimi üzerinde hâkimiyet kurar. Bu bakımdan Ebedi Evlat mutlak ruhsal egemenliği uygular. O kelimenin tam anlamıyla avucunun içinde tüm ruhanileştirilmiş değerleri ve tüm ruhani gerçeklikleri tutar. Evrensel biçimindeki ruhsal çekim evrensel olan ruhsal egemenliktir.

7:1.2 (82.1) Ruhsal şeylerin bu çekim denetimi zaman ve mekândan bağımsız olarak işlevsellik gösterir; bu sebeple ruhaniyet enerjisi herhangi bir kaybı olmadan iletimine devam eder. Ruhaniyet çekimi, hiçbir zaman ne ertelemelerden doğan zaman kaybına ne de mekân daralmasının sonuçlarına tabiidir. Onun iletiminin uzaklık alanı ölçüsünde küçülme yaşamaz; saf ruhaniyet kudretinin döngüleri maddi yaratılmışlığın kitlesi tarafından sekteye uğramaz. Bununla birlikte zaman ve mekânın bu aşkınlığı saf ruhaniyet enerjileri tarafından Evlat’ın mutlaklığının doğasında bulunur; Üçüncül Kaynak ve Merkez’in karşı-çekim güçlerinin bu süreç içerisinde araya girmesine bağlı değildir.

7:1.3 (82.2) Ruhaniyet gerçeklikleri, onların ruhaniyet doğası ölçüsünde olan onların niteliksel değeriyle birlikte ruhani çekimin çekim gücüne karşılık verir. Ruhani niteliksel özüt, fiziksel maddenin niceliksel örgütlenmiş enerjisinin fiziksel çekimine olan karşılığı gibi ruhani çekime karşılık verir. Ruhani değerler ve ruhani güçler gerçektir. Kişiliğin bakış açısından, ruhaniyet yaratılmışın ruhu; madde is onun kesinlik arz etmeyen doğaya sahip fiziksel bedenidir.

7:1.4 (82.3) Ruhani çekimin tepkimeleri ve dalgalanmaları, bir bireyin veya bir dünyanın niteliksel ruhani seviyesi olan ruhani değerlerin içeriği bakımından en başından beri doğruluk arz eder. Bu çekim gücü, gezegensel halin veya herhangi bir evren durumunun ruhaniyet içi ve ruhaniyetler arası değerlerine durmaksızın karşılık verir. Bir ruhani gerçeklik her zaman evren içinde kendisini gerçekleştirir, bu değişiklik ruhaniyet çekiminin sürekli ve doğrudan bir biçimde tekrar düzenlenmesini zorunlu kılar. Bu tür bir ruhaniyet gerçekte İkincil Kaynak ve Merkez’in bir parçasıdır ve fani insanın ruhanileşmiş varlık haline kesin olarak gelişi gibi o ruhsal çekimin merkezi ve kaynağı olan ruhsal Evlat’a erişecektir.

7:1.5 (82.4) Evlat’ın ruhani çekim gücü evlat olma durumunun birçok Cennet düzeylerinde daha düşük bir seviyenin doğasında bulunur. Orada mutlak ruhaniyet-çekim döngüsü içinde bulunması sebebiyle, yaratılmışın daha düşük birimlerinde ruhani ilgi çekiminin bu yerel sistemleri faaliyet gösterirler. Bu tür ruhaniyet çekiminin alt mutlak odaklanması, zaman ve mekânın Yaratan kişiliklerinin kutsallığının bir parçası ve Üstün Varlık’ın açığa çıkan deneyimsel üstün denetimiyle birlikte ilişkilidir.

7:1.6 (82.5) Ruhani-çekiminin etki ve tepkisi sadece evren üzerinde bir bütün olarak buradan işlevini yerine getirmez, aynı zamanda birey sınıfları ve bireyler arasında bile görevini yerine getirir. İnanan bireylerin sınıfları, ülkeler, ırklar, veya herhangi bir dünyanın ruhsal ve ruhanileştirilmiş bireyleri arasında ruhsal bir bütünlük mevcuttur. Aynı zamanda, özlemler ve istekler bakımından benzer ruhani akla sahip bireyler arasında ruhani bir doğanın doğrudan bir çekiciliği bulunmaktadır. Ruhdaşlık kavramı bu bakımdan tamamiyle sözün alelade temsilci kelimesi değil, içeriği bakımından da derinliği olan bir kavramsallaşmadır.

7:1.7 (82.6) Cennet’in maddi çekimine benzer bir biçimde, Ebedi Evlat’ın ruhani çekimi mutlaktır. Günah ve isyan yerel evren döngüsünün işleyişini sekteye uğratabilir, fakat Ebedi Evlat’ın ruhani çekimini hiçbir şey bütünüyle askıya alamaz, onun işleyişini engelleyemez. Lucifer isyanı sizin sisteminiz üzerinde ikame ettiğiniz dünyalarda ve Urantia üzerinde birçok değişikliğin ortaya çıkmasına sebep oldu, fakat Ebedi Evlat’ın her zaman her yerde olan ruhaniyetinin işleyişine veya mevcudiyetinin etkileşiminde veya ilişkili ruhaniyet-çekim döngüsünde sizin gezegeninizin ruhani tecridinin herhangi bir etkisine asla rastlamıyoruz.

7:1.8 (82.7) Muhteşem Kâinat’ın ruhaniyet-çekim döngüsünün tüm tepkimeleri tahmin edilebilirdir. Ebedi Evlat’ın her zaman her yerde olan ruhaniyetinin tüm etki ve tepkilerini tanırız ve bu bulgularımızın güvenilir olması için uğraşırız. Çok iyi bir biçimde bilinen yasalar uyarınca, tıpkı insanın sınırlı fiziksel yerçekiminin işleyişini hesaplamaya çalışması gibi biz ruhani çekimi ölçebiliyor ve bu ölçümleri devamlı bir biçimde uyguluyoruz. Evlat’ın ruhaniyetinin tüm ruhani şeylere, varlıklara ve kişilere değişmez bir karşılığı vardır, ve bu karşılık her zaman bu tür ruhsal değerlerinin tümünün gerçeğin niceliksel seviyesi olan mevcudiyetin ölçüsü uyarıncadır.

7:1.9 (83.1) Fakat Ebedi Evlat’ın ruhsal mevcudiyetinin fazlasıyla bağımlı ve tahmin edilebilen faaliyeti boyunca tepkimeleri yeterli ölçüde tahmin edilemeyecek olgular bütünüyle karşılaşılır. Bu belirli olgular büyük bir olasılıkla İlahi Mutlaklık’ın açığa çıkan ruhsal olanaklarının âlemlerinde eş güdüm eylemleriyle iniltilidir. Ebedi Evlat’ın ruhani mevcudiyetinin bir sınırsız ve ihtişamlı kişiliğin etkisi olduğunun bilgisine sahibiz, fakat İlahi Mutlaklık’ın varsayımsal dışavurumlarıyla ilgili tepkimeleri neredeyse hiçbir biçimde bireysel olarak değerlendiremeyiz.

7:1.10 (83.2) Bireyselliğin bakış açısından ve insanlar tarafından gözlemlendiğinde, Ebedi Evlat ve İlahi Mutlaklık aşağıda bahsi geçen bir biçimde birbirleriyle iniltili bir şekilde ortaya çıkar: Ebedi Evlat mevcut ruhani değerlerin âleminde baskındır, bunun karşısında bir diğer yandan İlahi Mutlaklık olanaklı ruhaniyet değerlerinin geniş bölgesine yayılmış gibi durmaktadır. Ruhani doğanın tüm mevcut değeri Ebedi evlat’ın çekim algısında kendisine bir yer bulur, fakat şayet bu durum potansiyellik arz ederse, bunun sonucunda İlahi Mutlaklık’ın mevcudiyetinde açıkça görülür.

7:1.11 (83.3) Ruhaniyet İlahi Mutlaklık’ın olanaklarından ortaya çıkıyormuş gibi görülür; evrimleşen ruhaniyet Nihayet ve Üstünlük’ün tamamlanmamış ve deneyimsel olan algısında bir ilişki bulur; ruhaniyet sonuç olarak Ebedi Evlat’ın ruhsal çekiminin mutlak algısında kendisine nihai bir son bulur. Bu durum karşımıza deneyimsel ruhaniyetin çevrimi olarak karşımıza çıkar, fakat varoluşçu ruhaniyet sınırsızlığın ve İkincil Kaynak ve Merkez’in doğasında bulunur.

2. Ebedi Evlat’ın Yönetimi

7:2.1 (83.4) Cennet üzerinde Özgün Evlat’ın bireysel eylemi ve mevcudiyeti ruhsal anlamda mutlak olarak derindir. Cennet’ten Havona boyunca ve yedi aşkın-evrenin âlemlerine doğru dışa yönelik geçiş yaptığımızda, biz Ebedi Evlat’ın daha fazla azalan bir biçimde karşımıza çıkan bireysel eylemlerini tespit ediyoruz. Havona-sonrası evrenlerde Ebedi Evlat’ın mevcudiyeti Cennet Evlatları’nda kişileşir, Üstünlük ve Nihayet’in deneyimsel gerçeklikleri tarafından belirlenir, ve İlahi Mutlaklık’ın sınırsız ruhani olanaklarıyla birlikte eş güdümlü hale gelir.

7:2.2 (83.5) Merkezi evrende Özgün Evlat’ın bireysel eylemleri ebedi yaratılmışın seçkin ruhsal uyumunda anlaşılabilir. Havona o kadar harikulade bir biçimde kusursuzdur ki, bu yöntemsel bir varoluşa sahip evrenin ruhsal düzeyi ve enerji durumları kusursuz ve değişmez bir dengededir.

7:2.3 (83.6) Aşkın-evrenlerde Evlat bireysel olarak mevcut veya yerleşik değildir; bu yaratılmışlarda kendisi sadece bir aşkın birey sunumunu devam ettirir. Evlat’ın bu ruhaniyet dışavurumları bireysel değildir; ve onlar Kâinatın Yaratıcısı’nın bireysel döngüsünde bulunmazlar. Onları üstün kişilikler olarak atfetmekten başka daha iyi kullanılabilecek bir kavramın bilincinde değiliz; çünkü onlar ne absonit ve ne mutlaktırlar, onlar sadece sınırlı varlıklardır.

7:2.4 (83.7) Ebedi Evlat’ın aşkın-evrenlerdeki idaresi ayrıcalıklı bir biçimde ruhani ve bireyüstü olarak yaratılmış kişilikler tarafından algılanamaz. Yine de, Evlat’ın kişisel etkisinin her yanı kuşatıcı ruhsal isteği Zamanın Ataları’nın nüfuz alanlarındaki tüm bölümlerdeki eylemlerin her fazında karşılaşılır. Yerel evrenlerde, buna rağmen, Ebedi Evlat’ı Cennet Evlatları’nın bünyelerinde bireysel olarak mevcut bir biçimde gözlemlemekteyiz. Burada sınırsız Evlat, eş güdüm halindeki Yaratan Evlatları’nın ihtişamlı birliği kişilerinde ruhsal ve yaratımsal faaliyetlerini gerçekleştirir.

3. Ebedi Evlat’ın Birey İlişkisi

7:3.1 (84.1) Yerel evren yükselişinde, zamanın fanileri Yaratan Evlat’ı Ebedi Evlat’ın bireysel temsilcisi olarak görür. Fakat onlar aşkın-evren eğitim düzeni yükselişine başladıklarında, zamanın kutsal yolculuğu artan bir biçimde Ebedi Evlat’ın ilham verici ruhaniyetinin göksel mevcudiyetini tespit eder, ve onlar ruhsal enerji doluşunun bu hizmetini kabul ederek kazançlı çıkabilmeye yetkin hale gelirler. Yükselmişler Havona’da, Özgün Evlat’ın her yanı hâkimiyeti altına alan ruhaniyetinin sevgi dolu kucaklaşmasının bilincine daha fazla bir biçimde sahip olurlar. Fani yükselişin bütününün hiçbir aşamasında, Ebedi Evlat’ın ruhaniyeti akıl, ruh veya zamanın kutsal yolculuğunda ikamet etmez, fakat onun iyiliğinin cömertliği zamanın ilerleyen çocuklarının ruhsal güvenliği ve refahıyla her zaman ilişkili ve başından beri onların her zaman yakınındadır.

7:3.2 (84.2) Ebedi Evlat’ın ruhsal-çekiminin etkisi varlığını devam ettirmeye çalışan insan ruhlarının Cennet yükseliminin doğasında bulunan sırrı oluşturur. Tüm samimi ruhani değerler ve tüm hesapsız ruhanileşmiş bireyler Ebedi Evlat’ın ruhsal çekiminin hataya yer bırakmayan algısında tutulur. Bir örnek olarak, fani akıl bu bağlamdaki yaşamını maddi bir işleyiş olarak başlatır ve sonunda Kesinliğe Erişecek Olanların Birlikleri’nde neredeyse kusursuzlaştırılmış bir ruhani mevcudiyet olarak toplanır. Bunun sonucunda, maddi çekime gittikçe azalan bir biçimde bağlı hale, buna karşın bu durumla iniltili olarak ruhaniyet çekiminin içe doğru çekiş etkisine daha fazla uyum gösterir bir hale gelir. Ruhaniyet-çekim döngüsü, kelimenin tam anlamıyla, insan ruhunu Cennet huzuruna doğru çeker.

7:3.3 (84.3) Ruhaniyet-çekim döngüsü, insan bilinci düzeyinden İlahiyat’ın mevcut bilincine inanan insan kalbinin içten dualarını iletiminin en basit yoludur. Sizin arzularınızda gerçek ruhani değeri yansıtan bu durum ruhaniyet çekiminin evrensel döngüsü tarafından genişleyecek ve ilgili tüm kutsal kişiliklere doğrudan ve kendiliğinden ulaşacaktır. Her irade kendisini, onun ait olduğu bireysel ikamesinde yerleşkesi altına alır. Bu bakımdan, işlevsel dinsel deneyiminizde arzularınızı dile getirişinizde, yerel evreninizin Yaratan Evlat’ını veya Ebedi Evlat’ı her şeyin merkezinde gözünüzün önüne getirmek önemsizdir.

7:3.4 (84.4) Ruhaniyet-çekim döngüsünün farklılaşan hizmeti maddi insan bedeninde sinirsel döngülerin işlevleri ile muhtemel bir biçimde karşılaştırılabilir: Duyular sinirsel yönlerden içe doğru hareket eder; en önemli ve en hayati olan dışarıdan gelen bu uyarılar bahsi geçen emir altında çalışan merkezler tarafından iletilirken ve doğrudan insan bilincinin en yüksek seviyelerine ulaştırılırken, bunlardan bazıları daha alt seviyedeki kendiliğinden hareket eden omurilik merkezleri tarafından tutulur ve onlara karşılık verilir; bazıları ise daha az kendiliğinden hareket eden fakat alışkanlık tarafından şekillenmiş alt beyin merkezlerine geçer.

7:3.5 (84.5) Fakat ruhsal dünyanın muhteşem işleyiş biçimi ne kadar da fazlasıyla kusursuzdur! Eğer bilinciniz içerisinde hayat bulan herhangi bir şey yüce ruhani değer ile dolup taşmışsa, onu dışa vuracağınız zaman evren içinde hiçbir güç onun doğrudan bir biçimde tüm yaratılmışlarının Mutlak Ruhaniyet Kişiliği’ne iletimine engel olamaz.

7:3.6 (84.6) Bunun zıttı bir biçimde, eğer arzularınız tamamiyle maddi ve bütüncül olarak birey merkezci ise, Ebedi Evlat’ın ruhaniyet döngüsünde bu tür değeri olmayan dualarınızla ilgili hiçbir tasarı kendisine bir yer bulamaz. “Ruhaniyetin yazılı olmadığı” hiçbir arzularınızın içeriği evrensel olan ruhsal döngüde herhangi bir yere sahip olamaz; bu tür tamamiyle bencil ve maddi istekler ölü hale gelirler; ve onlar gerçek ruhaniyet değerlerinin döngüsü içerisinde yükselemezler. Onların taşıdığı kelimeler “sesli bir müzik topluluğun notasız gürültüsü ve bir çimbalinin çınlaması” gibi manadan uzaktır.

7:3.7 (85.1) Ruhani içerik bir hareketle geçirici düşünce olarak fani istekleri geçerli kılar. Bu bakımdan kelimeler değersizdir.

4. Kutsal Kusursuzluk Tasarıları

7:4.1 (85.2) Ebedi Evlat sonsuza kadar Yaratıcı’yla bağlantılı uyum içerisinde olarak, ilerlemenin irade sahibi yaratılmışlarının yaratımı, evrimi, yükselişi ve kusursuzluğu için var olan kâinatsal tasavvuru biçimindeki kutsal tasarısının başarılı uygulaması içindedir. Ve kutsal inançlılıkta Evlat Yaratıcı’nın ebedi eşitidir.

7:4.2 (85.3) Yaratıcı ve Evlat, zamanın maddi varlıklarını ebediyetin kusursuzluğuna doğru ilerletişi için bu koskocaman tasarıya ulaşımın oluşturulmasında ve uygulamasında bir tek bünyeye dönüşür. Mekânın yükselen ruhlarının ruhani kaldırılışı için oluşturulan bu tasarı Yaratıcı ve Evlat’ın birleşik bir yaratımıdır, ve onlar Sınırsız Ruhaniyet ile eş güdüm halinde kutsal niyetlerinin birlikte gerçekleştirilen uygulanmasında katılımda bulunurlar.

7:4.3 (85.4) Kusursuzluğa ulaşmanın bu kutsal tasarısı evrensel serüvenin üç tane benzersiz fakat mucizevî bir biçimde birbiriyle iniltili teşebbüsleriyle bütünleşir.

7:4.4 (85.5) 1. İlerleyici Erişimin Tasarısı: Bu tasarı Kâinatın Yaratıcısı’nın evrimsel yükseliminin tasarısıdır. Bir düzen yapısı olarak, Ebedi Evlat Tanrı’nın “fani insanı kendi görünüşümüzde yaratalım” niyetinde fikir birliğine vardığında onun tarafından koşulsuz olarak kabul edilmiştir. Zamanın yaratılmışlarının yükselimi için verilen bu hüküm Yaratıcı’nın Düşünce Düzenleyicileri’nin bahşedişini ve kişiliğin ayrıcalıklarıyla birlikte maddi yaratılmışların kazanımlarını ihsan etmeyi içine alır.

7:4.5 (85.6) 2. Bahşedilişin Tasarısı: Bu bir diğer evrensel tasarı Ebedi Evlat ve onun emri altında bulunan eş güdüm halindeki Evlatlar’ın büyük Yaratıcı’nın açığa çıkarılmasının teşebbüsüdür. Bu tasarı Ebedi Evlat’ın niyetsel önergesi olup, kendisinin Tanrı'nın Evlatları’nın evrimsel yaratılmışlara olan bahşedilişi, ve böylelikle tüm âlemlerin yaratılmışlarına Evlatlar’ın merhametini ve Yaratıcı’nın sevgisini kişileştirmek, onların bir gerçeği haline getirmek, ete kemiğe büründürmek ve hayata geçirmek içindir. Bahşedilişin tasarısının doğasında bulunarak ve sevginin bu hizmetinin bir hükümsel özelliği olarak, Cennet Evlatları ruhsal tehlike içerisinde bulunan yanlış yönlendirilmiş yaratılmış iradesinin iyileştiricileri olarak eylemlerde bulunur. Muhtemel bir isyanın böyle bir teşebbüse zarar vermesi veya onu zora sokacak olması kaynaklanan ne zaman ve her nerede olursa olsun bu erişim tasarısında bir gecikme olursa, bahşedilişin tasarısının acil hükümleri bu esnadan itibaren harekete geçer. Cennet Evlatları düzelticiler olarak isyanın yaşandığı bölgelere bizzat gitmek ve orada bu fazların ruhsal düzenini eski haline getirmek için söz vermiş olup bu faaliyette bulunmaya hazırlardır. Bu bağlamda, bu tür eş güdüm halinde olan bir Yaratan Evlat’ın Urantia’da onun deneyimsel bahşedilen yaşantısının egemenlik kazanımıyla iniltili bir biçimde bir kahramanca hizmet olarak zamanında icra edilmiş örneği bulunmaktadır.

7:4.6 (85.7) 3. Bağışlama Hizmet Tasarısı: Erişim ve bahşediliş tasarısı oluşturulurken ve onlar duyurulurken, tek başına Sınırsız Ruhaniyet bağışlama hizmetinin olağanüstü derecede büyük ve evrensel teşebbüsünü hedefledi ve onu yürürlüğe koydu. Bu hizmet, bahşetme girişimleri ve erişiminin işlevsel ve verimli uygulanması için oldukça temel bir hizmettir. Üçüncül Kaynak ve Merkez, İlahiyatın Üçüncü Bireyi’nin doğasının fazlasıyla bir parçası olan bağışlama hizmetinin ruhaniyetine bütünüyle katılır. Sınırsız Ruhaniyet sadece yaratımda değil aynı zamanda yönetimde de gerçekten ve kelimenin tam anlamıyla Yaratıcı ve Evlat’ın birleşik idarecisi olarak faaliyet gösterir.

7:4.7 (86.1) Ebedi Evlat, Yaratıcı’nın kâinatsal tasarısı olan yaratılmışların yükselişinin kutsal koruyucusu olarak onun bireysel vekilidir. “Kusursuz olun, hatta benim olduğum kadar kusursuz olun” evrensel emri resmi olarak duyurulduğunda, Yaratıcı bu olağanüstü girişimin yerine getirilmesini Ebedi Evlat’a emanet etti; ve bu andan itibaren Ebedi Evlat, Sınırsız Ruhaniyet olan onun kutsal yardımcısıyla birlikte bu göksel teşebbüsün desteklenme görevini paylaşır. Bu bakımdan, İlahiyatlar gerektiği koşullarda düzeltme ve eski hale getirmeye ek olmak üzere yaratma, denetleme, evrimleştirme, açığa çıkarma ve hizmet etme görevlerinde etkin bir biçimde eş güdüm halindedir.

5. Bahşedişin Ruhaniyeti

7:5.1 (86.2) Ebedi Evlat, koşulsuz olarak Kâinatın Yaratıcısı’nın tüm yaratılmışlara olan şu olağanüstü büyüklükte kesin emrinin herkese duyurulmasında ona katıldı: “Kusursuz olun, hatta Yaratıcınızın Havona’da olduğu gibi kusursuz olun.” Ve bu andan itibaren bu emre davet, Ebedi Evlat’ın bahşediş projelerini ve varlığın sürdürülüşüne dair tüm tasarılarını harekete geçirdi. Bunun sonucunda Tanrı'nın Evlatları’nın bu bahsi geçen bahşedişlerinde tüm evrimsel yaratılmışlar “onun yolu, onun gerçekliği, ve onun yaşamı” haline geldi.

7:5.2 (86.3) Ebedi Evlat, Yaratıcı’nın birey öncesi Düşünce Denetleyicileri’nin ihsanıyla gerçekleştirdiği gibi insan varlıklarıyla doğrudan iletişimde bulunamaz; fakat Ebedi Evlat insanın mevcudiyetinde ve bazı zamanlarda kendisi insan halinde bulunmaya yetkin hale gelinceye kadar kutsal evlatlık olma durumunun alçalan kademelerinin bir sırası tarafından yaratılmış kişiliklerin yakınına gelebilirler.

7:5.3 (86.4) Ebedi Evlat’ın saf bireysel doğası bölümlere ayrılmaya uygun değildir. Ebedi Evlat bir ruhsal etki olarak veya bir birey olarak hizmet eder, bunların dışında başka hiçbir benlikte bulunmaz. Evlat’ın Yaratıcı-Düzenleyici’nin içinde katılımı bakımından yaratılmışa ait bir deneyiminin parçası olması onun için imkânsızdır, fakat Ebedi Evlat bu kısıtlılığı bahşedişin yöntemi sayesinde telafi eder. Bölünmüş birimlerin deneyiminin Kâinatın Yaratıcısı için ne anlam ifade ettiği Cennet Evlatları’nın bedene bürünmesi deneyimlerinin Ebedi Evlat’a ifade ettiği anlamla eş değerdir.

7:5.4 (86.5) Ebedi Evlat, insan aklında ikamet eden Düşünce Düzenleyicisi biçiminde kutsal irade olarak fani insana gelmez; fakat Ebedi Evlat, Nebadonlu Mikâil olarak onun Evlat’ının kutsal kişiliğinde Nasıralı İsa’nın insan doğasında ete kemiğe büründüğünde Urantia üzerindeki fani insana ulaşır. Yaratılan kişiliklerin deneyimini paylaşmak için, Tanrı'nın Cennet Evlatları mevcut yaratılmışlar biçiminde kendileri olarak onların kutsal kişiliklerini bedene büründürmesi ve bu yaratılmışların bahse konu doğalarını tahayyül etmeleri gerekir. Bedene bürünme, Sonarington’ın bir sırrı olarak, kişilik mutlaklığının tüm kuşatıcı engellerinden Evlat’ın kurtuluş biçimidir.

7:5.5 (86.6) Çok ama çok uzun bir süre önce, Ebedi Evlat, merkezi yaratılmışın döngülerinin her birine, zamanın yükselen kutsal yolcularına ek olarak Havona’nın yolcularının ve sakinlerinin tümünün ilerleyişi ve aydınlanması için kendisini bahşetmiştir. Bu yedi bahşediş üzerinde ya yükseltici ya da Havona’ya ulaştırıcı olarak görev yapmıştır. Onun varoluşu kendiliğindendir. Onun deneyimi bu bakımdan benzersizdi; bir insan olarak, veya bir insanla yapılmamıştı ve diğer kutsal yolculara benzemezdi, fakat bazı biçimlerde bireyüstü olması bakımdan onlarla ilişkideydi.

7:5.6 (86.7) Kendisi, Havona’nın içsel döngüsü ve Cennet’in kıyısı arasında bulunan hiçbir kısım boyunca geçişte bulunmamıştır. Mutlak bir varlık olarak ruhsal çekimin tüm hatlarının onun merkezinde bulunuşu olan kişiliğin bilincini askıya almak onun için olanaklı değildir. Ve bu bahşediliş zamanlarında, ruhsal aydınlanmanın merkezi cennet ikamesi kararmamış ve Evlat’ın evrensel ruhaniyet çekiminin algısı azalmamıştı.

7:5.7 (87.1) Ebedi Evlat’ın Havona’daki bahşedişleri insanın hayali kapsamında değildir, bu bahşedişler aşkın bir niteliktedir. O tüm Havona deneyimi her şeyin sonrasında ve sonucunda bir araya getirdi, fakat varsayılan kendi varoluşçu doğasının deneyimsel yetisini bu sürece dâhil edip etmediğinin bilgisine sahip değiliz. Bu durum Cennet Evlatları’nın bahşediş gizeminin sınırları içerisine girmektedir. Buna rağmen, biz Ebedi Evlat’ın bu bahşediş görevlerini elde ettiğine ve onu en başından beri elinde bulundurmaya devam ettiğine inanıyoruz, fakat onun içeri bakımından gerçekte ne olduğu hakkında bir bilgiye sahip değiliz.

7:5.8 (87.2) İlahiyatın İkinci Bireyi’nin bahşedişlerini kavramaktaki hangi zorluğu çekersek çekelim, İlahiyat’a erişim için yükselenin bir hazırlanışını oluşturan bu deneyimlerin gerçekte paylaşılmasında ve merkezi evrenin döngüleri boyunca kelimenin tam anlamıyla geçişte bulunan Ebedi Evlat’ın bir Evlat bahşedişi olarak Havona’yı kavrayabiliriz. Bahse konu bu birey durumu Yaratan Evlat’ın ilk doğumu olan benzersiz Mikâil’e aitti, ve kendisi bir döngüden diğerine yükselen kutsal yolcuların hayat deneyimleri boyunca, kişisel olarak her çevrenin bir aşamasını Grandfanda günlerinde onlarla birlikte geçerek Havona’ya ulaşan tüm fanilerden ilki oldu.

7:5.9 (87.3) Benzersiz Mikâil her neyi açığa çıkardıysa yaptığı her şey Havona’nın yaratılmışlarına Benzersiz Ana Evlat’ının aşkın bahşedilişini onların bir gerçekliği haline getirdi. Onun sağladığı bu gerçeklik o kadar doğrudur ki, Havona döngülerini yaratmanın serüveninde emek veren zamanın her kutsal yolcusu; zaman-mekân kutsal yolcularının deneyimlerine katılmak için ilerleyici Havona erişiminin yedi döngüsü üzerinde Tanrı'nın Ebedi Evladı Cennet’in ihtişamını ve gücünü yedi kat düşürdü biçimindeki kesin bilgi sayesinde mutlu oldu ve kendisini daha güçlü hissetti.

7:5.10 (87.4) Ebedi Evlat zaman ve mekânın âlemleri boyunca bahşediciliklerinin hizmetinde tüm Tanrı'nın Evlatları için örnek alınacak bir ilham kaynağıdır. Eş güdüm halindeki Yaratan Evlatlar ve yardımcı Hakimane Evlatlar, diğer açığa kavuşturulmamış evlatlığın değişken düzeyleriyle beraber, yaratılmışların kendisi olarak ve yaratılmış hayatın değişken düzeyleri üzerinde kendilerini bahşetmenin bu muhteşem isteğine tümü etkin bir biçimde katılırlar. Bunun sonucunda, ruhaniyet bakımından ve köken olması itibariyle doğada içsel olan kan bağı sebebiyle, mekânın dünyaları üzerinde Tanrı'nın Evladı’nın her bahşedişinde ve bu bahşedişlerin içinde ve onlar boyunca, Ebedi Evlat âlemlerin ussal iradeye sahip yaratılmışlarına kendisini bahşetmesi bir gerçeklik haline gelir.

7:5.11 (87.5) Ruhaniyet ve doğa bakımından, tüm özellikleri için olmasa da her Cennet Evladı Özgün Evlat’ın kutsal bir biçimde kusursuz bir tasviridir. Bir Cennet Evladı’nı gören Tanrı'nın Ebedi Evladı’nı görmüş olur sözü kelimenin tam anlamıyla doğrudur.

6. Tanrı’nın Cennet Evlatları

7:6.1 (87.6) Tanrı'nın Evlatları’nın birden çok oluşu hakkındaki bilgi eksikliği Urantia’daki büyük kafa karışıklılığının bir kaynağıdır. Ve bu ilgisizlik bahse konu kutsal kişiliklerin bir oturumu sonrasında kayda alınmış şu sözlerinin karşısında bile devam eder: “Tanrı'nın Evlatları neşeyi buyurduğu zaman, Sabah Yıldızları beraber şarkı söyler.” Sabit zaman sürecine göre her bin yılda kutsal Evlatlar’ın birçok düzeyleri hep birlikte onların düzenli özel kurulları için bir araya gelir.

7:6.2 (87.7) Ebedi Evlat, yeryüzüne inen Tanrı'nın Evlatları yaratım boyunca faaliyetlerini sürdürürlerken onların tüm düzeylerini fazlasıyla belirleyen bağışlama ve hizmetin hayran olunası özelliklerinin bireysel kökenidir. Her ne kadar bu durum özelliklerin sınırsızlığının bütünü olmasa da, Ebedi Evlat kutsal doğanın tümünü, ebedi Ada’dan dışarıya doğru ayrılarak onun kutsal karakterini kâinat âlemlerinin tümüne hataya yer bırakmayacak bir biçimde iletir.

7:6.3 (88.1) Benzersiz ve Ebedi Evlat, Kâinatın Yaratıcısı’nın “ilk” tamamlanmış ve sınırsız düşüncesinin doğumu olan evlat-bireyidir. Ne zaman Kâinatın Yaratıcısı ve Ebedi Evlat birlikte yeni, özgün, özdeş, benzersiz ve mutlak bir bireysel düşünceyi öne sürseler bu andan itibaren benzersiz Yaratan Evlat ve yeni bir kişilik ve varlıkta bu yaratıcı düşünce kusursuz ve nihai olarak kişileşir. Ruhani doğa içinde, kutsal bilgelik ve eş güdüm halindeki yaratıcı gücün sonucu oluşan kişilikleşen bu Yaratan Evlatlar, Yaratıcı olan Tanrı’yla ve Evlat olan Tanrı’yla onların sahip oldukları olanakları bakımdan eşittir.

7:6.4 (88.2) Yaratan Evlatlar Cennet’ten zamanın âlemlerine doğru hareket ederler ve Üçüncül Kaynak ve Merkez’in yaratıcı ve denetleyici birimlerinin eş güdümüyle birlikte ilerleyici evrimin yerel âlemlerinin düzenlenmesini tamamlarlar. Bu Evlatlar, maddenin, aklın ve ruhaniyetin evrensel ve merkezi denetimlerine ne bağlıdır, ne de onlarla ilişkilidir. Bu bakımdan, İlk Kaynak ve Merkez’in varoluş önceliği, öncüllüğü, üstünlüğü ve onun eş güdümünde bulunan Mutlaklıklar tarafından bu Evlatlar yaratıcı eylemlerinde sınırlılardır. Bu Evlatlar sadece varoluş haline getirebileceklerini idare etmeye yetkinlerdir. Mutlak idare varoluşun öncüllüğünün doğasında bulunur ve bu durum mevcudiyetin sınırsızlığından ayrılamaz. Yaratıcı âlemler içinde her zaman onların özütü olma durumunu sürdürür.

7:6.5 (88.3) Yaratıcı ve Evlat tarafından Yaratan Evlatlar ne kadar kişileştirilirse; Hakimane Evlatlar, Evlat ve Ruhaniyet tarafından o ölçüde kişileştirilir. Yaratılmışın bedenine bürünme deneyiminde olan Evlatlar zaman ve mekânın yaratılmışlarında varlığı devam ettirişin hâkimleri olarak hizmet etme hakkını kazanır.

7:6.6 (88.4) Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet; insan veya kutsal olan tüm kişiliklerin göksel öğreticileri olarak, muhteşem kâinatı kapsayan birçok biçimde niteliğe sahip Kutsal Üçlemenin Öğretici Evlatları’nı birleşerek kişileştirir. Ve buna ek olarak, Urantia fanilerinin ilgisine ve alakasına sunulmayan Cennet evlatlığının sayısız diğer düzeyleri ve seviyeleri bulunmaktadır.

7:6.7 (88.5) Benzersiz Ana Evlat ve tüm yaratılmışlar boyunca dağıtılmış bu Cennet Evlatları’nın sakinleri arasında doğrudan ve ayrıcalıklı olan bir iletişim bağlantısı bulunmaktadır. Bu bağlantı, yakın-mutlak ruhsal birlikteliğin örgülerinde onları birleştiren ruhsal bağ ve onun niteliğinin doğasında bulunan faaliyete sahip bir bağlantıdır. Bu içsel evlatlık döngüsü, aynı zamanda İkincil Kaynak ve Merkez’in kişiliğinde merkezileşen ruhaniyet çekiminin evrensel döngüsünden tamamen farklıdır. Cennet İlahiyatları’nın bireylerinden kaynağını alan Tanrı'nın Evlatları’nın hepsi Ebedi Ana Evlat ile birlikte doğrudan ve sürekli iletişim halindedir. Ve bu iletişim anlık olan bir doğaya sahiptir; bazen mekân tarafından belirlense de zamandan tamamiyle bağımsızdır.

7:6.8 (88.6) Ebedi Evlat, Cennet evlatlığının tüm düzeylerinin çok çeşitli eylemleri, düşünceleri ve düzeyleriyle alakalı her zaman sadece kusursuz bir bilgiye sahip olmakla kalmaz; aynı zamanda ebediyetin ilk derece merkezi yaratımının tüm yaratılmışlarının ve eş güdüm halinde olan Yaratan Evlatları’nın ikincil zaman yaratımlarının kalplerinde ruhani değere dair her şey ile ilgili her zaman kusursuz bir bilgiye sahiptir.

7. Yaratıcı’nın Yüce Açığa Çıkarılışı

7:7.1 (88.7) Ebedi Evlat, ruhaniyetin ve Kâinatın Yaratıcısı’nın kişiliğinin tamamlanmış, ayrıcalıklı, evrensel ve nihai bir açığa çıkarılışıdır. Tanrı ile alakalı tüm kanaatler ve onlara ilişkin tüm bilgiler onun Cennet Evlatları ve Ebedi Evlat tarafından taşınmış olmalıdır. Ebedi Evlat ebediyetten gelir ve tamamiyle herhangi bir ruhsal koşullanmadan bağımsız olarak Yaratıcı ile birlikte tek’tir. Kutsal kişilikte onlar eş güdüm halinde; ruhsal doğada ise eşit; son olarak kutsallıkta ise özdeştirler.

7:7.2 (89.1) Tanrı’nın karakterinin Evlat’ın kişiliğinde içkin olarak geliştirilebilmesi olanak dışıdır, çünkü kutsal Yaratıcı sınırsız olarak kusursuzdur. Fakat kişilik ve karakter birey ve ruhaniyet dışı öğelerin tasfiyesiyle yaratılmış varlıklara gerçeğin açığa çıkarılması için daha artan bir içerikle genişler. İlk Kaynak ve Merkez bir kişilikten çok daha fazlasıdır, ama İlk Kaynak ve Merkez’in yaratıcı kişiliğinin ruhaniyet niteliklerinin hepsi Ebedi Evlat’ın mutlak kişiliğinde ruhani olarak mevcuttur.

7:7.3 (89.2) Göksel Evlat ve onun Evlatlar’ı, Yaratıcı’nın kişisel ve ruhani doğasının tüm yaratılmışlara evrensel bir açığa çıkarılışını gerçekleştirme sürecine dâhil olmuşlardır. Merkezi evrende, aşkın-evrenlerde, yerel evrenlerde veya ikame edilmiş gezegenlerde Kâinatın Yaratıcısı’nı insanlara ve meleklere açığa çıkaran bir Cennet Evladı’dır. Ebedi Evlat ve onun Evlatları Kâinat Yaratıcısı’na yaratılmışlarının erişiminin çehresini açığa çıkarır. Buna ek olarak, Yaratıcı’nın karakteri ve kişiliğinin Ebedi Evlat’da ve Ebedi Evlat’ın Evlatları’nda açığa çıkışını daha yoğun bir biçimde irdelersek Yaratıcı’yı daha yüksek biçimlerde anlayabiliriz.

7:7.4 (89.3) Yaratıcı size bir kişilik olarak sadece Ebedi Evlat’ın kutsal olan Evlatlar’ı vasıtasıyla ulaşır. Buna ek olarak, Yaratıcı’ya bu aynı yaşayan biçimde eriştiğiniz zaman; kutsal Evlatlar’ın bu biriminin rehberliğinde Yaratıcı’ya yükselirsiniz. Böylelikle, sizin bahse konu kişiliğinizden bağımsız olarak bu durum Kâinatın Yaratıcısı’nın doğrudan bahşedişi olarak hükmünü korur.

7:7.5 (89.4) Ebedi Evlat’ın uçsuz bucaksız ruhsal yönetiminin bu geniş bir alana yayılmış eylemlerinin tümünde, Yaratıcı’nın bir birey olması gibi tıpkı Evlat’ın gerçekten ve mevcut bir biçimde birey olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Gerçekten, bir seferliğine insan düzeni içerisinde barınacak varlıklara göre, Ebedi Evlat Kâinatın Yaratıcısı’ndan daha kolay ulaşılabilir gelmektedir. Bu bakımdan, zamanın kutsal yolculuğunun ilerleyişinde Havona’nın döngüleri boyunca Yaratıcı’yı kavramaya hazır olmaktan çok daha önce Evlat’a ulaşmaya muktedir olacaksınız.

7:7.6 (89.5) Yaratan Evlat’ınız, bir kereliğine yeryüzüne gelen İnsanoğlu Evlat’ınız, ve bununla beraber Tanrı'nın Evladı ve İnsanoğlu Evladı biçiminde olan yerel evreninizin yüceltilmiş egemenliği tarafından sevgi dolu bir hizmet haline getirilen bu kutsal özelliklerin açığa çıkması üzerine enine boyuna düşündüğünüzde, bağışlamanın Ebedi Evlat’ının merhamet dolu doğası ve karakteri hakkında daha fazla kavrayış edinimlerine sahip olacaksınız.

7:7.7 (89.6) [Cennetin Ebedi Evladı’nı tasvir eden bu makaleyi oluşturmak için görevlendirilen bir Kutsal Danışman tarafından kâğıda dökülmüştür.]

8. Makale - Sınırsız Ruhaniyet

Urantia’nın Kitabı

8. Makale

Sınırsız Ruhaniyet

8:0.1 (90.1) EBEDİYETE dönüldüğünde, Kâinatın Yaratıcısı’nın “ilk” sınırsız ve mutlak düşüncesi Ebedi Evlat’ta onun kutsal nitelendirmesi için bir tür kusursuz ve yeterli kelime bulur, orada bu karşılığın bulunuşundan sonra Düşünce-Tanrısı ve Sözün-Tanrısı’nın yüce istenci karşılıklı bir tanımlama ve birleşik eylemin evrensel ve sınırsız bir görevlisi için onun arkasından gelir.

8:0.2 (90.2) Ebediyetin ilk ortaya çıkışında, Yaratıcı ve Evlat karşılıklı olarak birbirlerine bağlı olduklarının ve ebedi ve mutlak tek oluşlarının sınırsız bir biçimde farkına varırlar; ve bu sebeple kutsal birlikteliğin sonsuza kadar sürecek ve sınırsız olacak olan anlaşmasına varırlar. Bu hiçbir zaman sona ermeyecek olan sözleşme ebediyetin tüm döngüleri boyunca bütünleşmiş kavramsallaşmalarının uygulanması için yapılır, ve bu ebediyet hadisesinden itibaren Yaratıcı ve Evlat kutsal birleşmelerini sürdürür.

8:0.3 (90.3) Bu bakımdan biz, İlahiyatın Üçüncül Bireyi olan Sınırsız Ruhaniyet’in ebediyet kökeniyle karşı karşıya geliriz. Yaratıcı olan Tanrı ve Evlat olan Tanrı’nın mutlak bir düşünce-tasarısını uygulamasından doğan özdeş ve sınırsız bir eylemini birliktelikle kabul ettikleri bu esnada, Sınırsız Ruhaniyet kesin bir biçiminde eksiksiz olarak var olur.

8:0.4 (90.4) Bu nedenle, İlahiyatlar’ın kökeninin bahsi geçen düzeninde ben sadece sizi onların bu ilişkisini düşünmeye sevk ediyorum. Gerçekte onlar üçü olarak ebediyetten gelmektedir ve onlar varoluş halindedir. Onlar günlerin başlangıcından veya bitişinden bağımsız; ve onlar eş güdüm halinde, yüce, nihai, mutlak ve sınırsızdır. Onlar her zaman bu niteliklerde şimdiki gibi olup, gelecekte de böyle olmayı süreceklerdir. Bununla birlikte, bu üç farklı biçimde bireyleşmiş ama ebedi bir biçimde birlikte olan bireyler; Yaratıcı olan Tanrı, Evlat olan Tanrı ve Ruhaniyet olan Tanrı’dır.

1. Eylem olan Tanrı

8:1.1 (90.5) Geçmişin ebediyetinde, Sınırsız Ruhaniyet’in tüm kişileştirmeleri üzerinde kutsal kişilik çevrimi kusursuz ve tamamlanmış bir hale gelir. Eylemin Tanrı’sı mevcuttur, ve mekânın çok büyük bir kısmı ebedi çağların kutsal farklılaşan görünü olan evrensel serüven biçimindeki yaratılmışın fazlasıyla göz alıcı olan olaylarına sahne olması için oluşturulmuştur.

8:1.2 (90.6) Sınırsız Ruhaniyet’in ilk eylemi onun kutsal ebeveynleri olan Yaratıcı-Baba ve Ana-Evlat’ın farkına varması ve onları incelemesidir. O Ruhaniyet olarak koşulsuz bir biçimde ikisini de kimlikleri bakımından tespit eder. Onların farklı olan kişiliklerinin, sınırsız özelliklerinin ve onların bütünleşen doğaları ve birleşen faaliyetlerinin tamamen bilincine varır. Öte yandan, gönüllü olarak, aşkın istençlilikle ve ilham verici kendiliğinden hareketle, ama İlk ve İkincil Bireyler’le eşit olan bir konumda, Üçüncül İlahiyat Bireyi Yaratıcı olan Tanrı’ya ebedi bir sadakatle bağlı bulunacağının sözünü verir ve Evlat olan Tanrı’ya sonsuza kadar sürecek olan bağlılığını kabul eder.

8:1.3 (90.7) Bu karşılıklı iletişimin doğasında ve uygulayıcı birliğin üç biriminden her birinin kişilik bağımsızlığının karşılıklı tanınmasında, ebediyetin çevrimi kurulmuş olur. Cennet Kutsal Üçlemesi böylelikle mevcut hale gelir. Evrensel mekânın sahnesi, Ebedi Evlat’ın kişiliği boyunca ve Yaratıcı-Evlat yaratan birlikteliğinin gerçeklik dışavurumları için yönetici bünye biçimindeki Eylem olan Tanrı’nın idaresi tarafından Kâinatın Yaratıcısı’nın sürekli kendisini açığa çıkaran niyetinin farklılaşan ve hiçbir zaman sona ermeyen uygulamaları için kurulmuş olur.

8:1.4 (91.1) Eylem olan Tanrı faaliyetlerde bulunur ve mekânın sınırlı olan ve onları bir arada tutan çatıları hareket halindedir. Bir milyar kusursuz âlem böylece varlığın aydınlığına kavuşur. Bu varsayılan ebediyet anının öncesinde, Cennet’in doğasında bulunan mekân-enerjileri varoluş içindedir ve potansiyel olarak faaliyete hazırdır; fakat onlar ne varlığın gerçekliğine sahiptir ne de fiziksel çekimleri maddi gerçekliklerin durmaksızın devam eden çekişine verilen tepki dışında ölçülebilir. Bu varsayılan, ebedi bir biçimde uzak olan anda maddi bir evren bulunmaz; fakat yine bu an bir milyar dünyanın gerçekleşmesine sebep olur, bu durumun kanıtı Cennet’in sonsuza kadar süren algısında onları bir arada da tutabilecek yeterli ve yetkin çekimin varlığıdır.

8:1.5 (91.2) Bunun sonucunda, Evlatlar’ın yaratımı boyunca enerjinin ikinci biçimi açığa çıkar, ve bu ortaya çıkan ruhaniyet Ebedi Evlat’ın ruhsal çekimi tarafından aynı esnada algılanır. Bu nedenle, çift katmanlı çekimle yüzleşen evren sınırsızlığın enerjisiyle etkileşime girer ve kutsallığın ruhaniyetinde bir araya gelir. Bununla birlikte yaşam toprağı, Sınırsız Ruhaniyet’in birliktelikte bulunduğu akli döngülerde dışa vurulmuş aklın bilinci için hazırlanmış olur.

8:1.6 (91.3) Olanaklı varoluşun bu tohumları üzerinde Tanrılar’ın merkezi yaratımı boyunca yayılmasıyla, Yaratıcı faaliyette bulunur ve yaratılmış kişilik açığa çıkar. Bunun ardından Cennet İlahiyatları’nın mevcudiyeti tüm düzenlenmiş mekânı doldurur, bununla birlikte her şeyi ve Cennet huzuru varlıklarını etkin bir biçimde yanına çekmeye başlar.

8:1.7 (91.4) Sınırsız Ruhaniyet Havona dünyalarının doğuşuyla aynı anda olan bir biçimde ebedileşir, bu merkezi evren onun tarafından, onunla ve onun içinde Yaratıcı ve Evlat’ın bütünleşmiş iradelerine ve birliktelik kurmuş kavramlarına bağlı kalınarak yaratılmıştır. Üçüncül Birey bu birliktelikle oluşmuş yaratımın eylemini ilahileştirir ve böylelikle kendisi sonsuza kadar Bütünleştirici Yaratan haline gelir.

8:1.8 (91.5) Yaratıcı, Evlat ve onların birlikteliğinin yardımcı ve ayrıcalıklı idarecisi olan Üçüncül Kaynak ve Merkez tarafından ve onların içinde oluşan bu anlar yaratılmışın gelişiminin bu büyük ve merak uyandırıcı anlarıdır. Bu heyecan uyandırıcı anların hiçbir kaydı yoktur. Biz bu konuda sadece Sınırsız Ruhaniyet’in sınırlı dışavurumlarına bu üstün etkileşimi ete kemiğe büründürmek için sahibiz. Buna ek olarak kendisi sadece merkezi evren ve orada onunla alakalı onun kişiliğiyle ve bilinç varlığıyla aynı esnada ebedileşen her şeyin varlığını sadece doğrular.

8:1.9 (91.6) Kısacası, Sınırsız Ruhaniyet kendisi ebedi olduğu için merkezi evrenin aynı zamanda ebedi olduğunu doğrular. Ve bununla beraber bu durumun kendisi kâinat âlemlerinin tümünün tarihinin geleneksel olarak başladığı yerdir. Mutlak olarak; her şeyin merkezinde var olan, oldukça seçkin biçimde faaliyette bulunan, çok geniş evreni belirginleştiren idari bilgelik ve yaratıcı enerjinin bu görkemli açığa çıkışına öncül olan herhangi bir olay veya etkileşim hakkında hiçbir kayıt yoktur ve buna dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Bu durumun ötesinde bu olay, mutlak gizem olan sınırsızlığın derinlerinde ve ebediyetin araştırılamaz etkileşimlerinde yatmaktadır.

8:1.10 (91.7) Ve bu sebeple Üçüncül Kaynak ve Merkez’in ardıl kökenini fani yaratılmışların zaman tarafından bağlı ve mekân tarafından şartlanmış akıllarına irdeleyici bir lütuf olarak tasvir ediyoruz. İnsan aklı evren tarihini gözlerinin önüne getirmesi için bir başlangıç noktasına ihtiyaç duyar, ve ben ebediyetin tarihsel kavramına bu yakınlaşma biçimini size tedarik etmek için yönlendirildim. Fani akılda, tutarlılık İlk Sebep’e ihtiyaç duyar; bu sebeple Kâinatın Yaratıcısı’nı tüm yaratılmışların İlk Kaynak ver Mutlak Merkez’i olarak temel alıyoruz. Aynı zamanda, biz tüm yaratılmışların akıllarına Evlat ve Ruhaniyet’i, evren tarihinin bütün fazlarında ve yaratılma faaliyetinin tüm âlemlerinde Yaratıcı’yla birlikte eş ebedi olduğunu öğretiyoruz. Bunu yaparken biz; İlahi, Koşulsuz, Kâinatsal Mutlaklıkları’nın ve Cennet Adası’nın ebediyeti ve gerçekliği hakkında hiçbir biçimde saygısızlıkta bulunmuyoruz.

8:1.11 (92.1) Zamanın çocuklarının maddi aklının ebediyet içindeki Yaratıcı’yı algılamaları onların yeteri kadar erişebilecekleri bir noktadadır. Biz herhangi bir evladının gerçekle kendisini, ilk olarak çocuk-ebeveyn ilişkilerini anlamasıyla ve daha sonra bu kavramın genişleyerek bir bütünlük biçiminde aileyle kucaklaşması tarafından gerçekle en iyi bir biçimde bağdaştırabileceğinin bilincindeyiz. Bunun hemen ardından, evladın gelişen aklı aile ilişkilerinin kavramsallaşmasını toplum, ırk, dünya ve daha sonra evren, üstün evren ve hatta kâinatın âlemlerinin tümüne uygun bir biçimde aktarmaya ve onları bunun doğrultusunda düzenlemeye yetkin hale gelecektir.

2. Sınırsız Ruhaniyet’in Doğası

8:2.1 (92.2) Bütünleştirici Yaratan ebediyetten gelmiştir ve tamamiyle hiçbir koşullamadan bağımsız olarak Kâinatın Yaratıcısı ve Ebedi Evlat’la birlikte tek’tir. Sınırsız Ruhaniyet kusursuzlukla sadece Cennet Yaratıcısı’nın doğasını dışa vurmaz, aynı zamanda Özgün Evlat’ın doğasını da yansıtır.

8:2.2 (92.3) Üçüncül Kaynak ve Merkez birçok başlık altında bilinir. Evren Ruhaniyeti, Yüce Rehber, Bütünleştirici Yaratan, Kutsal Uygulayıcı, Sınırsız Akıl, Ruhaniyetlerin Ruhu, Cennet Ana Ruhaniyeti, Bütünleştirici Bünye, Nihai Yardımcı, Her Zaman Her Yerde Bulunan Ruhaniyet, Mutlak Akıl, ve Kutsal Eylem bunlardan birkaçıdır. Bununla birlikte kendisi zaman zaman Urantia üzerinde kâinat aklıyla karıştırılır.

8:2.3 (92.4) İlahiyatın Üçüncül Bireyi’ni Sınırsız Ruhaniyet olarak atfetmek tamamiyle uygundur, çünkü Tanrı ruhaniyettir. Fakat maddi yaratılmışlar maddeyi sadece yavan gerçeklik ve akıl olarak değerlendirme hatasına düşmeye eğilimlidirler. Eğer kendisi Sınırsız Gerçeklik, Kâinatsal Düzenleyici veya Kişilik Yardımcısı olarak çağrılırsa, maddenin kökeninde hüküm sürdüğü biçimde maddeyi ruhaniyet ile birlikte görmek Üçüncül Kaynak ve Merkez’in daha iyi bir şekilde kavranmasının önünü açacaktır.

8:2.4 (92.5) Sınırsız Ruhaniyet, kutsallığın bir evren açığa çıkarılışı olarak araştırılamaz olup bütünüyle insan kavramsallığının dışındadır. Ruhaniyet’in mutlaklığını hissetmek için sadece Kâinatın Yaratıcısı’nın sınırsızlığı üzerinde düşünmeniz ve Özgün Evlat’ın ebediyetinin merak dolu saygısının huzurunda olmanız gerekir.

8:2.5 (92.6) Sınırsızlığın Ruhaniyeti’nin kişiliğinde gerçekten bir gizem bulunur, fakat bu gizem Evlat ve Yaratıcı’da olan gizem kadar fazla değildir. Yaratıcı’nın doğasının tüm yönlerinde Bütünleştirici Yaratan kendi sınırsızlığını en etkili bir biçimde ortaya çıkarır. Üstün evren nihai olarak sınırsızlığa genişlese de; Bütünleştirici Bünye’nin ruhani mevcudiyeti, enerji düzenlemesi ve akli potansiyeli bu tür sınırı olmayan bir yaratılmışın ihtiyaçlarına cevap vermek için yeterli bulunacaktır.

8:2.6 (92.7) Kâinatın Yaratıcısı’nın sevgisinin, doğruluğunun ve kusursuzluğunun her türlü paylaşımında Sınırsız Ruhaniyet Ebedi Evlat’ın bağışlama özelliklerine benzer bir biçimde yakınlaşsa da ve bunun sonucunda Cennet İlahiyatları’nın muhteşem kâinata olan bağışlama hizmeti haline gelse de, kutsal Evlatlar Tanrı’nın sevgisini açığa çıkardıkları için ve kutsal Ruhaniyet Tanrı’nın bağışlamasını temsil ettiği için başından beri evrensel ve ebedi olarak her zaman Ruhaniyet bir bağışlama hizmetkârıdır.

8:2.7 (93.1) Ruhaniyet’in Tanrı’nın iyiliğinden daha fazlasına sahip olması mümkün değildir, çünkü iyiliğin tümü kökenini Tanrı’dan alır. Fakat Ruhaniyet’in eylemleri içerisinde böyle bir iyiliği biz daha iyi kavrayabiliriz. Yaratıcı’nın inançlılığı ve Evlat’ın sürekliliği âlemlerin maddi yaratılmışları ve ruhani varlıklarına Sınırsız Ruhaniyet’in kişiliklerinin sonu gelmez hizmetiyle ve sevgi dolu yardımıyla sahip olabilecekleri gerçeklik haline getirildi.

8:2.8 (93.2) Bütünleştirici Yaratan, Yaratıcı’nın sahip olduğu gerçeğin güzelliğinin ve karakterinin tümünü ondan alır. Bununla beraber, kutsallığın tüm bu ulvi özellikleri Üçüncül Kaynak ve Merkez’in sınırı ve koşulu olmayan aklının ebedi ve sınırsız bilgeliği altında ona bağlı olarak kâinat aklının üstünlüğe yakın düzeylerinde eş güdüm halindedir.

3. Ruhaniyet’in Yaratıcı ve Evlat’la olan İlişkisi

8:3.1 (93.3) Ebedi Evlat’ın Kâinatın Yaratıcısı’nın “ilk” mutlak ve sınırsız düşüncesinin kelimesel olarak dışavurumu olmasından dolayı, böylelikle mutlak düşünce-kelime birliğinin Yaratıcı-Evlat kişilik ilişkisi tarafından bütünlükçü bir faaliyet için “başat” olarak tamamlanmış yaratıcı kavramsallaşması veya tasarısının kusursuz uygulayıcısı Bütünleştirici Bünye’dir. Üçüncül Kaynak ve Merkez merkezi veya emredilen yaratımla birlikte aynı anda ebedileşir, ve sadece bu merkezi yaratım âlemler arasında mevcut bir biçimde ebedidir.

8:3.2 (93.4) Üçüncül Kaynak’ın kişilikleştirilmesinden itibaren, İlk Kaynak artık bireysel olarak evren yaratımına katılmaz. Kâinatın Yaratımı bu bağlamda tüm görevlerini onun Ebedi Evlat’ına devreder; benzer bir biçimde Ebedi Evlat tüm olası gücü ve otoriteyi Bütünleştirici Yaratan’a bahşeder.

8:3.3 (93.5) Ebedi Evlat ve Bütünleştirici Yaratan birliğin üyeleri olarak ve onların yardımcı kişilikleri vasıtasıyla varlığa kavuşturulan her Havona sonrası evreni tasarladı ve ona arzuladığı şekli verdi. Ruhaniyet, Evlat’ın Yaratıcı’yla ilk ve merkezi yaratımda elinde bulundurduğu ilişkinin aynısını Ruhaniyet tüm ardıl yaratımda Evlat’a karşı bulundurur.

8:3.4 (93.6) Ebedi Evlat’ın bir Yaratan Evlat’ı ve Sınırsız Ruhaniyet’in bir Yaratıcı Evlat’ı sizi ve sizin bulunduğunuz evreni yarattı; ve Yaratıcı inançlılıkla onların oluşturduklarını korurken bu oluşum bu Evren Evladı’na ve bu Evren Ruhaniyeti’ne çalışmalarını desteklemek ve onları sürdürmek için, aynı zamanda onların kendi yaratım süreçlerinin yaratılmışlarına hizmet için devredildi.

8:3.5 (93.7) Sınırsız Ruhaniyet, bütünüyle sevgi dolu Yaratıcı ve tamamiyle bağışlama dolu Evlat’ın zaman ve mekân üzerindeki tüm dünyalarda, gerçek-aşkı içerisinde yanıp tutuşan tüm ruhları kendilerine doğru çekmesinin ortak tasarılarını uygulamak için kurdukları etkin kurumdur. Ebedi Evlat onun Yaratıcı’sının âlemlerin yaratılmışlarının kusursuzluğa ulaşma tasarısını kabul ettiği bu andan itibaren, yükselişin projesi bir Yaratıcı-Evlat tasarısına dönüştü, ve aynı anda Sınırsız Ruhaniyet, Yaratıcı ve Evlat’ın birleşik ve ebedi olan niyetinin bütünleşmiş idarecisi haline geldi. Sınırsız Ruhaniyet bu görevi yerine getirerek tüm kaynaklarının kutsal mevcudiyetini ve ruhaniyet kişiliklerini Yaratıcı ve Evlat’a sunacağının teminatını verdi; ve bunun sonucunda kendisini yüceltilmiş varlığını sürdürmeye çalışan irade sahibi yaratılmışlarının göz kamaştırıcı tasarısını tamamiyle Cennet kusursuzluğunun kutsal doruklarına adadı.

8:3.6 (93.8) Sınırsız Ruhaniyet; Kâinatın Yaratıcısı ve onun Ebedi Evlat’ının tamamlanmışlığı, onların ayrıcalıklı doğası, ve onların kâinatsal açığa çıkarılışıdır. Yaratıcı-Evlat birlikteliğinin tüm bilgisi kutsal düşünce-söz birliğinin birleşik tanıtımcısı olarak Sınırsız Ruhaniyet vasıtasıyla sahip olunabilir.

8:3.7 (93.9) Ebedi Evlat, Kâinatın Yaratıcısı’na erişimin ona bağlanan tek çıkar yoludur; ve Sınırsız Ruhaniyet, Ebedi Evlat’a erişimin tek vasıtasıdır. Sadece Ruhaniyet’in sabır dolu hizmetiyle zamanın yükselen varlıkları Evlat’ı keşfedebilir.

8:3.8 (94.1) Kâinata dair her şeyin merkezinde, Sınırsız Ruhaniyet yükselen kutsal yolcular tarafından ulaşılabilecek Cennet İlahiyatları’nın ilkidir. Üçüncül Birey, İkincil ve Birincil Bireyleri kendi görüntüsüyle kaplayarak onları dışarıdan görünmez hale getirir, bu sebeple Evlat ve Yaratıcı’nın tanıtımını sağlayacak tüm adaylar tarafından her zaman ilk sırada kendisi ayırt edilmelidir.

8:3.9 (94.2) Buna ek olarak, diğer birçok biçimde Ruhaniyet eşit bir şekilde Yaratıcı ve Evlat’ı tanıtır ve buna benzer olarak ona hizmet eder.

4. Kutsal Hizmetin Ruhaniyeti

8:4.1 (94.3) Fiziksel evren içinde Cennet çekiminin her şeyi beraberinde tutmasına benzer bir biçimde, içinde Evlat’ın sözünün Tanrı düşüncesini ve “ete kemiğe büründürme zamanının” anlaşılacak bir biçimde aktardığı ruhsal evren, yardımcı Yaratanlar’ın bütünleşmiş doğasının sevgi dolu bağışlamasını gösterir. Fakat bu maddi ve ruhani yaratılmışlığın tümü içinde ve onun boyunca, Sınırsız Ruhaniyet ve onun ruhani doğumunun; onların eş güdüm halinde tasarımlarının ve yapımlarının akli yapıya sahip çocuklarına doğru kutsal ebeveynlerin bağışlama, sabır ve sonu gelmez şefkatinin hepsinin birleşmiş halini üzerinde gösterdiği bir büyük bir alan vardır. Akla yapılan sonsuza kadar sürecek olan bu hizmet Ruhaniyet’in kutsal karakterinin özüdür. Bununla beraber, Bütünleştirici Bünyenin ruhaniyet doğumu, hizmette bulunmak için olan bu kutsal istenç biçimindeki yardım etme arzusunun içinde yar alır.

8:4.2 (94.4) Tanrı sevgi, Evlat bağışlama, Ruhaniyet ise tüm akli yapıya sahip yaratılmışların kutsal sevgisinin ve bitmek bilmeyen bağışlama yardımı olan hizmettir. Ruhaniyet, Yaratıcı’nın sevgisi ve Evlat’ın bağışlamasının birey haline gelişidir; onun içinde evrensel hizmet için tüm bunlar ebedi bir biçimde bütünleşir. Ruhaniyet yaratılmışın yaratılması üzerine sevginin gösterilişidir, ve bu sevgi Yaratıcı ve Evlat’ın bir araya gelen sevgisidir.

8:4.3 (94.5) Urantia üzerinde Sınırsız Ruhaniyet, kâinatsal bir mevcudiyet olarak onun her zaman her yerde birden bulunuşu olarak bilinir; fakat Havona üzerinde onu, asli hizmetin kişisel mevcudiyeti olarak bilmelisiniz. Burada Cennet Ruhaniyeti’nin hizmeti, zaman ve mekânın dünyaları üzerinde onun eş güdüm halinde bulunan Ruhaniyetler’inin ve yaratılmış varlıklara hizmet ederek ona bağlı olarak görev yapan kişiliklerin her biri için örnek alınacak ve ilham verici biçimidir. Bu kutsal evrende Sınırsız Ruhaniyet, Ebedi Evlat’ın yedi aşkın görünüşüne katılır; buna benzer bir biçimde benzersiz Mikâil Evladı’yla birlikte Havona’nın döngülerine yapılan yedi bahşedilmişliğe katılır, ve bunun sonucunda ruhaniyet hizmetinin bu kusursuz döngülerin zirvesinde seyahat halinde olan zamanın her kutsal yolcusuna duygudaşlığın ve anlayışın ruhaniyet hizmeti haline gelir.

8:4.4 (94.6) Tanrı’nın bir Yaratan Evlat’ı gösterilen bir yerel evrende yaratma görevinin sorumluluğunu kabul ettiği zaman, Sınırsız Ruhaniyet’in kişilikleri Mikâil Evladı’nın yaratım serüveni görevinin peşinden gitmesinin yorulmak bilmeyen hizmetlerinde olduğu gibi sorumluluklarını yerine getireceklerine dair teminat verirler. Özellikle yerel evren Ana Ruhaniyetleri olan Yaratıcı Kız Evlatları’nın kişiliklerinde, ruhsal erişimin gittikçe yükselen seviyelerine maddi yaratılmışların yükselişini destelemek görevine Sınırsız Ruhaniyet’in kendisini adayışını buluruz. Buna ek olarak yaratım hizmetinin bu görevi, bahsi geçen niyetlerle kusursuz bir uyumda ve bu yerel evrenlerin Yaratan Evlatlar’ın kişilikleriyle yakın ilişkide yerine getirilir.

8:4.5 (94.7) Tanrı'nın Evlatları’nın bir evrene Yaratıcı’nın kişiliğinin açığa çıkarılışının bu devasa görevine katılımına benzer bir biçimde, Sınırsız Ruhaniyet her evrenin tüm çocuklarının bireysel akıllarına Yaratıcı ve Evlat’ın birleşik sevgisini açığa çıkarışın bitmek tükenmek bilmeyen hizmetine kendisini adamıştır. Bu yerel yaratılmışlarda Ruhaniyet, Tanrı'nın Evlatları’nın kesin olarak yaptığı gibi fani bedene benzer bir yapı içerisinde maddi ırklara gelmezler, fakat Sınırsız Ruhaniyet ve onun eş güdüm halindeki Ruhaniyetler’i bulundukları göksel mekândan aşağıya inerler, ve sizin yanınızda duran melekler olarak görünene ve dünyevi varoluşun düşük seviyedeki yolları için size rehberlikte bulununcaya kadar memnuniyet içinde mükemmel bir dizi kutsallığından feragat etmenin deneyimini yaşarlar.

8:4.6 (95.1) Sınırsız Ruhaniyet’in bu kutsallığının azalan dizisi sayesinde gerçekte bir birey olarak hayvan kökenli âlemlerin her varlığının yakınına gelebilir. Ve Ruhaniyet, tüm bunları her şeyin merkezinde olan İlahiyatın Üçüncül Birey varoluşu olarak kendisinin mevcudiyet değerini kesinlikle dışlamadan gerçekleştirir.

8:4.7 (95.2) Bütünleştirici Yaratan, gerçek anlamıyla ve sonsuza kadar evrensel bağışlama hizmetkârı olarak hizmette bulunan muhteşem kişiliktir. Ruhaniyet’in hizmetini kavramak için, kendisinin Yaratıcı’nın bitmek tükenmek bilmeyen sevgisinin ve Evlat’ın ebedi bağışlamasının birleşik tasviri olduğu gerçeğini enine boyuna düşünün. Buna rağmen Ruhaniyet’in hizmeti Ebedi Evlat ve Kâinatın Yaratıcısı’nın sadece tanıtılmasıyla sınırlı değildir. Sınırsız Ruhaniyet aynı zamanda kendi ismi altında ve kendisinin hakkı olarak âlem yaratılmışlarına hizmet etme gücünü elinde bulundurur; Üçüncül Birey kutsal saygınlığın bir parçasıdır ve kendi adına evrensel hizmetin bağışlamasını bahşeder.

8:4.8 (95.3) İnsan bu Sınırsız Ruhaniyet’in yaratılmış ailesinin daha düşük düzeyde bulunan sevgi dolu ve yorulmak nedir bilmeyen hizmetini daha fazla öğrendiğinde; Ebedi Evlat ve Kâinatın Yaratıcısı’nın bu bütünleşen Eylemi’nin benzersiz karakterini ve aşkın doğasını daha fazla bir biçimde takdir edecek ve onlara her zamankinden daha fazla hayranlık besleyecektir. Gerçekten, Ruhaniyet “Koruyucu’nun her zaman doğrunun üzerinde olan gözleri”dir ve “onların dualarına en başından beri açık olan kutsal kulaklar”ıdır.

5. Tanrı'nın Mevcudiyeti

8:5.1 (95.4) Sınırsız Ruhaniyet’in sıra dışı özelliği onun her zaman her yerde aynı anda bulunuşudur. Kâinat âlemlerinin tümü boyunca her yerde mevcut olan kutsal ve evrensel bir aklın varlığına oldukça benzer biçimde her yeri saran ruhaniyet bulunmaktadır. İlahiyat’ın İkincil ve Üçüncül bireyleri onların başından beri mevcut olan ruhaniyetleri tarafından tüm dünyalarda temsil edilirler.

8:5.2 (95.5) Yaratıcı sınırsızdır ve bu sebepten dolayı sadece kendi iradesi tarafından sınırlıdır. Düzenleyiciler’in bahşedilişinde ve kişiliğin kendi içerisindeki döngüsünde Yaratıcı tek başına hareket eder, fakat akli yapı varlıklarıyla olan ruhaniyet güçlerinin ilişkisinde Sınırsız Ruhaniyet ve Ebedi Evlat’ın kişiliklerini ve ruhaniyetlerini kullanır. Kendisi sahip olduğu iradesinin tercihiyle ruhani olarak Evlat’la veya Bütünleştirici Bünye ile eşit bir biçimde varoluş içindedir; çünkü kendisi Evlat’la birlikte ve Ruhaniyet’in içerisinde var olur. Yaratıcı kesin bir biçimde her yerde mevcuttur, ve biz onun mevcudiyetini, tüm bu farklı görünen fakat özünde birleşik olan güçlerin, etkilerin ve varoluşlarının herhangi birisi veya hepsi tarafından ve onların vasıtasıyla algılayabiliriz.

8:5.3 (95.6) Sizin kutsal yazılarınızda Tanrı'nın Ruhaniyeti kavramı değişken bir biçimde Cennet üzerindeki Sınırsız Ruhaniyet ve yerel evreninizin Yaratıcı Ruhaniyet’ini tanımlamak için kullanılmış gözlenmektedir. Kutsal Ruhaniyet, Cennet Sınırsız Ruhaniyeti’nin bu Yaratıcı Kız Evlatları’nın döngüsüdür. Kutsal Ruhaniyet her yerel evren için onların yerel niteliklerine uyumlu olan bir döngüdür ve bu yaratımın ruhsal âlemiyle sınırlıdır. Fakat şu unutulmamalıdır ki Sınırsız Ruhaniyet her zaman her yerde aynı anda bulunur.

8:5.4 (95.7) Birçok ruhsal etki bulunmaktadır, ve bunların tümü aslında bir tek’tir. Düşünce Düzenleyicileri’nin çalışması bile, tüm diğer etkilerden bağımsız olmasına rağmen, değişmeyen bir biçimde bir yerel evren Ana Ruhaniyet’in ve Sınırsız Ruhaniyet’in birleşik etkilerinin ruhaniyet hizmetiyle örtüşür. Bu ruhsal mevcudiyetler Urantia sakinlerinin yaşamlarında işlevini yerine getirirlerken bu süreç içerisinde biri diğerinden ayrı tutulamaz. Sizin akıllarınızda ve ruhlarınız üzerinde farklı olan kökenlerine rağmen onlar bir ruhaniyet olarak faaliyette bulunurlar. Buna ek olarak, bu birleşik ruhsal hizmet deneyimlendiğinde, bu hizmet “başından beri sizi hataya düşmekten koruyan ve yüksekte bulunan Yaratıcı’nızdan önce sizlere masumiyeti sunan bünye” olarak Yücelik’in etkisi haline gelir.

8:5.5 (96.1) Şunu unutmayınız ki: Sınırsız Ruhaniyet Bütünleştirici Bünye’dir; Yaratıcı ve Evlat beraberce onun içinde ve onun vasıtasıyla faaliyetlerini gerçekleştirir; o sadece kendisi olarak varoluş içerisinde değildir, fakat aynı zamanda Yaratıcı, Evlat ve Yaratıcı-Evlat olarak mevcuttur. Bunun farkındalığından ve birçok buna ilave sebeplerden dolayı Sınırsız Ruhaniyet’in ruhaniyet mevcudiyeti “Tanrı’nın ruhaniyeti” olarak sıklıkla atıfta bulunulur.

8:5.6 (96.2) Tüm ruhsal hizmetin ilişkisini Tanrı’nın ruhaniyeti olarak adlandırmak aynı zamanda tutarlı olacaktır, böyle bir bağlantısal iletişim Yaratıcı olan Tanrı, Evlat olan Tanrı, Ruhaniyet olan Tanrı ve hatta Yücelik olan Tanrı’nın ruhaniyeti olarak Yedi Katmanlı olan Tanrı’nın ruhaniyetlerinin tam anlamıyla birliğidir.

6. Sınırsız Ruhaniyet’in Kişiliği

8:6.1 (96.3) Üçüncül Kaynak ve Merkez’in uçsuz bucaksız dağıtımının ve çok geniş bir alana yayılan bahşedişinin onun kişiliğinin gerçeğinin apaçıklığını bulandırmasına veya onun değerini azaltmasına izin vermeyin. Sınırsız Ruhaniyet; bir evren varoluşu, bir ebedi eylem, bir kâinatsal güç, bir kutsal etki ve bir evren aklıdır. Kendisi tüm bunların hepsi ve onların sınırsız bir biçimde daha fazlasıdır, fakat tüm bu niteliklerinin yanı sıra o aynı zamanda gerçek ve kutsal bir kişiliktir.

8:6.2 (96.4) Sınırsız Ruhaniyet tamamlanmış ve kusursuz bir kişiliktir, Kâinatın Yaratıcısı ve Ebedi Evlat’ın kutsal eşiti ve yardımcısıdır. Bütünleştirici Yaratan, tıpkı Yaratıcı ve Evlat gibi, âlemlerin daha yüksek olan akli yapılarına benzer bir biçimde gerçek ve gözle görülebilir olarak gelmektedir; gerçekte bunlardan daha fazlası olarak kendisi, tüm yükselenlerin Evlat vasıtasıyla Yaratıcı’ya yaklaşmadan önce erişmek durumunda oldukları bünyedir.

8:6.3 (96.5) İlahiyatın Üçüncül Bireyi olan Sınırsız Ruhaniyet sizin karakterle birliktelik kurduğunuz tüm özelliklerden oluşmuştur. Ruhaniyet’e mutlak akıl kazandırılmıştır: “Ruhaniyet her şeyi ve hatta Tanrı’nın en derinliklerini irdeler.” Ruhaniyet sadece akılla değil aynı zamanda iradeyle de donatılmıştır. Kendisinin bu hediyelerinin bahşedilişi hususunda, “Fakat tüm bunlar tek ve özdeş olan Ruhaniyet’inin bir eseridir, bunu her insana ayrı ayrı ve kendi iradesi uyarınca paylaştırır” söylemi biçiminde kayıt altına alınmıştır.

8:6.4 (96.6) “Ruhaniyet sevgisi” ve aynı zamanda onların ıstırapları gerçektir; bu sebeple “Tanrı'nın Ruhaniyeti’nden üzüntü çekmeyin.” Sınırsız Ruhaniyet’i Cennet İlahiyatı veya yerel bir evren Yaratıcı Ruhaniyet’i olarak gözlemleyelim veya gözlemlemeyelim Bütünleştirici Yaratan sadece Üçüncül Kaynak ve Merkez değil, fakat aynı zamanda kutsal bir kişiliktir. Bu kutsal kişilik aynı zamanda evrene bir kişilik olarak karşılık verir. Ruhaniyet sizinle konuşur, tıpkı şu sözde olduğu gibi: “O bir kulağı Ruhaniyet’in ne söylediğini duyması için yarattı”. “Ruhaniyet kendisi olarak sizin için ricalarda bulunur.” Ruhaniyet yaratılmış varlıklar üzerinde doğrudan ve kişisel bir etkiyi kullanır, “Tanrı'nın Ruhaniyeti tarafından olabildiği kadar fazla bir biçimde yönlendirildiği için onlar Tanrı’nın evlatlarıdır.”

8:6.5 (96.7) Sınırsız Ruhaniyet’in kâinat âlemlerinin tümünün uzak dünyalarına olan hizmetinin olgusallığını dikkatle değerlendirmemize rağmen, Üçüncül Kaynak ve Merkez içinde kökenini alan çok çeşitli varlıkların söylenmeyen birliğinin içinde ve onun vasıtasıyla hareket eden bu aynı yardımcı İlahiyat’ı tasavvur etmemize rağmen, Ruhaniyet’in her zaman her yerde aynı anda bulunuşunu tanımamıza rağmen, bu aynı Üçüncül Kaynak ve Merkez’in her âlemin, her varlığın ve her şeyin Bütünleştirici Yaratan’ı olarak bir kişilik olduğunu yine de hala kabul ederiz.

8:6.6 (96.8) Âlemlerin yönetiminde Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet kusursuz ve ebedi bir biçimde birbirleriyle etkileşimde bulunarak ilişki halindedir. Her biri tüm yaratılmışlara bireysel bir hizmetin içinde olsa bile, tüm bu üçü kutsal ve mutlak olarak onları her zaman tek bir bütün yapan yaratımın ve hizmetin bir servisinde kenetlenmiştir.

8:6.7 (97.1) Ruhaniyet; Yaratıcı, Evlat ve tıpkı aynı zamanda onların ikisinin sonsuza kadar tek bir bütün olması gibi benzer bir biçimde var olduğundan dolayı, Sınırsız Ruhaniyet’in kişiliğinde Yaratıcı ve Evlat karşılıklı olarak her zaman koşulsuz kusursuzluğun içinde mevcuttur.

8:6.8 (97.2) [Zamanın Ataları tarafından Sınırsız Ruhaniyet’in doğasını ve eserini tasvir etmek için Uversa’nın bir Kutsal Danışmanı tarafından Urantia üzerinde sunulmuştur.]

9. Makale - Sınırsız Ruhaniyet’in Evren ile İlişkisi

Urantia’nın Kitabı

9. Makale

Sınırsız Ruhaniyet’in Evren ile İlişkisi

9:0.1 (98.1) CENNET’in mevcudiyetinde Kâinatın Yaratıcısı ve Ebedi Evlat kendilerini kişileştirmek için bir araya geldiklerinde şaşırtıcı bir durum meydana geldi. Bu ebediyet durumunda hiçbir şey, Bütünleştirici Bünye’nin mutlak akılla eş güdüm halinde bulunan ve enerji işletiminin benzersiz ayrıcalıklarıyla bahşedilmiş bir sınırsız ruhaniyet olarak kişilikleştirmesinin önceden belirticisi olamaz. Onun varlığa bürünüşü, kişilik mutlaklığının engellerinden ve merkezileştirilmiş kusursuzluğun bağlarından Yaratıcı’nın kurtuluşunu sağlar ve böylelikle onun özgürleşmesini tamamlamış olur. Ve bu özgürleşme, daha sonra açığa çıkacak olan evrimleşen âlemlerin maddi yaratılmışlarına bile hizmet halinde bulunan ruhaniyetler olarak yardımda bulunmaya fazlasıyla uyum sağlamış varlıkları yaratmak amacıyla Bütünleştirici Bünye’nin muhteşem kudretinde açığa çıkarılmıştır.

9:0.2 (98.2) Yaratıcı sevgi ve iradesini yerine getirmede, ruhsal fikir ve niyette sınırsızdır; o evrensel koruyucudur. Evlat doğrunun bilgisine sahiplikte ve bilgelikte, ruhsal dışavurumda ve onun anlamlandırılmasında sınırsızdır; o evrensel gerçeğin açığa çıkarıcısıdır. Cennet gücün bahşedilişinin potansiyelinde ve enerji üstünlüğünün büyüklük ölçeğinde sınırsızdır; o evrensel düzen sağlayıcısıdır. Bütünleştirici Bünye, tüm var olan evren enerjilerini, tüm mevcut evren ruhaniyetlerini ve tüm gerçek evren akli yapılarını düzenlemek için birleşimin benzersiz ayrıcalığı olan sınırsız yetiyi elinde bulundurur; Üçüncül Kaynak ve Merkez, Kâinatın Yaratıcısı’nın ebedi niyeti ve kutsal tasarısının sonucunda açığa çıktığı haliyle çeşitli yaratılmışların ve çok katmanlı enerjilerin evrensel birleştiricisidir.

9:0.3 (98.3) Bütünleştirici Yaratan olarak Sınırsız Ruhaniyet evrensel ve kutsal bir yardımcıdır. Ruhaniyet sonu gelmez bir biçimde Evlat’ın bağışlamasına ve Yaratıcı’nın sevgisine hizmet eder, ve bunu Cennet Kutsal Üçlemesi’nin doğruluğu savunan, farklılıklar göstermeyen tutarlı ve değişmez adaletiyle bile uyumlu halde gerçekleştirir. Onun etkisi ve kişilikleri en başından beri sizin en yakınınızdadır; onlar tüm gerçekliğiyle sizi bilir ve içten bir biçimde sizi anlar.

9:0.4 (98.4) Âlemler boyunca Bütünleştirici Bünye’nin kurumları durmak bilmeden tüm mekânın güçleri ve enerjilerinin işletilmesini sağlarlar. İlk Kaynak ve Merkez’in sahip olduğu niteliğe benzer bir biçimde, Üçüncül Kaynak ve Merkez ruhsallıkla ve maddeyle etkileşim halindedir. Bütünleştirici Bünye, anlamların ve maddelerin, buna ek olarak enerjiler, akıllar ve ruhaniyetler olarak değerlerin tümünün içinde bir araya geldiği Tanrı’nın bütünlüğünün bir açığa çıkışıdır.

9:0.5 (98.5) Sınırsız Ruhaniyet tüm mekânı kapsamı altına alır ve içine nüfuz eder; o ebediyetin döngüsünde ikame eder; bununla birlikte Yaratıcı ve Evlat gibi Ruhaniyet mutlak bir biçimde kusursuz ve değişmezdir.

1. Üçüncül Kaynak ve Merkez’in Özellikleri

9:1.1 (98.6) Üçüncül Kaynak ve Merkez, bahse konu ilişkiyi atfeden isimlerin tümünde ve onun hizmetinin tanınmasında “Ruhaniyet olarak Tanrı, Yaratıcı olan Tanrı’nın ve Evlat olan Tanrı’nın kutsal eşiti ve onların eş güdüm halindeki kişiliği olarak” birçok isim altında bilinir. Sınırsız Ruhaniyet olarak o, her zaman her yerde bulunan ruhsal bir etkidir. Evrensel İdareci olarak güç-denetleyici yaratılmışların atası ve mekânın kâinatsal güçlerinin etkinleştiricisidir. Bütünleştirici Bünye olarak o, Yaratıcı-Evlat’ın yönetici birlikteliğinin eş temsilcisidir. Mutlak Akıl olarak o, âlemler boyunca ussal bahşedilişin kaynağıdır. Eylem olan Tanrı olarak o, hareketin, değişimin ve ilişkinin görünürdeki atasıdır.

9:1.2 (99.1) Üçüncül Kaynak ve Merkez’in bir takım özellikleri Yaratıcı’dan türemiş olup, bazıları ise kaynağını Evlat’dan almaktadır. Bunların dışında kalanlar ise etkin ve kişisel bir biçimde Yaratıcı veya Evlat’ın mevcudiyetinde gözlenemese de; bu özellikler, Üçüncül Kaynak ve Merkez’i ebedileştiren Yaratıcı-Evlat birlikteliğinin Cennet’in mutlaklığının ebedi gerçekliğinin farkındalığında ve onunla uyum halinde devamlı bir biçimde faaliyette bulunuyor olmasının varsayımının dışında başka bir biçimde açıklanamazlar. Bütünleştirici Yaratan, Birincil ve İkincil İlahiyat Bireyleri’nin sınırsız ve bütünleşmiş kavramsallaşmasının tamamlanmışlığını mevcudiyetiyle somutlaştırır.

9:1.3 (99.2) Yaratıcı’yı özgün bir yaratan ve Evlat’ı ruhani bir idareci olarak tahayyül ederken, Üçüncül Kaynak ve Merkez’i sınırsız eş güdümün bir hizmetkârı biçiminde olan evrensel bir denetleyici olarak düşünmeniz gerekir. Bütünleştirici Bünye tüm mevcut gerçekliğin bağdaştırıcısıdır; o Yaratıcı’nın düşüncesinin ve Evlat’ın sözünün İlahi muhafaza yeridir, ve eylemlerinde merkezi Ada’nın maddi mutlaklığının ebedi bir biçimde saygın bilinci içerisinde hareket eder. Cennet Kutsal Üçlemesi ilerleyişin evrensel emrinin hükmünü verdi, ve bu bağlamda Tanrı’nın takdiri ilahisi Bütünleştirici Yaratan’ın ve evrimleşen Yüce Varlık’ın nüfuz alanını oluşturur. Hiçbir mevcut veya oluşum içerisinde olan gerçeklik Üçüncül Kaynak ve Merkez’in nihai ilişkisinden kaçamaz.

9:1.4 (99.3) Kâinatın Yaratıcısı enerji öncesi, ruhaniyet öncesi ve kişiliğin âlemleri üzerinde hâkimiyet sahibidir; Ebedi Evlat ruhsal eylemlerin alanlarında üstündür; Cennet Adası’nın mevcudiyeti fiziksel enerjinin ve maddileştiren gücün nüfuz alanını birleştirir; Bütünleştirici Bünye, Evlat’ı temsil eden sadece sınırsız bir ruhaniyet olarak faaliyette bulunmaz, aynı zamanda Cennet’in enerjilerinin ve güçlerinin kâinatsal bir işletimcisi olarak görev yapar, böylelikle mutlak ve evrensel aklı mevcut hale getirir. Bütünleştirici Bünye, yapıcı ve benzersiz bir kişilik olarak özellikle ruhsal değerlerin daha yüksek alanlarında, fiziksel-enerji ilişkilerinde ve gerçek akıl anlamlarında olmak üzere muhteşem kâinat boyunca faaliyette bulunur. Daha ayrıntılı olarak o, her ne zaman ve her nerde olursa olsun enerji ve ruhaniyet etkileşim ve birliktelik içinde girdiğinde faaliyette bulunur; aklıyla birlikte tüm tepkimelere üstünlük kurar, ruhsal dünyada muhteşem gücünü elinde barındırır, ve buna ek olarak enerji ve maddi üzerinde çok büyük bir etkiyi ortaya koyar. Her zaman Üçüncül Kaynak, İlk Kaynak ve Merkez’in doğasının dışavurumsal halidir.

9:1.5 (99.4) Üçüncül Kaynak ve Merkez kusursuz bir biçimde ve herhangi bir koşuldan bağımsız olarak İlk Kaynak ve Merkez’in her zaman her yerde aynı anda bulunma özelliğini paylaşır, ve bu bakımdan bazı durumlarda Her Zaman Her Yerde Bulunan Ruhaniyet olarak adlandırılır. Alışılmışın biraz dışında ve fazlasıyla kişisel bir biçimde aklın Tanrı’sı Kâinatın Yaratıcısı’nın ve onun Ebedi Evladı’nın her şeyin bilgisine sahip oluşuna dair niteliğini paylaşır; Ruhaniyet’in bilgisi bu bakımdan çok derin ve eksiksizdir. Bütünleştirici Yaratan, Kâinatın Yaratıcısı’nın her şeye gücünün yetme özelliğinin belirli fazlarını dışa vurur, fakat kendisi gerçekte sadece aklın nüfuz alanında her şeye kadirdir. Üçüncül İlahi Birey akıl âlemlerinin evrensel idarecisi ve ussal merkezidir; burada onun egemenliği her hangi bir koşuldan bağımsız olduğu için o mutlaktır.

9:1.6 (99.5) Bütünleştirici Bünye, Yaratan-Evlat birlikteliği tarafından olumlu yönde yönlendiriliyormuş gibi görünebilir, fakat onun tüm eylemleri Yaratıcı-Cennet ilişkisini tanımak için ortaya çıkar. Zaman zaman ve bazı belirli faaliyetlerinde o, Yüce olan Tanrı ve Nihai olan Tanrı gibi deneyimsel İlahiyatlar’ın tamamlanmamış gelişimini telafi ediyormuş gibi görünür.

9:1.7 (100.1) Ve burada sınırsız bir gizem mevcuttur: Sınırsız’ın kendi sınırsızlığını Evlat içinde ve Cennet olarak eş zamanlı bir biçimde açığa çıkarışı, ve bunun sonucunda kutsallıkta, Evlat’ın ruhani doğasının yansımasında ve Cennet işleyişini etkinleştirmeye yetkinlikte Tanrı’ya eşit bir varlık olarak buradan mevcudiyete bürünür. Bu varlık, duruma bağlı bir biçimde egemenliğin emri altındadır, fakat birçok biçimde eylem bakımdan bariz olarak çok yönlüdür. Ve eylem bakımından bu tür apaçık üstünlük, Cennet Adası’nın kâinatsal dışavurumu olan fiziksel çekiminden bile daha üstün olan Üçüncül Kaynak ve Merkez’in bir özelliğinde dışa vurulmuştur.

9:1.8 (100.2) Enerji ve maddi şeyleri kapsamına alan bu fiziksel yüksek denetime ek olarak; Sınırsız Ruhaniyet üstün bir biçimde, onun ruhsal hizmetinde oldukça seçkin bir biçimde açığa çıkarılmış olan sabrın, bağışlamanın ve sevginin bu özellikleriyle bahşedilmiştir. Ruhaniyet yüce bir biçimde sevgiye hizmet etmeye ve bağışlamayla adaleti etkisi altına almaya yetkindir. Ruhaniyet olan Tanrı, Benzersiz ve Ebedi Evlat’ın bağışlayıcı sevgisinin ve tanrısal iyiliğinin tümünü elinde barındırır. Evreninizin kökeni adaletin örsü ve mahrumiyetin çekici arasında şekillenmiştir, fakat çekici elinde bulunduranlar Sınırsız Ruhaniyet’in ruhaniyet doğumu biçimindeki bağışlamanın çocuklarıdır.

2. Her Zaman Her Yerde Aynı Anda Bulunan Ruhaniyet

9:2.1 (100.3) Tanrı ruhani üç katmanlıdır: Tanrı öncelikle kendisi olarak bir ruhaniyettir; buna ek olarak kendi Evlat’ının içinde herhangi bir koşuldan bağımsız olarak ruhaniyet biçimde ortaya çıkar; ve son olarak akılla birliktelik halinde bulunan ruhaniyet olarak Bütünleştirici Bünye’nin içindedir. Ve bu ruhsal gerçekliklere ek olarak, Yüce Varlık’ın, Nihai İlahiyat’ın ve İlahi Mutlaklık’ın ruhaniyetleri olarak deneyimsel ruhaniyet olgular bütününün düzeylerini algılayabildiğimizi düşünmekteyiz.

9:2.2 (100.4) Sınırsız Ruhaniyet, tıpkı Evlat’ın Kâinatın Yaratıcısı’nın bir tamamlayıcısı olduğu gibi aynı ölçekte Ebedi Evlat’ın bir tamamlayıcısıdır. Ebedi Evlat, Yaratıcı’nın ruhsallaştırılmış bir kişilikleştirilmesidir; Sınırsız Ruhaniyet ise Ebedi Evlat ve Kâinatın Yaratıcısı’nın kişileşmiş bir ruhsallaştırılışıdır.

9:2.3 (100.5) Urantia insanlarını doğrudan bir biçimde Cennet İlahiyatları’na bağlayan kısıtlanmamış birçok ruhsal güç hatları ve maddeler üstü güç kaynakları bulunmaktadır. Bunların arasında; Düşünce Denetleyicileri’nin Kâinatın Yaratıcısı’yla doğrudan ilişkisi, Ebedi Evlat’ın ısrarlı ruhsal-çekim yönlendirmesinin çok geniş etkisi, ve Bütünleştirici Bünye’nin ruhsal varoluşu mevcuttur. Bu noktada, Ruhaniyet ve Evlat’ın ruhaniyetleri arasında yükümlü oldukları faaliyetleri bakımından bir fark bulunmaktadır. Üçüncül Birey kendi ruhsal hizmeti içinde akıl ve ruhaniyetle beraber veya yalnız ruhaniyet olarak faaliyette bulunabilir.

9:2.4 (100.6) Bu Cennet mevcudiyetlerine ek olarak, Urantialı unsurlar yüce kusursuzluk hedefine ve kutsallığın nihai amaçlarına yukarı ve derinlemesine doğru, niyetin gerçekliğine ve kalbin dürüstlüğüne başından beri onları taşıyacak bu evrenlerin sevgi dolu kişiliklerinin neredeyse sonu olmayan dizilimleriyle beraber yerel ve aşkın evrenin ruhsal etkilerinden ve eylemlerinden yararlandılar

9:2.5 (100.7) Ebedi Evlat’ın kâinatsal ruhaniyetinin mevcudiyeti tamamiyle bizim bilgisine sahip olduğumuz niteliktedir, biz hiçbir hataya yer bırakmadan onu tanırız. Üçüncül İlahi Birey’i olan Sınırsız Ruhaniyet’in mevcudiyetini, fani insanın bile bilebileceği bir biçimde, insan aklının ırklarına bahşedilmiş olan yerel evrenin Kutsal Ruhaniyet’i olarak faaliyet gösteren bu kutsal etkinin cömert ihsanlarını maddi yaratılmışlar gerçekte deneyimleyebilir. İnsanoğulları Kâinatın Yaratıcısı’nın birey dışı mevcudiyeti olan Düzenleyici’nin bilincine bir ölçüde varabilir. İnsan hizmetinde onun ruhsallaştırılması ve ahlaksal olarak yükseltilmesi için çalışan bu kutsal ruhaniyetlerin hepsi eş zamanlı olarak faaliyette bulunur ve onlar kusursuz bir eş güdüm halindedir. Fani yükselişin ve kusursuzluğa erişimin tasarılarının ruhsal işletim görevinde onlar bir tek bütün halindedirler.

3. Evrensel İdareci

9:3.1 (101.1) Cennet Adası fiziksel çekimin özü ve kaynağıdır; ve bu durum çekimin fiziksel kâinat âlemlerinin tümünde en gerçek ve ebedi olarak üzerinde emin olunabilecek şeylerden biri olduğu hususunda sizi yeterli bir ölçüde bilgilendirmeye yetkindir. Kendisine emanet edilen ve faaliyetlerinde birliktelik halinde olduğu Üçüncül Kaynak ve Merkez’in kişiliğiyle birlikte Yaratıcı ve Evlat tarafından bütünleşmiş bir biçimde sağlanan güçler ve enerjilerin dışında, bu çekim hiçbir biçimde değiştirilemez veya ortadan kaldırılamaz.

9:3.2 (101.2) Sınırsız Ruhaniyet benzersiz ve muhteşem bir gücü elinde barındırır, bu ise karşı-çekimdir. Bu güç gözle görülen bir biçimde işlevsel olarak ne Yaratıcı’da ne de Evlat’da mevcut değildir. Maddi çekimin etkisine karşı koyma yetisi Üçüncül Kaynak’ın doğasındadır, ve bu yeti Bütünleştirici Bünye’nin evren ilişkilerinin belirli fazlarında sergilenen bireysel tepkimelerinde açığa çıkarılmıştır. Ve bu özgün özellik Sınırsız Ruhaniyet’in daha yüksekte bulunan belirli kişiliklerine iletilebilir bir niteliktedir.

9:3.3 (101.3) Karşı-çekim yerel bir çerçevelenmişlik içerisinde çekimi ortadan kaldırabilir; bu eylemi eşit güç mevcudiyetinin uygulanması sayesinde yapar. Bu yapı görevini sadece maddi çekimle olan kaynaksal ilişkisi sayesinde yerine getirir, bu bakımdan aklın bir eylemi değildir. Bir denge çarkı olan jireskop’un çekim-karşıtlığı ve ona dayanıklılığı bahse konu karşı-çekimin etkisinin uygun bir örneğidir, fakat bu durum karşı-çekimin sebebini sergilemede hiçbir öneme sahip değildir.

9:3.4 (101.4) Bütünleştirici Bünye daha ileri bir biçimde kuvveti aşan ve enerjiyi etkisiz hale getiren güçleri ortaya koyar. Bu tür güçler maddileştirme seviyesine kadar enerjiyi düşürme vasıtasıyla ve daha sizin için bilinmez olan diğer yöntemler tarafından görevlerini yerine getirir.

9:3.5 (101.5) Bütünleştirici Bünye ne bir enerji, ne bir enerji kaynağı, ne de enerjinin nihai sonudur; bunun yerine o enerjinin işletimcisidir. Bütünleştirici Bünye; devinim, değişim, değişiklik, eş güdüm, sabitleştirme ve denkleştirmeden oluşan bir eylemdir. Cennet’in doğrudan veya dolaylı denetimine bağımlı olan bu enerjiler, doğası gereği Üçüncül Kaynak ve Merkez ve onun çok katmanlı kurumlarının eylemleriyle karşılıklı etkileşim içerisindedir.

9:3.6 (101.6) Kâinat âlemlerinin tümü, Üçüncül Kaynak ve Merkez’in güç-denetim yaratılmışları tarafından çevrelenmiştir: bunlar fiziksel denetimciler, güç yöneticileri, güç merkezleri ve fiziksel enerjilerin istikrara kavuşturulması ve düzenlenmesiyle ilgilenen Eylem olan Tanrı’nın diğer temsilcileridir. Fiziksel işlevin bu benzersiz yaratılmışlıklarının hepsi, muhteşem kâinatın enerjilerini ve maddenin fiziksel dengesini kendi çabalarında oluşturmak için kullanılan karşı-çekim gibi güç düzenlemesinin çeşitli özelliklerinin tümünü elinde bulundurur.

9:3.7 (101.7) Eylem olan Tanrı’nın tüm maddi eylemleri onun Cennet Adası’yla olan faaliyetiyle ilişkili olmak üzere ortaya çıkar, ve gücün bu kurumları ebedi Ada’nın mutlaklığının tümüyle bilincinde ve hatta ona bağımlıdır. Fakat Bütünleştirici Bünye Cennet’e karşılık olarak veya onun için hareket içinde bulunmaz. O bireysel olarak Yaratıcı ve Evlat için eylemlerini gerçekleştirir. Cennet bir birey değildir. Üçüncül Kaynak ve Merkez’in birey olmayan, birey dışı ve ayrıca kişisel olmayan faaliyetleri Bütünleştirici Bünye’nin tamamiyle iradesi dâhilinde gerçekleşen eylemleridir; onlar herhangi bir şeyin veya birinin yansıması, türemesi veya sonuçları değildir.

9:3.8 (101.8) Cennet sınırsızlığın bir işleyişidir; Eylem olan Tanrı ise bu işleyişi etkinleştirendir. Cennet sınırsızlığın maddi dayanak noktasıdır; Üçüncül Kaynak ve Merkez’in kurumları, maddi seviyeyi yönlendiren ve fiziksel yaratılışın işleyişine kendiliğinden kendisini gerçekleştirmeyi aşılayan akli yapı kaldıraçlarıdır.

4. Mutlak Akıl

9:4.1 (102.1) Üçüncül Kaynak ve Merkez’in fiziksel ve ruhsal özelliklerinden farklı olarak onun bir akli doğası bulunur. Böyle bir doğa ilişki halinde olamaz, fakat kişisel olmayan bir biçimde ussal olarak birliktelik içerisindedir. Bu durum Üçüncül Birey’in ruhsal karakteri ve fiziksel özelliklerinden faaliyetin akıl seviyeleri üzerinde ayırt edilebilir, fakat kişiliklerin kavranması için bu doğa hiçbir zaman fiziksel veya ruhsal dışavurumlardan bağımsız bir biçimde faaliyette bulunmaz.

9:4.2 (102.2) Mutlak akıl Üçüncül Birey’in aklıdır; bu akıl Ruhaniyet olan Tanrı’nın kişiliğinden ayrılamaz. Varlıklar içerisinde faaliyette bulunan biçimiyle akıl enerjiden, ruhaniyetten veya her ikisinden de ayrık değildir. Akıl enerjinin doğasında bulunmaz; bunun yerine enerji akıl karşısında algılayıcı bir konumda ve onunla ilişkilidir; akıl enerji üzerine konumlandırılabilir, fakat bilinç saf bir biçimde maddi düzeyin doğasında bulunmaz. Akıl katışıksız ruhaniyete eklenmek zorunda değildir, çünkü ruhaniyet kendiliğinden bilinç sahibi ve kimliğini tamamiyle açığa çıkarıcıdır. Ruhaniyet her zaman akıl sahibidir, ve belirli bir biçimde mantık doğrultusunda hareket eder. Onun ussal nitelikleri gözlemlediğiniz bu veya şu akıllar, hatta tabirinize göre akıl öncesi veya yüksek akıl olabilir, fakat kesin olan bir şey vardır ki bu akıl düşünmenin ve bilgiye sahipliğin eşleniği olan bir akıldır. Ruhaniyetin içeriksel derinliği aklın bilincini aşar, onu dönüşüme uğratır ve yapısal olarak ona öncüllük eder.

9:4.3 (102.3) Bütünleştirici Yaratan, kâinatsal akli yapıların âlemleri olarak sadece aklın nüfuz alanında mutlaktır. Üçüncül Kaynak ve Merkez’in aklı sınırsızdır; ve bu akıl bütünüyle kâinat âlemlerinin tümünün etken ve işleyen akıl döngüleri karşısında aşkın bir konumdadır. Yedi aşkın evrenin akıl bahşedilmişlikleri, Bütünleştirici Yaratan’ın öncül kişilikleri olan Yedi Üstün Ruhaniyet’den türemiştir. Bu Üstün Ruhaniyetler kâinat aklı olarak aklı muhteşem kâinata dağıtır, ve sizin yerel evreniniz Orvonton kökenli olan kâinatsal aklın Nebadon’a özgü değişik bir biçimi tarafından etki altına alınmıştır.

9:4.4 (102.4) Sınırsız akıl zamanı göz ardı eder, nihai akıl zaman karşısında aşkınlaşır ve onun üzerine geçer, kâinat aklı ise zaman tarafından koşullanır. Ve böylelikle mekânla birlikte: Sınırsız Akıl mekândan bağımsızdır, fakat köken bakımından sınırsızlıktan aklın emir-yardımcı düzeylerine kadar oluşturulurken, akli yapı mekânın kısıtlanması ve onun göz ardı edilemeyecek gerçekliğiyle artan bir biçimde yüzleşmesi gerekir.

9:4.5 (102.5) Kâinatsal kuvvet, tıpkı kâinatsal aklın ruhaniyet ile karşılıklı etkileşim halinde bulunması gibi akılla karşılık bir ilişki halindedir. Ruhaniyet kutsal bir niyettir, ve ruhani akıl eylem bakımından bu nedenle aynı ölçekte kutsal bir niyettir. Enerji bir meta, akıl ise anlam, ruhaniyet bir değerdir. Zaman ve mekân içinde bile; ebediyet bakımından fikir veren, birliktelik içindeki enerji ve ruhaniyet arasında bu göreceli ilişkileri akıl oluşturur.

9:4.6 (102.6) Akıl ruhaniyetin değerlerini ussal anlamlara dönüştürür; iradeyi kullanma durumu, aklın anlamlarına maddi ve ruhani nüfuz alanlarında hayat kazandıracak güce sahiptir. Cennet yükselişi; ruhaniyette, akılda ve enerjide göreceli ve farklılaşan bir büyümeyle iç içedir. Kişilik, deneyimsel bireyselliğin bu bileşenlerinin bütünleştiricisidir.

5. Aklın Hizmeti

9:5.1 (102.7) Üçüncül Kaynak ve Merkez akıl bakımından sınırsızdır. Evren eğer sınırsızlığa doğru bir biçimde büyüme içerisinde ilerlemesini sürdürecekse; onun akli kapasitesi, sınırı olmayan sayıda yaratılmışlara uygun akıl ve buna imkân sağlayacak ussal diğer koşulları onlara ihsan edilmeye yetkin halde olacaktır.

9:5.2 (102.8) Üçüncül Birey, yaratılmış aklın nüfuz alanında, onunla eş güdüm halinde olan ve onun emri altında görev yapan yardımcılarıyla birlikte yüceliğin idareciliğini yapar. Yaratılmış aklın âlemleri Üçüncül Kaynak ve Evren’de ayrıcalıklı kökenine sahiptir; o aklın bahşedicisidir. Yaratıcı nüveleri bile, Sınırsız Ruhaniyet’in ruhsal faaliyetleri ve akli eylemleri tarafından onlar için buna uygun yol düzgün bir biçimde hazırlanana kadar insanların akıllarında ikamet etmeyi imkânsız bulurlar.

9:5.3 (103.1) Aklın benzersiz özelliği onun bu kadar geniş bir yaşam üzerinde bahşedilebilir olmasıdır. Onun yaratıcı ve yaratılmış birlikteliğiyle Üçüncül Kaynak ve Merkez, tüm âlemler üzerindeki bütün akıllara hizmet eder. Yerel evrenlerin emir-yardımcıları vasıtasıyla tüm insan ve alt-insan akli yapılarına hizmet eder, fiziksel denetleyicilerin kurumsallığı vasıtasıyla yaşayan şeylerin en ilkel çeşitleri olan en düşük düzeyde deneyimleme yetisinden yoksun varlıklara bile hizmet eder. Bununla beraber her zaman aklın doğrultusunda bir akıl-ruhaniyet veya akıl-enerji kişiliklerinin hizmetkârıdır.

9:5.4 (103.2) Üçüncül İlahiyat Bireyi aklın kökeni olduğu için, evrimsel irade yaratılmışlarının Sınırsız Ruhaniyet hakkında algılanabilir kavramsallaştırmalar oluşturmayı Kâinatın Yaratıcısı veya Ebedi Evlat’dan herhangi biri hakkında bunu yapmaktan daha kolay bulmaları fazlasıyla olağandır. Bütünleştirici Yaratan’ın gerçekliği insan aklının varoluşunun tam da kendisinde kusursuz olmayan bir biçimde açığa çıkarılmıştır. Bütünleştirici Yaratan kâinatsal aklın atasıdır, buna ek olarak insan aklı bireyselleştirilmiş bir döngü ve yerel evrende Üçüncül Kaynak ve Merkez’in bir Yaratıcı Kız’ı tarafından bahşedildiği şekliyle kâinatsal aklın bir birey dışı bölümüdür.

9:5.5 (103.3) Üçüncül Birey aklın kökeni olduğu için, aklın tüm olgularının kutsal olmak zorunda olacağı gibi bir varsayımda bulunmayın. İnsanın sahip olduğu akli yapısı hayvan ırklarının maddi kökeninden gelmektedir. Evren akli yapısı ise, Cennet’in uyumu ve güzelliğinin gerçek bir açığa çıkarılışı olan fiziksel doğadan farklı olarak akıl olan Tanrı’nın gerçek bir açığa çıkarılışından başka bir şey değildir. Kusursuzluk doğanın içindedir, fakat doğa başlı başına kusursuz değildir. Bütünleştirici Yaratan aklın kökenidir, fakat akıl yine bu bağlamda başlı başına Bütünleştirici Yaratan değildir.

9:5.6 (103.4) Urantia üzerinde akıl, sizin olgunlaşmamış insan doğanızın evrimleşen mantıksallığı ve düşünce kusursuzluğunun temeli arasındaki bir uzlaşmanın ürünüdür. Sizin ussal evriminiz için yaratılan tasarı gerçekte ilahi olan kusursuzluklardan bir tanesidir, fakat bedeninizin sizlere ev sahipliği yaptığı bünye içerisinde yaşamaya devam ettikçe bu kutsal hedefin gerisinde kalmaya devam edeceksiniz. Akıl bütünüyle kutsal köken içindedir, ve o kutsal nihai bir sona sahiptir; fakat sizin fani akıllarınız bu yapı içerisinde henüz bu kutsal soylulukta içinde barınmazlar.

9:5.7 (103.5) Çok fazla sıklıkla ve bunların hepsinde akıllarınıza samimi olmayan bir biçimde zarar verip, onları doğruluk dışına çıkarak dağlamaktasınız; onların hayvanlara özgü olan bir korku duymalarına sebep olmakta ve onları gereksiz olan endişelerle işlemez hale getirmektesiniz. Bu nedenle aklın kökeni kutsal olmasına rağmen; akıl, yükselişte olan dünyanızda sizin bildiğiniz gibi bırakınız kendisine duyulabilecek hayranlık veya ona yapılacak ibadet şöyle dursun, büyük bir beğeninin öznesi olması bile beklenemez. Olgunlaşmamış ve etkin bir durumda olmayan insanın akli yapısı hakkındaki düşünceler sadece teması alçak gönüllülük olan tepkimelere yol açmalıdır.

6. Akıl-Çekim Döngüsü

9:6.1 (103.6) Kâinatsal akli yapı olan Üçüncül Kaynak ve Merkez; tüm yaratılmışlardaki her aklın ve her usun kişisel olarak bilincine sahiptir. Buna ek olarak, uçsuz bucaksız âlemlerde akıl ihsan edilen ruhsal, morontial ve fiziksel bu tüm yaratılmışlarla bireysel ve kusursuz bir ilişkiyi sürdürür. Aklın tüm bu eylemleri Üçüncül Kaynak ve Merkez’de odaklanan akıl-çekim döngüsünde algılanabilir ve bu çekim Sınırsız Ruhaniyet’in bireysel bilincinin bir parçasıdır.

9:6.2 (103.7) Yaratıcı tüm kişilik kavramsallaşmasını kendisine doğru çektiği ve Evlat bütün ruhsal gerçekliği üzerinde topladığı, bununla beraber Bütünleştirici Bünye bir çekim kuvvetini tüm akıllar üzerinde uyguladığı kadar; aynı ölçüde o, koşulsuz olarak evren aklı döngüsünü denetler ve onun üzerinde üstünlük kurar. Tüm gerçek ve samimi ussal değerler, kutsal düşüncelerin ve kusursuz fikirlerin bütünü hataya yer bırakmayacak bir biçimde aklın bu mutlak döngüsüne doğru çekilir.

9:6.3 (104.1) Akıl çekimi maddi ve ruhsal çekimden bağımsız olarak işleyişte bulunabilir, fakat her nerede ve her ne zaman olursa olsun ruhsal çekim bir etkiye sahip olduğunda akıl çekimi her zaman faaliyet içinde bulunmaya devam eder. Tüm bu üç çekim bir araya gelip etkileşim haline geçtiklerinde, kişilik çekimi fiziksel veya morontial, sınırlı veya absonit seviyede olan maddi yaratılmışla bütünleşebilir. Fakat bu durumdan bağımsız olarak, aklın ihsanı birey dışı varlıklarda bile onları düşünmeye yetkin kılar ve onların bilinç edinimini kişiliğin bütüncül yokluğuna rağmen sağlar.

9:6.4 (104.2) İnsan veya kutsal, ölümsüz veya ölümsüzlük olanağına sahip kişilik saygınlığının şahsiyeti kaynağını ne akıldan ne de maddeden alır; bunun yerine gerçekte o Kâinatın Yaratıcısı’nın bir bahşedişidir. Bununla iniltili olarak, ne de ruhaniyetin, aklın ve maddenin çekiminin etkisi kişiliğin çekiminin ortaya çıkması için bir ön koşuldur. Yaratıcı’nın döngüsü ruhaniyet çekimine karşılık vermeyen akli-maddi varlıkla bile bütünleşebilir veya maddi çekimle etkileşime girmeyen bir akıl-ruhaniyet varlığını kapsamı içine alabilir. Kişilik çekiminin işleyişi her zaman Kâinatın Yaratıcısı’nın iradesi dâhilinde gerçekleşen bir eylemdir.

9:6.5 (104.3) Akıl saf bir biçimde maddi varlıklar içinde enerji birlikteliğinde ve katışıksız ruhsal kişiliklerinde ruhaniyet birlikteliğindeyken; içine insanı da alacak bir biçimde kişiliğin sayılamayacak kadar çok olan düzeyleri, enerji ve ruhaniyet ile birliktelik halinde olan aklı ellerinde bulundurur. Yaratılmış aklın ruhsal nitelikleri hatasız bir biçimde Ebedi Evlat’ın ruhaniyet-çekiminin etkisine karşılık gösterir; maddi özellikler ise maddi evrenin çekim istenciyle etkileşim halindedir.

9:6.6 (104.4) Kâinatsal akıl, ne enerjiyle ne de ruhaniyetle etkileşim halinde olduğunda, yine bu bağlamda ne maddenin ne de ruhsallığın döngüsünün çekim gücüne bağlıdır. Saf akıl sadece Bütünleştirici Bünye’nin kâinatsal çekim algısına bağımlıdır. Saf akıl, sınırsız aklın geldiği kökene yakın bir soydandır, ve sınırsız akıl (ruhaniyet ve enerjinin mutlaklıklarının yapısal yardımcısı olduğu için) açık bir biçimde kendi başına bir işleyiş yasasına sahiptir.

9:6.7 (104.5) Daha büyük bir ölçekte gerçekleşen ruhaniyet-enerji ayrımı daha yakından gözlemlenebilecek aklın faaliyetine yol açar; daha düşük düzeyde olan enerji ruhaniyet farklılaşması ise bu bakımdan aklın hizmetini daha az görünmez kılar. Açık bir biçimde, kâinat aklının en yüksek sınırda olan faaliyeti mekânın zaman âlemlerindedir. Burada akıl, enerji ve ruhaniyet arasında bir orta alanda faaliyette bulunuyormuş gibi görünür, fakat bu aklın daha yüksek seviyeleri için doğru değildir; Cennet üzerinde, enerji ve ruhaniyet temel olarak bir bütündür.

9:6.8 (104.6) Akıl-çekim döngüsü güvenilirdir; o bu niteliğini Cennet üzerindeki Üçüncül İlahiyat Bireyi’nden alır, fakat aklın tüm gözle görülebilir faaliyeti tahmine açık değildir. Tüm bilinen yaratılmışlar boyunca, aklın bu döngüsüne benzerlik teşkil eden, faaliyetleri tahmin edilemeyen, hakkında çok az şey anlaşılabilmiş mevcudiyetler bulunur. İnanıyoruz ki bu tahmin edilemezlik Kâinatsal Mutlaklık’ın faaliyetiyle kısmen ilişkilendirilebilir. Bu faaliyetin ne olduğunun bilgisine tam anlamıyla sahip değiliz; onun neyi belirli bir yönde harekete geçirdiği hususunda sadece varsayımda bulunup; onun yaratılmışlar ile olan ilişkisi konusunda ise yalnızca doğruluğu kanıtlanmamış tahminlerde bulunabiliyoruz.

9:6.9 (104.7) Sınırlı aklın tahmin edemeyişinin belirli aşamaları Üstün Varlık’ın tamamlanmamışlığından kaynaklanabilir, buna ek olarak Bütünleştirici Bünye ve Kâinatsal Mutlaklık’ın muhtemelen birbirlerine teğet oluşturdukları burada eylemlere sahiplik eden geniş bir alan bulunmaktadır. Akıl hakkında bilinmeyen birçok şey mevcuttur, fakat bizim emin olduğumuz gerçek: Sınırsız Ruhaniyet’in, Yaratan’ın aklının tüm yaratılmışlara olan kusursuz dışavurumu; Yüce Varlık’ın, onların Yaratan’ının tüm yaratılmışlarının akıllarındaki evrimleşen ifadesidir.

7. Evren Yansıması

9:7.1 (105.1) Bütünleştirici Bünye, evren gerçekliğinin tüm seviyelerini düzenlemeye; ruhsallığın, maddiyatın ve zihinselliğin eş zamanlı tanınmasını mümkün hale getirmek için yetkindir. Bu benzersiz ve açıklanamaz gücün görülmesi, duyulması, hissedilmesi ve her şeyin aşkın bir evren boyunca gerçekleştiği biçimde bilinmesi, buna ek olarak yansıma tarafından tüm bu bilginin ve bilgisel edinimin herhangi bir arzu edilen noktada üzerine odaklanılması olarak bu olgular bütünü evren yansımasının tam da kendisidir. Yansımanın eylemi yedi aşkın evrenin her bir yönetim merkezi olan dünyalarında kusursuzluk içinde gösterilmiştir. Bu durum yerel evrenlerin sınırları içerisinde ve aşkın evrenlerin tüm bölümleri boyunca aynı zamanda işleyiş halindedir. Yansıma böylece en son aşamada Cennet üzerinde bir merkezde toplanır.

9:7.2 (105.2) Yansımanın olgusallığı, aşkın evren idari merkezlerinde orada yerleştiği ve muhteşem dışavurumlarda ortaya çıktığı haliyle, her yaratılmışta bulunabilecek varoluşun tüm fazlarının en girişik karşılıklı birlikteliğini yansıtır. Ruhaniyetin bağlantıları Evlat’a kadar, fiziksel enerjinin Cennet’e kadar ve aklınkiler Üçüncül Kaynak’a kadar uzanır; fakat evren yansımasının sıra dışı olgusallığında tüm bu üçünün benzersiz ve eşine az rastlanır bir birlikteliği vardır. Bu bahsi geçen birlikteliğin üç unsuru, uzak koşulları anında ve eş zamanlı olarak onların oluşlarıyla birlikte, evren idarecilerini bunlardan haberdar olmaya yetkin kılmak için birliktelik halindedir.

9:7.3 (105.3) Yansımanın işleyiş biçiminin büyük bir kısmını her ne kadar kavrasak da orada bizi kafa karışıklığına iten birçok faz bulunmaktadır. Bütünleştirici Bünye’nin akıl döngüsünün evren merkezi olduğunun, onun kâinatsal aklın atası olduğunun, kâinatsal aklın Üçüncül Kaynak ve Merkez’in mutlak akıl çekiminin baskınlığı altında işleyişini gerçekleştirdiğinin bilgisine sahibiz. Buna ek olarak, kâinatsal aklın döngülerinin tüm bilinen varoluşların ussal düzeylerini etkilediğini; bu döngülerin evrensel mekân raporlarını taşıdığını ve kesin bir biçimde Yedi Üstün Ruhaniyet’e odaklandığını ve Üçüncül Kaynak ve Merkez’de bir araya geldiğini biliyoruz.

9:7.4 (105.4) Sınırlı kâinatsal akıl ve kutsal mutlak akıl arasındaki ilişki Yücelik’in deneyimsel aklında evrimleşme biçiminde ortaya çıkar. Zamanın ilk ortaya çıktığı anda, bu deneyimsel aklın Yücelik’e Sınırsız Ruhaniyet tarafından bahşedildiğinin bilgisi bize öğretildi ve biz bu bakımdan yansımanın olgusallığının belirli niteliklerinin sadece Yüce Akıl’ın eylemlerinin varsayımı tarafından açıklanabileceğini tasavvur ediyoruz. Yücelik yansımayla ilişki halinde olmasaydı, kâinatın bu bilincinin hataya yer bırakmayan faaliyetlerini ve karmaşık işlemlerini açıklamada ne yapacağını bilmez bir hale düşerdik.

9:7.5 (105.5) Yansıma, deneyimsel sınırlılığın sınırları dâhilinde her şeyin bilgisine sahip olma biçiminde ortaya çıkar ve yansıma Yüce Varlık’ın mevcudiyet-bilincinin oluşumunu yansıtır. Eğer bu varsayım doğruysa, yansımanın ona ait herhangi bir fazda kullanılması Yücelik’in bilinciyle birlikte kısmı iletişime denk bir durumda olacaktır.

8. Sınırsız Ruhaniyet’in Kişilikleri

9:8.1 (105.6) Sınırsız Ruhaniyet güçlerinin ve ayrıcalıklarının birçoğunu kendi yardımcılarına ve emri altındaki kişiliklere ve kurumlara iletmenin bütüncül gücünü elinde bulundurur.

9:8.2 (105.7) Sınırsız Ruhaniyet’in ilk İlahiyat-yaratıcı eylemi, Kutsal Üçleme’den ayrı bir biçimde faaliyet gösterip yine de Yaratıcı ve Evlat ile birlikte bazı açığa çıkarılmamış birliktelik içerisinde kalarak, Sınırsız Ruhaniyet’in âlemlere dağıtıcısı olan Cennetin Yedi Üstün Ruhaniyet’in mevcudiyetinde kişileşmiştir.

9:8.3 (106.1) Bir aşkın evren yönetim merkezinde Üçüncül Kaynak ve Merkez’in doğrudan bir temsilcisi bulunmamaktadır. Bu yedi yaratılmışlığın her biri, aşkın evrenin başkentinde yerleşik bir durumda olan yedi Yansıtıcı Ruhaniyetler vasıtasıyla faaliyette bulunan Cennetin Üstün Ruhaniyetleri’nden birine bağlıdır.

9:8.4 (106.2) Sınırsız Ruhaniyet’in bir diğer ve devamlılık içinde olan yaratıcı eylemi zaman zaman Yaratıcı Ruhaniyetler’in üretiminde ortaya çıkmaktadır. Kâinatın Yaratıcısı ve Ebedi Evlat bir Yaratan Evlat’a ebeveyn haline geldikleri her zaman; tüm bunları takip eden evren deneyiminde Sınırsız Ruhaniyet, Yaratan Evlat’ın yakın birlikteliğinde olacak yerel bir evrenin Yaratıcı Ruhaniyet’inin atası haline gelir.

9:8.5 (106.3) Ebedi Evlat’ı Yaratan Evlatlar’dan ayırmak her ne kadar gerekliyse aynı ölçüde Sınırsız Ruhaniyet ve Yaratan Evlatlar’ın yerel evren düzenleyicileri olan Yaratıcı Ruhaniyetler’i birbirinden ayırt etmek gereklidir. Bütünsel yaratımda Sınırsız Ruhaniyet ne ifade ediyorsa Yaratıcı Ruhaniyet ise yerel bir evren için o anlama gelmektedir.

9:8.6 (106.4) Üçüncül Kaynak ve Merkez, muhteşem kâinatta geniş bir dizilimde hizmet eden ruhaniyetler, haber taşıyıcıları, öğretmenler, yargıçlar, yardımcılar, ve danışmanlarla birlikte fiziksel, morontial ve ruhsal doğanın belirli döngülerinin denetçileriyle temsil edilir. Bu varlıkların tümü kişiliğin katı kavramsallaşması dâhilinde değildir. Sınırlı-yaratılmışın çeşitliliğinin kişiliği şu biçimlerde tanımlanır:

9:8.7 (106.5) 1. Öznel birey-bilinci.

9:8.8 (106.6) 2. Tanrı’nın birey döngüsüne verilen nesnel karşılık.

9:8.9 (106.7) Yaratan ve yaratılmış kişiliklerine ek olarak bu iki temel çeşitlerin dışında, Sınırsız Ruhaniyet’e kişisel olarak bağlı bulunan Üçüncül Kaynak ve Merkez’in kişilikleri bulunmaktadır; fakat bu kişilikler koşulsuz olarak yaratılmış varlıklara kişisel olarak bağlı değillerdir. Bu Üçüncül Kaynak kişilikleri Yaratıcı’nın kişilik döngüsünün bir parçası değildir. İlk Kaynak ve Üçüncül Kaynak kişilikleri karşılıklı olarak iletişim halinde olmasına ek olarak tüm kişilikler iletişim halindedir.

9:8.10 (106.8) Yaratıcı, kendi kişisel özgür iradesi vasıtasıyla kişilik bahşedişinde bulunur. Onun bunu neden yaptığına dair sadece tasavvurda bulunabiliriz; fakat onun bunu nasıl gerçekleştirdiğine dair bir bilgiye sahip değiliz. Buna ek olarak Üçüncül Kaynak’ın Yaratıcı-dışı kişilik bahşetmesinin nedenini bilmiyoruz, fakat bu konuda bildiğimiz bir şey var ki o da Sınırsız Yaratıcı’nın bu bahşedişini yaratım bakımından Ebedi Evlat’la birlikte ve sayılamayacak biçimlerde sizin tarafınızdan bilinemeyecek bir şekilde kendi adına gerçekleştirdiğidir. Sınırsız Ruhaniyet aynı zamanda İlk Kaynak kişiliğinin bahşedilişinde Yaratıcı için eylemlerde bulunur.

9:8.11 (106.9) Üçüncül Kaynak kişiliklerinin birçok çeşidi bulunmaktadır. Sınırsız Ruhaniyet; Üçüncül Kaynak kişiliğini, Yaratıcı’nın kişilik döngüsüne dâhil olmayan belli başlı güç yöneticileri gibi birçok birim üzerinde bahşeder. Buna benzer bir biçimde Sınırsız Ruhaniyet; Yaratıcı Ruhaniyetler gibi, Yaratıcı’nın döngüsü içine alınmış yaratılmışlarıyla ilişkilerinde kendilerinin oluşturduğu birliktelikte sayılamayacak kadar çok olan varlık birimlerini kişilikler gibi idare eder.

9:8.12 (106.10) İlk Kaynak ve Üçüncül Kaynak kişilikleri, insanın kişilik kavramsallaşmasıyla olan birlikteliğinden daha fazlası olarak bu kavramsallaşmanın bütünüyle ihsan edilmiştir; onlar hafızayla, nedensellikle, yargılamayla, yaratıcı hayal gücüyle, fikir birlikteliğiyle, tercihsellikle ve faniler tarafından hiçbir biçimde bilinemeyecek sayısız ilave güçlerle bütünleşen akla sahiplerdir. Az sayıda birkaç istisna dışında, sizin algınızda açığa çıkarılan düzeyler yapısal biçimselliği ve benzerlerinden farklı olan bireyselliği elinde bulundurur; çünkü onlar gerçek varlıklardır. Onların büyük bir çoğunluğu ruhani mevcudiyetin tüm düzeylerine görünebilir bir haldedir.

9:8.13 (107.1) Mevcut maddi gözlerinizin sınırlı bakış açısından kurtarıldığınız anda ve morontia bünyesi ile beraberinde gelen ruhsal unsurların gerçekliğine karşı genişleyen hassaslıkla birlikte, siz daha düşük düzeydeki ruhsal birliktelik içinde bulunduklarınızı bile görmeye yetkin hale geleceksiniz.

9:8.14 (107.2) Üçüncül Kaynak ve Merkez’in işlevsel ailesi, bu anlatımda ortaya çıkarıldığı biçimiyle üç muhteşem birim altında toplanır:

9:8.15 (107.3) I. Yüce Ruhaniyetler. Birleşik kökenin bir birimi olarak diğerleri arasında aşağıda bahsi geçen düzeylerle birlikte bütünleşir:

9:8.16 (107.4) 1. Cennetin Yedi Üstün Ruhaniyeti.

9:8.17 (107.5) 2. Yüce Evrenlerin Yansıtıcı Ruhaniyetleri.

9:8.18 (107.6) 3. Yerel Evrenlerin Yaratıcı Ruhaniyetleri.

9:8.19 (107.7) II. Güç Yöneticileri. Denetleyici yaratılmışların ve kuruluşların bir birimi olarak, işleyiş halinde olan tüm mekân boyunca faaliyette bulunur.

9:8.20 (107.8) III. Sınırsız Ruhaniyetin Kişilikleri. Bu adlandırma, bahse konu varlıkların bazılarının irade sahibi yaratılmışlar gibi benzersiz olmasına rağmen Üçüncül Kaynak kişilikleri olduğu anlamına gelmez. Bu kişilikler genel olarak üç büyük sınırlandırma altında toplanır.

9:8.21 (107.9) 1. Sınırsız Ruhaniyet’in Daha Yüksek Kişilikleri.

9:8.22 (107.10) 2. Mekân’ın İletici Ev Sahipleri.

9:8.23 (107.11) 3. Zamanın Hizmetkâr Ruhaniyetleri.

9:8.24 (107.12) Bu birimler üstün evrenlerde merkezi ve yerleşik evren olan Cennet üzerinde hizmet eder; buna ek olarak yerel evrenlerde hatta yıldız takımlarına, sistemlere ve gezegenlere faaliyette bulunan düzeylerle bütünleşir.

9:8.25 (107.13) Kutsal ve Sınırsız Ruhaniyet’in geniş ailesinin ruhaniyet kişilikleri, zaman ve mekânın evrimsel dünyalarının akıl sahibi yaratılmışlarının tümüne ve Tanrı’nın sevgisinin ve Evlat’ın bağışlamasının yardımının hizmetine sonsuza kadar kendilerini adamıştır. Bu ruhaniyet varlıkları, fani insanın kargaşadan ihtişama ulaşacakları yaşayan bir merdiveni onlar için oluşturur.

9:8.26 (107.14) [Zamanın Ataları tarafından Sınırsız Ruhaniyet’in doğasını ve eserini tasvir etmek için Uversa’nın bir Kutsal Danışmanı tarafından Urantia üzerinde sunulmuştur.]

10. Makale - Cennet Kutsal Üçlemesi

Urantia’nın Kitabı

10. Makale

Cennet Kutsal Üçlemesi

10:0.1 (108.1) İlahiyatların Cennet Kutsal Üçlemesi, Yaratıcı’nın kişilik mutlakıyetinden kurtulmasını sağlar. Kutsal Üçleme, İlahiyat’ın mutlaklığıyla birlikte Tanrı’nın sınırsız kişisel iradesinin sınırlanmamış dışavurumuyla kusursuz bir biçimde birliktelik kurar. Ebedi Evlat ve çok çeşitli Evlatlar’ın kutsal kökeni, Bütünleştirici Bünye ve onun evren çocuklarıyla birlikte; kurtuluşun, öncüllüğün, kusursuzluğun, değişmezliğin, ebediyetin, evrenselliğin, mutlaklığın ve sınırsızlığın özünde olan bir biçimde Yaratıcının kısıtlılıklardan etkili bir şekilde kurtulmasını sağlar.

10:0.2 (108.2) Cennet Kutsal Üçlemesi, İlahiyat’ın ebedi doğasının kusursuz açığa çıkarılışının ve dışavurumunun tümünü etkin bir biçimde yerine getirir. Kutsal Üçlemenin Yerleşik Evlatları buna benzer bir biçimde kutsal adaletin bütüncül ve kusursuz bir açığa çıkarılışına imkân sağlar. İlahiyatın Kutsal Üçlemesi birliktelik halindedir; ve bu birliktelik, üç özgün eş güdüm ve eş varoluş halindeki Yaratıcı olan Tanrı, Evlat olan Tanrı ve Ruhaniyet olan Tanrı’nın kişiliklerin kutsal bir bütün halindeliğinin mutlak temelleri üzerine ebedi bir biçimde dayanır.

10:0.3 (108.3) Ebediyetin döngüsünün mevcut durumundan sonu olmayan geçmişe doğru bakarak biz, kâinat olaylarında tek bir başka çıkar yolu olmayan kaçınılmazı keşfederiz, bu ise Cennet Kutsal Üçlemesi’dir. Ben Kutsal Üçlemenin ezelden beri kaçınılmaz olduğunu bu ifadelerimle addediyorum. Geçmişe, şimdiki ve gelecek zamana baktığımda, kâinat âlemlerinin tümü içinde başka hiçbir şeyin kaçınılmaz olmadığını tasavvur etmekteyim. Geçmişten veya gelecekten mevcut olan üstün evrene Kutsal Üçleme olmadan bakılması bile düşünülemez. Cennet Kutsal Üçlemesi’nin bilgisiyle biz, her şeyi gerçekleştirmenin başka şeklini veya çok çeşitli biçimlerini varsayabiliriz; fakat Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet’in oluşturduğu Kutsal Üçleme olmadan, İlahiyat’ın mutlak bir bütünlüğü karşısında Sınırsız’ın nasıl üç katmanlı ve eş güdüm halindeki kişiselleşmesine ulaştığını algılamaktan yoksunuz. Yaratımın hiçbir diğer kavramsallaşması, İlahiyat’ın üç katmanlı kişiselleşmesinin doğasında olan iradesel bağımsızlaşmanın doygunluğuyla bütünleşmiş, İlahiyat birlikteliğinin doğasından kaynaklanan mutlaklığın tamamlanmışlığının ölçülerine ulaşamaz.

1. İlk Kaynak ve Merkez’in Bireysel Dağıtımı

10:1.1 (108.4) Ebediyete bakıldığında Yaratıcı’nın kapsamlı bir bireysel dağıtım yasasını hayata geçirdiği görülür. Bu durumda; Kâinatın Yaratıcısı’nın fazlasıyla sevgiye layık, sevgi dolu ve bireysel olmayan doğasında olan bazı şeylerin, onun temsili için devredilmesini veya bahşedilmesini gözlenen biçimiyle imkânsız bulduğu bu güçlerin ve onlara olan hâkimiyetin sadece kendisi tarafından uygulanmasının kendisinde kalacak olan imtiyazına neden olmuştur.

10:1.2 (108.5) Kâinatın Yaratıcısı başından beri süre gelen bir biçimde, herhangi bir Yaratan veya yaratılmışlığa bahşedilebilecek olası her bir parçasından kendisini mahrum bırakmıştır. Kutsal Evlatlar’ına ve onların birliktelik içerisinde olduğu akli yapılara temsil edilmesi mevzu bahis olan her gücünü ve otoritesini devretmiştir. Egemen Evlatlar’ına onların bağlı bulundukları âlemlerde, devredilebilen yönetsel hâkimiyetin her ayrıcalığını aktarmıştır. Yerel bir evrene konu olan olay durumlarında, her Egemen Yaratan Evlat’ı, benzersiz ve merkezi evrende Ebedi Evlat’ın olduğu gibi eşit derecede kusursuz, yetkin ve yetkili kıldı. O; kişiliği elinde bulundurmanın kutsallığı ve saygınlığıyla, kendisinden bir parça olarak teslim edebileceği sahip olduğu her şeyi ve her özelliği, her bir biçimde, her çağda ve her bireye, ikamet ettiği merkeziyet haricinde her evrene kendisini gerçekte bahşederek ulaştırdı.

10:1.3 (109.1) Kutsal kişilik birey merkezci değildir; bireysel dağıtım ve kişiliğin paylaşımı öz benliğin kutsal özgür istencini tanımlar. Yaratılmışlar diğer yaratılmışlar ile kurulacak olan birlikteliği derinden arzular; Yaratanlar onların evren çocuklarıyla olan kutsallığını paylaşmak için harekete geçer; Sınırsız’ın kişiliği, Ebedi Evlat ve Bütünleştirici Bünye olarak iki eş güdüm halindeki kişiliklerle bireyin eşitliğini ve varlığın gerçekliğini paylaşan Ebedi Evlat olarak açığa çıkar.

10:1.4 (109.2) Yaratıcı’nın kişiliğiyle ve kutsal özellikleriyle iniltili bilgiye sahip olmak için biz her zaman Ebedi Evlat’ın açığa çıkarışlarına bağımlıyız. Çünkü, yaratımın bütünleştirici eyleminin sonuçlandığı, Üçüncül İlahiyat Bireyi’nin kişilik mevcudiyetine kavuştuğu, ve kutsal ebeveynlerin bütünleşen kavramsallaşmasını yerine getirdiği anda Yaratıcı koşulsuz kişilik olarak varoluşunu sonlandırdı. Bütünleştirici Bünye’nin mevcudiyete kavuşması ve yaratımın merkezi çekirdeğinin gerçekleşmesiyle belirli ebedi değişikliklerin yerleşmeye başladı. Tanrı kutsal bir kişilik olarak kendisini Ebedi Evlat’ına adadı. Bu nedenle, Yaratıcı “sınırsızlığın kişiliğini” onun kendisinden türeyen tek Evlat’ına bahşederken, ikisi beraber bir biçimde Sınırsız Ruhaniyet üzerinde ebedi birlikteliklerinin “bütünleşmiş kişiliğini” bahşederler.

10:1.5 (109.3) Bu sebepler ve sınırlı aklın kapsamı dışında olan diğerleri nedeniyle, insan yaratılmışı için Tanrı’nın sınırsız yaratan-kişiliğini anlamak, Ebedi Evlat içinde evrensel bir şekilde açığa çıkarıldığı ve böylece Sınırsız Ruhaniyet içinde kâinatsal bir biçimde etkin olduğu halin dışında fazlasıyla zordur.

10:1.6 (109.4) Tanrı'nın Cennet Evlatları evrimsel dünyaları ziyaret ettiği ve hatta bazı zamanlarda insan bedeni halinde buralarda ikamet ettiği için, buna ek olarak bu bahşedilmişlerin kutsal kişiliğin karakteriyle ve doğasıyla ilgili bazı şeyleri fani insanın öğrenebilmesini olanaklı hale getirdikleri için, Yaratıcı, Evlat ve Ruh ile ilgili güvenilir ve doğru bilgi elde etmek amacıyla gezegensel âlemlerin yaratılmışlıkları bu Cennet Evlatları’nın bahşedişlerini irdelemek zorundadır.

2. İlahiyat Kişileşmesi

10:2.1 (109.5) Kutsal üçleştirmenin işleyiş biçimi vasıtasıyla Yaratıcı, Evlat olan koşulsuz ruhaniyeti kendisinden bir parça olarak ayırır. Fakat bunu yaparken kendisini bu bahse konu Evlat’ın Yaratıcısı olarak oluşturur, ve böylelikle ussal irade sahibi yaratılmışların zaman içinde yaratılmış, var edilmiş ve diğer kişileştirilmiş türlerinin hepsinin kutsal Yaratıcısı haline gelmek için kendisinin sınırsız yetisini elinde bulundurur. Mutlak ve koşulsuz kişilik olarak Yaratıcı sadece Evlat ile birlikte faaliyet içerisinde bulunabilir; fakat bir kişisel Yaratıcı olarak ussal irade sahibi yaratılmışların farklılaşan düzeylerinin çeşitli ev sahiplerinin üzerine kişilik bahşetmesine devam eder, ve sonsuza kadar kâinat çocuklarıyla olan bu çok geniş ailesinin sevgi dolu bu kişisel birliktelik ilişkilerini düzenler.

10:2.2 (109.6) Yaratıcı Evlat’ının kişiliği üzerinde kendi bütünlüğünü bahşettikten sonra ve bunun sonucunda Yaratıcı-Evlat birlikteliğinin kökeninde olan onun sınırsız gücü ve doğası bu birey bahşedişinin eylemiyle tamamlanıp kusursuz hale geldiğinde, ebedi ilişki üyeleri bütüncül bir biçimde kendileri gibi olan fakat farklı bir varlığı oluşturan bu nitelikleri ve özellikleri bahşederler. Sınırsız Ruhaniyet olarak bu bütünleştirici kişilik İlahiyat’ın varoluşçu kişileşmesini tamamlar.

10:2.3 (110.1) Evlat, Tanrı’nın yaratıcı bünyesi için kaçınılmaz bir öneme sahiptir. Ruhaniyet, İkincil ve Üçüncül Bireyler’in kenetlenmişliği için hayatidir. Bu üç kişilik en azından sosyal bir zümredir, fakat bu durumun kendisi Bütünleştirici Bünye’nin kaçınılmazlığına inanmak için birçok sebepler bütününden sadece asgari olanıdır.

10:2.4 (110.2) İlk Kaynak ve Merkez, kısıtlanmamış kişilik kaynağı olarak sınırsız yaratıcı-kişiliğidir. Ebedi Evlat, Tanrı’nın kişisel doğasının kusursuz açığa çıkarılışı biçiminde ebediyet ve zamanın tümü boyunca var olan kutsal varlık olarak koşulsuz kişilik-mutlaktır. Sınırsız Ruhaniyet, sonsuza kadar sürecek olan Yaratıcı-Evlat birlikteliğinin benzersiz bireysel sonucu olan bütünleştirici kişiliktir.

10:2.5 (110.3) İlk Kaynak ve Merkez’in kişiliği, Ebedi Evlat’ın mutlak kişiliği dışında kalan sınırsızlığın kişiliğidir. Üçüncül Kaynak ve Merkez’in kişiliği, Yaratıcı-kişilik ve mutlak Evlat-kişiliğinin bağımsızlaştırılmış birliğinin üstün ilave sonucudur.

10:2.6 (110.4) Kâinatın Yaratıcısı, Ebedi Evlat ve Sınırsız Ruhaniyet özgün kişiliklerdir; biri diğerinin kesinlikle bir taklidi değildir; her biri benzersiz ve hepsi bütünleşmiş bir haldedir.

10:2.7 (110.5) Ebedi Evlat tek başına, kutsal kişilik ilişkisinin tamamlanmışlığını, Yaratıcı’yla olan evlatlığın bilincini, buna ek olarak Yaratan-atası ve Ruhaniyet-birlikteliğiyle beraber kutsal eşitliğin Ruhaniyet’ine yapmakta olduğu ebeveynliği deneyimler. Yaratıcı, kendisine eş olan bir Evlat’a sahip olmanın deneyimini bilir, fakat kendisinden önce gelen, geçmişe ait hiçbir ata bağlarına sahip olmadığı için böyle bir husus hakkında kendisinin hiçbir bilgisi bulunmamaktadır. Ebedi Evlat, evlatlığa ait deneyime ve kişiliğin kökeninin farkındalığına sahip olup, buna ek olarak Evlat aynı zamanda Sınırsız Ruhaniyet’e eş ebeveyn olmanın bilinci içerisindedir. Sınırsız Ruhaniyet iki katmanlı kişilik soyunun bilincindedir, fakat eş güdüm halindeki bir İlahiyat kişiliğine ebeveynlik etmez. Ruhaniyet’le birlikte İlahiyat kişileşmesinin varoluş döngüsü tamamlanmışlığa ulaşır; Üçüncül Kaynak ve Merkez’in başat kişilikleri deneyimsel olup sayı bakımdan yedi tanedir.

10:2.8 (110.6) Bunları size ulaştıran olarak ben, Cennet Kutsal Üçlemesi’nin kökenindenim. Kutsal Üçleme’nin birleşik İlahiyat olduğunu biliyorum; aynı zamanda Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet’in var olduklarını, kesin bir biçimde belirli olan kişilik yetilerinde eylemde bulunduklarının bilgisine sahibim. Buna ek olarak bilmekteyim ki: onlar sadece kişisel ve ortaklaşa bir biçimde faaliyetlerde bulunmazlar, onlar aynı zamanda değişik birimler altında görevlerini eş güdüm halinde yürütüp böylece son kertede yedi değişik tekil ve çoğul yetiler içerisinde hizmet ederler. Bu yedi birliktelik böyle bir kutsal değişken birleşimini yerine getirdikleri için, evren gerçekliklerinin yedi farklı değerler, anlamlar ve kişilikler halinde görünmesi kaçınılmaz olacaktır.

3. İlahiyat’ın Üç Ayrı Kişilikleri

10:3.1 (110.7) Sadece bir İlahiyat olmasına rağmen İlahiyat’ın aynı zamanda üç olumlu ve kutsal kişileşmesi bulunmaktadır. İnsanın kendisine verilen ihsanıyla olan kutsal Düzenleyiciler hususunda Yaratıcı şu sözleri ifade etmiştir: “fani insanı kendi görünüşümüzde yaratalım”. Tekrar eden bir biçimde Urantia hakkında yazılmış yazılar boyunca, üç Kaynak ve Merkez’in işleyişi ve mevcudiyetinin tanınmasını açıkça gösteren çoğul İlahiyat’ın eserleri ve eylemlerine yapılan bu atıf sıkça dile getirilir.

10:3.2 (110.8) Evlat ve Ruhaniyet’in Kutsal Üçleme’nin birlikteliğinde Yaratıcı’yla olan ilişkilerinin eşit ve aynı olduğu konusunda bilgilendirildik. Ebediyette ve İlahiyatlar olarak kuşkusuz bu durumu yerine getirirler, fakat zaman içinde ve kişilikler olarak kesin bir biçimde çok çeşitli bir doğanın ilişkilerini açığa vururlar. Cennet’den çevreye doğru bakıldığında, âlemler üzerinde bu ilişkiler birbirine çok benzer olarak görünürler, fakat mekânın nüfuz alanlarından bakıldığında onların çok farklı oldukları açığa çıkar.

10:3.3 (111.1) Kutsal Evlatlar gerçektende “Tanrı’nın Sözü”dür, fakat Ruhaniyet’in çocukları gerçekte “Tanrı’nın Eylemi”dir. Tüm kâinat eylemlerinde Evlat ve Ruhaniyet ayrıcalıklı bir biçimde kenetlenmiş olsalar ve varlığına onurla ve kutsallıkla saygı duyulan ortak bir Yaratıcı’ya karşı sevgi ve hayranlık besleyen iki eşit kardeş biçimde çalışsalar da; Tanrı, Evlat’ı vasıtasıyla kendisini ifade eder ve Evlat’la beraber Sınırsız Ruhaniyet’in üzerinden eylemlerini gerçekleştirir.

10:3.4 (111.2) Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet kesin bir biçimde doğaları bakımdan eşit, varlıkları bakımından ise eş güdüm halindedir; fakat onların kâinatsal dışavurumlarında apaçık farklılıklar bulunmaktadır, ve her biri tek başına eylemde bulunurken İlahiyat’ın her bireyi açık bir biçimde mutlaklıkla sınırlıdır.

10:3.5 (111.3) Kâinatın Yaratıcısı, onun kendi iradesi dâhilinde Evlat ve Ruhaniyet’i oluşturan kişiliğinin, güçlerinin ve özelliklerinin ayrılmasından önce felsefi olarak düşünüldüğünde koşulsuz, mutlak ve sınırsız bir İlahiyat’tı. Fakat, bir Evlat olmadan kuramsal bir haliyle İlk Kaynak ve Merkez, Kâinatın Yaratıcısı olarak hiçbir bağlamda düşünülemez; yaratıcılığa ait olan babalık müessesesi evlat olmadan gerçekliğini koruyamaz. Buna ek olarak Yaratıcı’nın bütüncül bir anlamda mutlak olabilmesi için, onun ebedi bir biçimde uzak olan bir anda yalnız başına mevcut olması gerekirdi. Fakat o hiçbir zaman böyle soyutlanmış bir deneyimi tercih etmedi; Evlat ve Ruhaniyet Yaratıcı’ya birlikte ezelden beri eş ebedi olarak varoluş içindeydi. İlk Kaynak ve Merkez başından beri olduğu gibi ve sonsuza kadar sürecek bir biçimde Özgün Evlat’ın ebedi Yaratıcısı, Evlat ile birlikte ise Sınırsız Ruhaniyet’in ebedi atası olacaktır.

10:3.6 (111.4) Yaratıcı’nın, mutlak yaratıcılığı ve iradece gücü dışında mutlakıyetinin tüm dolaylı dışavurumlarını kendisinden ayırdığını gözlemlemekteyiz. İradesini kullanma gücünün Yaratıcı’nın kendisinden ayrılabilir bir özelliği olup olmadığının bilgisine sahip değiliz; bu bağlamda biz sadece kendi iradesini bünyesinden ayırmadığını gözlemleyebiliriz. Buna dayanarak iradenin böyle bir sınırsızlığının İlk Kaynak ve Merkez’in doğasında en başından beri ebedi bir biçimde mevcut olmuş olduğunu varsaymaktayız.

10:3.7 (111.5) Ebedi Evlat’ın kişiliği üzerinde mutlaklığın bahşedilişinde, Kâinatın Yaratıcısı kişiliğin mutlaklığının engellerinden kurtulmuş olur; fakat bu oluşumun kendisiyle kişilik-mutlak olarak yalnız başına bir daha eylemde bulunmayı sonsuza kadar imkânsız kılacak adımı atmış olur. Ayrıca, Bütünleştirici Bünye olarak İlahiyat’ın eş varoluşunun nihai kişileşmesiyle birlikte, mutlaklık içerisinde İlahiyat hizmetinin bütünlüğüyle iniltili üç kutsal kişiliklerinin birbirlerine olan hayati üçleme bağlılıkları bunun sonucunda oluşmuş olur.

10:3.8 (111.6) Tanrı, kâinat âlemlerinin tümü içindeki tüm kişiliklerin Yaratıcı-Mutlaklık’ıdır. Yaratıcı, eylemin bağımsızlığı bakımından kişisel olarak mutlaktır; fakat inşa aşamasında olup henüz tamamlanmamış zaman ve mekân âlemlerinde Yaratıcı, Cennet Kutsal Üçlemesi dışında algılanabilecek bir biçimde bütüncül İlahiyat olarak kutsal değildir.

10:3.9 (111.7) İlk Kaynak ve Merkez, Havona’nın dışında şu olgular âlemlerinde faaliyette bulunur:

10:3.10 (111.8) 1. Yaratan olarak, onun torunları olan Yaratan Evlatları’nın vasıtasıyla.

10:3.11 (111.9) 2. Denetleyici olarak, Cennet’in çekimi merkezi vasıtasıyla.

10:3.12 (111.10) 3. Ruhaniyet olarak, Ebedi Evlat vasıtasıyla.

10:3.13 (111.11) 4. Akıl olarak, Bütünleştirici Yaratan vasıtasıyla.

10:3.14 (111.12) 5. Bir Yaratıcı olarak, kendi kişilik döngüsü vasıtasıyla tüm yaratılmışlarla ebeveynsel ilişkiyi sürdürür.

10:3.15 (111.13) 6. Bir kişilik olarak, fani insanda mevcut halde bulunan Düşünce Denetleyiciler biçimindeki — onun ayrıcalıklı nüveleri tarafından yaratım boynuca doğrudan eylem içinde bulunur.

10:3.16 (111.14) 7. Bütüncül İlahiyat olarak, sadece Cennet Kutsal Üçlemesi içerisinde faaliyette bulunur.

10:3.17 (112.1) Kâinatın Yaratıcısı tarafından onun karar yetkisi dâhilindeki tüm bu yapılan feragatler ve devirler, tamamiyle gönüllü bir biçimde olup kendiliğinden hayata geçirilmiştir. Yaratıcı’nın her şeye gücünün yeterliliği, bilinçli bir biçimde evren yönetim idaresinin bu kısıtlanmışlıklarını üstlenir.

10:3.18 (112.2) Ebedi Evlat, Tanrı nüvelerinin bahşedilmişlikleri ve diğer birey öncesi faaliyetler haricinde, tüm ruhsal bakımlardan Yaratıcı ile birlikte bir bütünlük halinde faaliyet ediyormuş gibi görülür. Evlat, ne maddi yaratılmışların akli eylemleriyle, ne de maddi âlemlerin enerji hareketleriyle yakın bir biçimde tanımlanır. Mutlak olarak Evlat, bir birey biçimde ve sadece ruhsal âlemin nüfuz alanında faaliyette bulunur.

10:3.19 (112.3) Sınırsız Ruhaniyet, tüm işleyişlerinde muhteşem bir biçimde kâinatsal ve inanılmayacak bir biçimde çok yönlüdür. Kendisi aklın, maddenin ve ruhaniyetin nüfuz alanlarında faaliyet gösterir. Bütünleştirici Bünye Yaratıcı-Evlat birlikteliğini temsil eder, fakat aynı zamanda kendi bünyesini temsilen faaliyette bulunur. Doğrudan bir biçimde fiziksel ve ruhsal çekimle veya kişisel döngüyle iniltili değildir, fakat o az veya çok bir biçimde tüm diğer kâinat faaliyetlerine katılır. Varoluş içerisindeki ve mutlak olan üç denetime açık bir biçimde bağlı bulunurken, Sınırsız Ruhaniyet ortaya çıkan şekliyle üç üst denetimi uygular. Bu üç katmanlı kendisine ihsan edilmiş kazanım, mutlaklığın üst nihai sınırlarına doğru olan başat güçlerin ve enerjilerin dışavurumlarını bile gözlenen biçimiyle aşkınlaştırarak etkisiz hale getirmek için birçok biçimde uygulanır. Belirli durumlarda, bu üst denetimler mutlak bir nitelikte olan kâinatsal gerçekliğin temel dışavurumlarını bile aşar.

4. İlahiyatın Kutsal Üçleme Birliği

10:4.1 (112.4) Tüm mutlak birlikteliklerin içerisinde ilk üçlü bütünlük olan Cennet Kutsal Üçlemesi, kişisel İlahiyat’ın ayrıcalıklı bir birlikteliği olarak benzersizdir. Tanrı bünyesel biçimiyle, sadece Tanrı’yla ve Tanrı’yı bilenlerle ilişki halindedir, fakat mutlak İlahiyat olarak sadece Cennet Kutsal Üçlemesi’nde olup kâinatsal bütünlükle ilişki halindedir.

10:4.2 (112.5) Ebedi İlahiyat kusursuz bir biçimde bütünleşmiş haldedir; yinede İlahiyat’ın kusursuzca bireyselleşen üç kişiliği mevcuttur. Cennet Kutsal Üçlemesi, bölünmemiş İlahiyat’ın evren faaliyetleri içindeki kutsal birlikteliğinin tümünü, İlk Kaynak ve Merkez’in ve onun ebedi yardımcılarının çeşitli sınırsız güçleri ve karakter niteliklerinin bütününün eş zamanlı dışavurumunu olanaklı hale getirir.

10:4.3 (112.6) Kutsal Üçleme, bir birey dışı yetkinlikte faaliyet gösteren sınırsız kişiliklerin birlikteliğidir, fakat bu birliktelik hiçbir biçimde kişiliğin ihlal edilmesiyle gerçekleşmez. Yapılacak olan benzetim basit gibi görünebilir, ancak bir baba, evlat ve torun birey dışı fakat yine de onların kişisel iradelerine bağlı bütünlükçü bir birlik oluşturabilirler.

10:4.4 (112.7) Cennet Kutsal Üçlemesi gerçektir. Bu gerçeklik Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet’in İlahiyat birliği olarak mevcuttur; yine de bu mevcudiyet içerisinde tek başına Yaratıcı, Evlat veya Ruhaniyet olarak, ya da onlardan herhangi ikisinin birlikteliği, tamamiyle aynı olan Cennet Kutsal Üçlemesi ile ilişkili halde faaliyet gösterebilir. Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet, Kutsal Üçlemenin ilişkisi dışında olan bir biçimde işbirliği yapabilirler, fakat üçü birden bu yapının dışında ortak işbirliğine katılmazlar. Kişiler olarak seçtikleri bir biçimde işbirliğinde bulunabilirler, fakat bu durum Kutsal Üçleme olarak adlandırılamaz.

10:4.5 (112.8) Şunu her zaman hatırlayınız ki: Sınırsız Ruhaniyet’in hizmeti Bütünleştirici Bünye’nin faaliyetidir. Yaratıcı ve Evlat onun içinde ve onun vasıtasıyla faaliyette bulunur, bu faaliyeti onun bünyesi olarak yerine getirirler. Fakat, üçünün bir bütün ve bir tek birliktelikte olması, ayrıca bir olarak görünenin iki bünyeden meydana gelmesi ve bu bir bünyenin diğer ikisi için eylemlerde bulunması durumu olan Kutsal Üçleme’nin gizemini izah etmeye çalışmak faydasız olacaktır.

10:4.6 (112.9) Kutsal üçleme, kişilik ilişkilerinin veya soyutlanmış kâinatsal herhangi bir olayın bütünlüğünü açıklamak için bizim girişimlerimizde yüzleşmek zorunda olan bütüncül evren olaylarıyla oldukça ilişkilidir. Kutsal Üçleme, kâinatın tüm düzeyleri üzerinde faaliyette bulunur ve fani insan sınırlı düzeyle kısıtlanmıştır; bu sebeple, insan bu muhteşem bütünlüğün Kutsal Üçleme olarak sınırlı kavramsallaşmasıyla yetinmek zorundadır.

10:4.7 (113.1) Bedene bürünmüş bir fani olarak siz Kutsal Üçlemeyi, aklınız ve ruhunuzun karşılıklarıyla birlikte uyum içerisinde ve bireysel aydınlanmanızla iniltili olarak değerlendirmelisiniz. Kutsal Üçleme’nin mutlaklığıyla ilgili çok az şey bilebilirsiniz, fakat Cennet huzuruna yükseldikçe Kutsal Üçleme’nin mutlaklığı olmasa bile onun üstünlüğü ve nihayetinin şaşırtıcı keşifleri ve birbirini takip eden açığa çıkarışlarında birçok zaman şaşkınlık içinde kalmayı deneyimleyeceksiniz.

5. Kutsal Üçleme’nin Faaliyetleri

10:5.1 (113.2) Kişisel İlahiyatlar belli başlı özelliklere sahiptir, fakat Kutsal Üçleme hakkında onların bu tür özelliklere sahip olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Kutsal varlıkların bu birlikteliği; adalet yönetimi, bütünlük davranışları, eş güdüm halindeki eylem ve kâinatsal üst denetim gibi işlevlere sahip olma biçiminde daha uygun olarak tanımlanabilir. Bu faaliyetler, kişilik değerinin yaşayan gerçeklikleri söz konusu oldukça etkin olarak üstün, nihai, ve İlahiyat’ın sınırları içinde mutlaktır.

10:5.2 (113.3) Cennet Kutsal Üçlemesi’nin faaliyetleri, Ruhaniyet ve Evlat’ın bireysel mevcudiyetinde benzersiz olan özelleşmiş niteliklerine ek olarak basit bir biçimde Yaratıcı’nın gözle görünen kutsallık edinimin toplamı değildir. Cennet İlahiyatları’nın üçünün Kutsal Üçleme birlikteliği, kâinatsal eylemin, yönetimin ve gerçeğin açığa çıkarılması için yeni yetkinliklerin, güçlerin, değerlerin, anlamların evrimleşmesinde, var edilmesinde ve ilahileşmesinde açığa çıkar. Yaşayan birliktelikler, insan aileleri, toplumsal gruplar veya Kutsal Cennet Üçlemesi yalnızca aritmetik bir toplamla bir araya gelmemiştir. Bu grup potansiyeli onu oluşturan bireylerin özelliklerinin basit toplamından her zaman çok daha fazladır.

10:5.3 (113.4) Kutsal Üçleme, bütüncül evrenin geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman karşısında benzersiz olan tutumunu muhafaza eder. Kutsal Üçleme’nin faaliyetleri en yerinde bir biçimde onun evren tutumlarıyla ilişkili bir biçimde değerlendirilir. Bu tutumlar eş zamanlı olup herhangi bir soyutlanmış durum veya olay karşısında değişkenlik gösterebilir:

10:5.4 (113.5) 1. Sınırlı’ya karşı olan tutumu. Kutsal Üçleme’nin en yüksek bireysel kısıtlaması onun sınırlılığa karşı olan tutumudur. Kutsal Üçleme ne bir birey, ne de onun ayrıcalıklı bir kişileşmesi olan Yüce Varlık’tır; fakat Yücelik, sınırlı yaratılmışlar tarafından kavranabilecek olan Kutsal Üçleme’nin bir güç-kişilik odaklanmasına en yakın yaklaşımdır. Bu nedenle, sınırlı olan ile Kutsal Üçleme’nin ilişkisi zaman zaman Üstünlüğün Kutsal Üçlemesi adı altında anılır.

10:5.5 (113.6) 2. Absonit’e karşı olan tutumu. Cennet Kutsal Üçlemesi, mutlaklıktan aşağı bir seviyede olan fakat sınırlılıktan daha yukarıdaki bu düzeylerle bağlantı içindedir; bu ilişki zaman zaman Nihayetin Kutsal Üçlemesi olarak adlandırılır. Cennet Kutsal Üçlemesi’nin bütüncül temsilcisi ne Nihayet ne de Yücelik’tir, fakat yetkin bir biçimde ve onların ilişkili düzeylerine karşı her biri Kutsal Üçleme’yi deneyimsel-güç gelişiminin birey öncesi dönemleri boyunca temsil etmekte olarak gözlemlenir.

10:5.6 (113.7) 3. Cennet Kutsal Üçlemesi’nin Mutlak karşısında olan tutumu, mutlak mevcudiyetleriyle ilişkisi olup bütüncül İlahiyat’ın eyleminde sonuçlanır.

10:5.7 (113.8) Kutsal Üçleme, İlk Kaynak ve Merkez’in ilahileştirilmiş veya ilahileştirilmemiş tüm üçlü birlik ilişkilerinin eş güdüm eylemlerine katılır, ve bu katılımın çeşitliliği sebebiyle bu durumun kişilikler için algılanması bir hayli zordur. Kutsal Üçleme’nin sınırsızlık olarak düşünülmesinde yedili birliği görmezlikten gelmeyiniz; böylelikle anlama sürecindeki belirli zorluklar aşılabilir, ve belli başlı anlam karmaşası kısmen de olsa açıklığa kavuşturulabilir.

10:5.8 (114.1) Fakat, sınırsız kusursuzluğun üç varlığının bitmek tükenmek bilmeyen birlikteliğinin doğası ve Cennet Kutsal Üçlemesi’nin ebedi önemi ve tüm doğruluğunu sınırlı insan aklına taşımak için beni yetkin hale getirecek bir dil üzerinde bu düşüncelerimi ifade etmiyorum.

6. Kutsal Üçleme’nin Yerleşik Evlatları

10:6.1 (114.2) Tüm yasalar İlk Kaynak ve Merkez’den kökenini alır; o kanunun ta kendisidir. Ruhsal yasa idaresi İkincil Kaynak ve Merkez’in doğasından gelir. Kanunun açığa çıkarılması, kutsal hükümlerin ilan edilmesi ve yorumlanması Üçüncül Kaynak ve Merkez’in faaliyetidir. Adaletin kendisi olan kanunun uygulanması Cennet Kutsal Üçlemesi’nin sorumluluğuna düşer ve bu uygulama Kutsal Üçleme’nin belirli Evlatları tarafından yürütülür.

10:6.2 (114.3) Adalet Cennet Kutsal Üçlemesi’nin kâinatsal egemenliğinin doğasındadır; fakat iyilik, bağışlama ve gerçeklik, Kutsal Üçleme’yi oluşturan İlahiyat birlikteliğine ait olan kutsal kişiliklerin evren hizmetidir. Adalet; Yaratıcı, Evlat veya Ruhaniyet’in ayrı ayrı gerçekleşen bireysel bir tutumu değildir. Adalet; Kutsal Üçleme’nin sevgi, bağışlama ve hizmet kişiliklerinin bir tutumudur. Cennet İlahiyatları’nın hiçbiri adalet idaresinin yürütülmesini tek başına yerine getirmez. Adalet hiçbir zaman bireysel bir tutum değildir; bunun yerine her zaman o çoğul bir faaliyettir.

10:6.3 (114.4) Kanıt, bağışlamayla uyum içerisindeki adalet olan adiliyetin kaynağı biçiminde, Yaratıcı ve Evlat’ın bütüncül temsilcisi olan Üçüncül Kaynak ve Merkez’in kişilikleri tarafından tüm yaratılmışların ussal varlıklarının akıllarına ve tüm âlemlerine sunulmuştur.

10:6.4 (114.5) Yargı, Sınırsız Ruhaniyet’in kişilikleri tarafından sunulmuş olan kanıt uyarınca adaletin nihai uygulanması olarak, Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet’in birleşik Kutsal Üçleme doğasının parçası varlıklar olan Kutsal Üçleme’nin Yerleşik Evlatları’nın görevidir.

10:6.5 (114.6) Kutsal Üçleme Evlatları’nın bu birimi şu kişilikler ile bütünleşir:

10:6.6 (114.7) 1. Yüceliğin Kutsal Üçleme Haline Getirilmiş Sırları.

10:6.7 (114.8) 2. Zamanın Ebediyetleri.

10:6.8 (114.9) 3. Zamanın Ataları.

10:6.9 (114.10) 4. Zamanın Kusursuzlukları.

10:6.10 (114.11) 5. Zamanın Geçmişleri.

10:6.11 (114.12) 6. Zamanın Birliktelikleri.

10:6.12 (114.13) 7. Zamanın İnançlıları.

10:6.13 (114.14) 8. Bilgeliğin Kusursuzlaştırıcıları.

10:6.14 (114.15) 9. Kutsal Danışmanlar.

10:6.15 (114.16) 10. Kâinatsal Denetimciler.

10:6.16 (114.17) Bizler, Kutsal Üçleme olarak faaliyet gösteren Cennet İlahiyatları’nın üçünün çocuklarıyız, ve ben bu grubun onuncu düzeyinde olan Kâinatsal Denetimciler’e dâhil olma şansına eriştim. Bu düzeyler kâinatsal bakımdan Kutsal Üçleme’nin tutumunun bir yansıtıcısı değildir; bunun yerine adalet olan yürütücü yargının yalnızca nüfuz alanlarında İlahiyat’ın birliktelik halindeki tutumunu yansıtır. Onlar kendilerine verilen belirli görevi yerine getirmek için özel olarak Kutsal Üçleme tarafından tasarlanmıştır, ve onlar Kutsal Üçleme’yi bu görev için kişileştirilmiş bünyeler olarak sadece bu faaliyetlerde temsil ederler.

10:6.17 (115.1) Zamanın Ataları ve onların Kutsal Üçleme-köken birliktelikleri, yedi aşkın evrene yüce adiliyetin adil yargısını yerine getirirler. Merkezi evrende bu tür faaliyetler sadece yapısal bir biçimde mevcuttur; orada adalet kusursuz bir biçimde kendiliğinden gerçekleşmektedir, ve Havona kusursuzluğu, uyumsuzluğun olası tüm olasılıklarını önler.

10:6.18 (115.2) Adalet, doğruluğun bir araya gelmiş ortaklaşa düşüncesidir; bağışlama ise onun kişisel dışavurumudur. Bağışlama aynı zamanda sevginin bir tutumudur; onun hassas kesinliği kanunun işleyişini tanımlar. Kutsal yargı adil olmanın ruhudur, bununla birlikte onun mevcudiyeti Kutsal Üçleme’nin adaletiyle başından beri uyumlu olup Tanrı’nın kutsal sevgisini en başından beri yerine getirir. Bütünüyle algılandığında ve tamamiyle anlaşıldığında, Kutsal Üçleme’nin doğruluğu savunan adaleti ve Kâinatın Yaratıcı’nın bağışlama dolu sevgisi birbirleriyle kesişir. Fakat insan, kutsal adalete dair böyle bir bütüncül anlayışa sahip değildir. Bu nedenle, Kutsal Üçleme içerisinde insanın ayırt edeceği biçimde; Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet’in kişilikleri, zamanın deneyimsel âlemlerinde sevgi ve kanunun hizmetinin düzenlenmesine göre belirlenmiştir.

7. Yüceliğin Aşkın Denetimi

10:7.1 (115.3) İlahiyat’ın Birincil, İkincil ve Üçüncül Bireyleri birbirlerine eşittir, ve onlar bir bütündür. “Tanrı’mız olan Koruyucumuz birdir.” Burada niyetin kusursuzluğu ve ebedi İlahiyatlar’ın Kutsal Üçlemesi’nde birliğin yerine getirilmesi bulunmaktadır. Yaratıcı, Evlat ve Bütünleştirici Bünye tamamiyle ve kutsal olarak bir bütündür. Bu bağlamda gerçek çoktan yazılmıştır: “Ben ilk ve sonum, benim mevcudiyetim dışında hiçbir Tanrı bulunmamaktadır.”

10:7.2 (115.4) Sınırlı düzey üzerinde faninin gözleri önünde yerel biçimde ortaya çıkanlar gerçekleşirken; Cennet Kutsal Üçlemesi tıpkı Yüce Varlık gibi, bütüncül gezegen, bütüncül kâinat, bütüncül aşkın evren, ve bütüncül muhteşem kâinatı içerisine alan sadece bu bütünsellikten sorumludur. Bu bütünsellik tutumu, İlahiyat’ın bütününün Kutsal Üçleme olması ve diğer birçok sebepten dolayı mevcut haldedir.

10:7.3 (115.5) Yüce Varlık, sınırlı âlemlerde faaliyet gösteren bünye olarak Kutsal Üçleme’den farklı ve ondan daha alt bir düzeydedir; fakat bazı belirli sınırlar içerisinde ve tamamlanmamış güç-kişileşmesinin mevcut dönemi boyunca, bu evrimsel İlahiyat, Yüceliğin Kutsal Üçlemesi’nin tutumunu yansıtan olarak ortaya çıkar. Yaratıcı, Evlat ve Ruhaniyet, Kutsal Varlık’la kişisel olarak faaliyet içerisinde bulunmaz, fakat mevcut evren çağı boyunca onunla Kutsal Üçleme olarak işbirliği halindedir. Anladığımız biçimiyle onlar Nihayet ile birlikte benzer bir ilişkiyi aynı biçimde sürdürür. Yüce Varlık’ın evrimleşmesini tamamladıktan sonra, Cennet Kutsal İlahiyatları ve Yüce olan Tanrıyla kişisel ilişkisinin nasıl olacağına dair sık sık tasavvurlarda bulunmaktayız, fakat bu konu hakkında kesin bir bilgiye gerçekten sahip değiliz.

10:7.4 (115.6) Yüceliğin üst denetimi tamamen tahmin edilebilir olarak karşımıza çıkmaz. Buna ek olarak, bu tahmin edilemezlik, kuşkusuz bir biçimde Yücelik’in bitmemişliğinin belirleyici özelliği ve Cennet Kutsal Üçlemesi’ne olan sınırlı tepkinin eksikliği olan belirli bir gelişimsel tamamlanmamışlık tarafından meydana gelmiş olarak ortaya çıkar.

10:7.5 (115.7) Fani akıl; karmaşık fiziksel olaylar, korkutucu kazalar, dehşet verici doğal afetler, acı dolu hastalıklar ve dünya genelindeki felaketler biçimindeki bin bir şeyi bir anda düşünebilir, ve bunları düşünürken bu tür korkunç yaşantıların Yüce Varlık’ın hizmetinin bu olası işleyişinin bilinmez manevrasıyla bir bağlantısı olup olmadığını sorgular. Dürüst bir biçimde, bu sorgunuza verilecek cevabın ne olduğunu emin olmadığımız için bilemiyoruz. Fakat, zaman geçtikçe, tüm bu zor ve az veya çok gizemli durumların her zaman âlemlerin ilerleyişi ve refahı lehine sonuçlandığını gözlemliyoruz. Varoluşun koşulları ve yaşamın açıklanamayan iniş çıkışları, Kutsal Üçleme’nin aşkın denetimi ve Yücelik’in hizmeti tarafından yüksek değerin anlamlı bir işleyişine bütünüyle bağlanmıştır.

10:7.6 (116.1) Tanrı’nın bir evladı olarak, Yaratıcı olan Tanrı’nın tüm eylemlerinde sevginin kişisel tutumunu sezebilirsiniz. Fakat siz, Cennet Kutsal Üçlemesi’nin kâinatsal eylemlerinin kaç tanesinin mekânın evrimsel dünyaları üzerinde bireysel fanilerin iyiliğine büyük bir biçimde katkıda bulunduğunu hiçbir zaman anlamaya yetkin olamayacaksınız. Ebediyetin ilerleyişi içinde, Kutsal Üçleme'nin eylemleri her zaman bütünüyle anlamlı ve düşünceli olarak açığa çıkarılır, fakat zamanın yaratılmışları için bu durum her zaman bu biçimde görünmez.

8. Sınırlılığın Ötesindeki Kutsal Üçleme

10:8.1 (116.2) Cennet Kutsal Üçlemesi ile ilgili birçok bilgi ve gerçek, sınırlılığı aşan bir faaliyetin farkındalığında bulunmak tarafından sadece kısmen de olsa kavranabilir.

10:8.2 (116.3) Nihayetin Kutsal Üçlemesi’nin hizmetlerini tartışmak önerilemez bir durumu kendi içerisinde barındırır, fakat Aşkınlar tarafından kavranabilen Kutsal Üçleme’nin dışavurumunun Nihai olan Tanrı olduğu gerçeği gün ışığına kavuşturulabilir. Üstün evrenin bir bütün haline gelmesinin, Nihayet’in var etme eylemi ve Cennet Kutsal Üçlemesi’nin absonit düzeyindeki aşkın denetiminin tüm değil fakat bazı fazlarının olası yansıması olduğu inancını kabul etmeye yatkın bir haldeyiz. Nihayet; Yücelik’in, sınırlılıkla ilişki halinde olan Kutsal Üçlemesi’ni kısmen temsil etmesi bağlamında, Kutsal Üçleme’nin absonit düzey ile olan ilişkisinin bu nedenle yetkin bir dışavurumudur.

10:8.3 (116.4) Kâinatın Yaratıcısı, Ebedi Evlat ve Sınırsız Ruhaniyet belirli bir bağlamda bütüncül İlahiyat’ın bileşen kişilikleridir. Cennet Kutsal Üçlemesi’nde ve Kutsal Üçleme’nin mutlak hizmetindeki birliktelikleri bütüncül İlahiyat’ın faaliyetine denk düşmektedir. Ve İlahiyat’ın böyle bir tamamlanmışlığı sınırlı ve absonit düzeyi aşan bir konumdadır.

10:8.4 (116.5) Cennet Kutsal Üçlemeleri’nin hiçbir kişiliği gerçekte tek başına tüm İlahiyat potansiyelini yerine getiremez, bunun yerine onların üçü birlikte işbirliği halinde bunu yerine getirir. Sınırsız kişiliklerin üçlü birlikteliği, İlahiyat Mutlaklığı olan bütüncül Mutlaklık’ın birey öncesi ve mevcut potansiyelini etkin hale getirmek için yeterli olan asgari rakam gibi görünmektedir.

10:8.5 (116.6) Kâinatın Yaratıcısı, Ebedi Evlat ve Sınırsız Ruhaniyeti kişilikler olarak tanıyoruz, fakat ben İlahi Mutlaklık’ı kişisel olarak tanımamaktayım. Yaratıcı olan Tanrı’yı seviyorum ve ona ibadet ediyorum; diğer bir yandan ise İlahi Mutlaklık’a saygı duyuyorum ve onun varlığına itibar ediyorum.

10:8.6 (116.7) Ebediyet içindeki kesinliğe erişeceklerin İlahi Mutlaklık’ın sonunda çocukları haline geldiğinin bilgisini veren varlıkların belirli bir topluluğunun bulunduğu bir evrende kısa bir süreliğine ikamet ettim. Fakat, kesinliğe erişeceklerin geleceğini gizleyen gizemin böyle bir öğretiye dayanarak aydınlığa kavuşturulmasını kabul etmede isteksizim.

10:8.7 (116.8) Kesinliğe Erişecek Olanların Birlikleri, diğerleri arasında, Tanrı’nın iradesiyle ilişkin her şeyde kusursuzluğa erişen zaman ve mekânın bu fanileriyle bütünleşir. Yaratılmışlar ve yaratılmışın yetkinliğinin sınırları içerisinde, onlar içten ve bütüncül bir biçimde Tanrı’nın bilgisine sahiptir. Tüm yaratılmışların Yaratıcı’sı olarak Tanrı’yı bulmuş olmalarından dolayı bu kesinliğe erişecekler, elinde sonunda sınırlılığı aşan bir aşkınlıkta bulunan Yaratıcı’nın izinin peşine düşmek zorundadırlar. Fakat bu sorgulama, Cennet Yaratıcısı’nın karakteri ve nihai özelliklerinin absonit doğasına dair bir algıyla birleşir. Ebediyet, bu tür bir erişimin olanaklı olup olmadığını ortaya çıkarır; fakat bu kesinliğe erişeceklerin kutsallığın bu nihayetini algılamalarına rağmen onların mutlak İlahiyat’ın aşkın nihai düzeylerine erişiminde muhtemelen yetkin olmadıkları konusunda biz ikna olmuş durumdayız.

10:8.8 (116.9) Kesinliğe erişeceklerin İlahi Mutlaklık’a kısmen erişebilecek olmaları olanak dâhilindedir; fakat onlar bunu başarsalar bile, ebediyetin sonsuzluğu içerisinde Kâinatsal Mutlaklık, ilerleyiş ve yükseliş halindeki kesinleştiricilerin ilgisini çekmeye, kafalarını karıştırmaya, onları şaşırtmaya ve zorlamaya devam edecektir. Bu nedenle, maddi evrenler ve onların ruhsal yönetim genişlemesi sürdürdükçe, bu ölçekte Kâinatsal Mutlaklık’ın kâinatsal ilişkisinin anlaşılmazlığının büyümeye devam edeceğini öngörüyoruz.

10:8.9 (117.1) Sadece sınırsızlık Sınırsız-Yaratıcı’yı meydana getirebilir.

10:8.10 (117.2) [Buanlatım, Uversa üzerinde yerleşik olan Zamanın Ataları’nın idaresiyle hareket eden Bir Kutsal Denetimci tarafından sağlanmıştır.]

11. Makale - Cennetin Ebedi Adası

Urantia’nın Kitabı

11. Makale

Cennetin Ebedi Adası

11:0.1 (118.1) CENNET, kâinat âlemlerinin tümünün ebedi merkezi olup; o, Kâinatın Yaratıcısı’nın Ebedi Evlat’ın, Sınırsız Ruhaniyet’in, onların kutsal yardımcılarının ve birliktelik içinde bulundukları bünyelerin kalıcı olarak bulundukları yerdir. Bu merkezi Ada, tüm merkezi âlemde Kâinat gerçekliğinin bir düzen halinde işleyen en büyük bedenidir. Cennet, maddi bir âlem olduğu kadar aynı zamanda ruhani bir ikame yeridir. Kâinatın Yaratıcısı’nın tüm akli yapıya sahip yaratılmışları maddi yerleşkelerde barınır haldedir; bu nedenle mutlak denetleme merkezi aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla maddi olmak durumundadır. Ve tekrar yinelemek gerekirse, ruhaniyetin unsurları ve ruhsal varlıklar gerçektir.

11:0.2 (118.2) Cennetin maddi güzelliği onun fiziksel kusursuzluğunun muhteşemliğinden oluşur; Tanrı’nın Adası’nın ihtişamı onun sakinlerinin akli gelişimi ve olağanüstü ussal kazanımlarında ortaya koyulmuştur; merkezi Ada’nın görkemi, yaşamın ışığı olan kutsal ruhaniyet kişiliğinin sınırsız edinimlerinde sergilenmiştir. Fakat, ruhsal güzelliğin derinlikleri ve bu muhteşem bir aradalığının harikaları, maddi yaratılmışların sınırlı aklının kavramasının tamamen dışındadır. Kutsal yerleşkenin ruhsal parlaklığının görkemi fani algısı için bir imkânsızlığı içerisinde barındırır. Buna ek olarak, Cennet ebediyetten gelir; ve Yaşam’ın ve Işığın Adası’nın bu çekirdeğinin kaynağı ile iniltili ne herhangi bir kayıt ne de bununla alakalı geçmişten süre gelen gelenekler mevcuttur.

1. Kutsal İkamet

11:1.1 (118.3) Cennet, Kâinatsal âlemlerin yönetiminde birçok amacı yerine getirir, fakat yaratılmış varlıkların gözünde öncelikle o sadece İlahiyat’ın ikamet yeri olarak mevcut bir haldedir. Kâinatın Yaratıcısı’nın kişisel mevcudiyeti, İlahiyatların yerleşke yeri olan, küresel bir biçimde değil fakat çevresele benzer bu yapının yukarıda bulunan yüzeyinin tam merkezinde ikamet eder. Kutsal Yaratıcı’nın bu Cennet mevcudiyeti, Ebedi Evlat’ın kişisel mevcudiyeti tarafından eş zamanlı olarak çevrelenirken, onlar birlikte Sınırsız Ruhaniyet’in söze gerek olmayan ihtişamıyla genişlerler.

11:1.2 (118.4) Tanrı geçmişte ve şimdi ikamet ettiği gibi sonsuza kadar da bu merkezi ve ebedi yerleşkede ikamet edecektir. Biz onu aradığımızda her zaman bu yerleşkede ikamet eder halde bulduk ve kendisini burada bulmaya devam edeceğiz. Kâinatın Yaratıcısı, kâinat âlemlerinin tümünün bu merkezinde Kâinatsal olarak odaklanmış, ruhsal olarak kişileşmiş ve coğrafi olarak yerleşmiştir.

11:1.3 (118.5) Kâinatın Yaratıcısı’nı bulmak için hangi yolu izlememiz gerektiğinin tümünün bilincine sahibiz. Kutsal yerleşke hakkında fazla bir kavrama dâhilinde bulunmaya onun sizden uzaklığı ve kapladığı alanın enginliği sebebiyle yetkin değilsiniz. Fakat bu muazzam uzaklıkların anlamını kavramaya yetkin olanlar, Tanrı’nın konumu ve yerleşkesinin, Urantia üzerinde coğrafi ve kesinlik dâhilinde konumlanmış olarak bulunan, tıpkı sizin malum bir biçimde bilgisine sahip olduğunuz New York, Londra, Roma ve Singapur gibi konumlarla benzerlik gösterdiğini kavrarlar. Eğer siz; gemi, haritalar ve pusula ile donanmış ne yaptığını bilen bir gezgin olsanız bu şehirleri rahatlıkla bulabilirsiniz. Buna benzer bir biçimde, eğer siz yeterli olan zamana ve yolculuk için gerekli araçlara sahip olursanız, ruhsal bir yetkinlikteyseniz ve bir gereklilik olan rehberliğe sahipseniz; Kâinatın Yaratıcısı’nın ruhsal ihtişamının merkezi parıltısı huzuruna en azından çıkana kadar, ışıldayan âlemler boyunca en başından beri merkeze doğru seyahat ederek, bir âlemden ve bir döngüden diğerine ulaştırılabilirsiniz. Seyahatin tüm gerekliliklerinin sağlanmasıyla, Tanrı’nın kişisel mevcudiyetini her şeyin merkezinde bulmak, tıpkı gezegeninizde uzak yerleri bulmak kadar olanak dâhilindedir. Sizin bu yerleri ziyaret etmemiş olmanız, onların gerçekliğini veya mevcut varoluşunu hiçbir biçimde dışlamaz. Sayıları çok az olan Kâinat yaratılmışlarının Cennet üzerinde Tanrı’yı bulmuş olmaları, buna benzer bir biçimde ne her şeyin merkezinde olan onun varlığının gerçekliğini ne de ruhsal bünyesinin mevcudiyetini geçersiz kılar.

11:1.4 (119.1) Yaratıcı her zaman bu merkezi konumda bulunur. Eğer o bulunduğu bu konumu değiştirirse, bu merkezi yerleşkede bulunan yaratımın nihayetinden kaynaklanan çekimin evrensel bağlantıları onun bünyesinde bir araya geldiği için, Kâinatsal karışıklık baş gösterir. Biz ya âlemler boyunca kişilik döngüsünün izlerini süreceğiz, veya onların Yaratıcı’ya doğru merkeze yaptıkları yolculukları biçimindeki yükselen kişiliklerini takip edeceğiz. Biz ya Cennet’in aşağısında olan maddi çekimin izlerini süreceğiz, veya Kâinatsal gücün yükselen çevrimlerini takip edeceğiz. Biz ya Ebedi Evlat’ın ruhsal çekiminin izlerini süreceğiz, veya Tanrı'nın Cennet Evlatları’nın merkeze doğru olan hareket yörüngesini takip edeceğiz. Biz ya akıl döngülerinin izini süreceğiz, veya Sınırsız Ruhaniyet’den gelen trilyonlarca göksel varlığı takip edeceğiz. Bütün bu gözlemlerin herhangi biri veya hepsi, bizi onun merkezi yerleşkesi olan Yaratıcı’nın mevcudiyetine doğrudan ulaştıracak. Burada Tanrı; kişisel olarak, kelimenin tam anlamıyla gerçekten mevcuttur. Ve onun burada bulunan sınırsız varlığından tüm âlemlere yaşam, enerji ve kişilik dolu ırmaklarının akışı sağlanır.

2. Ebedi Adanın Doğası

11:2.1 (119.2) Yıldız sistemleri içindeki mekânsal yerleşkeniz olan bulunduğunuz astronomik konumuzdan bile sezilebilen maddi evrenin muazzam büyüklüğüne göz atmaya başlamanızdan itibaren, böyle muhteşem maddi bir evrenin yetkin ve ona layık, yaşayan varlıkların ve maddi âlemlerin bu çok geniş ve uçsuz bucaksız olan Kâinatsal Yönetici’nin soyluluğu ve sonsuzluğuna denk bir yönetim merkezi olarak başkentinin olması gerektiği bariz bir biçimde ortaya çıkar.

11:2.2 (119.3) Biçim bakımından Cennet, yerleşime açık mekân bedenlerinden ayrılır: Cennet küresel değildir. O, kuzey-güney çapının batı-doğu çapından altıda bir oranında daha uzun olduğu bir geometrik şekliyle kesin olarak elips biçimindedir. Merkezi Ada temel olarak yatay bir konumda olup, onun üst ve alt yüzeyi arasındaki uzaklık batı-doğu çapının onda biri kadardır.

11:2.3 (119.4) Boyutlar arasındaki bu farklılıklar, Ada’nın kuzey ucunda onun kuvvet-enerjinin dışa doğru olan baskısı ve sabit konumuyla ilişkisi bakımından, merkezi evrende mutlak işleyişin oluşturulmasını olanaklı kılmak için oluşturulmuştur.

11:2.4 (119.5) Merkezi Ada, coğrafi olarak eylemin üç ayrı nüfuz alanına ayrılmıştır:

11:2.5 (119.6) 1. Üst Cennet.

11:2.6 (119.7) 2. Çevresel Cennet.

11:2.7 (119.8) 3. Alt Cennet.

11:2.8 (119.9) Yukarı kısım olarak cennet eylemleriyle kaplı olan Cennet’in yüzeyi hakkında konuşmaya başladığımızda, bunun tam zıt yönündeki taraf alt Cennet olarak adlandırılır. Cennet’in çevresel kısmı, tam bir biçimde kişisel veya kişisel olarak sayılamayacak, bunların ikisi arasından kalan eylemleri sağlar. Kutsal Üçleme kişisel veya diğer bir değişle yukarı düzlemde, Koşulsuz Mutlaklık ise kişisel olmayan veya diğer bir tabirle alt düzlemde baskındır. Biz Koşulsuz Mutlaklık’ı bir kişilik olarak algılayamayız, fakat bu Mutlak’ın işlevsel mekân mevcudiyetinin alt Cennet’e odaklandığını biliyoruz.

11:2.9 (120.1) Ebedi Ada, gerçekliğin değişmez işleyişleri olan maddileşmenin tek bir biçiminden oluşmuştur. Cennet’in gerçek özü, uçsuz bucaksız kâinat âlemlerinin tümü olarak onun başka hiçbir yerinde bulunamayacak mekân gücünün uyum halindeki bir işleyişidir. Bu durum değişik âlemlerde birçok farklı isim altında anılmıştır, fakat özel olarak Nebadon’un Melçizedekleri başından beri onu absolutum olarak isimlendirmektedir. Cennet’in maddi kökeni ne cansız ne de canlı bir maddeden oluşmaktadır; o İlk Kaynak ve Merkez’in ruhsal olmayan özgün dışavurumudur; o Cennet’dir, ve Cennet’in bir eşi ve benzeri yoktur.

11:2.10 (120.2) İlk Kaynak ve Merkez, alt-sınırsızlığı, hatta zaman-mekân ve yaratımı mümkün kılmanın bir aracı şeklinde sınırsızlığın kısıtlanmasından kendisini bağımsızlaştırmasının bir biçimi olarak, Cennet üzerinde Kâinatsal gerçeklik için tüm mutlak potansiyelini birleştirdi. Fakat, kâinat âlemlerinin tümü bu yetkinlikler üzerinde kendisini açığa çıkardığı için, bu durum Cennet’in zaman ve mekân tarafından sınırlı olduğu anlamına gelmez. Cennet zaman olmadan da mevcut halindedir, buna ek olarak o mekân içerisinde hiçbir konuma sahip değildir.

11:2.11 (120.3) Kabataslak ifade etmek gerekirse: mekân alt Cennet’in altında oluşumunu gerçekleştirir; zaman ise üst Cennet’in hemen yukarısındadır. Merkezi Ada’nın vatandaşları olayların zaman bağlamından ayrık ilerleyişinin tamamiyle bilinci halinde olmasına rağmen; zaman, sizin algıladığınız biçimde Cennet mevcudiyetinin bir özelliği değildir. Devinim Cennet doğasında bulunmaz; o irade dâhilinde gerçekleşir. Fakat, uzaklığın ve hatta mutlak uzaklığın kavramsallaşması, Cennet üzerinde göreceli konumlara uygulanabilecek birçok anlama sahiptir. Cennet, sınırları belli olmayan mekânsal bir yer değildir; bu sebeple onun sınırları ve alanı mutlaktır; buna ek olarak da o işlevsel bakımdan fani aklın kavramasını aşan bir birçok biçimde yetkin hizmetini gerçekleştirir.

3. Üst Cennet

11:3.1 (120.4) Üst Cennet üzerinde, İlahi mevcudiyet, En Yüksek Kutsal Alan ve Kutsal Bölge olarak eylemin muazzam büyüklükteki üç nüfuz alanı bulunmaktadır. İlahiyatlar’ı doğrudan doğruya çevreleyen bu çok geniş ikamet alanı, En Yüksek Kutsal Alan olarak ayrı bir bölge biçiminde belirlenip, burası yüksek ruhsal erişimin, kutsal üçleştirmenin birleştiriciliğinin ve ilahiyatın işlevleri için ayrılmıştır. Bu alan içerisinde ne maddi herhangi bir yapılaşma ne de ussal yaratılmışlar bulunmaktadır; çünkü bahsi geçen unsurlar orada mevcut bir halde var olamazlar. Cennetin En Yüksek Kutsal Alan’ının muhteşemliğini ve kutsal doğasını insan aklına tasvir etmeye girişmek benim için gereksiz bir uğraş olacaktır. Bu nüfuz alanı tamamiyle ruhsaldır, fakat bunun karşısında siz ise neredeyse bütünüyle maddi bir yapıya sahipsiniz. Katışıksız bir ruhsal gerçeklik, saf bir maddi varlık karşısında tamamiyle mevcudiyet dışı olarak görünür.

11:3.2 (120.5) En Yüksek Kutsal’ın bölgesinde fiziksel maddileşme olmasa da, Kutsal Kara bölgelerinde sizin maddi günlerinize ait çok fazla sayıda hatıralık eşyalar bulunmakta olup ve bunlardan daha fazlası ise çevresel Cennet’in tarihi alanlarını anımsatan hatıratlarında mevcuttur.

11:3.3 (120.6) Merkez dışı bulunan veya diğer bir değişle ikamet alanı olan Kutsal Bölge, eş merkeze ait olan yedi bölüme ayrılmıştır. Cennet, Tanrı’nın ebedi ikamet alanı olması sebebiyle zaman zaman “Yaratıcı’nın Evi” olarak da anılmakta olup, bu yedi bölge sıklıkla “Yaratıcı’nın Cennet malikâneleri” olarak da tanımlanır. En iç bölgede olan kısım veya diğer bir değişle birinci bölüm, Cennet üzerinde ikame etme şansına sahip olan Cennet Vatandaşları ve Havona Yerlileri tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır. Bu bölgeye bitişik olan kısım ikinci bölge, yedi engin bölümün bir parçası olarak, ruhani varlıkların ve evrimsel ilerlemenin âlemlerinden gelen yükselen yaratılmışların Cennet evidir. Bu bölümlerin her biri, tek bir aşkın-evrenin kişiliklerin gelişimi ve refahına ayrıcalıklı bir biçimde adanmıştır; fakat bölgeler biçiminde karşımıza çıkan bu yerleşke imkânları, mevcut olan yedi aşkın-evrenin gereksinimlerinin neredeyse sınırsız bir biçimde ötesindedir.

11:3.4 (121.1) Cennet’in yedi bölümünün her biri, sayı bakımından bir milyarı bulan onurlandırılmış bireysel çalışma birimlerinin yönetim merkezlerinin ağırlanmasına uygun ikame bölgelerine kendi içinde ayrılmıştır. Bu birimlerin bin tanesi bir bölümü oluşturmaktadır. On milyonunun birlikteliği bir kurulu oluşturmaktadır. Bir milyar kuruldan oluşan topluluk asli bir birliği meydana getirmektedir. Ve sayıları artan bu diziler, ikinci asli birlikten devam ederek yedinci asli birlikte son bulur. Bununla birlikte, yedi asli birliğin bütünü üstün birlikleri bir araya getirir, ve yedi üstün birlikler yüce bir birliği ortaya çıkarır. Bu nedenle, yükselen bu yedili seriler; yüce, aşkın yüce, göksel, aşkın göksel ve yüce birimlere doğru aşamalı olarak genişler. Fakat, bu muhteşem sayıda çok olan birimler bile ayrılan mekânın tümünü kaplamakta yetersiz kalır. Kavramanızı aşan bir rakamsal boyutta olan Cennet üzerinde yerleşkesel tasarımların bu şaşırtıcı sayısı, Kutsal Alan’ın kapladığı alanın sadece yüzde birini oluşturur. Cennet’in merkezine doğru yolculuğuna devam eden veya ebedi geleceğin zamanda Cennet’e tırmanmaya başlayacaklar için bile burada hali hazırda birçok yer mevcuttur.

4. Çevresel Cennet

11:4.1 (121.2) Merkezi Ada sınırsal bakımdan onun çevresinde sonlanır; fakat onun alanı o kadar büyüktür ki göreceli olarak bu bahsi geçen sınırsal son, alan ölçümünün herhangi sınırlandırılmış biçimiyle idrak edilemeyecek bir durumdadır. Cennet’in çevresel yüzeyi kısmi bir biçimde, ruhaniyet kişiliklerin çeşitli birimleri için iniş ve kalkış alanlarıyla kaplanmıştır. Yerleşkelerle sarılmamış mekân bölgeleri çevresel Cennet’e yakın olduğu için, Cennet parçasına yapılan tüm kişilik aktarımı bu bölgelere gerçekleştirilir. Ne Üst ne de Alt Cennet, birincil hizmetkâr ruhaniyetlerin ulaştırması veya mekân seyahat katedicilerinin diğer biçimleri tarafından erişilebilir değildir.

11:4.2 (121.3) Yedi Üstün Ruhaniyet, Ruhaniyet’in yedi nüfuz alanında kişisel güç ve idare mevkilerine sahiptir; Cennet’e dair bu dairesel hareket, Evlat’ın parlak küresi ve Havona dünyalarının içsel döngüleri arasında kalan mekânda bulunur. Fakat onlar Cennet çevresi üzerinde güç-odak yönetim merkezlerini idare etmeye devam ederler. Burada Yedi Üstün Güç Yöneticileri’nin ağır bir biçimde ilerleyen döngüsel mevcudiyetleri, yedi aşkın-evrene yayılan belirli Cennet enerjileri için yedi ışık istasyonlarının konumuna işaret eder.

11:4.3 (121.4) Çevresel Cennet üzerinde, zaman ve mekânın yerel âlemlerine adanmış olup Yaratan Evlatlar’a tahsis edilen çok büyük tarihi ve peygambersel teşhir alanları bulunmaktadır. Orada kurulum halinde veya ayırtılmış bir biçimde olan bu koruma altına alınmış tarihsel alanlardan sadece yedi trilyon adet bulunmaktadır, ve düzenlemelerin hepsi bahse konu tahsis edilen çevresel alanın sadece yüzde dördünü kaplamaktadır. Yaratılmışlara tahsis edilen bu geniş yedek birliklerden biz, vakti gelince yerleşik yedi aşkın-evrenin ve onlara dair mevcut olarak bilinen sınırlarının ötesinde onların konumlandırılacağının çıkarımını yapmaktayız.

11:4.4 (121.5) Mevcut âlemlerin kullanımı için tasarlanmış Cennet’in bu bölümü, bahse konu niyetler için gerçekte gerekecek alanın en az bir milyon katı büyüklükte olan bir bölge bu faaliyetler için ayrılmış olurken, onun kapladığı alan sadece Cennet’in yüzde biri ile yüzde dördü arasındadır. Cennet, neredeyse sınırsız sayıda yaratılmışın eylemlerine zemin hazırlamak ve onların oluşumunu sağlayacak kadar yeteri kadar geniştir.

11:4.5 (121.6) Fakat, Cennet’in ihtişamını bütün bunlara ilave bir biçimde sizin için tasvir etmeye girişmek faydasız bir uğraş olacaktır. Siz sabırla bekleyiş içerisinde olmalı ve bekleyiş içindeyken de yükselişinize devam etmelisiniz, çünkü kelimenin tam anlamıyla “Kâinatın Yaratıcısı’nın, zaman ve mekânın dünyaları üzerinde varlığını beden içinde devam ettirmeye çalışanlar için hazırladıklarını, ne göz onu gördü, ne kulak onu işitti, ve ne de onlar fani insanın aklının içerisinde kendisine bir yer buldu.”

5. Alt Cennet

11:5.1 (122.1) Alt Cennet ile ilgili olarak, biz bizim için sadece gerçeğin açığa çıkarıldığı şekliyle, kişiliklerin burada geçici olarak ikame halinde olmadığı bilgisine sahibiz. Bu durum, ruhani akılların herhangi bir olgusallığıyla veya İlahi Mutlaklık’ın burada faaliyet göstermesiyle ilişkili değildir. Tüm fiziksel-enerji ve Kâinatsal-kuvvet döngülerinin Cennet üzerinde kaynaksal kökenine sahip olduğu hakkında bilgilendirildik, ve bu durum aşağıda bahsi geçen şu oluşumların gerçekleşmesine zemin hazırlamaktadır:

11:5.2 (122.2) 1.Kutsal Üçleme’nin konumunun doğrudan bir biçimde altında, alt Cennet’in merkezi bölümünde, bilinmeyen ve açığa çıkarılmamış Sınırsızlığın Bölgesi’ni oluşturmuştur.

11:5.3 (122.3) 2. Bu Bölge, doğrudan doğruya bilinmeyen bir alan tarafından kaplanmıştır.

11:5.4 (122.4) 3. Yüzey altında uzak dışsal sınırları kaplayan alan, başat bir biçimde mekân gücü ve kuvvet-enerjisiyle ilişkili bir bölgedir. Bu çok geniş oval kuvvet merkezinin eylemleri, herhangi bir kutsal üçlemenin bilinen faaliyetleriyle tanımlanabilir bir nitelik arz etmez, fakat mekânın ezeli kuvvet-etkisi bu alan içerisinde odaklanmış bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Bu merkez, merkezleri ortak olan üç oval kısım tarafından bir araya gelmiştir: En içte olan kısım, Cennet’in kendisinin kuvvet-enerji faaliyetlerinin odak noktasıdır; en dışta olan kısım ise muhtemelen Koşulsuz Mutlaklık’ın işlevleri ile tanımlanabilir. Fakat, en iç ile en dış kısımlar arasında kalan orta bölgenin mekân işlevleri ile ilgili kesin bir bilgiye sahip değiliz.

11:5.5 (122.5) Bu kuvvet merkezinin en iç kısmı, devasa bir kalp gibi atışlarının fiziksel mekânın en dış sınırlarının akımlarını yönettiği bir biçimde hareket eder. Burası kuvvet-enerjilerini yönlendirir ve onu değişikliğe uğratır, fakat bahse konu bu işlev onu bizzat harekete geçirmez. Bu temel kuvvetin gerçeklik baskı-mevcudiyeti, Cennet merkezinin kuzey sonunda onun güney bölgelerine kıyasla kesin olarak daha büyük bir ölçektedir; bu durumun kendisi bütüncül bir biçimde kayıt altına alınan farklılık olarak karşımıza çıkar. Mekânın ana kuvveti kuzey dışında ve güneyde, kuvvet-enerjinin bu temel biçiminin dağılımıyla iniltili bilinmeyen döngüsel sistemin bazılarının işleyişi vasıtasıyla hareket eder. Zaman zaman batı-doğu baskıları arasında farklılıklar da gözlenmiştir. Bu bölgeden yayılan kuvvetler, gözle görünen fiziksel çekimle etkileşim içerisindedir, fakat onlar her zaman Cennet çekiminin etki gücüne bağımlıdır.

11:5.6 (122.6) Kuvvet merkezinin ara kısmı doğrudan doğruya bu alanı çevreler. Bu ara kısım, eylemin üç çevrimsel hareketi vasıtasıyla genişlemesi ve içe doğru bükülmesi dışında sabit bir özellik gösterir. En büyük akış, bir genişleme ve daralma olarak her yönde gerçekleşse de; bu tepkimelerin düzey bakımından en sönük olanı batı-doğu doğrultusunda olup, düzeysel olarak onun bir kademe daha yukarısında olan ise bir kuzey-güney istikametinde bulunur. Bu ara kısmın işlevi, bütüncül bir biçimde hiçbir zaman tanımlanmadı, fakat onun bu işlevi muhtemelen kuvvet merkezinin iç ve dış bölgelerinin karşılıklı düzenlenmesiyle ilişkili dâhilinde olabilir. Birçokları tarafından bu ara kısmın, ardışık mekân düzeylerini birbirinden ayıran orta sınır veya boş alanların denetim biçimi olduğuna inanıldı, fakat bunun doğru olduğuna dair elimizde ne bir kanıta veya ne de gerçeğin açığa çıkarılışına sahibiz. Bu doğrultuda ortaya çıkan kanılar, üstün evrenin yerleşkelerle sarılmamış mekân bölgelerinin işleyişinin hizmetiyle bu ara kısmın bazı bakımlardan ilişkili olduğuna dair bilgiden kaynaklanmaktadır.

11:5.7 (122.7) Dışsal kısım, tanımlanmayan mekân potansiyelin üç eş merkezli olan oval kemerlerinin en genişi ve en etkin olanıdır. Bu alan, dışsal uzaya doğru tüm dışsal mekânın devasa ve kavranılamaz nüfuz alanların yüzeyinin ötesinde ve yedi aşkın-evrenin dışsal sınırlarına her yönde ilerleyen merkezi döngü noktasının yayılmalarından oluşan hayal edil